Kâmil Müminin En Önemli Özelliği - Olarak Ahlâk
Kur’an Penceresinden Genel Bir Bakış
İnsanı insan yapan değerlerden biri olarak ahlâk, hem bireysel hem de toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Gelişmişlik seviyesi ne olursa olsun, toplumdaki ahlaki zaaf onun bekasını da etkilemektedir. Kur’an’da toplumları helake götüren sebepler incelendiğinde temel faktörün ahlaki yozlaşma olduğu görülecektir. Bu yönüyle bu konu geçmişten ziyade günümüzü ilgilendirmektedir. Geçmişte sınırlı bir toplumu ilgilendiren ve sayısı belli olan gayri ahlaki davranış biçimleri bugün iletişim araçları sayesinde zaman ve mekân olgusunu da aşarak her zaman ve her yerde karşımıza çıkmakta, gençler başta olmak üzere dil, din, ırk farkı gözetmeksizin her kesimden insanı etkisi altına almakta ve hayatımıza etki etmektedir. Bu yönüyle ahlaki yozlaşmanın yaşamımıza yavaş yavaş enjekte edilerek bizi fark ettirmeden bir uçuruma sürüklediği de gözden kaçmamalıdır. Bu sebeple ahlak, geçmişten daha çok günümüz insanının gündemine alması gereken bir konudur.Bu yazıyı kalem almaktaki maksadımız, her geçen gün daha fazla örselenen ahlak kavramı hakkında Kur’an’ın bize sunduğu reçeteyi siz okuyucularımızla paylaşmaktır.
Arapça bir kelime olarak ahlak, “yaratılış ve fıtrat” anlamındaki خلق fiilinden türeyen خُلْق (hulk) kelimesinin çoğuludur.1 Sözlükte seciye2, huy, kişilik, mizaç ve din anlamına gelen bu terim3, “İnsan ruhunda yerleşmiş, düşünmeye ihtiyaç hissetmeden ve de kolaylıkla fiillerin meydana gelmesine kaynaklık eden bir durum”4 ya da “Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları” şeklinde tanımlanmıştır.5 Gazali (ö. 505/1111)’nin yaptığı birinci tanımda ahlakın kaynağı üzerinde durulurken, ikinci tanımda ise ahlakın toplumsal boyutu temel alınmıştır. Ahlâk, temelde bireysel bir olgu olup toplum içerisinde şekillenen, toplumdan etkilenen ve aynı zamanda onu etkileyen bir olgu olmakla birlikte,insanların var oluşlarına uygun hareket etmelerini sağlayarak, onların mutluluklarını temin etmek için kendilerine doğru, iyi ve faziletli olanla bunların zıddı olan kötü ve yanlışı gösteren bir olgudur.6
Dinlerin gayelerinden biri de ahlaklı nesilleri ve mutlu bir yaşamı tesis etmektir. Bunun için din, insanın yaşaması gereken değerleri belirler ve insana o değerlere bağlı kalarak yaşama iradesi kazandırır. Dinin kazandırdığı iradeyle insan ahlâklı yaşama bilinci kazanır. Değerlerin davranışa dönüşmesi ve irade göstermesi açısından da ahlâk ile din, alan bakımından da birbiriyle yakın ilişki içindedirler.7 Bu yönüyle İslâm düşüncesinin genel çerçevesi içinde ahlakın geniş ve o ölçüde önemli bir yeri vardır. Kur’an’ın çok geniş bir kısmı doğrudan veya dolaylı olarak ahlak konularını içeren ayetlerden oluşur. Hadis külliyatında da ahlaka dair hadislerin yekûnu ciltleri dolduracak zenginliktedir. Zira hem Kur’an’da hem de sünnette güdülen en temel gaye, insanın varlık kategorileri içindeki ayrıcalığına uygun erdemlerle bezenmesini ve yetkinliğe ulaşmasını sağlamaktır.8
İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur’an ve onun ışığında oluşan sünnettir. Hz. Âişe annemizin, Hz. Peygamberin ahlakını, Kur’an olarak ifade etmesi9, aslında Hz. Peygamberin ahlakını şekillendiren temel kaynağın yüce kitabımız olduğunu bizlere göstermektedir. Bu itibarla Kur’an’ın ilk müfessiri ve uygulayıcısıolan Hz. Peygamberin “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”10 hadisi de, İslâm’da ahlaka verilen değer ve Hz. Peygamberin İslâm ahlakındaki örnekliğini anlatması açısından yeterlidir. Bu açıdan bakıldığında genelde tüm insanlığın özelde ise Müslümanların ahlâk anlayışında örnek alacağı temel referansın çağlara, kişilere, kültürlere göre değişen ve birileri tarafından dayatılan ilkeler değil, Kur’an ve sünnet olması gerektiği hususu önem kazanmaktadır.
Kur’an’da ahlaki konular daha çok ilkeler üzerinden işlenmektedir. Bunda ahlakın herkesi kuşatan genel kurallar olması etkilidir. Yani genel bir ahlaki kural yediden yetmişe herkes için geçerli olduğundan Kur’an’da bu mesajlar kişiler üzerinden değil, ilke olarak verilir. Bununla birlikte, özel bir kesimi ilgilendiren ahlaki hususların ise gerek Kur’an’da ve gerekse hadislerde kişiler aracılığıyla işlendiği görülmektedir.
