* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İBADET  (Okunma sayısı 426 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İBADET
« : Haziran 05, 2018, 05:13:03 ÖÖ »
İBADET

İnsanı yoktan var eden, varlığından haberdar eden Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, yarattığı insanın kendisini tanımasını ve zâtına ibadet etmesini emretmiştir. Bunun yanında Cenab-ı Hakk, kötülüklerden ve azabından ibadetler vesilesiyle kurtulabileceğimizi bildirerek, bizlere ibadetler hususunda titiz olmamız gerektiğini bildirmiştir. Dolayısıyla bir kul, Rabb'ine, kendisine Iütfettiği sayısız nimetlerden dolayı şükretmek için ibadet eder. İbadetin kelime manası; Allah'ın farzlarını yerine getirerek haramlarından kaçınmak ve O'nun koyduğu sınırları aşmamaktır.

İnsanın bu dünya'ya gönderilmesinden gaye kulluk yapması, yaratıcısını bilmesi, O'na ibadet etmesidir. Cenab-ı Hak; “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) buyurmaktadır.

Bilinmelidir ki ibadetin temeli, Allah (cc)'ı tanımak, O'ndan çekinmek, umudu O'na bağlamak ve kendini her an O'nun denetimi altında hissetmektir. İnsan bu sıfatlardan uzaklaşınca imanın özünü kavrayamaz.

Çünkü Allah'ı (cc) tanımaksızın, O'nun beşeri bilgi ve hayal sınırlarını aşkın, benzersiz bir işitici, görücü, yaratıcı, bilgili ve muktedir bir İlâh olduğuna inanmadıkça yapılacak ibadet geçerli değildir. Nitekim taşralı bir Arab, Muhammed ibni Ali ibni Hüseyin'e: «Sen Allah (cc)'a ibadet ederken O'nu görüyor musun?» diye sorar. Muhammed ibni Ali:

«Tabii! Öyle olmasa görmediğim kimseye niye ibadet edeyim» diye cevap verir. Taşralı Arab: «O'nu nasıl olabiliyor da görüyorsun» diye sorar. Muhammed ibni Ali ona der ki: «Göz bebeklerinin karşılaşması manasında O'nu gözler göremez, fakat gerçek iman sayesinde kalpler görür. Duyu organları vasıtası ile idrak edilemez, çünkü insanların bir benzeri değildir.

Ayetleri ile tanınır, alâmetleri aracılığı ile sıfatları tezahür eder. İşte O, yerin ve göğün ortaksız tek ilâhıdır.»

Yaratıklar içinde üstün bir varlık olan ve akıl gibi üstün yeteneklerle donatılmış bulunan insanın bunca lütuf ve nimetler karşısında duygusuz kalması, bunları kendisine veren Allah'a şükretmemesi nasıl düşünülebilir?

Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de insana verilen bu nimetlerin bir kısmı hatırlatarak şöyle buyurmaktadır;

"(O öyle Iütufkâr) Allah'tır ki gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı. İzni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı. Geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi. O size istediğiniz her şeyden verdi.

Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zâlim ve nankördür."(İbrahim, 32-34)

Peygamberimiz Efendimiz (sav), Allah'ın yüceliği ve Iütfettiği sayısız nimetler karşısında O'na daha çok teşekkür etme gereği duyarak geceleri bile kalkar namaz kılar, ibadet ederdi.

Hz. Aişe (ra) Annemiz anlatıyor:

Peygamberimiz geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. Ben kendisine:

“Ey Allah'ın Resûlü, geçmişte işlenmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan günahlarını Allah-ü Teâlâ bağışladığı halde niçin bu kadar yoruluyorsunuz?” dedim. Peygamberimiz (sav):

“Ya Aişe! Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı” buyurdu. (Buhari)

İbadet, insanı Allah'a yaklaştıran ve Allah ile buluşturan en güzel vasıta, bir kulun dünyada erişebileceği makamların en yücesidir. Hayatımızın en değerli ve pürüzsüz zamanları ibadetle geçirdiğimiz vakitlerdir.

İbadet, ruhumuzu yüceltir, gönlümüzü kötü duygu ve düşüncelerden arındırır. Davranışlarımızı düzelterek bizi ahlâken olgunlaştırır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur:

"(Ey Muhammed) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Çünkü namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir." (Ankebût, 45)

Allah'ın emri olan ibadet, Allah'ın kulları üzerindeki bir hakkıdır. Muaz b. Cebel (ra) anlatıyor: Peygamberimiz (sav) Bana:

“Ey Muaz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?”, diye sordu.

Ben:

- Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedim, Peygamberimiz (sav):

- O'na ibadet etmeleri ve kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır, buyurdu.

Sonra:

“Ey Muaz, kulların Allah üzerindeki hakkı nedir?” buyurdu.

