* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İman Amel ve Salih Amel  (Okunma sayısı 3885 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7234
İman Amel ve Salih Amel
« : Nisan 24, 2024, 07:29:54 ÖÖ »


İman Amel ve Salih Amel

“Küfür” kelimesinin sözlük anlamı bir gerçeğin üzerini örtme ve gizlemedir. Mekke müşrikleri gibi putlara tapanlar. Allah’a ortak koşarlar. Allahın birliğinin üzerini putları ile örterler, Allah’ın birliğini gizlemeye çalışırlar. Allah’ın yarattığı aya, güneşe, yıldızlara, ruhlara canlı, cansız varlıklara tapanlar da Taptıkları ile Allah’ın varlığının üzerini örtmek isterler. Mevlana da şöyle der: Küfür bir afet, bir felakettir. Küfür Allah’ın hükmü, emir ve rızası ile değildir. Küfür cahillikten meydana gelir. İman ve amel-i salih küfrü yok eder. İman, Allahın varlığını ve birliğini, Muhammed (sav)’in peygamberliğini, Cebrail aleyhisselam vasıtası ile Allah’tan alıp bildirdiği ilâhî emir ve yasakları kalb ile kabul etmeye, dil ile de söylemeye denir. Amel-i salih, imanı hayata hâkim kılan, Allahın rızasını kazandıran, ibadetlere, dünyamıza, ahiretimize yararlı olan iyi işleri ve iyi davranışları ifade eden bir terimdir.

Küfür,

İman ve Amel-i Sâlih

“KÜFÜR” kelimesinin sözlük anlamı bir gerçeğin üzerini örtme ve gizlemedir.

Bir adam, başka bir adama it, kurt der. İffetli bir hanımı iffetsiz kadın diye itham eder. İnsan olmanın üzerini it ve kurt yalan sözü ile, iffetli olmanın üzerini de iffetsiz iftirası ile örter ve gizler.

Allah vardır.

Dinsizler, Allahın varlığını inkâr ederler. Hâşâ sümme hâşâ Allah yoktur derler. Yok, kelimesi ile Allahın varlığının üzerini örtüp gizlemek isterler.

Allah birdir.

Mekke müşrikleri gibi putlara tapanlar. Allah’a ortak koşarlar. Allahın birliğinin üzerini putları ile örterler, Allah’ın birliğini gizlemeye çalışırlar.

Allah’ın yarattığı aya, güneşe, yıldızlara, ruhlara canlı, cansız varlıklara tapanlar da Taptıkları ile Allah’ın varlığının üzerini örtmek isterler.

Yahudiler, Hıristiyanlar, batıl din mensupları, peygamberimiz Muhammed (sav)’in peygamberliğini ve Kur’an-ı Kerimin Allah tarafından Hak kitap olarak gönderildiğini kabul etmezler, batıl inanışları ile İslâm’ın Hak ve Doğru inancının üzerini örtmeye çalışırlar, kendi yanlış inanışlarını hak ve doğru olarak gösterirler.

Küfür kelimesi örtme ve gizleme manası ile birlikte kullanış yönünden iki kısma ayrılır;

1-Sövüp sayma, kaba, çirkin, kötü söz söylemeye denir. Örneğini verdiğimiz it, kurt, iffetsiz kelimelerini kullananlar, ağıza, yüze, göze sövenlere küfürbaz denir.

Küfürbaz insanlar, çirkin sözlü, kötü huylu insanlardır. Çirkin sözleri, kötü huyları ile günah işlerler, kul hakkına tecavüz ederler, fitne ve fesat yayarlar, sevilmezler.

Bunlar çirkin ve kötü sözlerini hemen terk etmeli, tevbe istiğfar edip iyi hal sahibi, namaz ve niyaz ehli bir Müslüman olmalıdırlar. Küfürbaz olarak yaşamaya devam ederlerse, Allah korusun imanlarını bile kaybedebilirler.

