Gönderen Konu: Düşünce Amel İlişkisi (Okunma sayısı 242 defa)

KOYLU · « : Şubat 24, 2025, 07:40:29 ÖS »

Düşünce Amel İlişkisi

Düşüncelerle bezenmeyen bir amele ve amelle özleşmeyen veya özleşemeyen bir mücadele şekline müslümanın yaşantısında yer yoktur! Teorik düşünce ve inançlar ne kadar sağlam görünürse görünsünler, yaşanan gerçeklikle karşılanıp inandırıcı ve yararlı olamazlar.

Müslümanların düşünce ve amelde öze dönüş çalışmalarıyla birlikte, müslümanın günlük yaşantısında İslam’ın emrettiği ölçü-ler içerisinde kendine özgü mücadelesini sür- dürmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: ‘’Allah Teâlâ bir sözü amelsiz kabul buyurmaz; sözü, ameli ve niyeti de an- cak sünnete uygun olmakla kabul buyurur.’’ (Hâkim,el-Müs tedrek,2/425)    Dünya hayatının geçici, asıl hayatın ahiret hayatı oldu-ğunu unutmadan yaratıcısına karşı görev ve sorumluluklarını bilerek hareket et-meli ki, düşünce ve amel çizgisinde bir kayma meydana gelmesin. Rasûlüllah (s.a.s.), Allah’ tan gerçek manada korkmayı, itaat edilip isyan edilmemesi, zikredilip unutulmaması ve şükredilip nankörlük edilmemesi gerektiğini bildirmiştir. (İbnu Kesir, Tefsiru’l-Kur’anî’l-Azîm, 2/72)

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: ’’Sizden hanginiz daha iyi amel işleyecek diye hayatı ve ölümü yaratan O’dur, O, üstündür, bağış- layandır.’’ (Mülk, 67/2)

Bizler yaşamanın ve ölmenin bir imtihan olduğuna inanan insanlarız. İsmimiz ''Müslüman'' ve dünyadaki görevimiz ise Rabbe ''kulluk'' olduğunu bilmekteyiz. “Onlar ancak şununla emrolundular: Dinde ihlaslılar ve hanifler olarak Allah’a kulluk etsinler, dosdoğru namaz kılsınlar ve zakâtı versinler. İşte sağlam din budur.’’(Beyyine,98/5.)

işte bundan dolayı Müslüman fert, her nerede olursa olsun İslam kimliğini benimsemeli, hayata geçirmelidir. Kuru kuruya sadece fikirde değil, amelde de İslam’ı yaşamalıdır. Amelsiz inancın faydası olmadığı gibi, inançsız amelin de kişiye bir faydası olmayacaktır. Allah (c.c.) Asr suresinde ''İman ed- enler ve salih emel işleyenler kurtuluşa erecektir.'buyurmuştur. Müslüman fert olarak, Rabbi mizin bizlere yüklemiş olduğu yeryüzü halifeliği görevini yerine getirmek ve insanlara tebliğle yükümlüyüz.

Bizim Allah rızasını kazanmak için yaptığımız çalışmalarımız ve tebliğimiz sonucunda insanlık İslam’la yeniden dirilecek, insanları köleleştiren, sömüren düşünce ve özgürlükten uzaklaştırıp tutsak kılan, insanın insana kulluk yaptığı zulüm ve sömürü çarkları rahat dönmeyecektir.
    Kişinin İslam bilinci, yalnızca soyut düşünmekle elde edilmeyeceğine ve doğruları da bir hayat biçimine dönüştüremeyeceğine inanıyorum.

