Arkadaşın İyisi
Ebu Muse’l-Eş’arî’ (r.a.)’nin naklettiğine göre Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Birlikte olduğun iyi arkadaşla kötü arkadaş, güzel koku taşıyanla körükçüye benzer. Güzel koku taşıyan kimse, ya sana o kokudan verir veya sen satın alırsın ya da güzel kokusu sana ulaşır. Körükçü ise ya (ateşiyle) elbiseni yakar ya da kötü kokusu seni bulur.” (Buhârî, ez-Zebâih, 31)
Güzel bir benzetme ve yalın bir anlatımla insanların birbirlerinden etkilenmeleri gerçeğini ifade eden bu hadis, her zaman iyilerle beraber olma ve kötülerden uzak durma tavsiyesini içeren Kur’an ayetleriyle tam bir uyum içindedir. Doğrularla beraber olmamızı emreden (Tevbe, 119), sonumuzun iyilerle birlikte olması duasını bize öğreten (Âl-i İmran, 193) Cenab-ı Hak, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmemizi de yasaklamıştır. (Nisâ, 144) Dostluk kurulması istenmeyen kâfirlerin, “müminlerle din konusunda savaşan, onları yurtlarından çıkaran ve çıkarılmalarına destek verenler olduğu, böyle davranmayanlara iyilik yapmanın ve adil davranmanın menedilmediğini” (Mümtahıne, 8-9) bildiren ayetler dikkate alınırsa, iyi insani ilişkiler bağlamında bir münasebetin herkesle kurulabileceği anlaşılmaktadır. Dostluk ve arkadaşlık, doğal insani ilişkilerin ötesinde bir samimiyeti gerektirdiğinden, böyle bir samimiyetin ancak aynı inanç ve idealleri paylaşan kişiler arasında kurulabileceğinde şüphe yoktur. Ancak, açıklamaya çalıştığımız hadis, aynı inanca sahip olsalar bile, tutum ve davranışlarıyla farklı kutuplarda bulunan insanların birbirlerini olumlu veya olumsuz şekilde etkileyebilecekleri gerçeğinden hareketle arkadaş seçimine dikkat çekmektedir. Bu durumda bize tavsiye edilen, iyi insanlarla birlikte olup onlardan olumlu nitelikler kazanmak, kötü vasıflara sahip olanlardan uzak durarak onların olumsuz etkilerine maruz kalmamaktır. “Üzüm üzüme baka baka kararır.” atasözünde ifade edildiği gibi, uzun süre bir arada bulunan kişilerin birbirlerinden etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bu etkiyi daha vurgulu bir şekilde ifade eden bir hadiste, “Kişi dostunun dini üzerinedir. Bu yüzden kimi dost edineceğine dikkat etsin.” buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/334.)
Sevgili Peygamberimiz’in on dört asır önce dile getirdiği bu gerçek bugün de güncelliğini korumakta, hadis, birçok eğitimcinin sayfalar dolusu bilgilerle açıklamaya çalıştığı konuyu âdeta bir cümleyle özetlemektedir. Günümüzde “çevre etkisi” başlığı altında ele alınan bu konu özellikle çocuklar ve gençler için büyük önem taşımaktadır. Okul arkadaşlığıyla başlayarak, hayatın her safhasında devam eden dostluk ve arkadaşlık, nasıl başladıysa genellikle öyle sürmekte, bu yolla kazanılan iyi veya kötü alışkanlıklar kişinin karakterinin bir parçasını oluşturmaktadır. Örneğin kişi sigaraya çoğu kez arkadaşlarına özenerek başlamakta ve bazen hayat boyu süren bu alışkanlık onun sonunu hazırlamaktadır. İçki, uyuşturucu ve kumar gibi daha zararlı alışkanlıkların kaynağında da arkadaş çevresi ön plandadır. Bu yüzden, çocukların arkadaş seçiminde ailelere düşen sorumluluğun büyük olduğu, eğitimciler tarafından sürekli dile getirilmektedir.
