Allah ve Resulü Bir Konuda Hüküm Vermişse
Allah celle celeluhu ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:
“Allah (celle celeluhu) ve Peygamberi (sallAllahu aleyhi ve sellem) bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Kim Allah (celle celeluhu)’ya ve Peygamber (sallAllahu aleyhi ve sellem)’e baş kaldırırsa, şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.”[1]
Öncelikle insan şunu bilmeli: Kâinatı, insanı, yeryüzündeki canlı ve cansız bütün varlıkların hepsini bir ve tek olan bir yaratıcı yaratmıştır. Çevremize baktığımız zaman görmüş olduğumuz her şey bir düzen içerisinde yaratılmıştır. Göğün direksiz bir şekilde duruşu, dağların yeryüzüne çakılmış oluşu, en yüce ve mucizevi olarak yaratılmış olan insanın düşünme, akletme ve yorum yapma yeteneği elbette kendiliğinden oluşmamıştır. Tüm bunların bir ve tek yaratıcısının olması gerekir.
Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki sabah güneşini aynı yerden doğurtmalı ve akşam olunca da güneşi aynı yerden batırtmalıdır. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki tüm evrenin kontrolü onun elinde olmalı. İnsanları yaratıp onlara rızıklarını verdiği gibi hayvanların da rızkını vermelidir. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki tüm gezegenleri bir düzen içerisinde hareket ettirebilmelidir. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki tek olmalıdır. Zira yaratıcı sayısı fazla olmuş olsaydı kargaşa ve anlaşmazlık olurdu. Neticede yeryüzünde düzen olmazdı. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki tek otorite ve tek yüce “o” olmalıdır. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki insanları dirilttiği gibi istediği zaman onları öldürebilmelidir. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki iradesine hiçbir güç engel olamamalıdır. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki insana vermiş olduğu akıl ile kendisini bulabilmesini sağlamalıdır. Bu öyle bir yaratıcı olmalıdır ki yaratmış olduğu varlıklar kendi emrinde olmalı.
Yukarıda saydığımız özellikleri düşünecek olursak insanlar, milletler, devletler, toplumlar, bitkiler, taştan ve tahtadan yapılmış heykeller veya yaratıcısının emrinde bulunan yıldızlar, ay ve güneş kesinlikle bir yaratıcı sıfatı taşımamaktadır. Zira bunlardan hiçbiri bir canlıya hayat bahşedip onu rızıklandıramaz.
Bu varlıkların en mükemmeli ve üstünü olan insan bile kesinlikle bir yaratıcıda olması gereken özelliklerin hiçbirine sahip değildir. Dünyanın en zeki ve en akıllı insanı bile olsa kesinlikle toprağın yüzlerce metre altındaki canlıların rızkını gönderemez. Dünyanın en üstün varlığı olan insanların hepsi bir araya gelse bir sineğin kanadını dahi yapamazlar.[2]
Şu hâlde insan kesinlikle yaratıcı değildir. Aksine insan yaratılmış seviyesinde bir varlıktır. En üstün varlık olan insan bile bir sineğin kanadını yaratamıyorsa milyonlarca insanı yaratan, milyonlarca gök cisminin hareketini kontrol eden, milyarlarca canlı türünü yaratan ve rızıklandıran, tek ve bir yaratıcının var olduğunu inkâr etmek akıllıca bir iş değildir. Zira bu kadar varlığı sadece “bir ve tek” yaratıcı yaratabilir. Bu ne bir insan ne de bir insan gibi biridir. Bu gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yaratan, varlığıyla sonsuzluğu kuşatan, dilediğini yapmaya kadir olan bir ve tek olan Allah celle celeluhu’dür. O’ndan başka hiçbir güç bunları yapmaya kadir değildir.
Tek ve bir yaratıcıya iman eden bir insan bilmelidir ki kendisi yaratıcı değil yaratılmıştır. Bu sebeple nasıl kendisi bir canlıyı, bir varlığı yaratamıyor ise aynı şekilde ne bir yasa ne de bir kanun yaratabilir. Zira kendisi yaratılmış zümresinde yer alır. Eğer insanlar üzerinde veya varlıklar üzerinde kanun koyma yetkisi varsa bu şu anlama gelir: İnsan o varlığı ya da insanları o kadar iyi tanıyor ki onu yaratan Allah celle celeluhu’dan daha iyi tanıyor.
