CENNETLİK KULUN AMELİ
Herşeye güç yetiren ve mülkü elinde tutan Allah Teâlâ, amel bakımından hangisinin daha iyi ve güzel olacağını denemek için hayatı ve ölümü yaratmış, hikmeti gereği insan kullarını imtihan etmektedir
O, yarattığını bilmez mi? O, Lâtiftir, Hâbirdir. 1
Yarattığı kullarının her şeyini bilen, kaderini takdir eden, yapacaklarının açığını, gizlisini, gizlisininde gizlisini, geçmişini ve geleceğini en bilen Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, kendilerine hidayet yolunu göstermiş, delâlet yolundan haberdar edip sakındırmıştır
Kullarının neyi tercih edeceğini çok iyi bilen, onları yaratıp yetiştiren yegâne yaratıcı Allah, tercihini kullarına bırakmış, onları mecbur kılmamıştır
Kullarına hidayet yolunu gösterecek kitablarını, Rasullerini ve Nebîlerini göndermiş, hidayeti kabul edenleri dosdoğru yola yöneltmiştir
Dosdoğru yol üzere hayatlarını devam ettiren muvahhid müminler, dünyada izzet, ahirette cennet ehli olurken, hidayeti reddedip dalâlet yolunu seçenler, dünyada zelil, ahirette rezil olmuşlardır
Dedik ki: Orada (cennetten) hepiniz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, Kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır.2 diye buyuran Rabbimiz Allah, insan kullarına gönderdiği en son Rasulü ve en son Nebî Rasulullah Muhammed (s.a.s.), kıyamete kadar bütün insanlık için hidayet rehberidir
Onunla beraber Nübüvvet ve Risâlet son bulmuş, bütün insanlık Onun davet ümmetidir
Davetine icâbet edenler, dosdoğru yol üzerinde olur, reddedenler, şirk ve küfür karanlığında kalıp delâlet yoluna devam ederler
Rabbimiz Allah Azze ve Celle şöyle buyurur Rasulüne:
De ki: Ey insanlar, ben Allahın, sizin hepinize gönderdiği bir Rasulüyüm. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız Onundur. Ondan başka ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. Öyleyse Allaha ve ümmî Peygamberi olan Rasulüne iman edin. O da, Allaha ve Onun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki, hidayete ermiş olursunuz.3
Kendisine ve getirdiği vahye iman ettiklerinde hidayete erecek olanlar, Oan itaat etmeleri, imanları gereği olup hidayet üzere sabit durmalarının da olmazsa olmazıdır
Çünkü:
O, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerinden zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve Onunla birlikte indirilen nûru izleyenler, işte kurtuluşa eren bunlardır. 4
İşte bu en güzel hayat örneği ve önderi olan yüce şahsiyet (s.a.s.)i iman ederek itaat ile takib edenler, dünyada da, ahirette de kurtulanlardan olurlar
Onun Sünneti üzere yaşayanlar, izzeti elde ederler
Bu hakikatı kavradıktan sonra, Onun bir buyruğuna kulak verip dinleyelim ve tamamen bağlanarak itaat edlim!..
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
Her kim helâl lokma yer, Sünnet gereğince amel eder ve insanlarda onun kötülüklerinden emin olurlarsa, o kimse cennete girer.
Bunun üzerine bir adam:
Ya Rasulallah, bugün halk arasında bu (özellikte olan kişiler) pek çoktur, dedi.
Rasulullah (s.a.s.):
Benden sonraki asırlarda da bulunacaktır. buyurdu. 5
Müminlere pek düşkün, şefkatli ve esirgeyici olan Rasul 6 (s.a.s.)in bu buyruğunda, katıksız iman eden muvahhid müminlere, kendilerini edebî mekân cennete girdirecek üç faziletli amel beyan edilmiştir
Her kim, şirksiz iman sahibi olduğu hâlde bunları yapacak olursa, cennete girecektir
Bu hakikat, bütün zamanları kuşatıcıdır
Asr-ı Saadette olduğu gibi, kıyamete kadar geçerli olan bir durumdur
Bu faziletli ve cennet sebebi olan üç ameli birer birer ele alalım
1-Helâl lokma yemek
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Ey insanlar, şübhesiz ki, Allah temizdir. Temizden başka bir şey kabul etmez. Allah, müminlere de Rasullere emrettiği şeyi emrederek:
Ey Rasuller, güzel ve temiz (helâl) olan şeylerden yiyin ve salih amellerde bulunun. Çünkü gerçekten Ben, yapmakta olduklarınızı biliyorum. 7
(Başka bir ayette müminlere:)
Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizi temiz (helâl) olanlarından yiyin.8 buyurmuştur.9
Allah Teâlâ, dosdoğru yolun rehberileri olan Rasullerine emrettiğini, dosdoğru yolda onları takip itaat eden muvahhid mümin kullarına da emretmiştir: Rızkın temiz ve helâl olanından yiyin!