Müslüman sövüp saymaktan, çirkin ve kaba konuşmaktan kendini ateşten koruduğu gibi korumalıdır, doğru sözlü, güzel huylu olmalıdır.

2-Küfür, inkâr anlamında kullanılır.

Allahın varlığını, birliğini, gönderdiği peygamberleri ve peygamberlerine indirdiği ilahî kitapları kabul etmemek, inkâr etmek küfürdür.

Peygamberimiz Muhammed (sav)’in peygamberliğini, Cebrail vasıtası ile Allah’ın Ona indirdiği Kur’an’ın bütününü veya bir kısmını, bir hükmünü kabul etmemek de küfürdür. Küfür sahiplerine kâfir denir. İslâm dini dışında kalan insanların genel adı da kâfirdir. (1)

Allah, İnsanı seçkin bir varlık olarak yaratmış ve insana sayısız nimetler bahşetmiştir.

Allah, insan’a akıl, zekâ vermiş, düşünme, bilgi edinme, keşif ve icat etme ve idare etme gibi birçok kabiliyetlerle diğer canlılardan üstün tutmuştur.

Allah’ın verdiği bu kabiliyetlerle insan, canlı ve cansız diğer varlıklara hâkim olmuş, onları hizmetinde kullanmıştır.

Allah, insan’a dünyada bahtiyarlığa, ahiret hayatında da sonsuz mutluluğa kavuşması için yol gösterici peygamberler göndermiş, peygamberlere indirdiği ilahi kitaplarla da insanın yapacağı emirleri, yapmayacağı yasaklarını bildirmiştir.

İnsanın aslî vazifesi; Allah’ın emirlerini yapmak, yasaklarından sakınmak, Allah’ın istediği bir kul olmaktır.

İnsan, Allah’ın istediği bir kul olmamış, emirlerine, yasaklarına göre yaşamamış, yoldan çıkmış, inkâra sapmış, kâfir olmuştur.

Kâfirler; Allahın varlığını kabul etmemişler, yoktur demişler veya elleri ile yaptıkları putlara ilah diye tapınmışlar.

Allah’a isyan etmişler, sahip oldukları kabiliyetleri kötüye kullanmışlardır. Zulme sapmışlar, yeryüzünü fitne ve fesatla doldurmuşlar, tanrılık iddiasında bulunmuşlardır. Azgınlaştıkça azgınlaşmışlar.

Allahın kendilerine doğru yolu göstermek için gönderdiği peygamberleri kabul etmemişler, peygamberlerin gösterdiği doğru yolu kapatmaya çalışmışlar, bir kısım peygamberleri ve ona inananları öldürmüşler, cinayetler işlemişlerdir.

İmansızlık, azgınlık, gurur, büyüklenme, hayvanî bir yaşayışla İnsan olma vasıflarını kaybetmişler, canlı-cansız varlık arasındaki üstün olma mevkiinden kendilerini düşürmüşler, varlıkların en kötüsü haline gelmişlerdir.

Allah şu iki ayette kâfirlerin inançlarını ve niteliklerini şöyle bildirir:

“Onlar (aslı esası) olmayan batıla inanırlar ve Allah’ı inkâr” ederler. (Ankebut: 29/52)

 “Şüphesiz ki, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü iman etmeyen kâfirlerdir.” (Enfal:8/55, bknz. Beyyine: 6)

Ebu’l-leys Semerkandi hazretleri ayeti kerimenin açıklamasında şöyle der:

“Evet hareket eden canlılar arasında, Allah katında kafirlerden daha kötüsü ve daha şerlisi yoktur. Kâfirlerden başka bütün yaratılmışlar Allahü Teâlâ’nın birliğini tasdik ederek, O’nu tesbih ederler.

