* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İman ve imtihan  (Okunma sayısı 110 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
İman ve imtihan
« : Ekim 10, 2022, 09:14:05 ÖS »
İman ve imtihan

Cenâb-‎ Hak, dünya ve içindekilerini insan için yaratm‎‏ (Bkz., el-Bakara, 2/29) ve musahhar k‎lm‎‏t‎r (Bkz., el-Câsiye, 45/13). Ki insan bunlar‎ kullanmak suretiyle yarat‎l‎‏ maksad‎ olan Yaratan’‎na kar‏‎ kulluk gِrevini tam bir ‏ekilde yerine getirsin ve Rabbinin r‎zas‎na kavu‏sun.

Hz. Allah (c.c.), zat‎na iman‎, itaati ve kulluًu kuru bir iddia olmaktan ç‎karmak, bu yِndeki ilâhî bilgisini ‎zhar etmek için her dِnemde iman ehlini imtihan etmi‏tir. Nitekim âyet-i kerimede: “فnsanlar, ‘فmân ettik’ demekle b‎rak‎lacaklar‎n‎ ve kendilerinin imtihan edilmeyeceklerini mi sand‎(lar)? Andolsun ki biz, onlardan ِncekileri de imtihan ettik. Allah elbette sad‎k (doًru) olanlar‎ da bilir, elbette yalanc‎ olanlar‎ da bilir.” (el-Ankebût, 29/2-3); "Andolsun ki sizi biraz korku ve açl‎kla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (Bakara, 2/155) buyrularak bu hakikat haber verilmi‏tir.

Elbette ki Rabbimiz, olmu‏ ve olacak her ‏eyi hakk‎yla bilendir. Fakat kullar‎n mazeret sunma ihtimalini ortadan kald‎rmak ve herkese ameli mukabilinde ceza ya da mükâfat vermek amac‎yla onlara; hicret ve cihat gibi me‏akkatli amelleri emretmi‏tir. Namaz, oruç, hac vb. ibadetleri farz k‎lm‎‏; can, mal, evlat ve ürünler¬de birtak‎m musibetlerle imtihan edeceًini haber vermi‏tir. Bu ‏ekilde, iman ehliyle münaf‎klar, sad‎klarla yalanc‎lar, itaatle isyan ehli birbirinden ayr‎lm‎‏ olur.

Nitekim ilk Müslümanlar, iman etmeleriyle birlikte çok aً‎r imtihanlara tabi tutuldular. Bir yandan maddî imkâns‎zl‎k; fakirlik, açl‎k, susuzluk. Diًer yandan mü‏riklerin eziyetleri. Kavurucu s‎cak alt‎nda ate‏ parças‎ hâline gelmi‏ k‎zg‎n kumlara yat‎r‎lan ve gًِsüne koca kaya parçalar‎ konan Hz. Bilâl. Ate‏e yat‎r‎larak derileri kavrulan ve k‎zg‎n demirlerle ba‏‎ daًlanan Habbâb b. el-Eret. Gِzleri ِnünde mü’min olan babas‎ Yâsir ve annesi Sümeyye ‏ehit edilen, birçok i‏kenceye maruz kalan Ammâr b. Yâsir ve diًerleri… Ashâb-‎ Kirâm, her türlü me‏akkate raًmen sabretmi‏ ve imanda sebat etmi‏tir.

فTAAT, TESLفMفYET ve RIZA

فslâm tarihi aç‎s‎ndan bir dِnüm noktas‎ olan Hicret hadisesi, ba‏‎ndan sonuna Peygamberimiz (s.a.v.) ve Sahâbesi için imtihanla doludur. Ba‏ta Rasûlullah Efendimiz ve Güzide Ashab‎, dinlerinin muhafazas‎ ve imanlar‎n‎n selameti için kendilerine “hicret edin!” emri geldiًinde hiç tereddüt etmeden yola dü‏mü‏ler, فslam’‎n emirlerini güzelce ya‏ayabilmek için çocuklar‎n‎, mallar‎n‎, mülklerini ve her ‏eylerini geride b‎rakm‎‏lard‎r. Ashab-‎ Kiram efendilerimiz bunu Allah’a ve Rasûlüne imanlar‎ndaki güzelliklerinden dolay‎ yapabilmi‏lerdir.