Helâl rızık elde edebilmek için, helâl çalışma sahalarında bulunmak, emek sarf edip alın teri dökmek gerekir
Helâl kılınmış yollardan, her hangi bir haram ve zulüm karışmamış kazanç elde eden kişi, ancak helâl ve temiz rızık elde etmiş, dolayısıyla helâl ve temiz bir lokma yemiş olur
Müminlerin annesi Âişe (r.anha)dan rivayet olunur.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Yediğiniz en temiz lokma,kendi kazancınızdan (olan lokma) dır. 10
Kazanç yolu ve kazancın kendisi, Allahın ve Rasulullah (s.a.s.)in beyan buyurduğu üzere helâl ve temiz olmalı
Bunun için de, müslümanın yaşadığı toplumun ticaretine ve ekonomisine İslâmın hakim olması gerekli
Ekonomisi, İslâmın emrettiği şekilde işlemeli ve ticareti, İslâmın helâl kıldığı bir biçimde gerçekleşmelidir
İş, işçi ve işveren İslâma tabi olmalı ve İslâmın helâl hükümlerine itaat etmelidirler
İşte o zaman, kazanç yolu ve elde edilen temiz olur, helâl olur
Temiz ve helâl kazançtan yemek, içmek, giymek, barınmak, Allahın rızasına uygun yaşamak demektir
Bu gerçekleşince, helâl lokma boğazdan geçer
Abdullah ibn. Amr (r.a.)ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:
Eğer sende dört özellik varsa, dünyadan kaybettiğin önemli değil:
Doğru sözlülük,
Emanetin korunması,
Ahlâk güzelliği,
Yemede haramdan korunup helâli gözetme. 11
Doğru sözlü, güzel ahlâklı, emaneti koruyan ve yemede haramdan korunup helâli gözetleyen muvahhid mümin şahsiyet, dünyada izzeti elde etmiş olduğundan dolayı sevinmeli kaybedilen başka dünyalıklara üzülmemelidir
İbadetin özü olan duâların kabul edile bilmesi mümin müslüman kişinin haramlardan sakınıp helâl lokma yemesine bağlıdır
En sağdık habercinin bildirdiği haber budur
En doğru, en gerçek haber: Allah, helâl yiyip içen kulundan duâyı ve ibadeti kabul eder!.. Ancak takvaya dikkat eden ve muttakî kul olan şahsiyetler, helâl kazanca ve helâl lokmaya dikkat ederler
Bu konuda çok hassasdırlar
Ayet-i Kerimede beyan olunduğu üzere Allah, ancak muttakîlerden kabul eder.12
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah ( s.a.s.) şöyle buyurur:
Haram şeylerden sakın ki, insanların en çok ibadet edeni olasın. 13
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâya asla şirk koşmayan Tevhid ehli olan muttakî mümin yaradılış gayesine uygun yaptığı ibadetlerin Allah tarafından kabul sebebi, haramlardan sakınmak ve helâl lokma yemektir
İmam Hasan el- Basrî (rh.a.) şöyle demiştir:
Abidler, Allah Teâlânın yasak kıldıklarını terk etmekten daha faziletli bir ibadet yapmamışlardı! 14
Nasıl ki, iman etmekten önce şirkin ve küfrün her çeşidini reddedilmesi, terk edilmesi gerekiyorsa, öyle olmazsa iman edilmiş olmaz, aynen bunun gibi, helâl lokmadan önce haram lokmaların, haram kazançların reddedilip terk edilmesi gerekir
İfsâd edicinin defedilmesi, menfaatin elde edilmesinden önce gelir
Önce kötülüğün yok edilmesi, sonra iyiliğin gündeme gelmesi gerekir
Tekin ve katıksız iman ehli için en doğru ölçüdür
Takvanın gereği odur ki, sakıncalı, şüpheli şeylerden kaçınmak
Şüpheli şeylerden kaçınan, haramlara düşmez
Haramlara düşmeyen, helâl olanı elde etmiş olur
Ölçüyü, yegâne hayat önderimiz ve en güzel örneğimiz Rasulullah (s.a.s.) koymuştur
Atiyye es-Sadî (r.a.)ın riveyetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Kul, sakıncalı şeyden korktuğundan dolayı, sakıncasız şeyi de bırakmadıkça, muttakîler derecesine ulaşamaz. 15
Rasulullah (s.a.s.)in iman ve cihad mektebinde yetişen en hayırlı nesil de, Onun izinde giderek aynı şeyleri söyleyerek, ölçünün asla değişmeyeceğini net olarak beyan ettiler
İbn Ömer (r.anhuma) şöyle der:
Kul, gönlündeki şübhe veren şeyleri tamamıyla terk etmedikçe, takvanın hakikatına ulaşamaz! 16
Takva, yakîne ulaşmaktır
Yakîn bütün şüpheleri ortadan kaldırır
Haramlardan tamamıyle uzaklaşan ve şüphelilere yaklaşmayan kul, muttakî kuldur
Allahı seven ve Allahın sevdiği kul
Allahdan razı olan ve Allahı razı eden kul
Yekîne ulaşmış, itminan bulmuş kul
Şu ilâhi hitap bunun içindir:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,
Rabbine, razı edici ve razı olunmuş olarak dön.