İnsanlardan başka varlıklar için cennet ve cehennem korkusu da yoktur. Buna rağmen her an Rablerini tesbih ederler.. Hâlbuki mükâfat ve ceza, cennet ve cehennem insanlar içindir. Buna rağmen kâfirler yine iman etmezler.”(2)

Esbab-ı nüzül kitabında şöyle denir:

“Dâbbe: Yerde yürüyen, yer değiştiren, debelenen, hareket eden canlı demektir. Dâbbenin anlamında bitkilerden başka bütün canlılar dâhildir.

Yaratanı ve O’nun peygamberlerini inkâr eden ve O’na şirk koşan bütün yaratılmışların en âdisidir. Çünkü kâfir, Allah’ın yarattıkları arasında insanlara bahşetmiş olduğu akıl nimetini yerinde kullanmamıştır.”(3)

Kâfirler, dünya hayatında görünüşte insan olarak, süslü, rahat, zengin, saltanatlı bir yaşayışa sahip olsalar da, küfürleri sebebiyle Allah katında şerir bir varlıktır.

Mevlana da şöyle der: Küfür bir afet, bir felakettir. Küfür Allah’ın hükmü, emir ve rızası ile değildir. Küfür cahillikten meydana gelir.

Allah kâfire murdar, pis demiştir. Kâfirin dışı temizdir, görünen pisliklere bulaşmamıştır. Pislik onun inancındadır, huyundadır. (4)

İnsan, dünya hayatından sonra Allah’ın bildirdiği ahiret hayatını da yaşayacaktır. Kâfirlerin ahiret hayatı nasıl olacaktır?

Allah, gönderdiği peygamberler vasıtası ile ahiret hayatının nasıl olacağını bildirmiş,

Fâkat kâfirler tekrar dirilmeyi, ahiret hayatının varlığını kabul etmemişlerdir.

İnsan dünyada sahip olduğu beden ve ruh ile Allah’ın emriyle, ahirette tekrar dirilecek, Allah’ın emriyle, dünyada yaptıklarının hesabını verdikten sonra ahiret hayatını sonsuz olarak yaşamaya başlayacaktır. Allahın bildirdiği, bütün peygamberlerin insanlara duyurduğu ilâhî gerçek budur.

Merhum Mevdûdî beden ve ruh ile dirilme konusunda şunları yazar:

“İnsanlar aynı ruh ve beden ile diriltilecekler ve dünyada iken nasıl bir bedene sahip iseler, en küçük ayrıntısına kadar orada da aynı bedene sahip olacaklardır. Çünkü işledikleri suçları aynen aktarabilmeleri için aynı uzuvların bulunması gerektiği aşikârdır. ”

Merhum konu ile ilgili ayet-i kerimelerin sûre ve numaralarını da verir: İsra:49-51, 98, Nur: 24, Yasin:65, Saffat:16-18, Vakıa:47-50, Naziat:10-14, (Tefhimülkur’an: 5/187)

Peygamberimiz (sav), ilâhî gerçeği, ahirette dirilmeyi bildirdiği zaman, Mekke müşrikleri “olamaz” dediler. Allah, Kur’an-ı Kerimde müşriklerin ahiret hayatının varlığını inkâr etmelerini şöyle bildirir:

“Şu dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, dediler.” (En’am: 6/29)

Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinden Übeyy bin Halef, çürümüş bir kemik getirerek onu ufalamış peygamber (sav)’in yüzüne doğru üflemiş, alay ederek şöyle demiştir:

“Ey Muhammed! Biz bu şekilde toz haline gelmiş kemikler olduktan sonra, Allah’ın bizi dirilteceğini mi iddia ediyorsun?”

Peygamberimiz (sav) şöyle cevap verdi:

“Evet, Allah seni diriltecek ve ateşe sokacak.”(5)

Ubeyy bin Halef hakkında şu ayetler indi:

 “İnsan kendisini meniden yarattığımızı görmez mi ki, hemen açık bir hasım kesiliyor.”

 “Yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi. “Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek dedi.”

