Peygamberimizin Faziletlerleri
Alemlere rahmet olarak gönderilen iki cihan güneşi Allah’ın sevgilisi Hz. Muhammed(s.a.v) üstün vasıflarıyla diğer peygamberlerden ayrılır.
“İşte peygamberleri Biz onların bir kısmım bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Allah onlardan bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.” (Bakara, 2/255)
Hz. Adem (a.s.)’de tezellül ve tevazu, Hz. İdris (a.s.)’de teşbih, Hz. Nuh (a.s.)’da tahammül, Hz. İbrahim (a.s.)’de seha, Hz. İsmail (a.s.)’de teslimiyet, Hz. Yakup (a.s.)’da büka (ağıt), Hz. Eyüp (a.s.)’de sabır, Hz. Musa (as.)’da şecaat, Hz. Harun (a.s.)’da hilm, Hz. Davud (as.)’da şükür, Hz. İsa (a.s.)’da kanaat öne çıkan üstün vasıflardır. Hiç şüphesiz, bu üstün vasıfların bütününün kendisinde toplandığı merkez ve menba’ Hâtemun-nebî Fahri Kainat (s.a.v.) Efendimiz’dir.
Cenâb-ı Mevlâ, bütün peygamberlerin ruhâniyetlerini yarattığı zaman bir nûr onları kuşattı. Peygamberler sordu:
-Ya Rab! Nûru bizleri kuşatsın bu kutlu zatta kimdir?
-Habîbim Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’dır, buyurdu Hâlikımız ve ekledi:
-Siz O’nu kabul ediyor musunuz, O’nun nebîliğini tasdik ediyor musunuz?
-Evet ya Rab! Biz O’nu kabul ediyor, nebîliğini tasdik ediyoruz, dedi peygamberlerin ruhâniyeti. Bunun üzerine Mevlâmız (c.c.):
-O zaman Ben de sizin nübüvvetinizi tasdik ediyorum, buyurdu. (Mevâhib-i Ledünniye)
Hazret-i Allah, Habîbini hem yaratılış yönünden hem de ahlâk yönünden mevcûdât içerisinde seçkin kılmıştır. Bunu en güzel şekilde ifade buyuran Aişe-i Sıddıka validemiz (r.anhâ)’dir:”O (s.a.v) hem yaratılış bakımından hem de ahlâk bakımından insanların en güzeliydi.” Yine Aişe vâlidemize Efendimizin evsâfı sual olununca, muhataplarına O:”Siz Kur’ân okumuyor musunuz?” buyurmuşlardı. Dolayısıyla O (s.a.v.)’nun bütün evsâfı ilâhîdir, rahmânîdir. İyilikte ve güzellikte, cömertlikte ve güzel ahlâkta insanlık içinde hiç kimse O’na erişememiştir.
Saymakla bitmez ama O (s.a.v.)’nun üstünlüklerini birkaç maddede şöyle sıralayabiliriz:
1- Efendimiz (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Diğer peygamberler bir kavme gönderilirken O bütün insanlığa gönderilmiştir. Yani kendisine gelen vahiy ve yapmış olduğu tebliğ evrenseldir.
“Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe’, 34/28)
2- Efendimizin gelmiş ve geçmiş bütün günahları bağışlanmıştır.
” …)Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın (…)” (Fetih, 48/2)
Allahu Teâlâ’nın âyet-i kerimede “Habibim hem kendin, hem de mümin ve mü’mineler için istiğfarda bulun” şeklinde vârid olan emri:”Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.” (Muhammed, 47/19)
Efendimiz aleyhisselat ü vesselamın ümmetine örneklik teşkil etmesinden dolayıdır. Hakikat ehli ise bu âyet-i şöyle yorumlamışlardır: Her ân, bir makam ve mertebe geçen sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz, bir önceki makam ve mertebesinden dolayı istiğfar okumaktadır.