Artık kullarımın arasına gir.
Cennetime gir. 17
Muttakî mümin kulun haramlardan kaçınma hassasiyetinin örneği, Ümmetin Sıddîkı ve Rasulullah (s.a.s.)den sonra en faziletli şahsiyet olan Rasulullahın Halifesi İmam Ebu Bekr (r.a.)dır
O, bilmeden yemiş olduğu haram lokmanın farkına varınca parmağını boğazına sokarak kusmuş ve midesindeki herşeyi dışarı çıkarmıştır
18
Merhamet olunmuş ümmetin hikmet ehli olan değerli şahsiyetler bu konuda şu güzel tesbitlerde bulunmuşlardır:
Sehl b. Abdullah şöyle der:
Kurtuluş üç şeydedir: Helâl yemek, farzları edâ etmek ve Peygamber (s.a.s.)e uymak.
Ebu Abdullah es-Sacî diye bilinen Said b. Yezid de şöyle demektedir:
Beş özellik ile ilim tamam olur. Bunlar: Yüce Allahı bilmek, hakkı bilmek, amelini Allah için ihlâsla yapmak, Sünnet üzere amel etmek ve helâl yemek. 19
Bu kadar önemli olan helâl lokma gerçeğinin gündeme gelebilmesi için, işgal altındaki İslâm topraklarında esaret altında yaşayan mümin müslümanların el ele ve gönül gönüle verip şirk ile yöneten tağutların egemenliklerinden kurtulmaları gerekir
O tağutların düzenleri haramdır
Her yönüyle haram olan tağutî düzenden kurtulmadan helâl lokma gündeme gelmez
En helâl yollardan elde edilen alın terinin kazancı, tağutî düzenin gereği harama bulaştırılmaktadır
En azından faiz yuvaları devreye sokulmakta ve helâl kazanç haram ile kirletilmektedir
Müslümanlar, bu çok önemli konuyu gündemlerinin birinci sırasına almalı ve kör düğümü çözmek için cehd ve gayret etmelidirler
2- Sünnet gereğince amel etmek
Rabbimiz Allah, mümin müslüman kulları için en son Rasulü en son Nebîsi Muhammed (s.a.s.)i yegâne rehber, örnek ve tabi olunacak merci kılmış, Ona yapılan itaatın, kendisine yapılan itaat olduğunu buyurmuştur
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
Andolsun, sizin için, Allahı ve ahiret gününü umanlar ve Allahı çokça zikredenler için Allahın Rasulünde güzel bir örnek vardır. 20
De ki: Eğer siz Allahı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. 21
Kim Rasule itaat ederse, gerçekte Allaha itaat etmiş olur. Kimde yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.22
Allaha ve Allahın iman edilmesi istediği şeylere katıksız iman eden mümin müslümanlara böyle buyurur Allah Teâlâ!..
