Her Şeyin başı İhlas
Yüce Allah, Kur’an’da ders ve ibret çıkartılsın diye kimi zaman önceki milletlere ait kıssalara yer verir. Yusuf suresinin başında şöyle buyurur:
“Biz bu Kur’an’ı sana vahyetmekle (başka konular yanında) en güzel kıssayı da anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunları bilmiyordun.” (12-Yusuf 3). Surenin son ayetinde ise verdiği kıssaların hikmetini açıklar: “Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır…”
Peygamberimiz (s.a.s.) de fırsat buldukça ashabı ile hasbıhal eder, ara sıra geçmiş ümmetlerin kıssalarından pasajlar paylaşırdı. Bir gün ashabı ile otururken “üç arkadaşın kıssası ”nı anlatmıştı.
Abdullah ibni Ömer ibni’l Hattâb (r.anhüm), kendisinden rivayet edildiğine göre Rasûlullah’ı (s.a.s.) şöyle buyururken işittim demiştir:
“Sizden önceki kavimlerden üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Geceyi geçirmek için bir mağaraya sığındılar, dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine şöyle dediler: “İyi amellerinizle dua etmekten başka sizi bu kaya parçasından hiçbir şey kurtaramaz.”
İçlerinden birisi, “Allah’ım benim çok yaşlı annem ve babam vardı; onlardan önce ne çocuklarıma ne de hizmetçilerime akşam sütünü içirmezdim. Bir gün uzak bir yere odun toplamaya gitmiştim, onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam sütlerini sağıp yanlarına gelince onları uyur halde buldum, onları uyandırmayı ve onlardan önce ev halkının bir şey yiyip içmesini uygun görmedim, süt kabı elimde olduğu halde onların uyanmalarını bekledim. Nihayet şafak söktü, çocuklar açlıktan sızlanıyorlardı, derken annem babam da uyandılar ve akşam sütlerini içtiler. Allah’ım eğer bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam bu kaya sıkıntısını bizden uzaklaştır” diye yalvardı kaya biraz aralandı, fakat çıkılacak gibi değildi.
İkincisi şöyle dedi: “Allah’ım amcamın bir kızı vardı, onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim, o kabul etmedi, bir kıtlık yılı amcamın kızı çıkıp geldi, kendisini bana teslim etmek şartıyla ona yüz yirmi altın verdim, kabul etti ona sahip olacağım zaman dedi ki: “Allah’tan kork, haksız olarak bekârlık mührümü bozma” ben de Allah’tan korkarak bu çok sevdiğim kadından uzaklaştım. Verdiğim altınları da ona bıraktım.
Allah’ım eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, bu belayı üzerimizden gider diye yalvardı.” Kaya biraz daha açıldı fakat çıkılacak gibi değildi.
Üçüncüleri de “Allah’ım vaktiyle birçok işçi tuttum, ücretini almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim, ücretini almadan giden işçinin ücretini çalıştırdım, bu ücretten pek çok mal çoğaldı, bir gün bu adam çıkageldi ve bana “Ey Allah’ın kulu ücretimi ver” dedi. Ben de ona:
“Şu gördüğün develer, koyunlar ve köleler senin ücretinden meydana gelmiştir” dedim. “Ey Allah’ın kulu benimle alay etme” deyince, “Seninle alay etmiyorum diye cevap verdim. Bunun üzerine o; malların hepsini sürüp götürdü, hiç bir şey bırakmadı. “Rabbim eğer bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar” diye yalvardı mağaranın ağzını kapatan kaya iyice açıldı, onlar da çıkıp gittiler. (Riyazus-Salihin-Buhari, Müslim,)
Hadisten şu dersler ve öğütler çıkartılabilir:
- Başın derde düşmeden hazırlıklı ol ve sadece Allah’a has “halis ameller” yap ki, ihlasla yaptıkların dar günde sana fayda sağlayabilsin.
- Dua yaptığında, yalandan arınmış bir dil, günah pasından hâli bir kalp ile yap ve de mağaradakilerin orada ölmemek için veya denizde boğulmak üzere olanın yakarışları gibi bir münacatta bulunmalısın…
- Unutulmamalıdır ki, Allah hakkı ve Resulullah hakkından sonra anne-baba hakkı her şeyden daha önce gelir. Öyle ki hiç kimse için kullanılmayan (…onlara öf bile deme…) tabiri ayette sadece anne-baba için kullanılmış.
- Bir şeyi elde etmek/haklı olarak sahiplenmek için güçlü olman veya onun ücretini ödeme imkânın tek başına yeterli değildir. Bir kadınla birliktelikte nikâh ve rıza şart olduğu gibi usul ve erkânına riayet etmen gerekir.
- İslam’a göre ücretlinin teri kurumadan vermek esastır. Ayrıca terkedilmiş veya sahibi bilinmeyen bir malın/eşyanın (lukata) da üzerine oturup sahiplenilemez. Hanefi fıkhına göre en az 1 yıl ilan edilmeli, sahibi bulunmalı ya da sahibinin adına yatırımda veya hayırda kullanılmalıdır. Her hâlükârda sahibi gelir isterse de eşyanın kendisi veya bedelinin verilmesi gerekir.
Nusret Reşber.