Kıyamete iman
Mü'minlerin vasıflarından birisi de kıyamete yaki¬nen iman etmeleridir, İlahi vahy ile bildirilen bu gerçek, mü'minlerin iman ettiği ve ne zaman kopacağına dair yapılan batıl tartışmalardan ictinap ettikleri 'bir gerçektir. Kıyametin ne zaman kopacağını sormak batıl bir soru olduğu gibi bu batıl soruya cevap aramak da batıl bir uğraşıdır. Çünkü kıyametin ne zaman kopacağı, şanı yüce Rabbimizin habibi olan Resulullah (s.a.v.)'e dahi bildirilmemiştir.
"O ne zaman demir atacak?" diye, sana kıyamet-saatini soruyorlar.Sende ona (saati) bildirmeye ait ne (bilgi) var ki. Onun nihayeti (kopuş saati) ancak Al¬lah'a aittir. Sen yalnızca ondan korkup-sakınacak kimseler için bir uyarıp-korkutansın. Naziat 42.45
Sona kıyamet-saatinin ne zaman demir atacağını (vuku bulacağını) sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O' göklerde de, yerde de ağırlaştı. O size ansızın gelecektir. A'raf 187
Zikrettiğimiz ayet-i kerimelerde beyan edildiği gibi kıyametin ne zaman kopacağı biz müslümanlara bildiril¬memiştir. Bunun ilmi ancak ve ancak Rabbimizin katındadir. Ebced hesabı ile bazı ayetleri değerlendirerek, kıyametin ne zaman kopacağına dair görüş beyan edenler, bu konuda sapıklığa düşen kimselerdir. İlm-i huruf denilen ebced hesabı ile gizli ilimleri öğrenmeye teşebbüs eden kimseler, henüz bu konudaki açıkça beyan edilen zahir hükümleri anlayabilmiş değillerdir. Bu konudaki açık hükümleri idrak etselerdi, kıyamet saatinin ne zaman kopacağına dair batıl araştırmalara gir¬mez ve kehanet olarak nitelendirilecek görüşler beyan etmezlerdi. Kıyametin ne zaman kopacağı Kur'an'ı Ke¬rim'de bildirilmiş olsaydı, bunu anlamaya en layık kişi elbette Resulullah (s.a.v.) olurdu. Oysa ki Resulullah (s.a.v.)'i muhatap alan ayet-i kerimelerde, kıyamet saatinin ne zaman vuku bulacağına dair bilgi verilmediği, sa¬atin bildirilmediği, bu bilginin Rabbimizin katında olduğu ve bu konuda tartışmanın, görüş beyan etmenin sapık¬lık olduğu açıkça bildirilmektedir.
Allah, kitabı ve mizanı hak olmak üzere indirdi. Ne bilirsin, belki de kıyamet-saati yakındır. Ona (kıyamete) inanmayanlar, onun çabuk gelmesini ister¬ler, îman edenler ise ona karşı bir korku içindedirler ve onun şüphesiz bir hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun, kıyamet-saati hakkında tartışıp mücadele eden¬ler gerçekten uzak bir sapıklık içindedirler. Şura 17.18
Bu ayet-i kerimelerde kıyamet-saatine karşı hak ve batıl yaklaşımların ne olduğu beyan edilmektedir. Ölüm başlarına geldiği zaman benizleri sararan, ölümü istemeyen ve ölümde acele etmeyen kimseler, kıyamet ko¬nusunda acele edebilmektedirler. Bunun nedeni ayet-i kerimede beyan edildiği gibidir. Ölümün hak olduğunu bildikleri için ölümü istemeyen ve ölümde acele dav¬ranmayan bu kimseler, kıyamete inanmadıkları için kıya¬mette acele davranabilmektedirler.
Oysa acele ettikleri kıyamet koptuğu zaman; "Nere¬ye kaçalım, hangi sığınağa girelim, nereye sığınalım." diyerek feryat edeceklerdir.
"Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar. Ama göz kamaşıp-kaydığı, ay tutulup-karardıgı, güneş ve ay birleştirildiği zaman, insan o gün der kİ: "Kaçılıp-sığınılacak yer neresi?" Hayır, sığınılacak hiçbir yer yok. Kıyamet 6.11
Kıyameti acele istemek, kıyamete inanmayanların batıl bir yaklaşımlarıdır. Kıyamete inananların batıl yaklaşımları ise kıyametin ne zaman kopacağına dair batıl tartışmalarda bulunma¬larıdır. Yukarıda zikrettiğimiz Şura suresindeki ayet-i ke¬rimelerde bu batıl yaklaşımlar beyan edildiği gibi iman edenlerin kıyamet saatine karşı hak yaklaşımları da be¬yan edilmektedir. Mü'minler Kur'an'ı Kerim'de zikredilen kıyamet olayını tefekkür eden, bu tefekkür ile kıyametin dehşetini idrak ederek korku içine düşen ve bu kıya¬metin şüphesiz bir hak olduğuna iman eden kimselerdir. Kıyametin ne zaman kopacağına dair bu mü'minlere ve¬rilen yegane haber ise kıyametin yakın olduğudur.
Kıyamet-saati yaklaştı. Kamer 1
Gerçekten onlar, bunu uzak görmektedirler. Biz ise onu yakın görüyoruz. Mearic 6.7
O yaklaşmakta olan (kıyamet-saati artık) yak¬laştı. Necm 57
Bazı kardeşlerimiz; "Kıyameti yakın veya uzak bil¬menin bizimle bir ilgisi yok. Biz kendi kıyametimizle (ölümümüzle) ilgilenelim." demektedirler. Bu ifade ile batıl tartışmaları kasdediyorlarsa, kendilerine elbetteki hak veriyoruz. Ancak Kur'an'ı Kerim'de de beyan edildiği gibi mü'minler kıyametin yakın olduğuna inanmakla mükelleftirler. Biraz önce zikretiğimiz "Gerçekten onlar bunu uzak görmektedirler, biz ise onu yakın görüyo¬ruz" buyruğu, iki ayrı taraf ve iki ayrı yaklaşım bildir¬mektedir. Mü'minlerin hangi tarafta ye hangi yaklaşıma sahip olmaları gerektiği ise aşikardır.
Kıyameti yakın bilmenin ve kıyametin her an kopa¬bileceğine inanmanın elbetteki bazı hikmetleri vardır. Kıyametin yakın olduğuna yakinen iman eden kar¬deşlerimize, bu hikmetlerin ne olduğunu açıklamamıza gerek yoktur. Çünkü bu hükme yakinen iman eden kar¬deşlerimiz bu hükmün hikmetini, yaşarken idrak edebi¬leceklerdir. Bazı kimseler bu ifadelere itiraz ederek; "Biz kıyametin yakın olduğuna iman ettik fakat bunun hikme¬tini kavrayamadık. İman etmekle, hikmetini anlamak arasında nasıl bağlantı kuruyorsunuz?" diyebilecekler¬dir. Kıyametin yakın olduğuna iman ettik fakat bunun hikmetini kavrayamadık diyen kimselerin, hikmeti anla¬mada zaafa düştükleri aşikadır.
Ne var ki bu zaaf, akli bir zaaf değil imani bir za¬aftır.
'Kıyametin yakın olduğuna inanıyoruz’ demeleri¬ne rağmen beşikteki çocuklarının evlenmesini düşünen, onun evini ve çeyizini hazırlamaya çalışan kimselerde bu imani zaaf vardır.
'Kıyametin yakın olduğuna iman ediyoruz' deme¬lerine rağmen bugün yapılması gereken işi yarına bıra¬kan kimselerde bu imani zaaf vardır.
'Kıyametin her an kopabileceğine iman ediyoruz' demelerine râğmen yarınlarda yapılması gereken işleri bugün yapmaya çalışan ve dolayısıyla bugünün yapması gereken işlerini yapamayan kimselerde bu imani zaaf vardır.
Oysa ki kıyametin yakın olduğuna ve kıyametin her an kopabileceğine yakinen iman eden müslümanların hal ve yaşantıları böyle değildir. Bu söylediklerimize rağmen meseleyi yine de anlayamayan kimselere şöyle bir örnek verme ve şu şekilde seslenme durumunda ka¬lacağız. Tabi ki bu örneği, meseleyi anlayabilmeleri için farazi olarak veriyoruz.
