Tembellik
Çağımız Müslümanlarının ve aslında her dönemin insanlarının en büyük sıkıntısı tembelliktir.
Tembellik, Arapçada kesel kelimesi ile ifade edilir. Tembel lügat manasıyla da çalışmayı, iş görmeyi sevmeme, çaba göstermekten, sıkıntıya katlanmaktan kaçma ve vücuttaki herhangi bir organın tıbbi fonksiyonunu yerine getirmede yavaşlık göstermesi manaları için kullanılır. Önemli görülen konular hususunda ilgisiz ve lakayt davranmak tembelliğin en bariz emareleridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), tembelliği cehennem ve kabir azabı kadar ağır bir şey olarak niteler ve kabir azabından Allah’a sığındığı gibi tembellikten de Allah (c.c.)’a sığınırdı.
Usvetül hasene olan Peygamberimiz (s.a.s.) duasında:
“Rabbim tembellikten, yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınırım. Cehennem azabından kabir azabından sana sığınırım.”1
“Tembel, üstü branda ile kapatılmış bir toprak gibidir. Yağmurdan yararlanmaz.”
Bir gün Peygamberimiz (s.a.s.) Muaz b.Cebel’in (r.a.) elleri tarlada çalışmaktan nasır tutmuş bir haldeyken görünce, Hz. Muaz’ın elini tutarak “Bu eli Allah sever” buyurmuştur.
Tüm peygamberler çalışarak geçimlerini sağlamışlardır. Ellerinin emeğini yemişlerdir. Bu dünyanın kanunu şudur ki, Peygamber bile olsan çalışacaksın.
Biz Peygamberleri çobanlık, marangozluk, demir işlemeciliği yapan bir dinin tâbileriyiz. Emekli olmayan bir ümmetiz fertleriyiz.
Hz. Ebubekir (r.a.) halifeliğinin ilk zamanlarında süt satmaya başlamış.
Bir gün Hz. Ömer (r.a.) onun önünü keserek:
“Sen ne yapıyorsun?” dediğinde
Hz. Ebu Bekir:
“Evimin rızkını kazanıyorum” demiş.
Hz.Ömer (r.a.):
“Sen bunla meşgul olursan ümmetin işleri ile kim ilgilenecek. Sana bir maaş bağlarız.” buyurmuş.
Çalışmanın hayrı üzerine sahabe devrinden bir örnek: Ebu Kulabe adındaki bir sahabe varmış.
Bir seriye de mola verdiklerinde manga, manga sahabeler toplanıp dinleniyorlarmış. Atların bakımını, yemek yeme işlerini hallediyorlarmış.
Bu sahabe her duruşlarında Kur’an okur, namaz kılarmış. Manga içerisindeki diğer sahabeler ona hayran olurlarmış. Peygamberimiz bu mangaları dertleri ve sorular var mı diye dolaşırmış. Sahabelerin kendi aralarında konuştuklarını duymuş.
Efendimiz (s.a.s.) sormuş: “Kulabe’nin atını kim tımar ediyor, yemeğini kim yapıyor”
Sahabeler: “Biz ey Allah’ın Resûlü” demişler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.): “O zaman siz ondan hayırlısınız.” buyurmuş.
Sakik b. İbrahim el Belhi elini eteğini dünyadan çekip, rızkını bile kazanmak için çalışmayı bırakarak ibadete çekilmişti. Sakik bu şekilde davranmayı tam bir tevekkül addediyordu.
İbrahim bin Ethem bir gün yanına gelerek: “Seni bu duruma getiren şey nedir?” diye sordu. O da: “Bir gün arazide kanatları kırık bir kuş gördüm.
Başka bir kuş gagasıyla çekirgeler getirerek onu besliyordu. Bu yüzden rızık temini için çalışmayı bırakıp kendimi ibadete adadım” dedi.
Bunun üzerine İbrahim bin Ethem: “Niçin sen daha üstün olmak için kanatları kırık olan kuşa yiyecek getiren o kanatları sağlam kuş gibi olmayı istemiyorsun? Hz. Peygamber (s.a.s.)’in veren el alan elden hayırlıdır. Buyurduğunu duymadın mı?” demiş.2
Müslüman’ın şiarı:
“O halde bir işle yoruldun mu, başka bir işle meşgul ol”(İnşirah,7)
İnşirah; yürek açan rahatlatan ve moral veren anlamındadır.
İbni Abbas ve Katade İnşirah: Namazı bitirdin mi hemen yorul dünyaya yönelmekte mübalağa et ve ondan ihtiyaçların olan şeyleri istemektir buyurmuşlardır.