İletişimin alabildiğince yaygınlaştığı ve kolaylaştığı günümüz dünyasında, gerçek arkadaşların yerini alan sanal arkadaşların etkisi de göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Örneğin, dünyayla iletişim kurduğumuz internette yer alan faydalı siteler bize olumlu katkılar sağlarken, zararlı siteler, genç dimağlara, belki onlarca arkadaşın verebileceği zarardan daha fazlasını vermektedir. Özellikle ilkokul çağından başlayarak ergenlik dönemine kadar geçen süre içerisinde, çocukların arkadaş çevrelerine ve sanal dünyadaki tercihlerine dikkat etmek ve bu konuda onlara yardımcı olmak aileler için önemli bir sorumluluktur. Çünkü bu dönem, hem çocuğun kişiliğinin oluştuğu hem de olumlu/olumsuz etkilerin en kolay nüfuz ederek kalıcı hale geldiği bir devredir. Birçok aile, çevrenin olumsuz etkileriyle baş edemeyeceği korkusuyla çocuğunu ya dinî tahsil yapan ya da manevi ve ahlaki değerlere ağırlık veren okullara göndermektedir. Çünkü din ve onun getirdiği ahlaki ilkeler insanı zararlı etkilerden koruyan en önemli güvence olarak görülmektedir.
“Allah katında arkadaşların en hayırlısı arkadaşına hayrı dokunandır.” (Tirmizi, Birr, 28) buyuran Allah Rasulü, arkadaşına iyiliği dokunan kimsenin böylece kendisine de iyilik yapmış olacağını ifade etmektedir. Çünkü “Mümin müminin aynasıdır.” (Ebû Davud, Edeb, 49) İyi olan insan kendi iyiliğini arkadaşına yansıtır. “İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir.” (Rahman, 60) ilahî hükmü gereğince de ondan iyilikle mukabele görür. Mümin, “kendisi için istediğini kardeşi için de isteyen” (Buhârî, İman, 6) kimse olarak, arkadaşının iyiliğinden başka bir şey düşünemez. O, arkadaş edinme ve dost kazanmanın formülünü, “Kötülüğü en güzel biçimde sav, böylece aranızda düşmanlık bulunan kimse sımsıcak bir dost oluverir.” (Fussılet, 34) buyuran Rabbinden öğrendiği için bu konuda sıkıntı çekmez. Zaten “müminin, kendisiyle ülfet edilebilen, yani sıcak ilişki kurulabilen insan olduğu, bunu beceremeyen kimsede de hayır olmadığı” bildirilmiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/400.)
Dostluk ve arkadaşlıkta önemli bir yeri olan sevgide ölçüyü kaçırmak, dostların birbirlerinin hatalarını görmelerine engel olabilir. Onun için, “Bir şeye sevgin seni kör ve sağır eder.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/194.) denilmiş, hayatın akışı içinde gelişen olayların bazen sevgileri nefrete, dostlukları düşmanlığa, dönüştürdüğü gerçeğinden hareketle de, “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün nefret ettiğin biri olur, nefretinde de ölçülü ol belki bir gün sevdiğin olur.” (Tirmizi, Birr, 60) buyrulmuştur.
Burada yorumlamaya çalıştığımız hadis, arkadaş seçiminin ne kadar önemli olduğunu göstermekte, bu konudaki tercihlerimizin kişiliğimizi olumlu veya olumsuz yönde şekillendireceğine dikkat çekmektedir. “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” sözü bu etkinin ne kadar derin olabileceğinin bir ifadesidir. Arkadaş seçimimiz, etkisi ve sonuçlarıyla, aynı zamanda, dünyadan ahirete uzanan bir tercihi de ifade etmektedir. Zira insan ahirette, “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) hadisi uyarınca, ya sevdiğiyle beraber olmanın mutluluğunu yaşayacak; ya da “yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim.” (Furkan, 28) diye hayıflanacaktır.