Rasulullah (s.a.s.), yegâne önder ve örnektir, mümin müslüman kullar için
O hâlde gerek imanda, gerek ibadette, gerek siyasette, gerek hukukta, gerek eğitimde, gerek askerî konularda, gerek aile hayatında, gerek savaşta ve gerek barışta, yani hayatın her yönünde uyulacak tek şahsiyet Rasulullah (s.a.s.) dir
Rasulullah (s.a.s.)in kalî, fiilî ve takrirî Sünneti, kadın olsun, erkek olsun ve dünyanın neresinde bulunursa bulunsun, hangi çağda yaşanırsa yaşansın hayatlarını kuşatıcı olup itaat edilmesi emrolunan, hayatın ona göre tanzim edilmesi buyrulan yegâne hakikattir
Rasulullah (s.a.s.)in Sünneti, Kurân-ı Kerimin hayata uygulanışıdır
Allahın muradına ve rızasına uygun hayat, Sünnet üzere yaşanan hayattır
Rasulullah (s.a.s.), Âlemlerin Rabbi Allahın rızasına uygun yaşadı ve Onun Sünnetine tabi olanlar, bu rızayı hakkederler
Rasulullah (s.a.s.)e itaat, Allaha itaat olduğunu, Rabbimiz Allah ayetinde beyan buyurmuştur
Ve şöyle buyurur Allah Azze ve Celle:
De ki: Allaha itaat edin, Rasule itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, artık Onun (Peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer Ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Rasule düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir. 23
En güzel hayat örneği ve önderi olan Rasulullah (s.a.s.)e bağlanmak, uymak, itaat etmek ve Onu takip etmek konusunda Selef-i Salihin gibi davranmak gerek
Salih selefimiz, yanı Rasulullahın iman ve cihad mektebinde yetişen Ashab-ı Kiram gibi davranmak gerek
Onlar, Rasulullah (s.a.s.)den ne duydular ve ne gördülerse tabi olup uydular
İşittiler ve itaat ettiler
İşte bu ihlâs ile itaat etmek, onları gerçek kurtuluşa ulaştırdı
Ebu Said el-Hudrî (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.), ashabına namazkıldırırken ayakkabılarını çıkarıverdi ve sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de ayakkabılarını çıkardılar.
Rasulullah (s.a.s.), namazı bitirince:
Ayakkabılarınızı niçin çıkardınız? diye sordu.
(Onlar da:)
çıkardığını gördük de (onun için) çıkardık, dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.):
Bana Cibril gelip papuçlarımda pislik olduğunu haber verdi. Sizden bir kimse mescide geldiği zaman, baksın, ayakkabılarında pislik varsa silsin ve onlarla namaz kılsın. buyurdu. 24
Onlar, (Allah cümlesinden razı olsun) yegâne örnek ve önder Rasulullah (s.a.s.) uyma konusunda böyle idiler!.. Selef böyle idi, halefde böyle olmalıdır!..
3- İnsanları kötülüklerinden emin kılmak.
Abdullah ibn Amr (r.a.)ın rivayetiyle Rassululah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların selâmette kaldığı kimsedir.25
Rasulullah (s.a.s.), müslüman şahsiyeti böyle tanımlıyor
Elinden ve dilinden müslümanların selâmette kaldığı kişidir müslüman
Elinden ve dilinden diğer müslümanlara asla bir kötülük ve bir zarar gelmeyen kişi, müslüman kişidir
Eliyle ve diliyle diğer müslümanlara bir kötülük yapmaması, onun lehine bir iyiliktir
Müslüman kişi, elbette bir çok iyilikler yapan bir şahsiyettir
Başka hiçbir iyilik yapmasa bile, müslümanları elinden ve dilinden selâmette bırakması, büyük bir iyiliktir
Bundan dolayı Rasulullah (s.a.s.), efdal, yani faziletli müslümanı beyan buyururken aynı özellikleri tekrar etmiştir
Ebu Musa (r.a.) anlatıyor:
Ya Rasulallah, müslümanların hangisi efdaldır? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
Müslümanların, dilinden ve elinden selâmette kalandır. buyurdu. 26
İnsanları, kötülüklerinden, zararından ve şerrinden emin kılan kişi, iyi, güzel ve hayırlı kişidir
Eğer herhangi bir hatâ ya da hakka tecavüz gündeme gelmiş ise helâlleşmesi esastır
Ebu Hüreyre (r.a.)dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Üzerinde (bir din) kardeşinin nefsine yahud malına tecavüzden doğmuş bir hak bulunan kimse, dinâr ve dirhem bulunmayacak (kıyamet günün)den evvel, bügün dünyada mazlumdan o hakkı bağışlamasını dilesin (helâlleşsin. Helâlleşmediği takdirde,) zalimin salih ameli bulunursa, ondan zalimin zulmü mikdarı alınır (da mazluma verilir). Eğer zalimin haseneleri bulunmazsa, mazlumun seyyielerinden alınıp zalimin üstüne yüklenir. 27
Katıksız imanla birlikte bu üç salih ameli gereği gibi yerine geitren. Cennete girer. Ne mutlu O kişiye!
Dipnot
1-Mülk, 67/14.
