İbadet Eden Mutlu Olur
Alemlerin Rabbi Yüce Allah, akıl, irade ve üstün meziyetlerle donattığı insanları, kendisine muhatap seçmiş ve onlara, Kur’an-ı Kerim’de şöyle lütufkâr bir davette bulunmuştur, “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Böylece Allah’ın azabından kendinizi kurtarmış olursunuz. O Allah ki yeri sizin için bir döşek, göğü bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size rızık olsun diye yerden çeşitli ürünler çıkardı. Artık bunları bile bile Allah’a ortaklar koşmayın”[1].
Bizi, insanlık mertebesiyle taltif eden Yüce Rabbimiz, bizlere sayısız nimetler ikram etmekte, buna karşılık da, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamamızı ve kendisine ihlasla ibadet etmemizi istemektedir. Çünkü iman ve ibadet, ruha ferahlık, kalbe huzûr verir. İnsanî yetenekleri geliştirir. Aşırı duygu ve meyilleri sınırlandırır. Güzel arzuların gelişmesini ve gerçekleştirilmesini teşvik eder. Fikir dünyasını, intizam altına alır ve zenginleştirir. İnsanın iç ve dış dünyasını beşeri kirlerden arındırır. Onu, ulaşabileceği olgunluğa götürür. Özetle ibadet, kulu ile Rabbi arasında büyük bir manevi yakınlık meydana getirir. Kur’an-ı Kerim’de, “Bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl”[2] buyurulmaktadır.
Allah’ı anma vesilesi olan ibadetlerimiz, kalplerimize Allah sevgisini ve saygısını yerleştirir. Bizleri her türlü fenalıktan uzaklaştırır ve ahlakî güzelliğe ulaştırır. Ruhlarımızı, çeşitli sıkıntı ve üzüntülerin yıpratıcı stresinden korur. Çünkü gönüller, ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.
Kur’an-ı Kerim, bu gerçeği, “Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ı anmakla huzura erenlerdir. Biliniz ki kalpler, ancak Allah’ı anmakla huzur bulur”[3] şeklinde açıklar.
İbadet, Allah’a gönülden yönelme ve O’na itaat etme demektir. Allah’ın eşsiz büyüklüğü karşısında insanın kendi aczini ve ihtiyacını anlayarak O’na arz etmek ve yardım dilemektir. O’ndan başka Yaratan, hayat veren, rızık gönderen, dertlere şifa ihsan eden olmadığını bilmektir. İbadet, sadece Allah’a ve O’nun rızası için yapılır. Bu gerçek, gönderilen bütün peygamberlere bildirilmiş ve Kur’an-ı Kerim’de, şöyle açıklanmıştır: “Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, O’na, ‘Benden başka ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin.’ diye vahyetmiş olmayalım”.[4]
O halde, Allah’a ibadet etmemek ve O’nu anmamak, ruhun ve gönlün bunalıma ve strese girmesi demektir. Bu durum, Kur’an’ı Kerim’de şöyle açıklanmaktadır: “Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz”[5].
İbadetler, ruhların gıdası, gönüllerin sefası, mânevî boşlukların tatmini ve çeşitli ruhî bunalımların ilacıdır. Yüce Allah’ın bize ihsan ettiği sayısız nimetlerin şükrüdür. İlâhî huzura kulluğun arzıdır. En samimi duygularla O’na yalvarıp yakarmanın fiili bir ifadesidir. Müminlerin, âhiret hayatı için inanç ve gönül birliğiyle oluşturdukları bir mânevî hazinedir. Ne mutlu, ibadetlerini yerinde ve zamanında ihlasla yapanlara!
-----------------------------------------------------------------------------
[1] Bakara, 2/21,22.
[2] Tâhâ, 20/14.
[3] Ra’d, 13/28.
[4] Enbiya, 21/25.
[5] Tâhâ, 20/124.