AYET VE HADİSLERDE PEYGAMBER SEVGİSİ
Allah-ü Teâlâ, yüce kitabı Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) güzel ahlakı ve örnekliği hakkında “Şüphesiz sen çok büyük bir ahlak üzeresin” (Kalem, 4) ve “Andolsun ki, sizin için, sizden Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın Resulü’nde güzel örnekler vardır” (Ahzab, 21) buyurmaktadır.
Allah-ü Teâlâ, güzel ahlak timsali Peygamber'ini sevmemizi de emrederek “Resulüm de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (Al-i İmran, 31) ayetiyle Allah’ın (c.c.) sevgisine nail olabilmek için Peygamber'ine tabi olmayı şart koşmaktadır. “Kim Resulüne itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur” (Nisa, 80) ayetinde ise itaatle alakalı benzer koşul öne sürülmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de, “Sizden biriniz beni annesinden, babasından, çoğunuzdan ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamaz” (Buhari, Kitab’ul İman) buyurmaktadır.
Gerek Allah-ü Teâlâ Hazretleri'nin Kur’an-ı Kerim’indeki emirleri gerekse Peygamber Efendimiz'in bu konudaki emir ve tavsiyelerindendir ki ashâb-ı kiram, Rasulullah aleyhisselamla konuşmaya “Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah” diye başlamıştır.
Ashâb-ı kiramın Rasulullah aleyhisselama bu denli saygı ve sevgi dolu olmalarının altında yatan sebep bizzat ayet ve hadislerdeki kesin ifadelerdir. Kur’an’daki “Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan ulu’l-emre itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve Resulü’ne götürün (onların talimatına göre halledin). Bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa, 59) ve “Hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem tayin edip, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar” (Nisa, 59) ayetleri hayatın her alanında Allah’ın elçisinin rehberliğine muhtaç olduğumuzu göstermektedir.
Rasulullah aleyhisselamın karşısında edebimizi muhafaza etmek, O’nun ismi anıldığı zaman “Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na teslimiyetle salât ve selâm getirin” (Ahzab, 56) emri gereği salât ve selâm getirmek gerekir. “Ey inananlar! Seslerinizi, Peygamber'in sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa gitmemesi için, Peygamber'e birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın” (Hucurat, 2) emri ortadayken O’nun yanında edep korunmaz mı?
“O gün, yüzleri ateş içinde kaynayıp çevrilirken “-Vah bize keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik” diyeceklerdir” (Ahzab, 66) ayetindeki tehdit varken O Nebiyy-i Muhterem’e itaat edilmez mi?
Bunlardan da öte İslâm diniyle müşerref olabilmek ve ahirette kurtuluşa erişebilmek için Allah-ü Teâlâ Hazretleri'ne ve O’nun Peygamber'ine itaati emreden “(Ey Muhammed)! De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resulüne, o ümmi Peygamber'e iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 158) emri varken, o Peygamber baş tacı edilmez mi?