* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Milleti Millet Yapan Değerler.  (Okunma sayısı 151 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Milleti Millet Yapan Değerler.
« : Aralık 06, 2023, 08:00:10 ÖÖ »


Milleti Millet Yapan Değerler.

Bir milleti millet yapan değerlerin başında ortak dil, din, kültür, tarih ve vatan gibi kavramlar gelir. Bu değerlerden herhangi birinin eksikliği, milletin ve teşkil ettiği devletin erozyona uğramasına neden olur. Dünya tarihinde medeniyet kuran sayılı milletlerden olan Türkler, İslam’dan önce ve sonra binlerce yıllık tarihinde bu değerleri diri tutarak ayakta kalabilmişlerdir. Tarihte her milletin iyi dönemleri olduğu gibi kötü dönemleri de olmuştur. Önemli olan bu kötü dönemlerden süratle kurtulabilmektir. Bunun yolu da bu değerlerin güçlü bir şekilde nesilden nesile aktarılmasıdır. Aksi hâlde tarihin bir milletler mezarlığı olduğu unutulmamalıdır. Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği gibi tarihte pek çok millet ve medeniyet yok olup gitmiştir. Özellikle XIX. yüzyıldan itibaren ulus devlet ve milliyetçilik akımlarının ortaya çıkması ve imparatorlukların yıkılmasının ardından ulus devletlerin kurulmasıyla ortak dil, kültür, vatan ve ortak tarih şuuru gibi kavramlar ön plana çıkmıştır.

Türkler, Müslüman olmadan evvel de vatan topraklarını kutsal addederdi. Türklerin göçebeliği, konargöçer (yaylak ve kışlak) esasına dayandığından iki menzil arası da töreye (hukuk) göre vatan kabul edilirdi. Normal göçebelerde, “karnın doyduğu yer” makbul görülüp vatan kavramı gelişmezken Türk konargöçerliğinde yer ve su yani vatan kutsal sayılırdı. Nitekim Türklerin vatanının Ötüken olarak anıldığı Orhun kitabelerinde, “Tanrı, Türk vatanını kutsal kılarak Türk milletinin varlığının devamını sağlamıştır.” ibaresi bulunmaktadır. Bu nedenle Türkler vatanlarını, çok olumsuz şartlarda dahi savunmuşlar ve bağımsız devletlerinin olmasına özen göstermişlerdir. Zira devletsiz bir vatan da milletlerin başka unsurlar tarafından asimile edilmesiyle sonuçlanmaktadır. Dünya ve Türk tarihinde bunun pek çok örneğine rastlanmaktadır.
Eski Türk kültüründe vatanı terk etmek de kötü görülmüştür. Kitabelerde Tokuz Oğuz boylarının kutsal vatanlarını terk edip Çin’e gittikleri için cezalandırıldığı kaydedilir.

Kur’an-ı Kerim’de vatan ve yurt manasında pek çok kavram yer alır. Geçmiş kavimlerin işledikleri kötülükler yüzünden yurtlarından çıkarıldığı, bir ibret vesilesi olarak anlatılır. Nisa suresinde, “Eğer biz onlara, ‘Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın.’ diye yazmış olsaydık içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı…” (Nisa, 4/66.) buyrularak vatan mefhumunun can kadar önemli olduğu vurgulanmıştır. Yine Hz. Yusuf’un, cenazesinin atalarının bulunduğu topraklara defnedilmesini istemesi vatan sevgisine bir işaret olarak anlaşılmalıdır. Zira vatan kavramı, son bağımız mezarımızın nerede olmasını istediğimizle yakından alakalıdır. Şayet cenazemizin vatanımızda defnedilmesini dahi istemiyorsak vatanla bağımız kopmuş demektir. Günümüzde Anadolu topraklarını bize vatan yapan ilk tapu belgelerimizin Ahlat’taki Selçuklu mezar taşları olduğunu aklımızdan bir an dahi çıkarmamamız fevkalade önemlidir.

Hadislerde de vatan ve yurt kavramlarından bahsedilir. İslam tarihi kaynaklarında vatanın önemi, gurbetin zorluğu ve vatan hasreti işlenir. Vatan sevgisinin doğuştan gelen bir haslet olduğu vurgulanır ve sıla-i rahimin önemine değinilir. Geleneksel eserlerde vatanında sıkıntı çekmenin, gurbette bolluk içinde olmaktan evla olduğu anlatılır. İslam’ın adaletiyle meşhur ikinci halifesi Hz. Ömer, “Allah ülkeleri vatan sevgisi sayesinde mamur etti.” demiştir. Vatan sevgisi bütün insanlarda bulunması gereken hasletlerdendir. Dünyaya yüz çeviren ünlü mutasavvıf İbrahim Ethem, “Dünyaya sırt çevirdiğimden beri hiçbir şey bana vatan hasretinden daha ağır gelmedi.” diyerek vatan sevgisinin önemine vurgu yapmıştır.

