* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Allah’a iman  (Okunma sayısı 554 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Allah’a iman
« : Ekim 19, 2017, 02:55:55 ÖS »
Allah’a iman

İman esaslarının ilki ve en önemlisidir. İnsan gerçek manada Allah’a iman ederse dünya ve ahirette huzur bulur. Allah’a iman olmadan diğer iman esaslarına inanmanın bir anlamı yoktur.

Allah’a iman duygusu insanın yaratılışında vardır. İnsan zayıf ve aciz olarak yaratılmıştır. Bu yüzden gücünün yetmediği yerde, her zaman yardım isteyecek bir ilah aramıştır. Bir kısım insanlar gerçek dini duygu ve inanıştan uzak oldukları veya uzak kaldıkları için, yanlış ilah edinmişler, bazen güneş tanrısı, bazen gök tanrısı, bazen de yer tanrısı edinmişler ve cansız varlıklardan yardım isteyecek kadar kendilerinin acizliklerini hissetmişler.

Günümüzde inanmayan insanlar bu tür ilahlar edinmeyip, ya şekilde eskilerden farklı, mahiyette aynı ilahlar ediniyorlar yada ilahları tamamen reddetme yolunu tutuyorlar. Bu yolu tutanlar arasında toplum içinde önemli yer tutan insanlar da var. Mesela ateizm ve dinsizlik akımları basit seviyeli, serseri insanlar tarafından temsil edilmiyor. Okulda öğretmen, mahkemede hakim ve avukat, başka bir yerde yönetici olarak karşımıza çıkabiliyor. İnanç yönünden boşluğu olan insanlarda onların etkisinde kalabiliyor. Bu nedenle biz Allah’a iman ve diğer iman esaslarına daha değişik bir yaklaşımla bakacak ve nasıl inanacağımızın yanında, neden ve niçin inanacağız? sorularına da cevaplar vereceğiz.

İlk olarak İmanın esaslarının ilki olan Allah’a imandan başlayacağız. İlk olarak inkarcıların yaratılışla ilgili ortaya attıkları iddiaları ele almak istiyoruz. Yaratılışı Allah’a vermeyenlerin iddiaları üç gurupta toplanır. Biz ilk önce bu iddiaları çürütecek, daha sonra kendi inandığımız, her şeyi Allah yaratıyor gerçeğini kainattaki delilleriyle ifade edeceğiz.

Her şeyi sebepler yaratıyor:

Gözümüzle gördüğümüz şeylerin sebeplerin bir araya gelmeleriyle yaratılmaları imkansızdır. Bu imkansızlığı bir kaç misalle anlatalım.

Bir eczane düşünelim. O eczanede yüzlerce ilaç olsun. Her bir ilacın yapımı için çok hassas ölçülerde maddeler gerekmektedir. Eğer bir ilaçta bulunan maddelerden bir tanesi 1 miligram fazla olsa o ilaç şifa yerine zehir olacak.

Şimdi bu ilaçların nasıl meydan geldiği konusunda karşımızda iki yol var.

Eczanenin içerisinde ilaç yapımında kullanılan madenlerin bulunduğu kavanozlar vardı. Eczanenin penceresi o gece kendiliğinden açılıyor. Pencerenin açılmasıyla içeri giren rüzgar kavanozları deviriyor. Devrilen kavanozlardan dökülen madenler bir araya gelip ilaç paketlerini meydana getiriyor dersek buna inanır mısınız?

Sebepler pencereyi açıyor, yine bir sebep olan rüzgar içeri giriyor ve ilaçlar meydana geliyor. Bu şekilde meydana geleceğine kimseyi inandıramazsınız.

Ama bu ilacı; akıl, bilgi ve uzmanlık sahibi bir kimyacı yaptı dediğimiz zaman bu ikinci yol daha inandırıcıdır.

Ateşi, odunu, yemeği yan yana koysak, ve bunların yemeği ısıtmasını esecek bir rüzgardan beklersek, açlıktan ölürüz ama o yemek yine pişmez. Torunlarımızın torunları da o yemeğin piştiğini görmez. Sebepler yaratıyor diyenler yemeklerini bu yolla pişirmeyi deneseler sebeplerin hiç bir şey yaratamayacağını da görüp öğrenmiş olurlar.

