* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Riya - Gösteriş  (Okunma sayısı 379 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Riya - Gösteriş
« : Mayıs 24, 2018, 08:07:46 ÖÖ »
Riya - Gösteriş

           “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş (riya) yapanlardır. Onlar hayra da mani olurlar”

Riya; bir kimsenin amelini Allah rızası için değil, başkasının beğenmesi için yapmasıdır. Mesela namazını Allah için değil, namazında niyazında desinler diye kılması gibi. Bu ise bir çeşit Allah’a ortak koşmaktır. Böyle fena hataya düşenler de ya münafıklar ya da ham sofulardır. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:

“Artık her kim rabbine kavuşmayı umuyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın” (Kehf/110) buyurmuştur.

Allah Resulü (S.A.V), riyakâr insanın alamet ve özelliklerini şöyle açıklıyor:

"Riyakâr insanın dört alameti vardır:

Yanında birisi olduğunda Allah için amel etmeğe rağbet edip istek ve ısrarla amele koyulur. Fakat yalnız başına kaldığında tembelleşir ve halsiz olur. Her işinde övülmesini çok sever; ismini iyi tanıtmaya çalışır."

            Zahiri olan şirkten başka, bir başka şirk şekli vardır ki onda birçok ameller ve hasenatlar yok olup gider. İşte o da gizli şirktir. Yani riyadır. Şeddad b. Evs diyor ki: Bir gün Resulallah’ı (S.A.V) ağlarken gördüm ve sordum; seni ağlatan nedir Ya Resulallah?

Buyurdu ki: “Ümmetimin üzerinde var olacak şirkten korkuyorum. O zaman onlar putlara güneşe aya tapmayacaklar, ancak işlerini başkaları görsün diye yapacaklar. Muaz b. Cebelinde rivayet ettiği gibi “Efendimiz buyurdular ki Riyanın en aşağı tabakası şirktir.” Ve yine İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

“Günahların büyüğü üç tanedir. Cimrilik, Haset, Riya.

Riya; insanların kalplerinde kendisi hakkında iyi şeyler geçirmelerini istemesi içindir. Tıpkı yırtık bir elbise giyip insanların kendisi için zahit insandır demelerini istemesi gibi.”

Bazen insan ameli yaptığı zaman Allah rızası için yapar, ama sonradan onu başkalarına anlatma ve onların övgüsünü kazanmak istemesiyle yaptığı ameli boşa çıkarır. Bu konuda da bir hadisi naklederek geçmek istiyoruz:

"Ameli korumak, onu yerine getirmekten daha zordur." Ravi bunu duyunca: "Ameli korumak nasıl olur?" diye sordu. 

"Kişi iyi bir amel işler; sadece ortağı olmayan Allah rızası için infak eder. Bu amel ona gizli bir amel olarak yazılır (ve ona göre sevabı hesaplanır). Sonra onu başkalarına anlatınca gizli amel olmaktan çıkar aşikâr amel olarak yazılır (ve sevabı azalır). Sonra bir daha onu başkalarına anlatırsa, bu sefer amelin o özelliği de silinir ve gösteriş için yapılan bir amel olarak kayda geçer (ve ameli boşa çıkar; üstelik vebal olarak yazılır)."

Kim ki yürüyüşüyle sesiyle ve hareketleriyle gösteriş yapar ve iyiliği emredip kötülükten men ederken, sadece insanların kendisi için davetçi desinler diye yapıyorsa veya insanların kendisini övmesi için secdelerini uzatıyorsa veya sadakalarını herkesin göreceği bir şekilde verip hayır ve hasenat sahibidir demeleri için yapıyorsa işte bunların her birisi riyakârdır. Ancak kendileri hissetmezler. Onlara Rablerinin katında hiç bir mükâfat yoktur. Onlar için yüce Allahın şu ifadesi yeterlidir.

“Ey iman edenler: Allaha ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki sağnak bir yağmur isabet etmişte onu çıplak ve pürüzsüz hale getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olmazlar.”(Bakara/264)

Görüldüğü gibi Allah-u Teâlâ bu ayetlerde, gösteriş için yapılan amelleri ve ibadetleri (infak, cihad, namaz gibi) şiddetle kınamakta ve bunu münafıkların sıfatlarından saymaktadır.

Hz Ömer, namazda başını öne doğru eğik olarak namaz kılan bir adamın yanından geçerken ona şöyle seslenir. Huşulu namaz kılmak, boyun bükmekle değil gerçek huşu kalple bağlanmakta olur.

Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Yapılan her işin ve amelin arkasından Allah’ın rızasını aramalı ve o kasıtla hareket etmeliyiz. Allah’tan başka bir şeyle yaptıklarını mukarene etmek isterlerse, açık bir şirk içerisinde olurlar. “Hâlbuki onlara ancak Dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri emrolunmuştu.”ayeti celilesinde Mevla-ı Zülcelâl Hazretleri açıkça ikaz diyor.