Ben:

- Allah ve Resulü daha iyi bilir, deyince, Peygamberimiz (sav):

"O'na ibadet edip, hiçbir şeyi ortak koşmadıkları takdirde, onlara azap etmemesidir. (Müslim, İman, 10) buyurdular.

İbadet, Cenab-ı Hakk'ın katında insanlara değer kazandırır. Allah-ü Teâlâ Hazretleri kendisine ibadet edeni sever, ona değer verir. İbadet görevini yerine getirmeyenler Allah'ın sevgisinden mahrum kalır.

Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:" (Ey Muhammed) de ki: İbadetiniz olmasa Rabb'im size ne diye değer versin?" (Furkan, 77) buyurulmaktadır.

İbadetle, erginlik çağına gelmiş aklı başında Müslüman kadın ve erkekler yükümlüdür. Bu yükümlülük ölünceye kadar devam eder. Hiç kimsenin, ibadet yükümlülüğünün kendisinden düşeceği bir dereceye gelmesi söz konusu değildir.

Esasen böyle bir derece yoktur. Olsaydı ona Peygamberimiz yükselmiş olurdu. Hâlbuki O ölünceye kadar ibadetine devam etmiştir.

Çünkü Kur'an-ı Kerim'de: "Sana ölüm gelinceye kadar Rabb'ine ibadet et."(Hicr/99) buyrulmuştur.

Değerli dostlar! İbadetlerimizde mânâ ve ihlâsı yakalamak ve yaşamak ancak ve ancak O'nun Sevgili Habibi, Edibi Fahri Kâinat Cenab-ı Muhammed Mustafa'ya (sav) ve sünnetine sımsıkı sarılmakla olur.

Nitekim Aşk Eri Hazreti Mevlana'mız öyle der:

“Akıl kurban künbe pîşi Mustafa

Hasbiyallah cûki Allahümme Kefa”

“Ey delikanlı, ey insan ebedi saadeti istiyor musun; Aklını Muhammed Mustafa'nın önüne kurban et, sonra da hasbiyallah deki kula Allah yeter.”

Yine öyle diyor aşk eri Mevlana'mız;

“Dest ra ender ahadü Ahmed bizen

Ey birader varı hezbu  cehliten”

“Sağ elinle Hazreti Ahed'e, sol elinle Hazreti Ahmed'e, sağ elinle Hazreti Kur'an'a sol elinle Sünneti Resule sımsıkı yapış, bil ki nefsin şerrinden kurtulup halas olmak ancak bunlarla mümkündür.”

Pirimiz Seyyid Abdülkadir Geylani (ks) Aziz Hazretleri de bizlere şöyle nasihat buyuruyorlar;

Sakın Mevla'ya ibadet etmekten, seni Mevla'nın gayri alıkoymasın. Allah'tan başka ne varsa hepsini gayri olarak bil. Ve bunları Hakk'a tercih etme...

Çünkü seni onlar değil Allah yarattı. Sakın kötülükleri yaparak nefsine zulmetme. Eğer yaratanın emirlerini bırakıp, başkasıyla uğraşırsan seni ateşe atar. Öyle ateş ki onu tutuşturan insanlar ve küfür taşıdır. Sonra pişman olursun fakat beyhude. Özür dilersin kabul olunmaz. İtap olunmaya razı olursun fakat yine hiç.

Tekrar iyilik yapmak için dünyaya dönmek istersin, kimse seni gönderemez.

Özüne acı, acı... Ona merhamet et. Sana verilen duygularını iman yolunda, iyi işlerde, taat ve ibadet yolunda kullan. Bunlarla marifet kazan, ilim öğren.

Bu ibadet ve marifet nuru ile karanlıkları aydınlatmaya çalış. Emri tut. Yasaklardan kaç. Hak yolda bu ikisi ile yürü.

Eğer sen Allah'ın emrinde olursan, bütün canlılar da senin emrinde olur. Ve eğer Allah'ın yasak ettiği şeylerden kaçarsan bütün kötülükler de senden kaçar. Nerede bulunursan bulun daima iyilikle karşılaşırsın.

Allah-ü Teâlâ Hazretleri peygamberlerine gönderdiği bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur:

“Ey âdemoğlu! Ben öyle Allah'ım ki Benden başka ilah yoktur; bir şeye ol dersem, olur. Bana itaat edersen, seni de Benim gibi yaparım. Her neye ol desen olur!”

Rabbimiz Zülcelâl Hazretleri yine buyurmuş:

“Ey dünya! Bana ibadet edene sen yardım et... Sana koşanı da yor!”

İbadetleri âdetten ayırmak için, dünya menfaatlerini yani ibadetlerin ne gibi bize dünya faydası getireceğini düşünmemek gerekir. Allah için ve ahiret menfaati için yapılan şeyler, ibadet olur.

Dünya menfaati için yapılan şeyler, âdet sayılır.