 “ Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O bütün yaratıkları bilir” de. (Yasin:36/77-79)

Allah’ın emri ile dünya hayatı sona erecek, Allah’ın emri ile ahiret hayatı başlayacaktır.

Kâfirler, dünyada Allah’a isyan etmenin cezasını, ahiret hayatında cehenneme atılarak çekeceklerdir.

“(Cehennem) ateşi kâfirler için hazırlanmıştır.” (bakara:2/24)

 Allah, kâfirlerin cehennemde çekeceği azabı bir ayet-i kerime de şöyle bildirir:

“Ayetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa:4/56, bkz, Hac: 22/20)

Deriler, Allah’ın insanoğluna verdiği nimetlerinden biridir. Canlıların derileri de kendileri gibi insan hizmet ederler. (Nahl:16/80)

Sadece domuzun derisi de kendisi gibi necistir, kullanılmaz. İnsan yaratılmışların en şereflisi olduğu için insana saygı dolayısı ile insan derisi de kullanılmaz.

 İnsan vücudundaki derinin çok faydaları vardır. Ansiklopedilerden aldığım bazı faydaları şöyledir:

Deri, vücudumuzda ısınma olması durumunda terleme yaparak vücudun soğumasını sağlar. Üşüme durumlarında gözenekler kapanarak soğukluğun hissedilmesini azaltır.

Deri, sinir sistemi ile birleşik olduğundan dolayı soğuk, sıcak, acı, baskı gibi hisleri algılar.

 Deri, vücudumuzdaki zararlı maddeleri terleme yolu ile dışarı atar.

Deri, güneşten gelen D vitamini emerek vücudumuzun ihtiyacını karşılar.

Deri, vücudumuzu bir arada tutarak dağılmasını önler.

Derinin başka faydaları da vardır.

Müslüman Allah’ı andığı ve kelamı olan Kur’an-Kerimi okuduğu zaman, derisi Allah korkusu ile ürperir, Allah sevgisi ile yumuşar, itminana erer. (Bkz, Zümer:39/23)

Deri, ahirette insanların yaptıklarına şahitlik eder.

Peygamberimiz (sav) konu ile bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur:

“Bir suçlu kıyamet gününde yaptıklarını inkâr ettiğinde, Allah onun organlarına emir verecek ve onlar onun yaptıklarına şahitlik edeceklerdir.” (Müslimden naklen İbn-i Kesir: 4/96, tefhim: 5/187)

Allah, derinin şahitliği konusunda şunları bildirir:

“İnananları ve Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtardık.”

“Allah’ın düşmanlarının, toplanıp yığın yığın cehenneme sevk edilecekleri günü hatırla.”

“Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri yapmış oldukları işler hakkında kendileri aleyhinde şahitlik ederler.”

“Onlar derilerine ‘Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?’ derler.”

“Derileri, bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı ve yine yalnızca ona döndürülüyorsunuz. ”

“Siz (günahlar işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lakin yaptıklarının çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.”

“İşte bu sizin, Rabbiniz hakkında zannınızdır. O sizi mahvetti de ziyana uğrayanlardan oldunuz.”

“Şimdi eğer dayanabilirlerse artık cehennem onların yeridir.” (Fussilet 41/19-24)

Deri tam yanınca, azabın acısını devamlı duyması için yanan deri yenilenir. Çünkü acıyı beyine, vücudun her tarafına ulaştıran deri ve derinin ihtiva ettiği organlardır.(6)

Ebu’l-leys Semerkandi hazretleri ayeti açıklarken şöyle der:

“Hz. Muhammed (sav)’i ve Kur’an’ı inkar ederek kafir olanlar, kıyamet günü kendileri için hazırlanmış bir ateşe atılacaklardır.. Onların derileri yandıkça azabı duysunlar diye, Yüce Allah derilerini değiştirip yenileyecektir. Derilerin her değiştirilmesinde azapları da artırılacaktır. Azapları bu şekilde devam edecektir. Çünkü kâfirler için bir daha cehennemden çıkmak yoktur.(7)

Kâfirlerin çektikleri azap, inkârlarının ve küfürlerinin karşılığıdır Küfürleri dünyada devamlı olduğu için ahirette de cehennem azabı devamlıdır.

