SOSYAL MEDYA AHLÂKI
İnsan yaratılış itibariyle iyiliğe de kötülüğe de meyilli yaratılmıştır. Allah’ın verdiği irade-i cüziyye ile biz iyiliği ya da kötülüğü seçeriz. Karşılığını da görürüz. Rabbimizin içimize ektiği iyilik tohumunu sularsak hayatta iyilik yolunda yürürüz ve Rabbimizin rızasını kazanarak cennete gideriz. Ya da Rabbimizin içimize ektiği kötülük tohumunu sularsak, kötülüğü yeşertirsek hayatta kötülük yolunda yürürüz neticede de cehenneme gideriz. Her iki durumun da olması bizim elimizde. (Şems 91/8)
İmtihan dünyasındayız. Peygamberler dahil olmak üzere her kul hesaba çekilecek.(Araf 7/6) Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacak. Bu yüzden dünya hayatı çar-çur edilecek bir yer değildir. Müslüman için dünya ebedi hayatını kazanma yeridir, tarladır. İşbu tarlaya ne ektiğimiz önemli. “Herkes yarına ne hazırladığına baksın” der Kur’an.(Haşr 59/18)
Büyük mahkemede insanlarla olan ilişkilerimizden, helâllerden-haramlardan, yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan kalem-kalem hesaba çekileceğiz. Hususiyle kul hakkı noktasında epey sıkıntı olacak. Bu sebeple bu konuda azami dikkat şart.
Bir müslüman için dinden bağımsız bir hayat düşünülemez. Müslüman için hayat bir bütündür ve Müslüman her yerde ve her zaman Allah’ın, kullarını murâkabe ettiği, kirâmen katibin meleklerinin devamlı kayıt tuttuğu (Kaf 50/16-18) şuuru ile hareket eder. Bu bilinçte olan insan ister gerçek âlemde ister sanal âlemde olsun ahlâkını muhafaza eder. Yalan söylemek haram mı? Haram. Bu normal hayatta da böyledir sosyal medyada da böyledir. İftira atmak, karalamak büyük bir günah mıdır? Evet. Bu günlük hayatta da böyledir sosyal medyada da böyledir. Dolayısıyla sosyal medyayı sınırsız ve sorumsuz bir alan olarak göremezsin. Facebook, Twitter, İnstagram...vs mecralardaki yazdığınız, paylaştığınız her şeyi Kirâmen Kâtibîn melekleriniz de (İnfitar 82/11-12, Kaf 50/16-18) kaydediyor. Yani sadece Facebook ya da twitter kaydetmiyor. Müslüman kişi bir iletişim vasıtası olan medyayı, hususiyle sosyal medyayı bu bilinç ile kullanmak durumundadır.
Kısaca her işin başı ahlaktır ve sosyal medya kullanımında da ahlak çok önemlidir. Müslüman için sınırsız bir hayat yoktur. Dinimiz-imanımız bizi frenler. Kırmızı çizgilerimiz vardır.
Bu arada sosyal medyada MAHREMİYET konusu da çok önemli. Ailenin özeli olacak bazı resim ve videolar maalesef ulu orta paylaşılıyor. Bunu binlerce kişi görüyor ve bundan hiç rahatsız olunmuyor. Hâlbuki bu paylaşımı yapan hanım kardeşimiz bir fotoğrafını hiç tanımadığı veya tanıdığı yabancı(namahrem) bir erkeğin cüzdanında görse küplere binecek, ortalığı ayağa kaldıracak ve belki de adamı link edecekler. Ama aynısı hatta daha da fazlasını kendi eliyle yapıyor. Ne garip değil mi?
Bugün gelinen noktada yediden yetmişe neredeyse herkesin en az bir sosyal medya hesabı var. Çocuklarımızı ta ana sınıfından hatta daha da önce başlayarak bilinçli yetiştirmek durumundayız. Tabi önce kendimiz bilinçli bir kullanıcı olmak zorundayız. Ailede ve okullarda bu konu üzerinde durulmalıdır. Eğitim bir bütündür sadece okullarda olmaz. Eğitimde aile eğitimin bizce en önemli parçasıdır.
Diğer taraftan idarecilerimiz de sosyal medya konusuna ciddi manada el atmalıdır. Gerekli mevzuat çıkarılmalı ve uygulanmalıdır. Artık bu işin bir sınırı, bir kuralı olmalıdır. “Özgürlük” sınırsız olamaz. Atılan bir twit ya da paylaşılan bir mesaj ile insanlar sokağa dökülebiliyor. Terör örgütleri sahada bir şey yapamayınca sosyal medyada terör faaliyetlerine devam ediyorlar. Hâlbuki paylaşımlar yalan. Birileri yalanları bilerek paylaşıyor. Artık bu mecralar bir psikolojik harp vasıtası haline geldi. Maalesef yalana hemen atlayan ciddi bir kitle var. Yapılan araştırmalara göre yalanın yayılma hızı gerçeğin yayılma hızından 24 kat daha fazla. Birisi yalan bir twit paylaşıyor ve bunu binlerce kişi beğeniyor. Aynı kişi sonra hatasını düzeltiyor gerçeğini yazıyor, özür diliyor ama bunu beğenenlerin sayısı yalanı beğenenlerin sayısının belki de binde biri kadar. Ne oldu şimdi? Yalan revaç buldu. Yalan hakikatin yerini aldı. Binlerce kişi yalana inandı. Zaten bir kesimin HAKİKAT diye bir derdi de yok. Bunu bildikleri için bilerek yalan yayanlar da az değil. Alıcı var çünkü. İşimiz zor yani.
Bizim için ölçü şudur. Müslüman kendisine bir haber geldi mi onu araştırmakla yükümlüdür. Bu bize Kur’an’ın yüklediği (Hucurat 49/6) bir vazifedir. Aksi takdirde bunun dünyevi ve uhrevi sonuçları ağır olacaktır.