2- Bakara, 2/38-39.
3- Arâf, 7/158.
4- Arâf, 7/ 157.
5- Sünen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatul-Kıyame, B. 22, Hds. 2640.
İbn Ebid-Dünya, Hadislerde Diline Sahib Olmak- es- Samt ve Âdâbul-Lisân, çev. Zekeriya Yıldız Fikret Güneş, İst. 2007, Sh. 27, Hds. 26.
İmam Hafız el-Munzirî, Hadislerle İslâm Terğib veTerhib, çev. A. Muhtar Büyük Çınar, Vdğ. İst. T.Y. C. 1, Sh. 98, Hds. 4. Hakim, rivayet etmiş ve Sahih demiştir.
El-Hafız Şihâbuddin Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî , Terğib ve Terhib, çev. Abdulvehhab Öztürk, İst. 1982, Sh. 27, Hds. 15.
6- Bkz. Tevbe, 9/128.
7- Müminun, 23/51.
8- Bakara, 2/172.
9- ahih-i Müslim, Kitabuz-Zekat, B. 19, Hds. 65.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsirul-Kurân, B. 3, Hds. 3173.
Sünen-i Dârimî, Kitabur-Rikak, B. 9, Hds. 2720.
Abdullah İbnul-Mübarek, Kitabuz-Zühd, çev. M. Adil Teymur, İst. 1992, Sh. 108, Hds. 456.
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 328.
10- Sünen-i Tirmizî, Kitabul-Ahkâm, B. 22, Hds. 1372.
11- Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 177.
İbn Kesîr, İbn KesÎr Tefsiri-Tefsirul-Kurânil-Azim, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2012, C. 9, Sh. 59, Hds. 5554. Taberânîden.
İmam Buhârî, Edebül-Müfred, B. 138, Hbr. 288.
İmam Hafız el- Munzirî, A.g.e. C. 4, Sh. 26, Hds. 5, İmam Ahmed ve Taberânîden. İsnadı hasendir.
12- Mâide, 5/27.
13- Sünen-i Tirmizî, Kitabüz-Zühd, B. 2, Hds. 2407.
Sünen-i İbn Mace, Kitabüz-Zühd, B. 24, Hds. 4217.
14- İbn Receb el-Hanbelî, Hadislerle İlim ve Hikmet Câmiul-Ulum vel-Hikem, çev. Ali Kaya , İst. 2006, C. 1, Sh. 308.
15- Sünen-i İbn Mace, Kitabüz-Zühd, B. 24, Hds. 4215.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatul-Kıyame, B. 14, Hds. 2568.
16- Sahih-i Buhârî, Kitabul-İman, B. 1, (Bab başlığında)
17- Fecr, 89/27-30.
18- Sahih-i Buhârî, Kitabu Menâkıbul-Ensar, B. 25, Hbr.62.
19- İmam Kurtubî, el-Câmiu Li Ahkâmil-Kurân, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 1997, C. 2, Sh. 445.
20- Ahzab, 33/21.
21- Âl-i İmrân, 3/31.
22- Nisa, 4/80.
23- Nûr, 24/54.
24- Sünen-i Ebu Davud , Kitabus-Salât, B. 88, Hds. 650.
İmam Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, çev. Rıfat Oral, Konya. 2004, C. 55, Sh. 10, Hds. 400/1270.
25- Sahih-i Buhârî, Kitabul-İman, B. 3, Hds. 3.
Kitabur-Rikak, B. 26, Hds. 71.
Sahih-i Müslim, Kitabul-İman, B. 14, Hds. 65.
Sünen-i Tirmizî, Kitabul-İman, B. 12, Hds. 2762.
Sünen-i Ebu Davud , Kitabul-Cihad, B. 2, Hds. 2481.
Sünen-i Nesâî, Kitabul-İman, B. 8, Hds. 4962-4963.
İbn Ebid-Dünya, A.g.e. Sh. 26-27, Hds. 25.
26- Sahih-i Buhârî, Kitabul-İman, B. 4, Hds. 4.
Sahih-i Müslim, Kitabul-İman, B. 14, Hds. 64-66.
Sünen-i Tirmizî, Kitabul-İman, B. 12, Hds. 2763.
Kitabu Sıfatul-Kıyame, B. 17, Hds. 2619.
Sünen-i Nesâî, Kitabul-İman, B. 11, Hds. 4966.
27- Sahih-i Buhârî, Kitabul-Mezâlim, B. 10, Hds. 10.
Kitabur-Rikak, B. 48, Hds. 121.
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 435, 506.