Suça göre ceza esasına uygun olarak cehennemde de kâfirlerin cezaları farklıdır. Nemrut, Firavun, Ebu cehil, tarihte isimleri bilinen ve bilinmeyen zalimlerle, kendi halinde kimseye bir kötülük yapmamış, küfrü sebebiyle cehennemi hak etmiş bir kâfirin cezası aynı değildir.

İman ve Amel-i Salih Küfrü Yok eder

İman ve amel-i salih küfrü yok eder.

İman, Allahın varlığını ve birliğini, Muhammed (sav)’in peygamberliğini, Cebrail aleyhisselam vasıtası ile Allah’tan alıp bildirdiği ilâhî emir ve yasakları kalb ile kabul etmeye, dil ile de söylemeye denir.

İmana sahip olmanın en kısa ifadesi; “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasulullah” demektir. Türkçesi; “Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed Allah’ın Rasulüdür.”

Amel: İş, çalışma, çaba harcama, meşgale ve uygulamaya denir.

Dünya ve ahirette kendisine ceza ve mükâfat verilen işlere ve davranışlara amel denir. Bu tarifeye göre en küçük iyi amele mükâfat ve en küçük kötü amele de ceza verilir.

Allah şöyle buyurur:

“Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlayınca kötülük işlerse onu görür.” (Zilzal: 99/7, 8)

Salih iyi demektir

Amel-i salih, imanı hayata hâkim kılan, Allahın rızasını kazandıran, ibadetlere, dünyamıza, ahiretimize yararlı olan iyi işlere ve iyi davranışlara denir. Diğer bir ifade ile farz, vacip, sünnet, müstehap her ibadet, helal olan her işi sağlamca yapmak, doğru sözlü olmakta amel-i salihtir.

Amel-i salihi işleyen insana da; Allah’ın emir ve yasaklarına uygun, dinen iyi, faydalı, doğru ve savaba layık davranışlarda bulunduğu için “Salih Müslüman= İyi Müslüman” denir.  8

Salih Müslüman, dünyada seçkin Müslüman olduğu gibi Allah katında da seçkin Müslümandır. Salih Müslüman iyi insan olmanın da örneğidir.

Allah buyurur:

“Kim Allah’a ve peygamber itaat ederse, işte onlar, Allahın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle Salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa:4/69)

Salih Müslüman, Allahın emrine itaat eden Müslümandır Namaz ve niyaz ehlidir. Eûzü, besmele ile başladığı işini hamd ile şükürle tamamlar. Helalınden yer, helalinden içer. Herkese iyilik yapar. Allah’ın yasak etiği şeylerden ateşten korunduğu gibi korunur. Bu korunmayı Müslümanlara da tavsiye eder.

Salih Müslüman, örnek Müslümandır. Örnek Müslüman olduğu için ahiret âleminde de peygamberlerle, sıddıklarla, ve Salihlerle beraber olacaktır. Salihleri bu mevkie yücelten imanı ve amel-i salihidir.

İyi amellerin değer kazanması, Allah katında makbul olması için iman şart ve esastır. İman olmadan ibadetlerin, iyi işlerin, iyi davranışların Allah katında bir değeri yoktur. Bunun içindir ki, Allah kâfirin hiçbir işini kabul etmez. “Dünyada da ahirette de onların amelleri boşa gitmiştir.” buyurur. (Bakınız: Âl-i İmran: 3/22)

Allah Nur suresinde şöyle buyurur;

“İnkâr edenler ise, onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer. Susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz da, Allah’ı bulur. O da onun tamamiyle hesabını görüverir. Allah hesabı çabuk görendir.” (Nur: 24/39)

Amel-i salih; imanı korur, gıdanın bedeni güçlendirdiği gibi imanı güçlendirir. İmanı hayata yön veren, şeytana, nefse ve bütün kötülüklere dur diyebilen bir güç haline getirir, sonunda sahibini dünyada bahtiyarlığa, ahirette sonsuz cennet mutluluğuna kavuşturur.

