Vatanın Değerini Bilmek
OSMANLI Devletinin son yıllarında ülke topraklarının birer birer elden gittiğini gören ve bunun derin üzüntüsünü yaşayan, büyük şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un şu mısraları anlamlı bir öğüt ve üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir uyarıdır:
Sen! Ben! Desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için işte kıyamet o zamandır.
Kaç yurda veda etmedik artık bu uğurda!
Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda. (Safahat, s. 467.)
Bugün duyarlı olmamız gereken en önemli konu; milletçe birlik ve beraberliğimizin korunmasıdır. Karşılaştığımız güçlükleri dün olduğu gibi bugün de birlik ve beraberlik şuuru ile aşacağız. Böyle hareket ettiğimiz takdirde Allah’ın yardımı da bizimle olacaktır.
Peygamber Efendimiz: “Allah’ın yardımı topluluk üzerinedir.” (Camiu’s-sağir) buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir.
Geleceğimizi düşünmek…
Tarih boyunca Müslümanların başına gelen felaketlerin çoğu iç çekişmeler yüzünden meydana gelmiştir. Gösterilen başarılar, birlik ve beraberlik sayesinde elde edilmiştir.
Biz milletçe, I. Dünya Savaşı’nın en büyük kahramanlık destanının yazıldığı Çanakkale’de düşmanlara karşı hep birlikte çarpışmadık mı?
Ülkemizin her köşesinden cepheye koşup şehit düşenler, şimdi o topraklarda yan yana yatmıyorlar mı?
Bir ölüm kalım mücadelesi olan İstiklal Savaşı’nı milletçe birlik ve beraberlik içinde yapmadık mı?
Çocuklarımız aynı okullarda birlikte okumuyor mu?
Aynı camilerde birlikte yan yana ibadet etmiyor muyuz?
Bayramları hep birlikte ortak bir sevinçle kutlamıyor muyuz?
Tarih boyunca tatlı ve acı günlerimiz oldu. Milletçe hep birlikte sevinip birlikte üzülmedik mi?
Şimdi bize ne oldu?
Yüce kitabımız Kur’an-ı azimüşşan birliği emrederken, biz nasıl ayrılığa düşeriz?
Sevgili Peygamberimiz; “Müslüman Müslümanın kardeşidir.” buyururken, biz birbirimize nasıl düşmanlık edebiliriz?
Biz yabancılara bile şefkat gösteren, yardım elini uzatan bir milletiz.
Şimdi bize ne oldu ki başkalarına gösterdiğimiz merhameti kendi insanımızdan esirgiyoruz.
Yüce yaratıcı, bizi birbirimizin kardeşleri olarak yaratmış ve bir arada yaşamamızı takdir etmiştir. Ne olur, birbirimize sevgi ile ve kardeşçe davranalım.
Sevgi ve muhabbet gül bahçesini, kin ve düşmanlık ateş çukurunu temsil eder. Gelin birbirimizi Allah rızası için sevelim de ülkemiz cennet bahçesine dönüşsün.
Sevgi, dinimizde çok faziletli bir amel olarak kabul edilmiştir. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmektir.” (Tac, c. 5, s. 78.) Allah rızası için birbirini sevenlere ahirette verilecek büyük mükâfatın, herkesin imreneceği nitelikte olacağı Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. (age. c. 5, s. 83.)
Kalplere yerleşen ve insanları birbirine düşüren düşmanlık duygularını yok eden en etkili ilaç “sevgi”dir. Sevgi, insanları birbirine yaklaştıran, birbirleri ile kaynaştıran “manevi harç”tır. Sevginin hâkim olduğu yerde, insanlara hayatı zehir eden düşmanlık yoktur, kardeşlik duyguları en üst seviyededir. Böyle bir toplum, âdeta cennet hayatının yaşandığı huzurlu bir toplumdur.
Bize düşen görev; kardeşliğimize zarar verecek söz ve davranışlardan uzak durmak, tatlı bir dil, gülümseyen bir yüz ile çevremizde kardeşliğin pekişmesine katkı sağlamaktır. Müslümana yakışan budur. Bunu başarabilirsek hem dünya, hem de ahiret mutluluğu bizim olacaktır.
Dünyada olup bitenleri, hemen yanı başımızda Müslümanların başına gelenleri, dünyanın gözü önünde yaşanan insanlık dramını görmüyor muyuz?
Bugün dünyanın çeşitli bölgelerinde, özellikle güney komşularımızda sıkıntıya düşen din kardeşlerimize ve soydaşlarımıza yardım elini biz uzatıyoruz. Ülkemize sığınan milyonlara biz kucak açıyoruz.
Allah göstermesin! Bizim başımıza bir sıkıntı gelecek olsa, sığınacağımız bir yer yoktur. Öyle ise sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini çok iyi bilelim.
Biz milletçe yekvücut olmazsak nasıl güçlü olacağız? Varlığımızı nasıl devam ettireceğiz? İleri ülkeler seviyesine nasıl ulaşacağız?
Bu topraklarda yaşayan herkes şunu iyi bilmelidir ki, dünyamız ve ahiretimiz için hayırlı olan, milletçe birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmektir.
