Amelleri Erteleme
Ey hakikati arayan kişi! İbadetleri ve salih amelleri sonraya ertelemek, nefsin ahmaklığından ve dönekliğinden ileri gelmektedir.
İbn Ataullah İskenderi
EY SALİK neyin peşindesin, neyi aramaktasın? Saatlerini, günlerini, aylarını, yıllarını adadığın şey seni hakikate, selamet sahiline ulaştıracak mı? Seçtiğin yolun dosdoğru olduğunu ve sana rıza-yı bariyi kazandıracağını düşünüyor musun? İşlerini muntazam yapmaya uğraşırken ahlakını da güzelleştirme telaşında mısın? Hayatın bu en verimli çağında işini, itibarını, paranı çoğaltırken salih amellerini de artırma gayretinde misin? Gücün kuvvetin, sağlığın ve keyfin yerindeyken unvanlarına unvan katma, işlerini genişletme, maişetini rahatlatma, evini güzelleştirme derdinde iken hayırlı amellerini yarına, ihtiyarlık çağına mı ertelemektesin? Söyle neyin peşindesin?
Daha yolun başındayım diyorsun gençlik rüzgârları başında eserken. Sonra iş güç, kariyer, evlilik derken akıp giden zamana karşı durmak ne mümkün! Bir türlü sonu gelmez önceliklerin… Sonraya ertelenen ibadetler, iki arada bir derede kılınan namazlar, yarına bırakılan sünnetler, zenginlik günleri verilecek sadakalar… Nafileleri hiç sormayın, emeklilik günlerinde eda edilecek bol zaman olacak nasıl olsa… Sılayırahim, dost, arkadaş ziyaretleri için hiç vakit yok zaten. Daha uzayıp giden bir yığın bahanen var değil mi?
Hep aynı hastalığın mustaribiyiz, yarına erteleme hastalığının… Şimdi, burada, bugünü yaşıyorken, yarın ne olacağı bizim için gayp iken nasıl da planlıyoruz geleceği meçhul yarınları. Hayat, yaşadığımız andır. Yarıncılar helak oldu derken Sevgili Rasul, tam da bu gerçeğe işaret ediyor. Niyetin eğer yapmaksa ve yapılması gerekeni zamanında ve yerinde yapma gayretinde olursan Yüce Allah sana onu mutlaka nasip edecektir. Ama gönülsüz ve kerhen yaklaşınca bir işe, türlü mazeretler keser yolunu ve sen de yapışırsın onlara, nasip olmaz salih ameller ve helake götür kişiyi, Allah muhafaza…
Özellikle kulluğu ertelemek ve bir kılıf bulup yarına bırakmak kendini aldatmaktan başka nedir ki! Namaz hususunda çok sık duyarız erteleme bahanelerini. Hep vakitsizlikten şikâyet, hep dünya meşguliyetleri, hep ilerde kılarım avunmaları… Hâlbuki zamanın sahibi, kendine zaman ayırana vakti genişletmez mi? Namazla nurlanır vakitlerimiz ve zaman için de zaman var eder Rabbülâlemin. Diğer taraftan gençlikte yapılan ibadetin yaşlılıkta yapılandan daha makbul olduğunu haber veriyor Sevgili Peygamberimiz. Gücün kuvvetin yerinde iken yaptığın ibadet elbette ağrı ve sızılarla ıstırap içinde yaptığın ibadetten daha üstündür. Hale ki türlü meşguliyetler etrafını sarmış ve bu hengâme içerisinde Yüce Yaratanı hatırlayıp ibadet etme iştiyakı duyman elbette kabule daha şayandır.
Yolunu çizmiş, istikametini belirlemişsen Rabbin o yolu sana sonuna kadar açar. Niyetin neyse akıbetin de o olur. Sen bahaneler üretmeye değil salih amellerini çoğaltmaya bak. O zaman görürsün ki her bir salih amelin diğer bir amelin tetikleyicisi olmuş. Böylece Rabbine rızasını kazandıracak güzel amellerle hem dem olursun. Ne ki sen her emrine bir mazeret üretirsen uzaklaşırsın O’nun yolundan. Belki de hiç nasip olmadan salih amel işlemek darıbekaya irtihal eylersin. Zira ölüm sıra beklemez, mühlet tanımaz, haber vermeden ansızın çalar kapımızı. Ya da sağlığın bozulur, mecalin kalmaz bir şey yapmaya. Kazandığından güç bela artırıp bir kenarda topladığın malın da gün gelir elinden uçar gider. Çok değil az bile vermeye kâfi gelmez.
Farkında mısın, zaman gelip geçiyor. Yüce Allah: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr, 15/99.) buyuruyor. Belki de geçersiz mazeretlerin O’nun hoşnutsuzluğuna sebep olacak ve tövbe etmeye bile fırsat bulamayacaksın ve “Tövbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben şimdi gerçekten tövbe ettim” diyenler, ne de kâfir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa, 4/18.) ayetinde dile getirilen hakikatle yüzleşeceksin. O zaman şöyle feryadı figan edeceksin: “Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.” Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.” (Fatır, 35/37.)
Asıl vazifeyi unutup, malayani ile meşgul olmak ne büyük aldanıştır. Allah’ın rızasını kazanmayı sonraya bırakmak ve dünyalık işlere dalmak ne gaflettir. Ey salik! Sen sen ol bugünün işini yarına erteleme. Nefsin seni çeldirmeden, sen ona hâkim ol da iyi işlere koyul. Hz. Mevlana’nın dediği gibi:
Yarın yaparım diyorsun kaç tane yarın geçti hayatında
Kaç tane yarın geçti ne yaptın ki yarın yarın diyorsun.