İbn Mesud, “Farzları eda edip bitirdiğinde gece namazına kalkmak suretiyle yorul.”
Hasen ve Katade, “Düşmanın ile cihadını bitirecek olursan Rabbine ibadet ile yorul” Demişlerdir.
“Bir işi bitirip sonuca ulaşınca, bir konuda başarıya ulaşınca, yatmaya dinlenmeye gitme de hemen doğrulup bir başka işe başla. Hemen onun arkasından bir başka uğraşla dikil. Bir başka göreve daha doğrul. Bir daha yürü ve bir daha yorul” diyor Rabbimiz. Bir iş bitirince başkasına yönel. Bir insana İslâm’ı anlatıp onu hakka ulaştırınca “tamam artık benim görevim bitti” deme. İkinci bir insana koş. Bir savaştan döndüğün zaman ibadete yönelip cehd ve gayret et.
Bir ada düşün. 75 milyon insanın bulunduğu bir ada. Bir kaçı yangın çıkarıyor. 75 milyon insan ateşe koşar adım gidiyorlar. Senin de 3 kişilik bir kayığın var. Ne yapacaksın? Hemen süratle gideceksin yangın ve ateş konusunda ikna edebildiğin kurtulmaya razı edebildiğin iki kişiyi hemen alıp karaya çıkaracaksın. Tabi o iki kişiyi kayığa alırken diğerlerine de anlatacaksınız.
“Kendinizi ateşten koruyun. Hazır olun sizi de almaya geleceğim” diyeceksiniz. 2 kişiyi karaya çıkardığınızda, “Tamam ben görevimi yaptım. Ne yapayım, kayığım 2 kişilikti.” diyerek yan gelip yatamasın. Hemen ikinci, üçüncü sefere koş.
Ama bu öyle koşmak ki sonunda ne rütbe olmalı, ne de mal, sadece Allah (c.c.)’a rağbet olmalı. İstediğimiz, umduğumuz, beklediğimiz, sadece Allah (c.c.)’ın rızası olmalı.
Allah (c.c.) rızası için, bir ömür koşturacağız. İslam bizden Allah (c.c.) için sürekli bir cehd ve gayret istemektedir. Varlığımızı, zamanımızı, imkânlarımızı Allah’a kullukta değerlendirmeye çalışmamızı istemektedir.
Karınca çok hareket edip hiç durmak bilmediğinden Arapça olan bu ismi almıştır. Karıncaları izlediğimiz zaman onların gece, gündüz, yaz, kış demeden yürüyüp çalıştıklarını görürsünüz.
Eğer bir karınca yolda giderken durursa bilin ki o duruş tembelliğinden değil yoluna devam edip etmemek hususunda arkadaşlarına danışmak içindir. Veya yeni bir yiyecek merkezi keşfettiği içindir.
İslâm davetçilerinin cemaat mensuplarının hareket ve çalışkanlık yönünden karıncalardan daha hareketli ve çalışkan olmaları gerekir. Yolun ortasında durup kalmamalı, ümitsizlik, rüzgârları estiğinde üşenmemelidir. Fitne kasırgaları hareketlerini felce uğratmamalıdır.
Davetçinin sözlüğünde hareket hayat demektir. Sükûnet ise ölümdür.
İbn-i Kayyum el-Cevzi, kendilerine büyük sevaplar kazandıracak işler yapmaya gücü yetip tembellik veya gayretsizliklerinden dolayı bunları yapmayı arzu etmeyenlere şaşarak şöyle diyor: “Aklın kâmil olduğunun alameti çok gayretli olmaktır.”3
Gayret kişiye iyilik yolunda kendisiyle aynı yaş ve aynı şartlar altında olan kişilerin yapamadıkları ve sıkılıp bulandıklarından çok uzun bir zaman içerisinde yapabildikleri işleri çok kısa zaman içerisinde yaptırır.
Gayret: insanın içinde gizli olan ve onu ister iyi ister kötü olsun bir şeyi yaptırmak için harekete geçiren güçtür.
İyilikte Yarışmak
“Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanan, doğruluğu emreden ve kötülüklerden alıkoyan, iyiliklerde yarışanlardır. İşte onlar iyilerdendir.’’ (Al-i İmran, 3 /114) .
İmam Kurtubi, diyor ki: “İyilikler de yarışanlar, tembellik yapmaksızın hemen iyiliğe başlayanlardır demektir. Ağır ve temkinli davranmak dünya işleri için matluptur. Ahiret işleri için matlup değildir. Ağır ve temkinli davranmak ahiret işlerinin haricinde her işte hayırdır.”