Ashâb-‎ Kiram‎n büyüklerinden Suheyb-i Rûmî (r.a.), y‎llarca mü‏riklerin eziyet ve i‏kencelerine maruz kalm‎‏ kimsesiz Mekke ehlinden olmayan bir kimseydi. Medine'ye hicret hususunda izin verilince o da haz‎rl‎klar‎n‎ tamamlay‎p yola dü‏mü‏tü. Bunu haber alan baz‎ mü‏rikler pe‏ine dü‏üp yeti‏tiler ve: "Sen Mekke’ye geldiًinde fakirdin. Yan‎m‎zda zengin oldun! قimdi kendinle birlikte servetini de al‎p gitmek istiyorsun. Buna müsaade etmeyiz!" dediler. Bunun üzerine Suheyb onlara: “Size servetimin yerini gِsterir, onu size b‎rak‎rsam; beni b‎rak‎r m‎s‎n‎z?" dedi. Mü‏rikler: "Evet!" dediler. Bunun üzerine Suheyb, servetini onlara b‎rakarak yoluna devam etti. Nihayet Küba'ya gelip Peygamberimiz (s.a.v.)’e kavu‏unca ba‏‎ndan geçenleri anlatt‎ ve “Servetimi vermek suretiyle kendimi ve ailemi sat‎n ald‎m!" dedi. Peygamberimiz (s.a.v.): "Suheyb kazand‎! Suheyb kazand‎! Ebu Yahya! Sat‎‏ kârl‎ ç‎kt‎! Sat‎‏ kârl‎ ç‎kt‎!" buyurdu ve onu müjdeledi. Hemen akabinde ise: “فnsanlardan ِyle kimse de vard‎r ki Allah’‎n r‎zas‎na ermek için nefsini sat‎n al‎r. Allah ise kullar‎na çok merhametlidir.” (el-Bakara, 2/207) âyeti nazil oldu.

Mekke’de ve hicret yolunda Sahâbe Efendilerimizin ortaya koyduًu sadakat ve fedakârl‎k, Medine’de de artarak devam etmi‏tir. Onlar‎n, inen bir âyet kar‏‎s‎ndaki tutumlar‎n‎, Allah’‎n emrine gِsterdikleri ehemmiyeti ‏u hadise çok aç‎k bir ‏ekilde ‎zhar etmektedir.

Ebû Talha (r.a.), Medine'de hurmal‎k mal cihetiyle Ensâr'‎n en zengini idi. Kendisine mallar‎n‎n en sevimlisi de ‘Beyruhâ’ ismindeki bahçe idi. Bu bahçe Mescid'in kar‏‎s‎ndayd‎. Rasûlullah (s.a.v.), buraya gelir ve tatl‎ suyundan içerdi. “Sevdiًiniz ‏eylerden (Allah yolunda) infak etmedikçe iyiliًe asla eri‏emezsiniz…” (آl-i فmrân, 3/92) âyeti inince Ebû Talha kalk‎p doًru Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi ve: “Yâ Rasûlallah! قüphesiz Al¬lah Tebârake ve Teâlâ, “Sevdiًiniz ‏eylerden (Allah yolunda) infak etmedikçe iyiliًe asla eri‏emezsiniz…” buyuruyor. Bana mal‎m‎n en sevgili olan‎ ise Beyruhâ'd‎r. Beyruhâ, Allah için sadakad‎r. Bu sadakan‎n hayr‎n‎ ve onun Allah kat‎nda bir âhiret az‎ً‎ olmas‎n‎ ümit ediyorum. Yâ Rasûlallah! Bu bahçemi, Allah'‎n sana gِsterdiًi münasip yِnde sarf et.” dedi. (Buhârî, Zekât, 44)