Sizler, kıyametin her an kopabileceğine iman ettiğinizi söylüyorsunuz. Bu samimi ifadeniz, kıyameti her an beklediğinize ve buna inandığınıza işarettir. Şimdi kendi¬nize yönelin ve bu imanın sizin iç dünyanızda nasıl bir etki bıraktığını, dünya görüşünüzü ne derece etkile¬diğini, sizin dünyaya ve insanlara yaklaşımınızı değiştirip değiştirmediğini dürüst bir şekilde tesbit edin. Bu tesbitten sonra farazi olarak şu olayı yaşadığınızı düşünün. Yalnız ve uyanıkken İlahi olduğundan şüphe etmediğiniz şu hitapla karşılaşıyorsunuz.
"Kıyamet bir ay sonra kopacak!"
Ne oldu?
İç dünyanızda bir depremle mi karşılaştınız?
Dünyaya ve dünya malına karşı yaklaşımınız değişti mi? Artık eskisi gibi tamahkar değil misiniz? Daha önce sımsıkı tuttuğunuz ve daha da fazlalaştırmak için çalıştığınız malınızı nereye götürüyorsunuz, Allah rızası için infak mı etmek istiyorsunuz? Çocuğu¬nuz büyüyünce oturacağı evi ve çeyizi hazırlamaktan vazgeçip, onun ahiretini kurtarma telaşına mı düştü¬nüz? Dudağınızı neden sinyorsunuz, hacca gitmeyi her sene ertelediğiniz için mi? Sakalınızı neden kesmiyorsu¬nuz, hani yaşlanınca bırakacaktınız? Bu gece vakti ne¬reye koşuyorsunuz? Akrabalarınıza, dostlarınıza, sev¬diklerinize ve çevrenizdeki insanlara biran önce varmak, onları biran önce uyarmak ve onları biran önce kurtu¬luşa çağırmak istiyorsunuz değil mi?
Peki, sizde bu değişikliği yapan ne?
Farazi olarak düşündüğümüz, kıyametin bir ay sonra kopacağına dair İlahi hitap mı?
İyi ama siz zaten kıyametin her an kopabileceğine inanmıyor muydunuz? Siz zaten 'Kıyamet her an kopabilir demiyor muydunuz?
Kaldı ki her an kopabileceğine inandığınızı söyle¬diğiniz kıyamet hakkında, farazi olarak bir ay toleranslı bir haberle karşılaştınız. Telaşa kapılacağınıza, biraz rahatlamanız gerekmez miydi?
İtiraf edilmesi gerekir ki, bu konudaki gafletiniz imani zaaftan kaynaklanmak¬tadır. Kıyametin yakın olduğuna, her an kopabileceğine iman ettiğinizi söylemenize rağmen içinde bulunduğu¬nuz hal ve yaşantıyla kıyameti hiç de yakın görmüyordunuz. Farazi olarak düşündüğümüz 'Kıyamet bir ay sonra kopacak' hitabı yerine 'Sen yaşadığın sürece kıyamet kopmayacak' hitabı ile karşılaşsaydınız, o za¬man halinizde ve yaşantınızda önemli bir değişiklik ola¬cak mıydı?
Kendilerinde imani zaaf bulunan ve farazi bir örnek ven :k muhatap aldığımız kimseler, umud ederiz ki kıyametin yakın olduğuna yakinen iman etmenin hikme¬tini kısmen de olsa anlamışlardır.
Kıyametin yakın olduğu buyruğuna iman etmenin hikmeti, bu buyruğa yakinen iman eden müslümanların nefislerine, dünyaya ve insanlara yaklaşımlarından mey¬dana gelen köklü değişiklerdir. Bazı insanlarda biraz evvelki örnekte belirttiğimiz gibi müşahhas bir haberle gerçekleşen değişiklikler, bu mü'minlerde Kur'an'ı Kerim'de beyan edilen hükümlere yakinen iman etme ile gerçekleşmiştir.
Kıyametin her an kopabileceğine iman etmek ile her an ölünebileceğine iman etmenin benzer hikmetleri varsa da, bu iki olayı yine de birbirinden ayrı değerlen¬dirmemiz gerekir. Çünkü ölüm düşüncesi daha çok ferdi sorumluluğu ve nefse yönelik endişeyi etkilerken, kıyamet düşüncesi toplumsal sorumluluğu ve çevreye yönelik endişeyi de etkilemektedir.