İmam el İsfihani: “Kim tembelliğe alışıp rahata meylederse rahat edemez. Ağırlık ve gevşekliği sevmek yorgunluğu getirir. Denilmiştir ki: Yorulmak istemiyorsan, yorulmamak için yorul. “4
Tembellik bugün, Müslümanların gelişmesini önleyen en önemli faktördür.
Tembellik kişinin dünya ve ahiret için faydalı işlerden elini çekmesidir, vazgeçmesidir, çaba göstermemesidir.
Allah (c.c.) buyuruyor:
“Münafıklar, Allah'ı aldatmaya yeltenirler, ama asıl Allah onları aldatır. Namaz kılarken isteksiz ve ciddiyetsiz biçimde ayakta dikilirler. Amaçları insanlara gösteriş yapmaktır, Allah'ın adını pek az anarlar.” (Nisâ, 4/42)
Tembelliğin Çeşitleri
1- Akli tembellik: Başkasının aklıyla hareket eden, çoğunluk ne derse, medya ne derse onlara inanan, sorgulamayan ve araştırmayan akıldır. Müslüman aklını kiraya veremez. Çoğunluk ne yaparsa bende yaparım diyemez.
2- Bedeni tembellik: Allah(c.c.)’ın farz amellerde tembellik ve dünyevi işlerde tembellik gösterilmesidir. Âlimler tembellik diri ölümdür demişlerdir.
Tembelliğin Sebepleri
1- Nifak alameti.
2- Nefs rahatlığı sever. İnsan ne kadar ahireti sevmezse o kadar tembel olur.
3- Boş vaktin değerini bilmediği.
4- Lüks hayata kapılmak.
5- Çok yemek ve uyuması helal olanlarda aşırıya gitmek.
6- Uzun hedefler kurmak.
7- Toplumun bozuk olması. Hedefi olmayan, başkalarına kul olmayı seçmek.
Tembelliğin Beş Nedeni
1- Çok uyumak, buda iki şeyi getirir. akıl tembelliğini ve beden tembelliğini.
2- İsraf etmek, buda nimeti yersiz kullanmaktır. Zaman, dostluk ve çocuk nimeti, vb.
3- Eğitim hataları, bir çocuğu en çok puanı alsın diye gece gündüz test çözdürmek çocuğu ileriki hayatında tembel yapacaktır. Çocuğu hayattan koparmak aman birinci olsun aman falanca üniversiteyi kazansın diye uğraşmak tembelliktir.
4- Yürümemek. Yürüme kabiliyeti yok oldu. İki katlı binada asansör olur mu?
Tembellik de bela, musibet gibi, afettir. Çocuğumuzun özürlü olmasına nasıl üzülüyorsak tembel olmasına daha çok üzülmemiz gerekir. Özürlü olan çocuk nasıl kalkıp bir bardak su içemiyorsa tembel çocukta aynı şekilde kalkıp su içemez.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“Her işte bir yorgunluk vardır. Dinlenmesini benim sünnetime göre yaparsanız rahat edersiniz.”
Yatmasını da uyumasını da çalışmasını da bileceksin.
Tembelliğin İlacı
1- Ayetlerde hakiki iman dan sonra Salih amel istenmesi Müslüman'ı harekete aktiviteye.yerinde sabit kalmamaya her gününün değişik olmasına sevk etmek içindir.
“Kim çalışkan değilse imanına baksın.”
2- Hedefe doğru giderken örnek insanları rehber edinmek gerek. Peygamber ve sahabe en iyi örnektir bu noktada.
Tembelliği doğal kabul eden bir zihniyet batıdan alınmıştır. Yaşlanınca emekli olmak bu kültürdendir.
“O halde boş kaldın mı yine kalk yorul” ayeti şiarımız olmalıdır.
Hak ve batıl bütün mücadele adamları hedefleri için gecelerini gündüzlerine katıp çalıştıkları için başarılı olduklarını görmekteyiz. Nesillerimizin geleceği için onları prensipli ve disiplinli çalışma alışkanlığına sevk etmeliyiz. Unutulmamalıdır ki Tevfik bizden, başarı Allah’tandır.
----------------------------------------------
Dipnot
1. Buhari, Müslim
2. Abdulhamid Bilali, s.127
3. Abdulhamid Bilali, Arınma Yolu, s.164
4. Ez Zeria ila Mekarmiş Şeria, 268
Dilaver Işık.