Peygamberlerin Ortak Sünnetlerinden 4 Güzel Haslet
“Dört şey tüm peygamberlerin sünnetlerindendir. Hayâ, (utanma duygusu)
güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”
(Tirmîzî, Nikâh, 1)
İslam dini, İbrahimî dinler geleneğinin oluşturduğu zincirin son halkası olarak yeni bir din olma iddiasında bulunmamış, aksine kendinden önceki vahiylerin getirdiği tevhid öğretisini teyit etmiştir. Bu bağlamda, “Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyenler, ‘Bir kısmına inanırız ama bir kısmına inanmayız’ diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu, işte gerçek kâfirler bunlardır ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisâ, 4/150-151) ayeti ise bizlere tüm peygamberlere iman etmemiz ve birini diğerinden ayırmamamız gerektiğini ifade etmektedir. Bu minvalde, geçmiş peygamberlerin de bizler için iyiye, güzele ve doğruya bir örnek teşkil ettiği kuşkusuzdur.
Rahmet Elçisi’nin (s.a.s.) “Dört şey tüm peygamberlerin sünnetlerindendir. Hayâ (utanma duygusu), güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek” (Tirmîzî, Nikâh, 1) hadisinin de bu bağlamda ele alınması mümkündür. Nitekim, Hz. Peygamber saydığı dört hususun insanlar için ne denli önemli olduğunu tüm peygamberlerin sünnetleri olmaları dolayısıyla vurgulamıştır. Böylelikle Resulüllah, tüm peygamberlerin hayatlarında uygulayarak birer sünnet hâline getirdikleri bu davranışları bizlerin de uygulaması adına teşvik etmekte ve tüm bu hususların önemini ortaya koymaktadır. Hadiste geçen dört unsur, bir yandan hayatın bireysel boyutuna diğer yandan ise toplumsal yapıya değen, kulun hem beşerî hem de uhrevi hayatına güzellikler katan noktalardır.
Bunlardan ilki “Her dinin bir ahlâkı vardır; İslam ahlakı hayâdır.” (İbn Mâce, Zühd, 17) hadisine istinaden İslam ahlakının özü kabul edilen hayâdır. Sözlük anlamı utanmak olan hayânın, kişiyi kötülükten ve yanlıştan alıkoymak konusunda fıtri bir rehber olduğu kabul edilebilir. Zira utanma duygusu kişiyi kimi zaman bazı davranışları yapmaya iterken kimi zaman da kişinin bazı davranışlardan kaçınmasına neden olur. Bu bağlamda, utanma duygusu davranışların yapılıp yapılmaması konusunda âdeta bir mihenk olmaktadır. Allah Resulü’nün “İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî, Edeb, 78) buyruğu bunun en güzel ifadesidir. Elbette yalnızca yaşanılan sosyal çevrenin değil bir kul olarak Yüce Allah’ın (c.c.) ayıplamasından kaçınmak ve onun rızasını kazanmak için yapılan her işte önce hayâ gelmelidir.
Hadiste geçen diğer hususlardan olan güzel koku sürünmek ve misvak kullanmak ise doğrudan beşerî hayata dair bir örneklik teşkil etmektedir. İnsan sosyal bir varlık olarak gün içinde diğer insanlarla karşılaşmakta ve hem davranışları hem de fiziksel görünüşü ile değerlendirilmektedir. Güzel koku ve dişlerin temizliği ise kişinin temiz ve bakımlı olduğuna dair en belirgin nişanelerdendir. Yine fıtratın gereği olan temizlik, güzel koku ile taçlandığında Müslüman’a yakışır bir vaziyet almaktadır. Resulüllah’ın “Güzel bir koku ikram edilen kimse onu reddetmesin, çünkü onun taşınması kolay, kokusu güzeldir.” (Müslim, Elfâz, 20) ifadesi ise güzel koku sürünmeye bir teşvik mahiyetindedir. Bununla beraber, güzel koku sürünmek konusunda aşırıya kaçmamak gibi kimi ölçülere de riayet edilmelidir.
Allah Resulü (s.a.s.) misvak kullanımı üzerinde de hassasiyetle durmuş ve “Benim yanıma dişleriniz sararmış hâlde geliyorsunuz; misvak kullanın, eğer ümmetime zorluk çıkaracak olmasaydım her namazda abdest almalarını farz kıldığım gibi misvak kullanmalarını da farz kılardım.” (Müsned, I, 214) buyurarak diş temizliğinin önemini gözler önüne sermektedir. Zira dişlerin kirlilik nedeniyle sararması ve ağızdan kötü koku yayılması sağlık bir yana sosyal ilişkileri de menfi yönde etkileyebilecek bir durumdur.
Hadiste belirtilen bir diğer sünnet olan evlilik ise hayatın akışı içerisinde yaşanan en güzel olaylardan olup kadın ve erkek için hayatın acısıyla tatlısıyla paylaşılması manasına gelmektedir. Dahası, bir kadın ve bir erkek ancak evlilik ile annelik ve babalık gibi kutsi sıfatlara namzet olabilir. Evlat sahibi olmak ve bu evlatları İslam üzere yetiştirebilmek ise elbette paha biçilemez kıymettedir. Bu konuda Allah Resulü’nün “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir. Evlenin, çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (İbn Mâce, Nikâh, 1) hadisi bunun en güzel ifadesidir. Hz. Muhammed (s.a.s) özellikle gençlerin evlenmesi konusunda da tavsiyelerde bulunmuş ve “Ey gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, kişi için şehveti kesme özelliği vardır.” (Buhârî, Nikâh, 3) buyurarak gençler için evliliğin önemine ve gerekliliğine değinmiştir.
Resulüllah’ın (s.a.s.) tüm peygamberlerin ortak sünnetleri olarak bizlere sunduğu dört haslet, Müslümanların üzerinde ihtimamla durarak hayatlarına tatbik etmeye gayret göstermeleri gerekli hususlardır. Zira tüm bu hususlar fıtratın gereği olmak gibi ortak bir paydada buluşan, uygulandığında kişiye fayda ve güzellik sağlayan önemli davranışlardır. Hiç şüphesiz Rahmet Elçisi (s.a.s.) bunları kendi hayatında en ideal şekliyle gerçekleştirmiş, ümmetine örnek ahlakı ve şahsiyeti ile miras bırakmıştır. Bizlere düşen ise bunun farkındalığıyla yaşamlarımıza yön vermek olmalıdır.
Hacer Ayaz