Allah buyurur:

“İman edip amel-i salih de bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Cennette onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır. Ve onları ne sıcak ne soğuk, tam kararında gölgeliğe kavuşturacağız.” (Nisa: 4/57)

Cennet ve cennet nimetleri dünya hayatında iman eden, Allah’ın emirlerini yapan, yasaklarından kaçınan müminlerin işledikleri amel-i salihlerin karşılığıdır. Cennet nimetleri devamlıdır. Allah buyurur:

“Orada diledikleri her şey onlarındır. Katımızda daha fazlası da var.” (Kaf: 50/35)

İman bir bütündür. Parçalanamaz, bölünemez. İman esaslarının bir kısmını kabul edip, bir kısmı reddedilemez. İman bütünü ile imandır. İmanı bütünü ile kabul etmeyenler de kâfirlere katılırlar. (9)

Cehennem, kâfirlerin ahirette sürekli olarak ceza görecekleri bir azap yeridir. Kâfirler Cehennem’de ebedî olarak kalacaklardır.

Allah şöyle buyurur:

“Şüphesiz inkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.”

“Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlamayacak ve doğru yola iletecek değildir.”

“Allah onları ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir.” (Nisa:4/167-169)

Günahkâr Müslümanlar da cehenneme atılırlar. Günahları ölçüsünde cezalandırılırlar. Fakat günahkâr Müslümanlar cehennemde kâfirler gibi sonsuz olarak kalmazlar. Bir Müslüman şeytana, nefsine uymuş, büyük günahlar işlemiş olsa da imanla ölmüş ise, Allah affederse cennete gider. Allah affetmezse, cehennem’e girer, cezasını çeker, Allah’ın rahmeti ile cehennemden kurtulur, cennete kavuşur (10)

Müslüman imanına sahip olmalı, amel-i salihlerle imanını hayatına hâkim kılmalı, günahlardan kendini korumalı, doğrudan doğruya cennete gidebilmek için Allah’ın emrine uygun bir yaşayışa sahip olmalıdır.

Allah buyurur: “İman edip amel-i salih de bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 2/82)

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

 (1)   Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûğat, Sh: 636, 1962, Ank. Ahteri Kebir, 876, Y. Kerimoğlu, Kelimeler kavramlar, Sh:274, İnkılab yayını, 2011, İst.

(2)   Ebu’l-Leys Semerkandî, Tefsirulkur’an, 3/39, Özgü yayını, 2008, İst.

(3)   H. Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı nüzül: 5/154, 1971, Konya

(4)   Şaban Karaköse, Mevladan düşündüren sözler, Sh: 223, 2007, İst.

(5)   Muhammed Ali es-Sabûnî, Saffeüttefasir: 5/227, Yeni Şafak yaynı, İst.

(6)   Kur’an yolu: 2/81, Diyanet İşleri Başkanlığı yayını, 2006, Ank

(7)   Tefsirulkur’an, 2/48

8   D. Mehmet Doğan, Sözlük:31, 32 İslâmda inanç ibadet ve günlük yaşayış ansiklopedisi, İfav yayını, 1/127, 197, İst.

(9)   Hüseyin. K. Ece, İslâmın temel kavramları:319-367, Beyan yayını. İst

(10)   Ali Nar, Akaid risaleleri, Akidet’üt-Tahaviye: Sh:69, No:68, Akaid-i Adudiye, Sh:128, Misak yayınları:1994, Ank. İslâm’da inanç ibadet ve günlük yaşayış ansiklopedisi, 1/273)

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Dün, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Dün, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Dün, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:55:38 ÖÖ]