3- Allah (c.c.) ve melekleri O (s.a.v.)’na salât eder.
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” (Ahzab, 33/56)
4- Cenab-ı Hakk’ın isimlerini, sıfatlarını, fiillerini insanlar içerisinde en iyi tanıyan ve bu isim, sıfat ve fiilleri insanlara en güzel şekilde tanıtan hiç şüphesiz Nebiy-yi Ekrem (s.a.v.)’dir. Bu hususta Kendileri şöyle buyuruyorlar: “İçinizde Cenâb-ı Allah’ı en çok tanıyanınız Benim ve O’ndan en çok korkanınız da Benim.”
5- Cenab-ı Allah peygamberleri ve kitapları, Rahmân ve Rahîm sıfatlarının tecellîsi olarak göndermiştir. Peygamberlerden bir kısmı sadece rûhî ve manevî vazifelerle meşguldürler. Bunun yanı sıra onların bir kısmı dünyevî bir takım vazifelerle de görevlendirilmişlerdir. Meselâ, Hz. Yusuf (a.s.) -bu günkü tabirle- bir maliye bakanıdır. Hz. Davud (a.s.) bir idarecidir; Zülkarneyn hazretleri ve Hz. Süleyman (a.s.)’da hâkezâ. Hz. Musa (a.s.) hukûkî kaide ve esaslar koymuştur. Efendimiz (s.a.v.) ise şahsında bütün bunları birleştirmiştir. İnsanların birbirlerine olan saygılarından aile hukûkuna, ticarî ve idârî hukûktan beşerî münasebetlere kadar bir çok husus buna dahildir. Tebliğ ve teşri’ sahibidir.
Sadece insana ve insanlığa vermiş olduğu değeri örneklendirmek bile, bizlere, O’nun kadr ü kıymetini anlatmaya kâfidir. Efendimiz Hazretleri bir defasında Kabe-i Muazzama’yı tavaf eden iki kişiyi görür. Onlardan birisi, diğerini bileğine iple bağlamış ve o şekilde birlikte tavaf etmekteler. Mübarek elleriyle o ipi keserek buyurdular ki:”Kardeşinin elinden tutarak tavaf et!” Efendimiz hazretleri, elinden iple bağlanmayı şahsiyeti rencide edici bir tavır olarak gördüğünden dolayı o ipi kesmiştir.
Aileyi koruma ve kollamayı ümmetine teşvik etmiş; kişinin ailesinin ağzına koymuş olduğu lokmadan ecir ve mükafat alacağını söylemiş, yine kişinin hanımının elini tutup gözüne de şefkatle bakmasını günahlarına bir vesile olacağını müjdelemiş ve şöyle buyurmuş:”Sizin hayırlınız ehline hayırlı olandır.”
“Bir saat adaletle hükmetmek altmış senelik nafile ibadetten daha hayırlıdır.” , “Kim eli altında idare etmekte olduğu halkına nasihat ve irşatta bulunmuyorsa, şefkat ve merhametle onları kucaklamıyorsa, yevm-i kıyâmette azaba düçar olacaktır.” Sözleri ise idarî noktada getirmiş olduğu evrensel ölçüler ve ilkelere örnek olarak yeterlidir.
Sözün sonu; câmiu’l-kelim olan Efendimizin insanlık içinde bulunma gayesini ve vazifesini bizlere bildirdiği, şu hadîs-i şerifleriyle olsun:”Benim benzerim şudur: Bir ateş yakılmış ve o ateşin başında duran bir adam var. Böcekler oraya üşüşüyorlar kendilerini o ateşe atmak istiyorlar. Adam da onları kanatlarından tutup tutup çekiyor. Ben sizler ateşe gitmeyesiniz, Allah’ın gazabına uğramayasınız diye eteklerinizden tutup çekiyorum, bellerinizden sarılıyorum. Fakat sizler elimden kurtulup gene ateşe atıyorsunuz kendinizi.”