 Şimdi de “her şey kendi kendine oluyor” diyenlerin idialarına bir bakalım:

İnsan vücudu bir saray gibidir. Hatta saraydan daha da mükemmeldir. Bir sarayın kendi kendine meydana geleceğini kabul etmeyen insan, ondan daha da mükemmel olan insan vücudunun kendiliğinden meydana geldiğini de iddia edemez.

İnsan vücudunun nehirleri olan damarlarında dolaşıp akan kana bakalım. Kanımızda vazifeleri farklı olan üç çeşit kan hücresi vardır.

-İlki alyuvarlar: Kanımıza kırmızı rengi verir. Bir metreküp kanda 4-5 milyon kadar alyuvar vardır. Alyuvarlar, vücudumuzun ihtiyacı olan oksijeni hücrelere ulaştırır. Alyuvarlar, genel olarak 100-120 gün kadar vazife gördükten sonra ölürler. Kandaki alyuvar sayısını korumak için, vücut her saniyede 10 bin alyuvar üretmek zorundadır.

İkincisi akyuvarlar: Bir milimetreküp kandaki akyuvar sayısı 4-10 bin civarındandır. Akyuvarlar vücudumuzu mikroplara karşı korurlar. Hastalık şiddetlendiği zaman sayıları artar ve bir milimetreküp kandaki sayısı 10 bin den 30 bine kadar yükselir.

Üçüncü olarak ta trombositler vardır. Bunlardan bir milimetreküp kanda 300 bin tane bulunur. Trombositler kanın pıhtılaşmasını sağlayarak kanamayı durdururlar. Eğer trombositler olmasaydı, vücudumuzun her hangi bir yeri kanadığında kan durmayacaktı.

Şimdi bu kadar harika bir sarayın bir milimetreküpünde bu kadar harika işler oluyorsa, olan bu harika işlerden akıllı olan insanın kendinin bile haberi yoksa, acaba bu kadar harika işleri yapan kimdir? Eğer kendi kendine oluyorsa, öyle diyen kişi kendisi bu komik iddiaya inanıyorsa, gitsin kolunu koparsın ve yeniden kendiliğinden olması beklesin....Olmayacaktır. Değil kolunu parmağını koparsa tekrar parmak kendi kendine olmayacaktır. İçtiği bir bardak su bile, bir dolduran olmadan kendi kendine dolmuyorsa, her birisi çok harika olan işlerin kendi kendine olduğunu iddia etmek çok saçmadır.

Şimdi durup düşünelim. Bir milimetreküp kanın içinde gözle görülmeyen bu varlıkların yaptıklarını kime verebiliriz? O kadar küçük varlıklara bu kadar büyük işleri yaptırmak ancak kudreti sonsuz birine verilebilir O da Allah’tır. İlim, bilgi, sanat, ve beceri isteyen işlerin kendi kendine olduğunu düşünmek yanlış bir şeydir.

3) Son olarak da ‘tabiat yarattı’ diyorlar:

Tabiat nedir? Etrafımızda gördüğümüz şeylere tabiat denir. Gördüğümüz her şey o tabiatın doğal bir üyesidir. O doğal üyelerden biri olan ve sayfamızın kenarından bize ciddi ciddi bakan ineği ele alalım. O ineğin kendi yaptığı sütten bile haberi yoktur. İneğin önüne bir kilo süt koysak, sonra yoğurt yapmasını beklesek yapamayacaktır. Hatta tabiatın diğer üyelerini de ineğin yardımına çağırsak yine bu işi yapamayacaklardır. Tabiat ve üyeleri en küçük bir atomu yaratmaktan acizdirler. Tabiatı meydana getiren şeyler hiç bir şey yapamazlar. Çünkü bu şeyler başkası tarafından yapılmıştır.

Sebeplerin yapması, kendi kendine meydana gelme ve tabiatın yaratması mümkün değildir

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]