Orta Çağ’ın meşhur Arap ediplerinden Cahız’a (ö. 868) göre vatan sevgisi, Müslüman Türklerde diğer bütün milletlerden daha fazladır.

Gerçekten Türklerin Müslüman oluşuyla İslam öncesi dönemde zaten var olan vatan sevgisi ve vatanı korumak için can dâhil her şeyini vermek ülküsü, Kur’an-ı Kerim’de ifade edildiği üzere, “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.”
(Bakara, 2/154.) İslam’ın şehadet anlayışıyla birleşerek bambaşka bir şekle dönüşmüştür. Nitekim Anadolu’nun bundan tam bin yıl önce Türkler tarafından vatan edinilmesi, önce Selçuklu ardından Osmanlı Devleti’nin kurulması, Türklerdeki vatan anlayışının daha da güçlenmesine yol açmıştır. Nitekim bölgeyi kasıp kavuran Haçlı ve Moğol istilalarına karşı en güçlü direnişi Türkler göstermiştir. I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’nin yıkılması üzerine Anadolu’nun “düvel-i muazzama” (büyük devletler) tarafından işgali karşısında milletimiz, bütün yoksunluklarına rağmen, tarihe geçen bir direniş sergilemiş ve istiklaline kısa sürede kavuşarak el’an 100. yılını idrak ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. I. Dünya Savaşı esnasındaki Çanakkale direnişi, teknolojisi yüksek büyük devletler karşısında milletimizin vatan sevgisiyle pekiştirilmiş cesaretinin bir nişanesidir. Yine 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nda ve en son 2016’da yaşadığımız 15 Temmuz darbe teşebbüsü esnasında Türk milleti vatanı için canını feda etmekten çekinmemiştir. Günümüzde de sınır boylarında vatanı korumak için mücadeleden kaçmıyor; bu uğurda şehit veriyoruz, gazi oluyoruz.

Türk milletinin vatan sevgisinin temelinde tarih şuuru yatmaktadır. Henüz XX. yüzyıl başlarında ve ortalarında bağımsızlıklarını kazanarak kurulan pek çok devlet vatandaşlarına millî bir şuur kazandırmak amacıyla köklerini eski çağlara kadar götürmek istemektedir. Ancak binlerce yıllık bir tarihe sahip milletimiz bu manada oldukça şanslıdır. Milletimizin binlerce yılda yazdığı şanlı tarih mutlaka gelecek nesillere aktarılarak bir şuur oluşturulmalıdır. Anadolu’nun, bin yıllardır sürekli şehit kanlarıyla sulanarak alelade bir topraktan vatana nasıl dönüştüğü gençlerimize anlatılmalı ve bir tarih şuuru oluşturulmalıdır.

Tarihimiz anlatılırken sadece zaferleri vurgulamak ve onları gelecek nesillere aktarmak yeterli değildir. Tarih şuuru oluşturmak açısından yenilgilerimiz ve yoksunluklarımızı da gençlerimize öğretmek önemlidir. Zira atalarımız en son Kurtuluş Savaşı esnasında bütün yoksunluklarına rağmen vatanlarını terk etmeyi, kaçmayı düşünmemişler ve çok güçlü düşmana karşı direnerek bu vatanı bizlere emanet etmişlerdir. Maalesef günümüzde konformizme yani rahat bir hayata alışmış olan gençlerimizin bir kısmı en küçük bir sıkıntıda ülkeyi terk etmek gibi bir tercihe yönelmeyi seçmektedir. Şayet atalarımız da sıkıntılı dönemlerde vatanlarını terk etmiş olsalardı bugün büyük ihtimalle Türkiye adlı bir ülkeden bahsetmek mümkün olmayacaktı. Bu tür davranışların en büyük sebebi tarih bilinci eksikliği ve medeniyet kurmuş tarihimizi özümsememiş olmamızdır.