Sahâbe’den sِz edilince hat‎ra; nice aً‎r imtihanlara, nefsin ve dünyan‎n süslü hilelerine raًmen Hakk'‎n r‎zas‎ yolunda ahireti arzu eden, Allah (c.c.) ve Rasûlü’ne (s.a.v.) teslimiyetleri ve itaatlerinde en ufak bir tereddüt ve zay‎flama bulunmayan o güzide insanlar gelmektedir. Zira onlar, ikamesi ve muhafazas‎ için canlar‎n‎ ortaya koyduklar‎ bu dine s‎ms‎k‎ tutunmu‏lard‎r. Bu dinin düsturlar‎yla hayatlar‎n‎ tanzim etmi‏, i‏lerinde, sِzlerinde Allah ve Rasûlü’nün emrine muhalif k‎l kadar bir yer b‎rakmamada azami gayret sarf etmi‏lerdir.

Râfi‘ b. Hadîc anlat‎yor. Biz Rasûlullah (s.a.v.) zaman‎nda araziye muhâkale yapar; onu üçte bir, dِrtte bir ve belirli miktarda yiyecek kar‏‎l‎ً‎nda kiraya verirdik. Derken bir gün amcalar‎mdan bir kimse bize geldi ve: “Rasûlullah (s.a.v.) bizi, bize faydal‎ bir i‏ten menetti. Ne var ki Allah ve Rasûlü’ne itaat, bizim için daha faydal‎d‎r. Araziye muhâkale yap‎p onu üçte bir, dِrtte bir ve belirli miktarda yiyecek kar‏‎l‎ً‎nda kiraya vermemizden bizi menetti. Ve arazinin sahibine, onu ekmesini veya ektirmesini emretti. Kiraya verilmesini ve bundan ba‏kas‎n‎ kerih gِrdü.” dedi. (Müslim, Buyû‘, 18; Buhârî, Muzâra‘a, 18)

Evet, fayda, ‏eytan‎n telkini, nefsin arzusu istikametinde deًil, ancak ve ancak Allah ve Rasûlü’ne itaattedir. Sahâbe Efendimizin rivayette geçen: “Allah ve Rasûlü’ne itaat, bizim için daha faydal‎d‎r.” ifadesi, Ashâb’taki iman‎n hangi temel üzere bina edildiًini bizlere aç‎kça gِstermektedir ki “Allah r‎zas‎n‎n ve ebedi saadetin yolu, Allah ve Rasûlü’ne r‎za yollu itaatten geçer” bilgisi, hakikatiyle onlarda tezahür etmi‏tir.

Bugün baz‎ kesimlerin telaffuzunda dahi zorland‎klar‎, nefislerine aً‎r gelen “itaat ve teslimiyet”, Sahabe’nin kalbini ِyle sarm‎‏t‎ ki, muhalefet nedir bilmiyorlard‎. Allah ve Rasûlü’ne en küçük bir muhalefette k‎l‎çlar k‎n‎ndan ç‎k‎yor, tepki en sert bir ‏ekilde ortaya konuyordu. اünkü onlar biliyorlard‎ ki; kulluk yolundaki aً‎r imtihanlarda Allah’‎n r‎zas‎ ancak tereddütsüz itaat, ‏eksiz bir teslimiyetle tahakkuk eder.

KULLUK SADECE NAMAZ VE ORUا'TAN فBARET DEذفLDفR!

Allah'a kulluk sadece ibadetlerle s‎n‎rl‎ deًildir. Kulluk mükellefiyeti, hayat‎n her sahas‎n‎ içine al‎r. ضyle ki ya‏ant‎m‎z içerisinde kar‏‎la‏t‎ً‎m‎z her hususu Cenâb-‎ Hakk‎'n r‎zas‎na muvaf‎k bir ‏ekilde yerine getirmek de kulluk çerçevesindedir. Yani bir mü’min, her zaman ve mekânda kullukla mükelleftir.

Yukar‎daki misallerde de gِrdüًümüz gibi iman‎ ya‏amak sadece namaz ve oruç ile deًildir. فnsan hayat‎n‎ çevreleyen her ‏ey mümin için imtihan vesilesi olabilir. Bu nedenle ِnümüze bu ve benzeri imtihanlar ç‎kt‎ً‎ zaman, namazda Allah'a itaat ettiًimiz gibi itaat hali üzere bulunmam‎z gerekir ki bu da kulluk dairesindedir.

