Ya Hep Ya Hiç
Aklın, çıkara ve şehvete bağımlı olduğu ortamlarda hak ve adalet devre dışı kalır. Soyguncu, sömürücü ve sünepeler egemen olurlar. Böyle durumda güçlü bir devlet bile çaresiz ve kararsız kalır. Kanunlar ayar tutmaz ve düzen sağlamakta yeterli etki gösteremez.
Hem de hak, hukuk adalet ve dürüstlük hiçbir önem taşımaz. Hatta dindar olanlar da işi kılıfına uydurma havasına girerler. Hiç de meşru olmayan haksızlıkları kanıksama marazına tutulurlar. Her şey içinden çıkılmaz muammaya dönüşür. Toplum parçalanır, bireyler bencillikte sınır tanımaz olurlar. Mukaddes değerlere kimse sahip çıkmaz.
Kimilerinin kıyafetleri peygamber kıyafeti gibi görünür fakat bu tür insanlardan öylesi çıkar ki, gider Allah ve Resûlü ile savaş yapma cüretkârlığına soyunur. Bu tarzda İlâhî sınırları aşan ve çıkarından ve keyfinden başka hiçbir değere saygı duymaz. Nice Müslüman görünümlü insan, kıyafetlerine bakıp yaptıklarından hiç utanmazlar. Edep, namus, hayâ ve hürmet buharlaşır.
Edep, namus, hayâ ve ardan silkinmiş “ar perdelerini yırtmış” olan bir kısım hoppa kadınlar ve godoş erkekler, resmen nikâhlı oldukları halde kendilerine yeni günah ortağı bulurlar. “Dinî nikâh” kıydırarak güya karı koca olurlar. Bunu duyan insanlar, demezler mi ki, “bre beyinsizler, nikâhlı olan eşlerinizden ayrılıyorsunuz, gidiyor nikâhlı bir başkası ile hem de “dinî nikâh” kıydırarak karı koca oluyorsunuz! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Şer güçler, kadın haklarında bütün insanlığın yüz karası çalışmalarını yapıyorlar. “Tavşana kaç, tazıya tut” anlayışı ile kadın erkek arasına fit sokuyor, onların düzenini bozarak enkazları üzerinde çıkar devşiriyorlar. Alabildiğine toplumu çökertmek için aileyi enkaz molozları haline dönüştürerek ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Bir bardak suda kasırgalar estiriyorlar. Sonunda bugünkü cinayetleri perde arkasından keyifle seyrediyorlar. Akla hayale gelmedik şekillerde aile içi cinayetleri artırarak hayatı, kâbusa dönüştürüyorlar.
Kadının haklarını korumak ve onu güvene kavuşturmak istediklerini savunan sapkın zihniyet, inadına kadının zaafından faydalanarak habire onu güçlülük manyağı yapıyor ve erkeğine karşı şartlandırarak dolduruyor. Sonra tahrik edici şiddete zorlamak için erkeği kendi evinden uzaklaştırıyor. Bu da karısının kolluk kuvvetlerine, bir telefon açması ile gerçekleşiyor. Bu orantısız şiddet erkeği derinden yaralayarak mağdur ediyor ve ona haksız yere zulmediyorlar. Geçici de olsa onun mülkiyetine tecavüz edip resmen çıldırtıyorlar.
Hak ve kişiliğini engelliyorlar ve aşağılık muamelesine maruz bırakıyorlar. Bunca şiddet ve hak ihlali erkeği alabildiğince geriyor ve şartlandırıyor. Bu erkek gerilim ve şiddet şokuna sürükleniyor ve potansiyel suç işleme robotu olarak hazırlanıyor. Kadını koruma kılıfı ile kadını ve hem de erkeği fıtrat rayından çıkararak korkunç bir insanlık suçu işletiyorlar.
Üstelik toplumu, eğitim çıkmazı, fiyat artışları, ekonomik bunalımları, siyasî kargaşayı, terör girdabını, kadın haklarını, aile içi cinayetleri ve daha nice yaraları kaşıyarak gündemde tutan zihniyet kurnazca esas meseleyi gizleyerek çıfıtça melanetlerini sürdürmeye çalışıyorlar.
Sonra da tüyler ürperten cinayetler periyodik artış trendine girince yine gıcırtılı sesler ortalığı kaplıyor. “Şiddeti önlemek için daha etkili tedbirler alalım.” İşte esas muamma buradadır.
Daha etkili tedbir olarak hangi tür bir zulüm kanunu çıkarabilirsiniz? Bu milleti bin yıllık medeniyetinden yoksun bırakmışsınız, manevi değerlerini hepten unutturmuşsunuz, manevî zenginliğini silme kazımışsınız, nice hak ihlalleri ile insanı çaresizlik uçurumuna atmışsınız, onda adalet umudu bırakmamışsınız, beyni çıkarılmış kuşa çevirmişsiniz, bu insana hangi tedbirle engel olacaksınız? Affederiz de artık “ölmüş eşek kurttan korkmaz”.
Önce akıllarını, çıkarlarına ve şehevî çılgınlıklarına monte etmiş olan şer güçlerin, bu milletin üzerinden ellerini çekmeleri gerekir.
Müslümanların da kendi öz değerlerine, iman ayarında yeniden sarılmaları ve bu bilinçle kalp eğitimi seferberliğine sarılmaları gerekir. Aksi takdirde özellikle Müslümanlar daha çok badireler girdabında kalmaya devam ederler.
Netice itibariyle Müslümanları, ancak kalp eğitimi, huzura kavuşturacaktır. Kalp eğitimi de tevhid itikadı bütünlüğünde gelişecektir. Bu da ancak Kur’an’la gerçekleşecektir.
Evet, Bu dava öyledir: “Ya HEP ya HİÇ”! Esselamualeykum.
İlhan Oral.