Riya, gösteriş ve desinler için yapılan bir amel, Allah katında kabul olmayacağı gibi insanı Allah'tan uzaklaştırır ve yapılan iş büyük bir vebal olarak insanın defterine işlenir. Zira insan bütün amellerini ibadet ve itaatlerini sadece ve sadece Allah'ın rızası ve onun emirlerini yerine getirmek ve ona itaat olsun diye yapmalıdır. Yani ihlâslı bir niyetle yerine getirmelidir.

Kur'an-ı Kerim'de bu mevzuya muhtelif ayetlerde değinilmiştir ve riya edenlerin durumu açıkça beyan edilmiş ve birçok ayette de insanın dininde ve ibadetinde ihlâslı olması gerektiği ve ihlâssız amelîn kabul edilmeyeceği vurgulanmıştır.

Nisa suresinin 142. ayetinde riya ve gösterişi, münafıkların bir sıfatı olarak beyan etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Münafıklar (güya) Allah'ı aldatmağa çalışırlar; oysa O, onları aldatır (hilelerini kendilerine çevirir). Onlar namaza kalktıklarında da üşene üşene kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar..."

Toplumumuzun huzur dengesine gölge düşüren en büyük etkenlerden biri, riya hastalığıdır

İnsanlar arasındaki iletişimin bozulmasında rol oynamaya birebir olan bu bulaşıcı hastalığın pençesine yakalanan insanlar, ömür boyu kendilerini kemiren, sağlam karakterlerini yok eden bir tutsaklığa düşmüşlerdir. Kanına girdiği insana, devamlı ölümsüzlük ve itibar sevgisi aşılar.

Bu hastalığın gözle görünür en belirgin etkileri; böbürlenerek yürüme, hep kendini övücü üsluplar takınmaktır. Enfal suresinin 47. ayetinde müminleri riyakârlar gibi olmaktan şöyle sakındırmaktadır: "Yurtlarından çalım satarak, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolunda men edenler gibi olmayın. Allah onları bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır."  başkalarının kendini övmesinden çok hoşnut olma, kendinden alt tabakaları sinek gibi görme, hep büyüleyici özellik yapmalı tavırlar, hatta bu uğurda bazen en sevdiklerini bile hiçe sayarak,  hoş görünmeye çalıştığı kesimin nazarına daha çok itibar etmesi gibi durumlardır. Bu durumlara örnekler, ortamların ve hastalığa yakalananların vaziyetine göre çoğaltılabilir.

Riya öyle bir bulaşıcı hastalıktır ki, bazı zayıf bünyeli kimseler o hasta insanlarla beraber oldukları süre içinde hiç farkında olmadan o hastalığı kaparlar. Aynı zamanda da fark etmeden diğerlerine bulaştırmaya başlarlar ve böylece bu bulaşıcı hastalık nesiller boyu devam edip normal algılanan bir hale dönüşür ve toplumsal kitleleri tehdit eder gider.

Hâlbuki insan, bu dünyaya çıplak gelmiş ve giderken de aynı şekilde çıplak olarak yolcu edilecektir. Yaşadığı hayatta; ne kazandığı itibar ne de zenginlik onunla kalacaktır. Her ne kadar bu dünyada geniş imkânlı ve aydınlık içerisinde yaşamışsa da, gün gelecek o karanlık ve dar odada kitli kalacaktır. Bu dünya; böbürlenmeye, burnu havada gezmeye, insanları küçük görmeye, makam ve mevki sevgisine itibar etmeye, şan-şöhret uğruna imaj peşinde koşup, şımarık tavır takınmaya değecek kadar baki değildir. Sonuçta dünya fani, ölüm ani.

Hatırlatılması gereken bir nokta da şudur ki, riyanın insana getirdiği uhrevi ziyanların ve azapların yanı sıra, bu dünyada da riyakâr gösterişten umduğu sonuca varamaz. Yani yaptığı işle insanlar indinde bir değer ve haysiyet kazanma yerine, daha da rüsva ve rezil olur ve hem dünyasını kaybeder hem de ahiretini. Bunun aksine ihlâs gösteren ve amelini sadece Allah rızası için yapan kimse yaptığı ameli saklasa dahi, Allah-u Teâlâ onu bilahare insanlara aşikâr edip dünyada da o adama izzet verir ve her kes yanında muhterem bir şahsiyete sahip olur.

Allah korusun bir insan bu büyük günaha ve hastalığa müptela olursa, ilk vazifesi hemen tövbe edip gerçek bir pişmanlık duygusuyla bir daha bunu tekrarlamayacağına karar almalı ve ondan sonra ihlâslı bir şekilde amellerini sadece Allah rızası için yerine getirmelidir.

Cenab-ı Hak cümlemizi bu kötü hastalıktan muhafaza buyursun.

Amin.

 


* BENZER KONULAR

İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]