İmanda ve ibadette yenilenme
Önceki yazımızı bitirirken demiştik ki, kulun kendisini zaman zaman rektifiye etmesi, fabrika ayarlarına, yani fıtrata geri dönmesi gerekir.
Bunun nasıl olabileceğini düşünüp yollarını bulmalıyız.
Bir ayeti kerimenin işaretinden anlıyoruz ki, hayatta olduğu yerde durmak yoktur. “Peygamber, ilerlemek ya da gerilemek isteyenleriniz için bir uyarıcıdır” (Müddessir: 37). Yani ya ilerlersiniz ya da geri gidersiniz. Peki, nasıl yaparsak sürekli ileri gidebiliriz? Bu sorunun cevabı biraz da kişiye özeldir, herkesin kendisi için bunun en etkili yolunun ne olduğunu bulması gerekir.
Sahabî diyor ki, biz Mekke'de iken çok tedirgin bir hayat yaşıyorduk, her an bir saldırıya uğrayabiliriz diye korkuyorduk.
Medine'ye gelince rahata kavuştuk, gülmeli eğlenmeli sohbetler başladı. Bunun üzerine şu ayet gelip bizi uyardı: “İman edenlerin Allah'ı anarak ve inen hakikati düşünerek kalplerinin ürpereceği an gelmedi mi? Onlar da daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar, onların zamanla kalpleri katılaşmış ve pek çoğu fâsık olup çıkmıştı” (Hadid: 16).
Fâsık, Allah'a isyan eden, böylece olması gereken güvenli alandan çıkıp kendisini tehlikeye atan kimsedir. Demek ki, insan indirilen hakikati/Kur'an-ı Kerim'i bilse ve Allah'a ibadet/zikir yapsa bile zamanla kalbi kasvet bağlayıp fâsık olabilir. İşte bunun için kendini yenilemenin ve heyecanını tazelemenin yollarını bulmalıdır.
Eğer mümin olarak hayatımızda, ibadetlerimize rağmen, bir sıradanlaşma, heyecansızlık, olup bitenlere karşı duyarsızlık varsa o halde yine sözünü ettiğimiz bilgi, eylem ve tefekkürde eksikliğimiz var demektir. Bunu gidermek için ya ilave eylemler bulmalıyız, ya da yaptıklarımızın şeklini değiştirmeliyiz. Önemine binaen sürekli söylüyoruz; bunun için her müminin haftada en az bir, grup dersi olmalıdır. Allah'ın dinini öğrenip yaşamak için bu kadarcık bir sıkıntıya katlanamayanların, ileride daha büyük sıkıntılarla karşılaşacakları kesindir. Ne var ki, biz böyle düzenli derslerin dahi zamanla alışkanlığa ve gönül eğlendirmeye dönüşebileceğini bizzat yaşadık. Amele/eyleme dönüşmeyen bir bilgi için Resulüllah 'faydasız ilimden Allah'a sığınırım' buyuruyor. Demek ki, insanda fiili bir değişiklik yapmayan bir bilgi sadece faydasız değil, aynı zamanda zararlıdır. Çünkü insana, bu bilginin gerektirdiği eylemin olmadan da olabileceği kanaatini verir, yani eylemsizlik akideye ve imana etki eder.
Yenilenme için müminlerin kardeşlerini uyarmaları da gerekir. “Müminler birbirlerinin velisidirler; iyiliği emreder, kötülüğü yasaklarlar”. Demek ki, yenilenmenin yollarından biri, emr bilmaruf dedikleri şeydir. Bu yapılmazsa müminler sadece kardeşlerini uyarma görevlerini yapmamış olmakla kalmaz, kendileri de gittikçe duyarsızlaşırlar. Artık hiç kimse onları ilgilendirmez olur, bireyselleşirler, yani modern bir insan olurlar.
Bir diğer yol; dikkatli, düşünerek, Allah'a tekmil verir ve O'nunla konuşur gibi namaz kılmaktır. Kulun miracı namazdır ve 'dosdoğru kılınan bir namaz insanı kötülüklerden alıkoyar'. Efendimiz, 'kişinin namazından nasibi, düşünerek kıldığı kadardır' buyurur. Namazda yüzde yüz bilinç çok nadir insanların işidir, ama biz de her seferinde kendimizi Allah'ın huzuruna çekip getirebilir ve düşünerek kılma kalitesini sürekli yükseltebiliriz. Bu konuda ilk hedef olarak yüzde elliyi geçebilme iyi bir aşamadır. Hiçbir şey insana dikkat ve huşu ile kılınan namaz kadar canlılık ve yenilenme sağlayamaz.
Bir başka husus akrabalarından başlamak üzere muhtaç kardeşleriyle ilgilenip onların sıkıntılarına çare aramaktır. Bu iş bütün nafile ibadetlerden daha önemli ve daha önceliklidir, kişinin duyarlılığını, imanını tazeleyen bir iştir. Mekke döneminde ilk inen ayetler öncelikle iki önemli noktaya vurgu yapıyordu: Allah'tan başka ilah edinmemek ve bölüşerek kardeşlerinin ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak. Bilahare Resulüllah Efendimiz (sa) müminlere bu konuda önemli bir ölçü verecekti: “Camide Allah için bir geceliğine itikâfta bulunmak kişi ile cehennem arasına, her biri doğu ile batı arası kadar üç hendek açar. Kişinin kardeşinin bir ihtiyacını gidermek için koşuşturması ise on yıllık itikâfa bedeldir”. Bir gece ve on yıl, hangisi daha kârlı?
Yenilenme araçlarına Allah için dostlar arası ziyaretleri, hasta ziyaretlerini, hal hatır sormaları, bazen tefekkür maksadıyla mezar ziyaretlerini de ekleyebiliriz. Allah'ın sıkça 'biz ayetlerimizi tasrif ettik' demesinin anlamı budur.
Tasrif, yani her anlayış ve her bilgi seviyesine göre farklı bir ayet, farklı bir sunum. Birini okuyamayan diğerini okusun diye.
Faruk Beşer.