Bir konuyu, bir eşyayı veya bir varlığı tanımadan onun hakkında kural, kanun ve hüküm koyabilir misiniz? Bir insanı veya bir toplumu tanımadan onun hakkında hüküm, kanun veya yasa çıkarabilir misiniz? Eğer siz bir toplumu, devleti, ülkeyi veya milleti kendi kanunlarınızla veya yaratılmışların kanunuyla yönetiyor iseniz bu şu demekti: Biz kanun yapmayı en iyi şekilde biliyoruz. İnsanı bizden daha iyi bilen kimse yoktur. Eğer olsaydı onun hükmünü, kanununu ve yasamasını uygulardık. İnsanı yaratan da biziz rızıklandıran da. Bu yüzden onun için neyin iyi olup olmadığını, neyin zararlı veya karlı olduğuna biz karar veririz.
Bu durumda kendinizi yaratan seviyesine yükseltmiş olup dünyayı, ayı, gezegenleri ve hatta kendinizi yaratan gerçek yaratıcıyı (Allah’ı) inkâr etmiş oluyorsunuz.
İnsanı yaratan mı daha iyi bilir, yoksa nasıl yaratıldığını dahi yaratıcısından öğrenen insanoğlu mu daha iyi bilir? Tabii ki yaratan (Allah) daha iyi bilir. Çünkü malzemeyi yaratan ve kullanan Allah celle celeluhu’dur. Size canı ve rızkı veren Allah celle celeluhu’dur. Eğer siz de bir canlı yaratır iseniz siz de onu herkesten daha iyi bilir, onun için neyin karlı ve neyin zararlı olduğunu en iyi siz bilirsiniz. Çünkü yaratan yaratılanı, yaratılandan daha iyi bilir.
Anlaşılmamasına imkân yoktur ki Allah celle celeluhu bizi yarattığı gibi bize rızık da vermiştir. Bizi yaratılmışların en hayırlısı kılmıştır. Öyle ise insanoğlu Allah celle celeluhu’nün yaratıcılığını, varlığını ve birliğini kabul ediyor ise O’nun yasamayı elinde tuttuğunu, kanun ve hüküm koyma yetkisinin sadece onun elinde olduğunu da kabul etmelidir. Eğer bunu kabul etmez ise rububiyet ve uluhiyette Allah celle celeluhu’yü birlememiş olup ayrılmaz bir bütün olan yaratıcı ve yönetici vasıflarını birbirinden ayırarak, Allah celle celeluhu’yü inkara sebep olur. O’nun yaratıcılığını kabul edip de yasama ve kanun koyma yetkisini O’ndan başkasında gören kimse, O’nun yaratıcılığını da reddedip başka bir varlığı yaratıcılığa layık görmüştür. Çünkü yaratıcı yasama, kanun koyma ve tek otorite olma şartı ile yaratıcı özelliğini kazanır. Bu yüzden Allah celle celeluhu’ya yaratıcı olarak inanmak yeterli değildir. Allah celle celeluhu’nün yönetici olduğuna da inanmalıyız. Allah celle celeluhu’ya bir bütün olarak iman etmeliyiz.
Bizler yaratılmış insanlar olarak yaratıcı olan Allah celle celeluhu’dan asla üstün olamayız. Bizler onun yaratıcılığını ve otoritesini reddedemeyiz. Dilimizle reddetsek bile (Müslüman olmayanlar için) vakıada reddetmiş olmayız. Çünkü Allah celle celeluhu’nün yaratıcılığını ve otoritesini hayatımızın her saniyesinde müşahede ediyoruz. En bariz örneği, ölümümüz ve yaşamamız onun elindedir. Bunu hiç kimse inkâr edemez.
Bir Müslüman Allah celle celeluhu’ya inandığını söylüyor ve iman ediyor ise imanın yarısını gerçekleştirmiş olur. İmanını tam olarak gerçekleştirmek için onun emir ve yasaklarını tereddütsüz kabul etmek, yasama ve kanun koymayı tek Allah celle celeluhu’nün hakkı olarak görmek ve ondan daha güçlü bir şahıs, kurum ve otorite görmemek gerekir.