Dinimizin emri budur. Allah’ın rızası bundadır, bu ülkeyi bize emanet eden atalarımızın ruhları da bundan şad olacaktır.
Sadece kendimizin değil, çocuklarımızın, torunlarımızın kısaca, bizden sonraki nesillerin de geleceği, birliğimizi korumamıza bağlıdır. Bunun, gelecek nesillere olan tarihî görevimiz olduğu unutulmamalıdır.
Yüce Rabbimizin şu uyarısına kulak verelim. Buyuruyor ki:
“İnkâr edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük bozgun çıkar.” (Enfal, 8/73.)
Anlamını sunduğum ayet; başkaları birbirleri ile dost olup işbirliği yaparken, Müslümanlar kendi aralarında dostluk ve kardeşlikten uzaklaşırsa başlarına büyük felaketlerin geleceğini haber vermektedir.
Gelin vicdanımızın sesine kulak verelim de ülkemizin değerini iyi bilelim.
Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım:
Başka Türkiye yok.
Sağlığımızda bizi üzerinde barındıran, öldükten sonra kucağında saklayan bu toprakları korumak, hem üzerimize düşen önemli bir görev hem de vatan borcumuzdur.
Hiç şüphesiz bir milletin dünyada sahip olabileceği en değerli varlık vatandır.
Ne mutlu ki biz böyle çok değerli bir varlığa sahibiz. Bu, Yüce Yaratıcımızın büyük milletimize bir lütfu, kahraman atalarımızın kanları ve canları pahasına kurtarıp bize miras bıraktıkları kutsal bir emanettir.
Bu sebeple Yüce Rabbimize şükredelim. Bizlere böyle bir vatan bırakan atalarımızı da rahmet ve şükranla analım.
Ancak bu emaneti devraldığımız noktada durmamalıyız. Yapmamız gereken önemli bir görev daha vardır. O da: Ülkemizin kalkınması için gece gündüz çalışarak şanlı tarihimize yakışır bir şekilde gelişmiş ülkelerin ön safında yerimizi almak.
Bunu başardığımız takdirde, millet olarak arzu ettiğimiz mutlu hedefe ulaşacağımızda şüphe yoktur.
Milletimizin mutluluğu için hep birlikte el ele
İlk emri “oku” olan ve çalışmayı farz kılan dinimiz, insanın mutluluğu için gerekli prensipleri koymuş, daima ilerlemeyi emretmiştir. Peygamber Efendimiz, “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.” (Keşfu’l-hafa, c. 2, s. 233.) buyuruyor.
Bu hadis-i şerif, geri kalmak şöyle dursun, yerinde saymayı bile reddetmiş, Müslümanların her gün daha ileri gitmelerini hedef olarak göstermiştir.
Dünya üzerinde birçok devletler ve büyük imparatorluklar kurmuş, İslam’a pek çok hizmetlerde bulunarak Allah’ın sevgisine ve peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş, bir çağı kapatıp yeni bir çağ açarak tarihe yön vermiş, yüzyıllarca kıtalara hükmetmiş, idare ettiği ülkelerde adaletin en güzel örneklerini vermiş ve gittiği yerlere ahlak, fazilet ve medeniyet götürmüş olan büyük bir milletin torunları olan bizler, gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmayı nasıl içimize sindirebiliriz?
Maziye sor ecdadımı söyler sana şimdi,
Bir bitmez ufuktum, küre vaktiyle benimdi. (Mithat Cemal KUNTAY)
Dün Çanakkale’de dünyanın en güçlü ordularını dize getirmemizi sağlayan sarsılmaz imanımızı korur, kurtuluş savaşındaki birlik ve beraberliğimizi ülkenin kalkınmasında da gösterirsek, emin olun en kısa zamanda önümüzdeki bütün engelleri aşarak hedefe ulaşırız.
Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz!
Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da;
Maziyi, fakat yıkmaya kalkışma bu yolda. (Safahat, s. 470.)
Öyle ise yapmamız gereken:
- Kin ve nefret değil, sevgi ve muhabbet.
- Geri kalmak değil, ileri gitmek.
- Düşmanlık değil, dostluk.
- Yunus’un deyişi ile yaratılanı, yaratandan ötürü sevmek.
- Komşumuz aç iken, tok yatmamak.
- Yapmak için bir araya gelmek ve iyilikte yardımlaşmaktır.
Özetle;
Cami minareleri ile fabrika bacalarını yan yana getirerek madde ile manayı birleştirmek. Başka bir ifade ile:
Ahiret için dünyayı, dünya için ahireti terk etmemek, her ikisi için çalışmaktır. Gerçek İslam anlayışı budur. Bizi, dünyada huzura, ahirette ebedî mutluluğa ulaştıracak olan tek çıkar yol budur.
Merhametlilerin en merhametlisi Allah’tan dileğimiz şudur:
Dünyamız, huzur ve barışın egemen olduğu yaşanabilir bir dünya olsun.
Ülkemiz mamur, topraklarımız bereketli, insanlarımız mutlu, birlik ve beraberliğimiz daim olsun. Dünyada da ahirette de yollarımız ayrılmasın.
Son durağımız cennet olsun…