Kalpte İman, Dilde İsyan!
Dil insandan ayrı bir varlık alanı değil onunla birlikte var olan bir varlık alanı olup varlık âlemini adlandırmak suretiyle yeni şekiller kazanır. Yani dil ile varlık âlemi arasında sıkı bir karşılıklı münasebet vardır. Bu yüzden dil olmadan düşünmenin olması mümkün değildir. Düşünme ise ancak varlık âleminde karşılığı olan, manası bulunan kelimelerle gerçekleşir. Bu yüzden yapay olarak türetilen kelimeler hemen göze çarpar. Bunlar cümlenin, fikrin yapısında boşluk meydana getirirler. Yani, varlık âleminde karşılığı olmayan bir kelimenin bir fikir ifade etmesi mümkün değildir. Bu bakımdan uydurma kelimeler, içi boş kalıplar gibidir. Yeni kelimelerden ancak dilin düşünme ve işleyiş yönünden sindirilen ve halka mal olan kelimeler dilin gelişmesine yardımcı olur. Uydurma olanlar ise dilin gelişmesine engel olur.
Dil-Kültür
Dilin esas görevi insanlar arasındaki bilgi aktarımını gerçekleştirmektir. Bu bakımdan iletişimde dilin önemi büyüktür.
Bugün dilimizin bozulduğu ve kirlendiği yolundaki kanaatler, dilimizin tam olarak bilinmemesinden ileri gelmektedir. Bu durum, dili kullanan kişinin dil anlayışı, kültür ve bilgi seviyesi ile ilgilidir. Dilimizin doğru ve güzel kullanılmasını istiyorsak insanlarımıza bunun yollarını öğretmemiz gerekir. Bu yol da iyi bir dil eğitimidir. İnsanlarımızda görülen bu dil bozukluğunun sebebi, kültürsüzlük ve bilgisizliktir.
Dil, kültürle birlikte gelişir ve canlanır. Çünkü dil, insandan ayrı olarak bulunan bir varlık alanı değil insan kültürünü meydana getiren ve onu taşıyan bir araçtır. Dolayısıyla ilim, felsefe, sanat hepsi dilde saklıdır. Dilin taşıyıcısı ve kullanıcısı olan insan eğer konuştuğu dilde var olan kültür değerlerine sahip bulunmuyorsa anlatım bakımından da zengin ve üstün bir dil kullanamaz. Yani dilimizin geçmişten bugüne sahip olduğu üstün ve zengin kültür değerlerini insanlarımıza veremiyorsak onların Türkçeyi güzel kullanmalarını sağlayamayız.
Dil-Din
Her milletin bir dili olduğu gibi yine her milletin bir de dini vardır. Hiçbir millet yoktur ki dilsiz ve dinsiz yaşasın. Nasıl ki yiyecekleri tuz korursa dil, dini; din de milleti korur.
Diline ve dinine sahip çıkmayan milletler kısa zamanda kendi değerlerinden koparak başka egemen milletlerin sömürgesi hâline gelirler. Onun içindir ki dilimizi ve dinimizi titiz bir şekilde korumalı ve yozlaştırmadan bir sonraki nesle aynen aktarmalıyız. Bir milleti diğer milletlerden ayıran en önemli fark o milletin.
Talha Batu