ALLAH'IN İPİNE SARILMAK VE CEMAAT OLMAK
Ehl-i sünnet imamlarımız cemaat olmanın her müslümanın üzerine düşen farz-ı ayn bir ibadet olduğunu söylemişlerdir. İkrah olması dışında, her hangi bir mazeretle, örneğin: "bu zamanda, bu insanlarla mı? Tebliği mi engelliyor... vs." gibi şeytanın ve nefsin telkin ettiği boş sebeplerle cemaat olma vazifesini bırakanlar korkunç bir şekilde yanılmakta ve ziyan etmektedirler.
Allah (c.c.) Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Allah'ın ipine cemaat olarak sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Sizin içinizden hayra davet eden (mürşidlerden) bir cemaat olsun ve mârufla(iyilikle) emretsin, ve münkerden(kötülükten) nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir. (Ali-İmran, 3 /103 -104)
Kurtubi (r.ha.) El-Camiu li-Ahkamu'l-Kur'an'ın da ayeti şöyle açıklamıştır:
1. Allah'ın İpine Sarılmak: İbn Mes'ûd der ki: Allah'ın ipi, (Hablullah) Kur'ân-ı Kerîmdir.1 Ali ve Ebû Said el-Hudrî de bunu Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği gibi, Mücahid ve Katade'den de buna benzer bir açıklama rivayet edilmiştir. Ebu Muaviye'nin el-Hecerî'den, onun, Ebu'l-Ahvas'dan, onun da Abdullah'dan rivayetine göre Abdullah şöyle demiş: Rasûlullah (s.a.s.) buyurdu kî: "Şüphesiz bu Kur'ân-ı Kerîm Hablullahtır (Allah'ın ipidir)."2
Taki b. Mahled rivayetle der ki: Bize Yahya b. Abdulhamid anlattı, bize, Huşeym el-Avvam b. Havşeb'den anlattı, o, eş-Şa'bi'den, O, Abdullah b. Mes'ud'dan rivayetle dedi ki: "Topluca Allah'ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin" buyruğu cemaat olun demektir. Yine ondan ve başkalarından çeşitli yollarla böyle bir açıklama rivayet edilmiştir. Bütün bunların manası birbirine yakın ve birbiriyle iç içedir. Şüphesiz yüce Allah, birbirimizle kaynaşmamızı emretmekte ve ayrılığı yasaklamaktadır. Çünkü ayrılık, (tefrika) helak olmaktır, cemaat ise kurtuluştur. Şöyle diyen İbnu'l-Mübârek'e Allah'ın rahmeti olsun: Şüphesiz cemaat Hablullahtır. Ona yapışın, Onun sapasağlam kulpuna yapışarak korunun.
2. Geçmiş Ümmetlerdeki Tefrika ve İslâm Ümmetinin Çeşitli Fırkaları:
Yüce Allah'ın: Ve ayrılığa düşmeyin buyruğu, yahudiler ve hristiyanlar kendi dinlerinde ayrılığa düştüğü gibi, siz de dininizde ayrılığa düşmeyin, demektir. Böyle bir açıklama İbn Mes'ud ve başkalarından nakledilmektedir. Bunun hevâ ve değişik maksatlara uyarak tefrikaya düşmeyiniz, bunun yerine Allah'ın dininde kardeşler olunuz, anlamında olması da mümkündür.
Böylelikle bu, onların birbirleriyle olan ilişkilerini koparmalarını, biribirlerine sırt çevirmelerini önlemiş olur. Bundan sonra gelen yüce Allahın şu buyrukları da bu anlama delildir: Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz, düşmanlar idiniz de O, kalplerinizin arasını uzlaştırdı. Onun nimeti sayesinde kardeşler oluverdiniz.
