Güzel ve Çirkin Huylar
İttika
Yüce Allah'dan korkmak, haramdan ve şüpheli şeylerden sakınmaktır. Böyle bir hale "Takva" denir. Bunun sahibine de "Müttakî" denilir. Müttakî olan bir zat, güvenilir ve itimat edilir bir insan demektir. Ondan hiç bir kimseye zarar gelmez.
İslâm önünde insanlar esasen birbirine eşittirler. Bunların seçkinliği ancak takva iledir. Kur'an-ı Kerimde buyurulmuştur:
"Şüphe yok ki, Allah yanında en iyiniz, en çok müttakî olanınızdır."
İttikanın karşıtı fısk'dır, fücur'dur. Daha açığı, doğru yoldan çıkmak, Allah'a asi olmak, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmamaktır. Böyle bir halin sonucu da felâkettir, azabdır.
Edeb
Güzel terbiye ve güzel huylarla vasıflanmaktır, utanılacak şeylerden insanı koruyan bir hal demektir.
Edeb, insan için büyük bir şereftir. Edebin karşıtı İsaet'dir ki, kötülük yapmak ve terbiyeye aykırı davranmak demektir.
Edeb, insanın süsüdür. Edeb, insanı nefsin arzusuna uymaktan korur ve kurtarır.
"İnsanın edebi, zehebinden (altınından) iyidir" denilmiştir.
Edebden yoksun olan bir insan, bir toplum için zararlı mikroblardan daha tehlikelidir.
İhsan
Bağışlama, iyilik etme, bahşiş verme, hayır olarak yapılması uygun olan bir şeyi yapma demektir. İhsan, adaletin üstünde bir faziletdir. Bir âyet-i kerimede buyurulmuştur:
"İhsan ediniz; şübhe yok ki, Allah ihsan edenleri sever."
Diğer bir âyet-i kerimede de buyurulmuştur:
"Yüce Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsan et."
ihlâs
Herhangi bir işi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işe başka bir şey karıştırmamaktır. Böyle bir hâle, "Hulûs" da denir, Yapılan görevlerin değerleri ihlâsa göre artar. İhlâsın karşıtı Riya (gösteriş)dir. Bir görevi yalnız bir gösteriş için veya maddî bir yarar için yapmaktır.
Riyakâr bir insan, temiz ruhlu, iyi bir insan değildir. Yaptığı işlerin mükâfatını Allah'dan dilemeğe yüzü olmaz. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Şüphe yok ki Allah, sadece kendisi için yapılan ve kendi rızası için istenen bir işi kabul eder.
İstikamet
Her işte doğruluk üzere bulunmak, adaletten ve doğruluktan ayrılmayıp din ve akıl çerçevesi içinde yürümek demektir. Din ve dünya görevlerini olduğu gibi yapmaya çalışan bir müslüman, tam istikamet sahibi bir insandır. Böyle bir insan toplumun en önemli bir organı sayılır.
İstikametin karşıtı, hıyanettir ki, doğruluğu bırakıp verilen sözü gözetmemek, caymak, emanete riayet etmemektir, insanların haklarına tecavüz etmektir. Bir âyet-i kerimede, Peygamber Efendimize hibaten şöyle buyurulmuştur:
"Emrolunduğun gibi istikamette bulun."
İşte bu âyet-i kerime, istikametin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu göstermeğe yeter.
İtaat
Üst amirin dince yasak olmayan emirlerini dinleyip ona göre yürümektir. Yüce Allah'ın buyruklarını dinleyip tutmak bir taattır. İnsanın mutluluğu da bu taata bağlıdır. Bunun karşıtı isyandır. Yüce Allah'ın emirlerini dinlemeyen bir insan günahkâr ve hayırsız bir kimsedir ki, kendisini tehlikeye atmış olur. Artık böyle bir kimseden insanlık ne bekleyebilir:
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Allah'a itaat ediniz; Allah'ın Peygamberine de, sizden olan idarecilere de itaat ediniz."
İtimad
Güvenmek ve emniyet etmek, bir şeye kalben güvenip dayanmak demektir. Halkın güvenini kazanmak bir başarı eseridir. İktisadî ve içtimaî hayatın devamı itimadın varlığına bağlıdır. Onun için insan, güzel ve doğru hareketleriyle herkesin güvenini kazanmaya çalışmalıdır. İtimada aykırı olan şey, hiyanettir, işi kötüye kullanmaktır ki, bunun sonucu pek korkunçtur.
İktisad
Her işte denge üzerinde bulunmaktır... Gereğinden fazla veya noksan harcama yapmaktan kaçınmaktır. İnsan iktisada uyma sayesinde rahat yaşar. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"İktisad üzere bulunan fakir olmaz."
İktisadın karşıtı israf'dır, aşırı gitmektir. İsraf, yemek, içmek, giyinip gezmek gibi işlerde belli bir ölçüyü aşmaktır ki, haramdır. Ferdlerin ve cemiyetlerin yıkılmasına sebebdir. Bunun içindir ki, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Allah israf edenleri sevmez."
Bir de "Takdîr" vardır ki, bir şeyi gereğinden çok fazla kısmaktır. Bu da uygun değildir.
Ülfet
Uygun kimselerle güzel bir şekilde görüşüp konuşmak demektir. İnsanlar devamlı olarak yalnız başlarına yaşayamazlar. Birbirleri ile görüşmek zorundadırlar. Güzel bir ahlâka sahib olan kimse, herkesle güzel görüşür, onların sevgisini kazanır. Bu hale, "Ünsiyet" de denir. Bunun karşıtı "Uzlet" kenara çekilmek, yalnız başına kalmak, herkesten uzaklaşmaktır. Herkesle görüşmek uygun olmadığı gibi, herkesten kaçınmak da uygun değildir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Mümin ülfet eder ve ülfet olunur. Ülfet etmeyen ve ülfet olunmayan kimsede ise hayır yoktur. İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olanıdır."