Şüphesiz bir milleti millet yapan değerler arasında dil de önem arz etmektedir. Aynı tarihe ve birlikte yaşama tecrübesine sahip olmanın yanı sıra aynı dili konuşmak da önemlidir. Malum olduğu üzere Türk dili ve lehçeleri binlerce yıldır konuşulmakta ve yazılmakta, Çin’den Adriyatik’e uzanan bir coğrafyada kültürel bir birlik oluşturmaktadır. Anadolu’da konuşulan Oğuz lehçesi, özellikle Osmanlı döneminde Arapça ve Farsça gibi kelimelerle zenginleşerek bir bürokrasi ve ilim dili hâline gelmiştir. Maalesef son zamanlarda artan yabancı tesirlerle dilimizde de bir yozlaşmanın olduğu görülmektedir. Gençlerimizin kullandığı kelime sayısı giderek azalmakta, yabancı kelimeler dilimizi istila etmekte ve bu da milletimizin geleceği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Şüphesiz yabancı dilleri öğrenmek önemlidir. Ancak hiçbir dil Türkçemizin yerini tutamaz ve kendi dillerini iyi bilmeyenler, yabancı dil öğrenemezler sadece asimile olurlar. Zira kültür aktarımının en önemli aracı dilimizdir. Dilimizi iyi bilmeden kültürümüzü de aktaramayız.

Millet olmanın bir diğer özelliği de ortak yaşanmışlığa bağlı olarak bir kültür oluşturulmasıdır. Bir yabancı ülkeye gittiğinizde farklı bir kültüre girdiğinizi hemen fark edersiniz. Kültür, oturup kalkmamızdan yeme içme alışkanlıklarımıza kadar günlük hayatımızın her alanında kendisini gösterir. Mesela milletimizin dünyaca tanınan en önemli özellikleri misafirperver ve hayırsever olması, cömertliği, millî kültürün en önemli ögeleridir. Yolda bir ekmek parçası gördüğümüzde basılmaması için onu alıp yüksekçe bir yere koymamız, bayram ziyaretlerimiz, misafir geldiğinde ayağa kalkmamız ve ona ikramda bulunmamız, büyüklerimizin ellerini öperek onlara saygı göstermemiz, fakir, hasta ve yoksula karşı yardımseverliğimiz, komşuluk gibi değerlerimiz bizi diğer milletlerden ayıran alametifarikalardır. Maalesef son zamanlarda modern şehir hayatının getirdiği problemler, internet ve sosyal medya gibi teknolojik değişimler, bizi kültürümüze ve birbirimize karşı yabancılaştırmaktadır.

İzlediğimiz filmler ve diziler ile tüketim alışkanlıkları bize hep başkalarının kahramanlıklarını, hayat tarzlarını ve kültürlerini dayatmaktadır ve maalesef çoğunlukla bizler buna karşı koyamamaktayız. İşte bu kültürel sömürgeleştirme işgaline karşı, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi topyekûn bir toplumsal direniş gerekmektedir. Bu, toplum olarak karşı karşıya kaldığımız ve çoğunlukla farkında olmadığımız en büyük tehlikedir.

Bütün bu yukarıda tadat ettiğimiz milleti millet yapan değerlerin bir de sembolleri vardır. Bayrak, ezan, minareler ve millî marş gibi. Gündelik hayatın hayhuyunda genellikle fark etmediğimiz bu sembolleri ancak Müslüman olmayan bir ülkeye gittiğimizde, ezan sesinden ve bayraktan mahrum olduğumuzda anlarız. Gönderimizde dalgalanan ve kırmızısı şehit kanlarını, hilali İslam’ı ve yıldızı istiklali remzeden bayrağımız bütün değerlerin üstündedir. Yine günde beş defa minarelerden okunan ezanlar bağımsız Müslüman bir ülkede yaşadığımızın en büyük delilleridir.

Öyleyse bayrak bir bez parçasından çok daha fazla anlam taşır. İstiklal Marşı’nı her dinlediğimizde ve her okuduğumuzda tüylerimiz diken diken olur. Okunan ezanlar sadece dinimizin değil tıpkı bayrağımız gibi bağımsızlığımızın da sembolüdür. Dolayısıyla gelecek nesillerimize, materyalizm ve konforun ön plana çıktığı bu dünyada, bu değerlere sahip çıkmayı mutlaka öğretmeliyiz. Bunun en önemli yolu da önce bizlerin bu değerlere sahip çıkması ve özümsemesi, daha sonra yaşayışımızla örnek olmamızdır. Zira lisan-ı hâl, lisan-ı kalden daima evladır.

Prof. Dr. Cengiz Tomar.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]