İmanı götüren sözler
Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, bilmeyerek de olsa inkar anlamına gelecek ‘küfür’ söz söyleyen veya küfür işleyen kâfir olur, dinden çıkar.
Onların görüşü şu şekilde özetlenebilir: “İman ve küfür konusunda bilmemek, özür değildir.” Ancak, alimlerin bir kısmı da bilmeden olursa, küfür olmayacağını söylediler. Yani, cehaleti mazeret kabul ettiler. Demek ki, her ihtimalde insanın imanını tehlikeye atan bu tür sözlerden kesinlikle kaçınmak gerekir.
Kalbe gelen bu tür düşünceler, dille söylenmedikçe vesvesedir. Halis imandan kaynaklanır. Yani, küfür olmaz. Bu tür şeylerin kalpte yer etmesi zararlıdır; ancak, gelip geçici olursa zararı yoktur. Bu gibi sözlerden bazılarını dikkatinize sunuyoruz:
Namaz kılmayana “Namaz kıl” dendiğinde “Ben elimi namazdan yıkadım”, “Bu iş uzundur, bana ağır gelir”, “Ramazana bıraktım, o zamana kadar sabredeceğim”, “Namazı gömdüm”, “Namazı ektim”, “Namaz kılsam ne kârım olur” demesi.
“Zekâtını ver” diyene “Ben zekât-mekat vermem” demek. “Keşke faiz ve zulüm helal olsaydı” temennisinde bulunmak.
“Ben şarap, içki içerim, kimmiş haram diyen” denilmesi.
“Dine (Şeriat) göre hüküm şöyledir” diyen birine “Ben şeriat-meriat tanımam, şeriatsız amel ederim” demek.
“Haram mal, bana helal maldan daha sevimlidir” demek.
“İmam Azam’ın görüşleri hep kıyasa dayalıdır. Dinde kıyas yoktur” diyen, Kıyas Kur’ân ile sabit olduğundan dolayı kâfir olur.
İlim meclisine davet edildiğinde “İlim meclisleri ne işe yarar, ilim meclisinde ne işim var” demek.
Bir alimin kitabını, fetvasını hakaret kastıyla yere atmak. “Âlim” kelimesini küçümseyerek, alay ederek “âlimcik” demek.
“İbadettir” diyerek çalgı çalmak, raks etmek. Küfürlerine rıza göstererek Mecûsînin “kulunsuvey”ini, Hıristiyanın “zünnar”ını bağlamak, “haç” takmak.
Güldürmek gayesiyle dînî bir konu veya kutsalı alaya almak. Bu tür fıkralar uydurmak.
“Filânın katli (öldürülmesi) bana helaldir” demek ve böyle diyen birini “Doğru söyledin” diye tasdik etmek.
Kendisine “ey kâfir” diyen birine “buyur” diye karşılık vermek.
“Allah adına yemin etmene inanmam, bana namusun üzerine yemin et” demek.
Müslüman olan birine “kâfir” demek.
Hanımına “kâfir” diyen koca kâfir olduğu gibi, ona “kâfir sensin” karşılığını veren hanımı da kâfir olur.
Bir kimseye “Ma’bûdum”, “Ben sana tapıyorum”, “Falan sanatçıya taparım” demek.
Mukaddes bir yeri, meselâ camiyi söz veya fiille hafife almak. Mukaddes olmayan bir yeri mukaddes saymak, meselâ bile bile Kıble’den başka tarafa namaza durmak.
Dini bir dayanağı olmaksızın, birini öldürene, “İyi ki onu öldürdün” demek.
Günahını çirkin görmemek, günahıyla övünmek, taatini güzel görmemek veya bu düşüncesini dille ifade etmek.
İleriki bir zamanda kâfir olmaya karar veren, anında kâfir olur.
Kıyametten korkmadığını söylemek.
Kaderin (kader-i mutlak) değiştirileceğine inanmak.
Mü’mini mü’min olduğu için sevmemek; kâfiri, kâfir olduğu için sevmek.
Kendisine “örtün” denen bir hanımın, “Bu sıcakta örtünmek mi olurmuş” demesi.
İslâm’a veya İslâm hükümlerine “hurafe” demek.
Allah’ın hükümlerini (kalben iman etmek gerekirken) sırf akla uyuyor, diye kabul etmek.
Kâfirlerin de Cennet’e gireceğine inanmak. Mü’minin Cehennem’de ebedî kalacağını iddia etmek.