İbni ضmer (r.a.)'dan rivayet edildiًine gِre Rasûlullah (s.a.v.) ‏ِyle buyurdular: "Bir kad‎n ِlünceye kadar hapsettiًi bir kedi yüzünden azâb edildi ve bu sebeple cehenneme girdi. Hayvan‎ hapsettiًinde ona bir ‏ey yedirmemi‏, içirmemi‏, yerdeki ha‏ereleri yemesine bile izin ve imkân vermemi‏ti." (Buhârî, Enbiyâ 54)

“Susuzluktan ِlmek üzere olan bir kِpek bir kuyunun etraf‎nda dola‏‎p duruyordu. فsrailoًullar‎ndan günahkar bir kad‎n onu gِrdü; hemen çizmesini ç‎kard‎ ve onunla kِpek için kuyudan su çekerek onu sulad‎. Bu yüzden o kad‎n baً‎‏land‎.” (Buhârî, Enbiyâ 54)

Bu iki hadis-i ‏erifte akibeti dile getirilen kad‎nlar‎n durumu da, namaz k‎l‎p k‎lmamalar‎ ya da oruç tutup tutmamalar‎ cihetiyle deًil anlat‎lan hadiseler kar‏‎s‎ndaki iyi ya da kِtü tutumlar‎ sebebiyle olmu‏lard‎r. Bu da kulluًun ‏ümulünü anlamaya fayda veren iki nebevi haberdir.

AHİRETف DـNYAYA TERCİH ETMEK KULLUذUN ESASIDIR

Kur’ân ve Sünnet’te yer alan emir ve nehiyler, istisnas‎z mü’minin 24 saatine, evine, i‏yerine, her sِz ve hareketine, k‎sacas‎ hayat‎n‎n her alan‎na hitap eder. Hakikat bu iken, bugün baz‎lar‎n‎n dinin emirlerini ya‏ant‎n‎n bir bِlümüne hasrettiklerine ‏ahit oluyoruz. Bu kimseler, camide Müslümanca hareket ederken, ِrneًin düًünlerinde فslâm’‎n izi gِrülmüyor. Toplant‎lar‎nda çok rahat bir ‏ekilde dinin emirlerini çiًneyip, yasaklar‎n‎ alenen i‏leyebiliyorlar. Ho‏una gitmediًinde, nefsine aً‎r geldiًinde dinin emrini kolayl‎kla terk edip nefsinin arzusu istikametinde hareket edebiliyorlar.

Halbuki dünyevi ve uhrevi bütün i‏lerimizde ِncelikle ahiret saadetini temin edecek ‏ekilde tercih yapmak kulluًun esas‎ ve mutluluًun kaynaً‎d‎r. Bu istikameti muhafaza etmek her kulun asli vazifesidir. Bِyle bir tercihi ise, zahirde ve bat‎nda bütün istek ve arzusu Cenâb-‎ Hakk'‎n r‎zas‎ olan ve varl‎ً‎n‎ bütün yِnleriyle Hz. Allah’a çeviren kalp sahibi kullar hiç s‎k‎nt‎ duymadan yerine getirebilir. Nefsin hilkatinde var olan kibir, ucup, itiraz, dünya sevgisi gibi çirkin ahlâklar sebebiyledir ki iman‎ zay‎f, kalbi bitap, nefsi mutmain olmam‎‏ kullar bu ulvi istikamete yِnlerini çeviremezler. Nefsin tezkiyesi ve ruhun tasfiyesiyle hakiki sevgi ve marifete erememi‏ kullar‎n, Allah ve Rasûlü’ne itaat ve teslimiyetlerinin ِnünde de daima zulümât perdeleri gerilidir.