Bununla birlikte bu âyet-i kerimede fer'î konularda ayrılığın haram olduğuna dair bir delil yoktur. Çünkü bu, ihtilâf değildir. Zira ihtilâf, kaynaşmanın ve bir araya gelmenin imkânsız olduğu şeyler hakkında kullanılır. İçtihada dayalı meselelerin hükmünde ihtilâfa gelince, bu konularda ihtilâf, farzların delillerinden çıkartılması ve Şeriatın anlam inceliklerinin ortaya çıkartılmak istenmesi dolayısıyladır. Ashab-ı Kiram da değişik olayların hükümleri hakkında ihtilâf ede gelmiştir. Buna rağmen onlar, birbirleriyle ülfet ve kaynaşma halindeydiler
Fahreddin Razi (r.ha)de ayeti şöyle açıklamaktadır:
a) Cenâb-ı Hak, din hususunda ihtilâf etmekten nehyetmiştir. Bu böyledir, çünkü hak ancak tektir. O'nun dışındakiler ise, cehalet ve sapıklıktır. Durum böyle olunca, buradaki nehyin din konusunda ihtilâf hususunda olması gerekir. Nitekim Cenâb-ı Hak, Artık hakdan sonra, sapıklıktan başka ne kalır? (Yunus, 10/ 32) ayetiyle de buna işaret etmiştir.
b) Cenâb-ı Hak birbirine düşmanlık ve muhâsamadan nehyetmiştir. Çünkü Araplar câhiliyye döneminde sürekli harb ediyorlar ve birbirleriyle çekişiyorlardı. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak onları bundan nehyetmiştir.
c) Cenâb-ı Hak ayrılığa sebebiyet verip, aradaki yakınlık ve muhabbeti yok eden her şeyden nehyetmiştir.
Bil ki, Hz. Peygamber'den rivayet edildiğine göre O, şöyle demiştir:
Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan birisi kurtulacak, geriye kalan ise, ateşte olacaktır. Bunun üzerine, Bu kurtulacak olanlar kimlerdir yâ Resûlallâh? denilince. O, İslamın cemâati buyurdular.
Yüce Allah, ancak fesada sebep teşkil eden ihtilafı men etmiştir. Tirmizînin Ebu Hureyre (r.a)'dan rivayetine göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Yahudiler yetmiş bir yahut yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Hristiyanlar da buna yakın sayıda fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Tirmizî der ki: Bu sahih bir hadistir.3
Ebu Dâvud da Süneninde, Muâviye b. Ebi Süfyan'dan Peygamber (s.a.s.)ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
Şüphesiz sizden önceki kitap ehli kimseler yetmiş iki millete (fırkaya) ayrıldılar. Ve şüphesiz bu millet, pek yakında yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunların yetmiş iki fırkası cehennemde bir tanesi cennette olacaktır. Bu ise, cemaattir. Benim ümmetimden öyle bir takım topluluklar çıkacak ki, bu hevaya tabi olmalar onlarda, bir kişinin bünyesinde yayılıp girmedik hiçbir damar, hiçbir eklem bırakmayan kuduz hastalığının yayıldığı gibi yayılacaktır.4
Cemaatte İtaatın ve İtaat Mercilerin İzahı
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
Ey âmenû olanlar (îmân edenler)! Allah'a ve Resûl'e ve sizden olan idarecilere (emir verme yetkisinin sahiplerine) itaat edin. Bundan sonra eğer bir hususta ihtilâfa düşerseniz, o takdirde Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah'a ve Resûl'üne götürün. Bu daha hayırlıdır ve tevîl (yorum) bakımından en güzelidir.
Kurtubi (r.ha.)in el-Camiul-Ahkamul-Kuranında ayet şunları söylemektedir: Câbir b. Abdullah ile Mücahid der ki: Emir sahipleri (Ululemr) denilen kimseler, Kur'ân ve ilim ehli olan kimselerdir. Mâlik (r.ha)in tercihi de budur. Ed-Dahhak'ın şu sözü de buna yakındır: Yüce Allah bununla, fukahayı ve din âlimlerini kastetmektedir.
İtaatin Kapsamı ve Zalim Yöneticilere İtaatin Gerekmediği
İbn Huveyzimendâd ise şöyle demektedir:
Sultana itaat, işlenmesi halinde Allah'a itaat olan hususlarda icabeder. Fakat işlenmesi halinde Allah'a masiyet (asilik) olan hususlarda itaat vacib değildir. Bununla birlikte ne zaman gazaya çıksalar, onlarla birlikte gazaya çıkmak icabeder. Yönetmek onlar tarafından olup, imamet ve hisbe de onların görevlendirmesi ile olur. Şu kadar var ki, bunların şeriatın öngördüğü şekle uygun olarak yerine getirilmeleri gerekir. Bize namaz kıldıracak olsalar, eğer günah ve masiyet bakımından fasık iseler, onlarla birlikte kılınan namaz caizdir. Şayet bidatçi kimseler iseler, onlarla birlikte namaz caiz değildir. Şu kadar var ki, onlardan korkulacak olursa, onlarla birlikte takiyye olmak üzere namaz kılınır, sonra namaz iade olunur. Ancak şeriata muhalif kalınan hususlarda itaat haramdır.
