DİLLER DUADA
Dün karnelerimizi aldık; çok sevinçliyim. Tatili de iple çekiyordum zaten. Çün-
kü babam bu yaz köydeki dedemle ninemin yayında kalmama izin vermişti.
Köye gitmek için erkenden hazırlanıp yola çıktık. Öğleden sonra köydeydik.
Ninem ve dedem bizi görünce çok şaşırdılar; çünkü geleceğimizi önceden ha-
ber vermemiştik. Tatilde yanlarında kalacağımı duyunca daha da sevindiler. Bir-
kaç gün sonra babamlar eve döndü.
Nineme arkadaşlarımı sordum. “Dere kenarında oynuyorlardır. Yanlarına git-
sene." dedi. Koşarak evden çıktım. Ahmet ve Mustafa dere kenarında oturuyor-
du. Yanlarına vardığımda büyük bir şaşkınlık yaşadım. Dere neredeyse kurumuş-
tu. Arkadaşlarıma selam verdikten sonra;
– Dereye ne olmuş böyle? dedim.
Ahmet:
– Bu yıl yağış çok azdı. Dere de kurumak üzere gördüğün gibi.
Mustafa:
– Önümüzdeki hafta yaylaya çıkacağız dua etmek için. Sen de gelirsin, değil
mi.
– Gelirim tabi... Ne duasıymış bu.
Mustafa:
– Rahmet duası Ali, yani yağmur duası... Toplu dualar kabul olurmuş, çoluk çocuk he-
pimiz dua edeceğiz. Kurban keseceğiz.
…
Dua günü sabah namazında ben de camiye gittim. Eve döndüğümde ninem bir be-
zin arasına bulgur, yağ, ekmek koymuştu.
– Çıkınımız hazır, dedi.
Köy meydanına gittik; bütün çocuklar bir aradaydı. Köy imamı ve bütün köylü ora-
daydı. Besmele çekip yola koyulduk. Çocuklar hep bir ağızdan maniler söylüyordu:
“Yağmurcuğum yağıver
Kuyucuğum doluver
Ekmek getir yiyelim
Kaytan getir içelim
Tarlada çamur,
Teknede hamur
Ver Allahım ver
Bereketli yağmur."
Yaylaya vardığımızda öğle vakti olmuştu. Hep birlikte öğle namazını kıldık. Toprağa al-
nımı koyup Allah’a secde etmek çok hoşuma gitti. Dua öncesi iki rekat namaz kıldık.
Sonra hepimiz ayağa kalktık. İmam duaya başladı; Allah’a hamd etti, Peygamberimize
selam gönderdi. "En güzel isimlerin hürmetine, burada Amin diyen günahsız çocuklar
hürmetine, rahmetini bize ihsan eyle Allah’ım!.." Bizler hep bir ağızdan “Amin" diyorduk.
İçimden çok şeyler söylemek geldi. Ben de söyledim sıkılmadan. Dua değil miydi bu.
“Yağmurun rahmet olduğunu daha önce düşünmemiştim Allah’ım. Yağmur kesilirse
eğer, biz bir damlasını bile yağdıramayız. Yağmurun bereketiyle yetişen yiyeceklerden
yerken, dere kenarında oynarken edemediğim tüm şükürleri şimdi ediyorum, kabul et Al-
lah’ım! Şimdi yine senden istiyorum: Ninem, yaratanımız bizi duyar, dedi. Beni duyuyor-
sun biliyorum, Allah’ım!"
Duanın bittiğini “el Fatiha" sözünü duyunca anladım. Sessizce “Kabul eder Rabbim,
biliyorum, kabul eder." dedim.
Ayşe Öztürk.