Emniyet
Bir şeye güvenmek manasına geldiği gibi, insanda doğruluktan ileri gelen bir huy anlamına da gelir. İnsanların sırlarını ve mallarını güzelce saklamak da, bir emniyet halidir. Emniyetin karşılığı "Hiyanettir" sözünde durmamaktır.
Ferdleri arasında emniyet bulunmayan bir toplum geleceğinden güven içinde bulunamaz. Emniyeti kötüye kullanmak münafıklık alâmetidir. Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
"Münafıkın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince cayar, emanet edilince hiyanette bulunur."
İnsaf
Adalet içinde hareket etmek ve gerçeği kabul etmektir. İnsaf, ciddî ve iyi huylu bir insanın alâmetidir. Bunun karşılığı zulümdür, haksızlık etmektir, hak olan şeyi inkârdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"İnsaf dinin yarısıdır."
Çünkü gerçek din, faydalı olan şeylerin kabul edilerek yapılması ve zararlı şeylerden sakınılması demektir. İnsaf sahibi olan kimse, muhakkak dinin yarısını teşkil eden o yararlı şeyleri anlar ve kabullenir. Böylece insaf, kendisinde dinin yarısı gibi sayılır.
Beşaşet
Güleryüzlü olmak ve hoş bir hale sahib olmak demektir. Beşaşet, ruhtaki saflık ve neş'enin yüzde parıltısı demektir. Karşılığı Ubuset yüz ekşiliğidir. İnsan daima güler yüzlü olmalı, hiç kimseye karşı çatık kaşlı bulunmamalıdır. Güleryüzlülük bir sadaka ve bahşiş sayılır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur.
"Allah muhakkak ki yumuşak huylu ve parlak yüzlü kulunu sever."
Te'dib
Terbiye etmek, edeb ve ahlâk üzere yetiştirmek demektir. Bunun karşıtı da, terbiyeyi terk etmek, yapmamaktır. Terbiye işinde asla gevşeklik yapmamalıdır. Kendi çocuklarını güzelce terbiye etmeye çalışmak, her aile idarecileri için vacib olan bir görevdir. Burada yapılacak dikkatsizliğin zararları yalnız bir aileye ve ferde değil, koca bir topluma aittir. Denmiştir ki:
"Baba ile ananın terbiye etmediğini, gece ile gündüz (zaman) terbiye eder. Zamanın terbiye etmediğini de, Cehennem terbiye eder."
Teenni
Bir işte acele etmeyip düşünerek hareket etmektir. Böyle bir davranışa "Teüde"de denir. Vakti gelip çatan hayırlı bir iş için teenniye (yavaş davranmaya) gerek yoktur. Fakat henüz zamanı gelmeyen bir iş içinde acele etmek, pişmanlık doğuracağından doğru değildir.
Teenni'nin karşıtı istical, acele etmektir. Bir şeyi zamanından önce elde etmeğe çalışmaktır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Yavaş davranmak (teennî) Rahman'dan, acele ise Şeytandandır."
Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurulmuştur:
"Âhiret işi müstesna, her işte yavaş ve tedbirli davranmak hayırlıdır."
Ta'zîm
Hürmete değer bir kimse hakkında, büyük sayıldığını gösterecek şekilde güzel bir davranışta bulunmak demektir. Bunun karşıtı "Tahkîr"dir, küçümseme hareketidir ki, asla caiz değildir.
İlim, edeb ve yaş bakımından bizden büyük olanlara saygı göstermek, bizden küçük olanlara da sevgi göstermek bizim için bir görevdir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Bizim büyüklerimize saygı göstermeyen ve küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir."
Tefe'ül
Bir şeyi uğur saymak, bir olayı bir hayrın başlangıcı görmektir. Bu güzel bir zan işi olduğundan iyidir. Bunun karşıtı "Teşe'üm ve Tatayyür"dür. Bu da bir şeyi uğursuz görmek, nefsin nefret duyduğu bir işi uğursuzluğa bir alâmet saymak demektir. Bir kuşun ötüşünü veya bir tarafa uçuşunu uğursuzluğa yormak gibi... Bu ise, kötü bir zan ve kuruntu eseri olduğundan caiz değildir.
Herhangi bir olaydan uğursuzluk hükmü çıkararak ümitsizliğe ve kuruntuya saplanmak doğru değildir. Bazı günlere ve zamanlara uğursuzluk yorumunda bulunmak da uygun değildir.
Peygamber Efendimiz buyurmuştur:
"Hayıra yorma, güzel söz, temiz lâf hoşuma gider."
İnsan hayırlı söz söylemeli, fena ve uğursuz sözlerden dilini korumalıdır.
Tefekkür
Düşünmek ve bir iş üzerinde fikri geliştirmek demektir. Yüce Allah'ın kudretine delâlet eden varlıkları düşünmeye dalmak bir ibadettir. Birçok maddî ve manevî buluşlar ve yükselmeler hep tefekkür (düşünme) sayesinde olmuştur.
Tefekkürün karşıtı, Gaflet'tir. Düşünceden yoksun olmaktır ki, insana asla yakışmaz. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Yüce Allah'ın yaratmış olduğu şeyler üzerinde düşününüz; fakat Allah'ın zatı hakkında düşünmeyiniz, helâk olursunuz."