Müslüman Allah celle celeluhu’nün yasasını ve otoritesini her alana taşımalıdır. Zira Allah celle celeluhu hükümlerini belli bir mekâna ve belli bir zamana has olarak indirmemiştir. Allah celle celeluhu bir yasa veya hüküm koymuş ise onu süs olsun diye koymamıştır. Koyduğu yasaları insanoğlundan başkası için koymamıştır.
Dünyada her varlığın bir görevi olduğu gibi insanoğlunun da bir görevi vardır. İnsanoğlunun görevi Allah celle celeluhu’ya, kitaba, Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e ve getirmiş olduklarına boyun eğmek, tereddütsüz itaat etmektir. Ama insanoğlu Allah celle celeluhu’ya isyan edip bu görevini inkâr ederek yaratılış gayesinden sapıp hayvandan daha aşağı duruma düşebiliyor.
Bir ineği (bu teşbihimi af buyurun) Allah celle celeluhu niçin yaratmıştır? Bir ineğin inek olarak sorumluluğu nedir? Bir inek her zaman süt verir. Hiçbir ineğin Allah celle celeluhu’ya isyan edip bal veya meyve suyu verdiği görülmüş müdür? İstediğiniz kadar ineğe baskı yapın hiçbir zaman Allah celle celeluhu’ya isyan edip de süt yerine başka bir şey vermez. Ama gelin görün ki insanoğlu en ufak bir esintide, en ufak bir baskıda, en ufak bir kandırmacada ve vesvesede Allah celle celeluhu’ya isyan ediyor ve O’nun emirlerini unutuyor. Bir hayvandan daha aşağı duruma düşebiliyor.
Buraya kadar ki bahsetmiş olduğum konu şuna açıklık getirmelidir ki Allah celle celeluhu’nün hükümlerini hiçbir Müslüman mekân veya zamanla sınırlayamaz. Örneğin, bir ülkede din işleri ayrı devlet işleri ayrı diyen bir adam Allah celle celeluhu’yu sadece camide sözü geçen bir yaratıcı olarak görebiliyor. Camide Allah celle celeluhu’nün dediği oluyor da eğitimde, siyasette, ekonomide ve devlet işlerinde niçin Allah celle celeluhu’nun dediği olmuyor?[3]
Camide ve ibadetlerde kanun koyan Allah celle celeluhu eğitimde, alışverişte, ekonomide, devlette ve siyasette de kanun koyan değil midir? O yarattığı için O’nun kanunları uygulanmalıdır. Eğer insan yaratmışsa insanın kanunları uygulanmalı. Aklın da dinin de yolu budur.
Allah celle celeluhu’nün yarattığı bir yerde O’nun sözü geçmiyorsa, O’nun hükümleriyle amel edilmiyorsa, orayı yaratan Allah celle celeluhu oraya hiç huzur verir mi? Görüyorsunuz ki Allah celle celeluhu’nün hükmü ve kanunlarıyla yönetilmeyen ülkelerde kaos, terör, hırsızlık ve fuhuş var. Bu ülkeler huzuru istiyor ve selamete kavuşmak gayesinde iseler tek gerçek yol Allah celle celeluhu’nün dinidir. Bunu görmeli, anlamalı ve bu uğurda mücadele etmelidirler.
Allah celle celeluhu’’nün şu ayet-i kerimesiyle yazımızı sonlandıralım:
“Öyleyse Allah (celle celeluhu)’nün indirdiği ile aralarında hükmet, onların heva ve heveslerine uyma; seni, Allah (celle celeluhu)’nün sana indirdiğinin bir kısmından saptırmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki Allah (celle celeluhu) bir kısım günahlarından dolayı onları belaya saptırmak istemektedir. İnsanlardan birçoğu yoldan çıkmıştır.[4]
----------------------------------------------
[1] Ahzab Suresi, 36.ayet-i kerime.
[2] “Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah (celle celeluhu)’den başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.” (Hac Suresi, 73.ayet-i kerime.)
[3] Bu tabir ve bu üslup efsanevi vaiz Merhum Timurtaş Uçar Hocaefendi’ye aittir. Allah celle celeluhu O’na rahmet eylesin.
[4] Maide Suresi, 49.ayet-i kerime.