Binaenaleyh nefis, Allah ve Rasûlü’nün emrine boyun eًmeli, raz‎ olmal‎, s‎k‎nt‎ duymaks‎z‎n itaat etmelidir. Allah'ü Azîmü'‏-‏ân (c.c.) bu hususta ‏ِyle buyurur: “Hay‎r! Rabbine yemin olsun ki onlar, aralar‎nda ç‎kan anla‏mazl‎k hususunda seni hakem k‎l‎p, sonra da senin verdiًin hükümden dolay‎ nefislerinde hiç bir s‎k‎nt‎ bulmad‎kça ve tam bir teslimiyetle teslim olmad‎kça iman etmi‏ olmazlar.” (en-Nisâ, 4/65)

NEFSفN ISLAHI ve KULLUذUN HAKفKATفNE AاILAN KAPI

Bir kul, Sahâbe efendilerimizde var olan ve en üstün haliyle tezahür eden itaat ve teslimiyete, ancak nefsini bu ahlâklardan ar‎nd‎rmakla sahip olabilir. Ki‏i, benliًinden vazgeçmedikçe, Hakk’a kِlelik manas‎na gelen kulluًun hakikatine eremez.

Bِyle bir kalbin ve nefsin sahibi olman‎n yolu ve metodu nedir? ف‏in asl‎ ve sِzün ِzü; akl‎, ruhu, nefsi ve bütün varl‎ً‎ daima ebedi hayat‎n saadetini celbeden yِne çevirmektir. Peki nefsinin çirkinliklerine batm‎‏, ‏eytan‎n iًvalar‎na teslim olmu‏ bir insan‎n kendi ba‏‎na tesbihatla, nafile ibadetlerle me‏guliyeti ile bu nimet bulunabilir mi? Elbette Allah'‎n rahmeti ve dilemesiyle kulun zikir ve ibadetlere yِnelmesi baz‎ mü‏küllerine derman olacakt‎r; lakin tertemiz bir nefis ve safi bir kalbe kavu‏mak, ihlas‎n ihsan‎n hakikatine kavu‏up zulumat ve rahmet perdelerini aralayarak Hakk'‎n seçkin kulu olmak rehbersiz, mür‏itsiz mümkün deًildir. Bu imkans‎zl‎k Cenâb-‎ Hakk'‎n taksimat‎n‎n bir gereًidir. Hz. Pîr Abdulkadir Geylanî (k.s.) bu hakikati ‏u veciz sِzleriyle dile getirmi‏tir:

"اal‎‏‎n‎z, tâ ki, kalbinize O'nun yak‎nl‎k kap‎s‎ kapanmas‎n. Ak‎ll‎ kimselerden olunuz. قu anda içinde bulunduًunuz hâl, hiçbir i‏e yarar deًil. Akl‎ ba‏‎nda olan, büyük kimse ile olunuz. Allah'‎n hükmünü bilen ve O'nun bilgisine inanm‎‏ olan zâtla sohbete devam ediniz. Felah‎ bulmu‏ kimseyi gِrmeyen, felah yolunu bulamaz. O kimse ki, âlim ve ilmi ile âmil olan zâtlarla olmaz, o ancak bir kesek¬ten -kurumu‏ çamur parças‎ndan- ibarettir. Onun ne ِnderi, ne de bir ana merkezi vard‎r. O ki, Hak ile sohbet eder, onu bulunuz.

Sizden kim olursa olsun, ortal‎ً‎ gece karanl‎ً‎ kaplad‎ً‎ zaman, halk‎n sesi çekildiًi ve uyuduklar‎ anda kalks‎n. Abdest als‎n ve iki rekât namaz k‎ls‎n. Ve desin: “Allah'‎m, kullar‎ndan sâlih olan, Zât’‎na yak‎nl‎k bulan birini bana gِster. O, beni Sana iletsin ve Zât’‎na varan yolu gِstersin.”(el-Fethu'r-Rabbânî ve'l-Feyzu'r-Rahmânî, 62. Meclis)

Hakikat bu iken onu arzulamamak, r‎za ve yak‎nl‎ً‎ kِtülüًü emreden nefsin serab‎nda aramak ne yaman bir yan‎lg‎d‎r.

"Bu yol uzundur, menzili çoktur

Geçidi yoktur, derin sular var."

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]