İbadet etmek, dünya menfaatleri üzerine kurulmaz. Rabbimiz Kur'an-ı Azimüşşan'da şöyle buyurmaktadır:

“Ahiret için çalışanların kazançlarını arttırırız. Dünya menfaati için çalışanlara da, [sağlık, para, şöhret gibi] dünya nimetlerini veririz. Ama ahirette bunların eline bir şey geçmez.” [Şura 20]

İbadetlerin Allah'a bir faydası olmadığı gibi, günahların da bir zararı olmaz. Herkesin yaptığı ibadetin faydası, günahlarının zararı kendinedir. Zira Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri  “Salih amelin, ibadetin faydası, bunu yapanadır” (Fussilet 46) “Kim, [ibadet edip günahlardan] temizlenirse, faydası kendinedir.” (Fatır 18) buyurmuştur.

Allah'ın benim ibadetime ihtiyacı yoktur, benim işlediğim günahlar da O'na zarar vermez) diye, yanlış düşünen kimse, ilaç kullanmayan hastaya benzer. Şöyle ki:

Doktor hastasına, perhiz ve ilaç tavsiye ediyor, zehirli bir gıdayı yasak ediyor. Hasta ise, (Perhiz yapmazsam, zehirli gıdayı yersem veya ilaç kullanmazsam, doktora hiç zararı olmaz) diyerek, perhiz yapmasa, zehirli gıdayı yese veya ilaç kullanmasa, bunların doktora zararı olmaz. Fakat kendine zararı olur. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için bunları tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa, şifa bulabilir; uymazsa ölüp gidebilir. İşte bunun gibi, (Allah'ın benim ibadetime ihtiyacı yoktur, benim işlediğim günahlar ona zarar vermez) diyerek, iman etmeyen, ibadetlerden kaçan, günahlara dalan kimse de, Cehennem'e gider.

İmanlı ölen günahkârlar, geç de olsa Cennet'e girer.

Ancak ibadet etmeyen, günaha devam eden kimselerin, imanlı ölmeleri çok zordur. İbadetler imanı muhafaza eder. Günahlar imanın sönmesine yol açabilir.

Muhakkak ki ibadetlerimiz, hem bizleri yoktan var eden, sayısız nimetler bahşeden Yüce Yaratıcımıza gönülden teşekkür ve minnet duygularımızı ifade etmek içindir; hem de karakteristik özelliği kendi istiklâlini sağlamak, kayıt altına girmemek ve gönlünce zevklere gark olmak olan nefsi, disiplin altına sokmak ve onu, Hak yolunda eğitmek içindir.

İnsanı üstün tarafları, zaafları ve çelişkileriyle en güzel şekilde tahlil eden Mevlâna Hazretleri, ondan yüzde yüz doğruluk ve salâh beklemenin gerçekçi olmadığını bilir. Zaten Cenab-ı Hak, bir kudsî hadiste, “İnsanlar eğer günah işleyip tövbe etmeyen varlıklar olsa idi, Ben günah işleyip de tövbe edecek başka mahlûklar yaratırdım” buyurarak bu hakikati bize haber veriyor Onun için Aşk Eri Mevlana'mız: “Ümitsizlikten sonra nice ümitler var; karanlığın ardında nice güneşler var!”, diyerek insanı tövbeye ve duaya davet etmektedir.

Değerli gönül dostları, bu ay ki konumuzu Aşk Eri Mevlana'mızın yollarımızı aydınlatan, kıymeti çok yüce olan öğütleriyle tamamlayalım inşallah…

 “Yüce Allah, üstünlük bakımından gözyaşını şehitlerin kanlarıyla bir tutmuştur, Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü, özü sözü doğru kardeşlerden dua iste! Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası, ululuk sahibi Allah'a kadar varır, makbul olur. Dertsiz dua soğuktur, bir işe yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir.

Dua ederken O'na kırık bir gönülle el kaldır. Çünkü Allah'ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.

Kardeş! duadan ayrılma! Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla bir işin yok senin? Rahmetler saçan dua kapısını kim vurdu da ona yüzlerce baharla icabet edilmedi? Allah, yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara ihsan ettiği şeylerle beraber, uzun da bir ömür bağışlar. Nerede bir dert varsa, deva oraya gider; neresi alçaksa su oraya akar.

Akarsu nerdeyse orası yeşerir; nerde gözyaşı dökülürse oraya rahmet nazil olur. O'nun için ağlayan göz ne mübarektir!  O'nun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir!

Her ağlamanın sonu gülmektir. Sonunu gören adam mübarek bir kuldur.”

Rabb'im cümlemizi ibadetini yalnız rızasını umarak yapan, aşk ve ihlâs kanatlarını takıp, Cenab-ı Muhammed Mustafa'nın (sav) muhabbetini, sevgisini kazanmanın iştiyakında, O'na tam bir teslimiyet ve sünnetine ittiba ile sarılanlardan eylesin.

AMİN.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]