Kalp Eğitimi
İnsan için kalp eğitimi, tahmin edilemeyecek kadar önemli ve zaruridir. Elbette bu kadar önemli oluşunun sebepleri vardır. Sebepler çoktur, yaygındır, girifttir, bulaşıcıdır. Ancak bunca sebebi kısa zamanda minimize edip tedavi edecek tek çaresi zikirdir.
İnsan, diğer canlı varlıklar arasında en çok sevgiye, bakıma, korumaya, kollanmaya ve emeğe muhtaçtır. İnsanın eğitilmesi de bir o kadar ilgi ve emek meselesidir. İnsanın hayat motoru kalbidir. İnsanın kalbi, bütün organlarını besleyen ve yöneten organizatördür. O halde insanın kalp eğimi, her türlü ihtiyacından daha öncelikli ve daha da önemlidir. O kadar ihtiyaçtır ve önemlidir ki, bir mümin aç kalmakla ne fâsık olur, ne de gafil olur.
Kalp eğitimi, yüksek hedeflere kilitlenmiş ve netleşmiş önemli bir ibadettir. Bunun ertelenmesine veya ihmal edilmesine, Kur’an sisteminde yer yoktur. Şimdi sözü uzatmadan zikir ibadetinin yapılması emrini veren Rabbimizin beyanını okuyalım: Ey müminler! Allah’ı çok çok zikredin. O’nu sabah ve akşam tesbîh edin. (Ahzab:41,42) Bu ayette Rabbimiz müminlere hitap ediyor ve Allah’ı çok çok zikredin buyuruyor. Peşinden bu zikri sabah ve akşam tesbîh edin diyerek zamanını tayin ediyor. Pekiyi, Allah Teâlâ’nın böyle bir şeye ihtiyacı mı vardır? Allah Teâlâ’nın muhtaç olması muhaldir. Öyle ise niçin bu emri veriyor? O’nun emir ve hükümlerinde bir nâkise bulamazsınız. Pekiyi izahı ne olabilir?
Şimdi izahına bakalım. Ahzab suresindeki kesin emriyle yapmamızı istediği ibadetin sebebi nedir? İşte merak edilen cevabı:
Rabbini içinden kalp ürpertisi ile yalvararak ve korkarak, kendin duyacağın bir ses ile sabahları ve akşamları zikret. Sakın gâfillerden olma. (Araf: 7/205) Zikir ibadetinin yapılış tarzını ve zamanlarını da beyan eden Rabbimiz, sakın gâfillerden olma, uyarısı ile çok net ve çok açık bir ifade kullanıyor. Bu ibadetten gafil kalmamızın bize zarar vereceğini hatırlatıyor. Yine Rabbimiz, kulunun daha önemli özelliğini beyinlerine zerk ederek hatırlatıyor. İnsanın yaratılışını düzenleyip tamamladığımda onun ruhunu, kendi ruhumdan üfledim de ona secdeye kapanın, emrini verdim.” (Hicr: 38/72)
Genelde insan aklı, bu secde olayında sıkıntı çeker. Hiç sıkıntı çekmeye gerek yoktur. Çünkü Cenabı Hak, Âdem’e, secde etmeyi kendi emreder. Hem bu secde, Rabbimizin ruhaniyeti ve ilminin tecelliyatı için olduğunu anlayabiliriz. Aynı zamanda bu evrensel ayar idi. Çünkü kâinatın hükümdarına itiraz bile böyle bir ayarı gerektiriyordu. Bu ayar gelmiş geçmiş bütün zaman ve devirlerde yapıla gelmektedir. Zikir ile ilgili bu ayar, Kur’an-ı Kerim’de yer yer yapılmakta, hem kötü neticeleri hem de geleceğe ait müeyyide hatırlatılır.
Kim Rahman’ın Zikri’ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona şeytanı sardırırız da artık şeytan ona yakın arkadaş olur. Bu şeytanlar onları hak yoldan çıkarırlar, amma onlar kendilerinin hâlâ doğru yolda olduklarını zannederler. (Zuhruf;43/36,37) Mücadele suresinde de: O yalancıları Şeytan çepeçevre kuşattı da onlara Allah’ı zikretmeyi unutturdu.
Artık onlar, şeytanın askerleridirler. Şeytanın askerleri ise gerçekten, hüsrana uğramış olanlardır. (58/19) Allah, Şeytana uyanları ebediyyen zarara ve zillete mahkûm eder. Kalben kendine, yönelip sığınanları da hidayete kavuşturur.
“İşte o hidayete ermiş olanlar iman edip kalpleri Allah’ı zikretmekle, tatmin olan kimselerdir. Gerçekten kalpler, ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur, huzura ererler.” Kalbi tatmin edip huzura kavuşturacak “zikir, ancak ve ancak Allah’ın öğrettiği gibi yapılan zikirdir.”
Zikir ibadetine beşeri yorum ve eklemeler kalplere nüfuz edemez, kalbi de tatmin etmekten çok uzak kalır. Ey insan iyice bir düşün! Hareket kabiliyetinde olan maddi değerlerinin her şeyinin orijinal olmasına özen gösteriyorsun da neden senin hayatının ana motoru olan kalbinin orijinalitesini hiç aklına bile getirmiyorsun. Bir de kalkıyor, Yaradan Rahman Allah’a kafa tutuyorsun! Unutma ki, O’ndan başka sığınacak dost bulamazsın.
Netice itibariyle, Efendimiz, Rehberimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem sözün özünü dile getiriyor ve buyuruyor ki; “Dikkat edin, vücutta bir et parçası vardır. O düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte o et parçası KALPTİR.
Esselamualeykum.
İlhan Oral.