Çünkü İslam, salt zihinsel bir olgudan öte bir hayat nizamıdır. Rabbimiz bu nizamın nasıl olması gerektiğini bizlere Kur'an-ı Kerim’de bildirmiştir. Hayat sistemlerinin var olabilmeleri, teori ve pratiğe bağlıdır. Kişi yaşadığı ortamı çok iyi tanımalı ve cahilî sistemlerin içinde bulundukları çarpıklıkları bil-meli, buna karşı takınılması gereken İslamî tavrı takınmalı ki; kendi aslî görevini unutup gayri İslamî bir görev benimsemiş olmasın. Olaylar karşısında bir şeyler yapabilmek için bir şey yapmak değil, Yaratıcımızın emirlerine kulak vermeli, “bizi hedefe götürecek her şey meşrudur” düşüncesini reddederek İslam benliğinden kaynaklanan müslümanca tavrımızı takınmalıyız. Tepkisellikten öte İslam ilkelerinden ve ruhundan yükselen bir anlayışla hayatımı- zı sürdürebilecek salih amellerimizi artıramalıyız.

İnsanları İslamdan uzaklaştıran her türlü kötülüklerden, kötü düşünce ve amellerden uzak önümüze, kurulan; bizlere, şeytan ve yandaşları tarafından süslü gösterilen tuzaklara aldanmadan Rabbimi- zin emirlerini yerine getirmek ve hayatımızın İslamî bir hayat olması için çileli bir yola koyulduk. Şunu da biliyoruz ki, bu yolu başarı ile geçebilir, Rabbimizin rızasını kazanabilirsek yorucu, uzun, çileli yolun sonunda bizi güzellikler, iyilikler bekliyor… Belki de Allah'ın bizlere vaad ettiği altından ırmaklar akan Adn cennetlerini kazanmış oluruz. ’’Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî ola- rak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur.’’ (Beyyine, 98/8)

   Kur'an ve sünnetle bezenip amellerimizi süslemeliyiz. Allah (c.c.)şöyle buyuruyor: ‘’De ki, eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr ve Rahîmdir.(Âli-İmran,3/31) Kur'an ahlâkı ile ahlaklanıp peygamber (s.a.v.)'in yaşantısını kendimize örnek almalıyız ki, hayatımız anlam kazansın, toplumun her kesimine canlı ve diri bir hayat nizamı sunabilelim. Davamız, insanlık tarihi boyunca süre geldi. Bu süreçte tevhidî çizgide taviz vermeden yürüyen peygamberler, salihler ve muvahhit müminlerin üzerinde yürüdüğü davanın en önemli prensibi şudur: Mutlak hakim, otorite, bu davayı güden insanları da yaratan, yeryüzünü ve içindekilerinin maliki mutlak tasarruf sahibi rabbimizdir. Bu yoldan sapmalar ve tavizler, bu davadan değil, davayı üstlenmiş kişilerden kaynaklanmaktadır.   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara, 7/

153) Bizler kulluk görevimizi ve İslamî çabalarımızı istenilen şekilde yaptığımız taktirde, ''mü' min''lerin zaferi tatmaları için yardım da bulunmayı Allah kendi üzerine almıştır. “Andol- sun ki biz, senden önce birçok peygamberi kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık delillerle vardılar. Onun üzerine günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu. (Rum, 30/47)

Peygamber efendimiz (s.a.v.)şöyle buyurmuştur: “Mü’ minin işi gıpta edilmeye değer. Çünkü onun her işi (her hali) kendisi için bir hayır(sebebi)dir. Bu sadece mü’mine aittir.   Kendisine sevinecek bir durum isabet derese şükreder, bu onun için hayır olur. Başına bir bela (kendisine veya malına) gelecek olsa sabreder. Bu da onun için hayırlı olur.” (Müslim, zühd, 64)

Bizlere yardım ve zafer, ancak Allah'a olan yakınlığımız ve O'nun davasına gösterdiğimiz sadakatle gerçekleşecektir. Yoksa hiç birşey yapmadan, sihirli bir elin gelip bizi değiştireceğini düşünür ve beklersek; ya nılır ve ziyana uğrayanlardan oluruz. Rabbimize kul olma vazifesini amellerimizle süsleyip, emrettiklerine sıkı bir şekilde sarılıp, nehy ettiklerinden de hızla uzaklaşmamız gerektiği bilinci içersinde günümüzü geçirmeliyiz.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Düşünce Amel İlişkisi (Okunma sayısı 242 defa)

KOYLU

Düşünce Amel İlişkisi

BENZER KONULAR