Ebu Ömer (İn Abdil-Berr) der ki:
Abdullah b. Huzafe şakacılığı ile tanınan birisi idi. Onun şakalarından birisi de şudur: Rasulullah (s.a.s.) onu bir seriyyeye kumandan tayin etmişti. O da komutası altında bulananlara bir meselede kızdığından dolayı odun toplayıp ateş yakmalarım emretti. Bu ateşi yakınca, ateşin içerisine kendilerini atmalarını emretti ve onlara: Rasûlullah (s.a.s.) size, bana itaat etmenizi emretmedi mi? dedi ve: Kim benim emirime itaat ederse bana itaat etmiş olur. demedi mi? Onlar da şu cevabı verdiler: Bizim Allah'a iman etmemizin, Rasûlüne tabi olmamızın tek sebebi ateşten kurtulalım diyedir. Rasûlullah (s.a.s.) onların yaptıklarını tasvip buyurup şöyle dedi; Yaratıcıya isyanı gerektiren hususlarda hiçbir yaratılmışa itaat yoktur. Eğer o ateşe (itaat edip) girseydiniz bir daha oradan çıkamazdınız.
Çünkü yüce Allah: Kendinizi öldürmeyin (Nisa, 4/29.) dîye buyurdu.5
Zalim İdareciyi Destekleyenin Cezası
Kab b. Ucre (r.a.)den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Biz dokuz kişi idik, Rasûlullah (s.a.s.) yanımıza gelerek şöyle konuştu: Benden sonra haksızlık yapan idareciler olacaktır. Onların yalanlarını tasdik eden ve haksızlıklarına yardım eden Benden değildir. Ahirette de havuzumun başında yanıma gelemez. Kim de o haksızlık yapan idarecilerin yalanlarını tasdik etmez ve haksızlıklarına da yardımcı olmazsa o bendendir. Ben de ondanım ve o havuzumun başında bana gelecektir.6
Zalim İdareciye Hakkı Haykırmalı mıyız?
Tarık b. Şihab (r.a.)tan rivâyete göre, bir adam ayağını üzengiye koymuş olduğu halde Rasûlullah (s.a.s.)e gelerek: Hangi cihad daha değerlidir? diye sormuştu da Rasûlullah (s.a.s.): Zalim idarecinin karşısında hakkı konuşmaktır diye cevap verdi. 7
Bundan dolayı biz şöyle diyoruz:
Çağımızın yöneticilerine itaat, onlara yardımcı olmak, onları tazim etmek caiz değildir. Çünkü çağımızdaki yöneticiler Allahın hükümlerini sadece birkaç meselede değil toptan yönetim şekli olarak terk edip Allaha karşı asi, insanlara karşıda en büyük zalim olmuşlardır. Günümüzde böyle yönetimlere itaat etmeyi insanlara bir faziletmiş gibi anlatan Belam kılıklı hocalar ve sözde onlara bağlı siyasi kadrolar hem kendilerinin hem de büyük kitlelerin helak olmasına sebep olmaktadırlar. Aynı zamanda da, Bakara suresinin 256. ayetinde reddetmekle emrolundukları tağutu güya İslam adına daha çok güçlendirip devamını sağlamaktadırlar Rabbimiz biz müslümanlara hakkıyla iman edip cemaat olmayı nasip etsin, inşaallah.
----------------------------------------------------------------
Dipnotlar
1- Darimi,Fedailul Kuran,Hds:3330
2- Muslim, Fedailus-Sahabe, Hds:37
3- Tirmizi, İmanHds:18
4-Ebu Davud, Sunne,Hds:1aynı manalarda hadisi, Ahmed B. Hanbel, Tirmizi, İbni Mace, Darimide rivayet etmişlerdir.
5- Buhari,Tefsir,B:4,Sure:11,Muslim,İmare,Hds:31,Tirmizi,Cihad,Hds:3,Nesei,Reyat,Hds:28
6- Nesei, Biat, B:35,Hds:4136,Tirmizî, Fiten: 72
7- Nesei, Biat, B:37,Hds:4138,Müsned, 18076
Nasruddin Yasin.