Temel konularını iman, amel ve ahlaka dair meselelerin oluşturduğu Kur’an’ı bir ağaca benzetirsek, kökünün iman, gövdesinin ibadetler ve meyveye duran dallarının da ahlak olduğunu söylememiz mümkündür. Örneğe bakıldığında Kur’an’ın bu meseleleri bir hiyerarşi olduğu düşüncesi akla gelse de Kur’an’ın bu üç ana temasının birbirinden ayrılamayacak kadar bütünlük içerisinde da görülecektir. Bu açıdan bakıldığında İslâm’ın nihaî gayesinin de ahlaken olgun bireyler meydana getirmek olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Nitekim Kur’an’da hayatımızın beş vaktinde kılmakla mükellef olduğumuz namaz başta olmak üzere bazı ibadetlerin ahlak ile ilişkilendirilmesi de11 bu hususu teyit etmektedir.
Ahlâk kelimesi Kur’an’da çoğul formuyla değil خُلْقٌ şeklinde iki yerde geçmektedir. İlk olarak bu kelime Şuara suresi 137. ayette إِنْ هَذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ şeklinde kullanılmıştır. Ayetin öncesine bakıldığında kelimenin adet, yerleşik davranış biçimi, gelenek anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. İkinci olarak ise Kalem suresi 4. ayetteki وَإِنَّكَلَعَلىخُلُقٍعَظِيمٍ şeklindeki kullanımına bakıldığında ise kelimenin huy, tabiat, mizaç ve ahlak anlamında kullanıldığı ve Hz. Peygamberin yüce ahlakı yönüyle övüldüğü anlaşılmaktadır. Birinci ayette dolaylı da olsa ahlaki davranış biçimlerinin belli zamanda yaşayan kişilerle sınırlı olmayıp örnek alınabildiği ve böylece nesilden nesile aktarılabilme özelliğine işaret edilirken, ikinci ayette, insanlığa rol model olarak gönderilen Hz. Peygamberin ahlaki olgunluğuna ve örnek alınması gerektiğine işaret edilmiştir. Yine, birinci ayette bu kelimenin istenilmeyen davranış biçimleri için kullanılmışken, ikincisi ise istenilen davranış biçimleri için kullanıldığı görülmektedir.Bu yönüyle birincisinin kötü, ikincisinin ise iyi ahlakı temsil ettiği söylenebilir.
İnsanın fıtratında var olan bir üstün ruhî cephesi yanında, bir de topraktan yaratılan beşerî, bir diğer deyişle maddî ve biyolojik cephesi vardır ve Kur’an insanın bu tabiatı konusunda, ruhî ve manevî cephesi hakkında olduğu kadar iyimser değildir. Nitekim cinsellik, evlat, para ve mevki gibi dünya menfaat ve zevklerine aşırı derecede bağlılık, nankörlük, sabırsızlık ve tahammülsüzlük gibi beşerî zaafların da ahlaki bakımdan insanın olumsuz yönlerini teşkil ettiği belirtilmiştir.12 İnsan, yapısı gereği aceleci,13 güçsüz,14 tedirgin, sıkıntıya gelemeyen bir ruh haline sahip bir varlık olmakla birlikte15 bu zaaflarından kurtulacak ve faziletli davranışlarda bulunacak güç ve iradeye sahip olarak da yaratılmıştır. Kur’an’da, ruhen kötü düşüncelerden arınarak16 Müslümanların bir vasfı olarak sunulan bu ahlaki prensipleri benimseyip davranışa dönüştürmeye çalışanların kurtuluşa ereceği belirtilmiş ve övülmüştür.17 İşte insanın ruhi yapısındaki bu zıtlık, onun ahlaki bakımdan da çift kutuplu bir varlık olduğu anlamına gelmektedir.18 Kur’an, insanın bu iki kutuplu yapısını göz önünde bulundurmuş, her iki kutba meyletme özelliği ile yarattığı insanoğlunun19 nefsani boyutuna da işaret ederek20 bu iki tercihten istediğini seçmekte onu serbest bırakmış bununla birlikte21 her zaman ahlakiolanı seçmesini de tavsiye etmiştir.22
Kur’an’da doğrudan ve direkt olarak birçok ahlaki konuya değinilmekle birlikte genel bir çerçeve çizilmek istenirse en çok dürüstlüğe vurgu yapıldığı görülmektedir.23 Çünkü güven yaşamın ve diğer ahlaki davranışların temelini oluşturmaktadır.
Güvenin olmadığı bir toplumda sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi mümkün olmadığı gibi ahlaki değerlerin kök salması da mümkün değildir. Çünkü birçok ahlaki davranışın bir şekilde güven duygusu ile bağı bulunmaktadır. Bu meyanda Kur’an’ın dürüstlükten sonra sırasıyla vurguladığı iffetli olmak,24 sözde durmak,25 emanete riayet etmek,26 adil olmak27 gibi ahlaki ilkelerin de bir şekilde güvenle ilişkili olması, bu duygunun hayatımızdaki değerini anlatması bakımından önemlidir.
Kur’an’da ahlak çoğunlukla ilkesel olarak verilmekle birlikte yer yer davranış biçimi olarak da verilmektedir. Örneğin Nisa suresi 135. ayet ile Maide suresi 8. ayette adil olmak ilke olarak verilirken, Bakara suresi 282. ve Nisa suresi 58. ayetlerde bir davranış modeli olarak sunulmaktadır. Ayrıca Kur’an meseleyi ele alışı açısından incelendiğindebazı ayetlerde tek bir ahlaki konuya temas edildiği, yer yer de bir birden fazla ahlaki hususa değinildiği görülmektedir.
Örneğin,Saff suresi 1. ve 2. ayetlerde sadece doğru konuşma gibi bir ahlaki konu işlenirken, Hucurât suresi 11. ayette insanlarla alay etmek, onların kusurlarını sayıp dökmek ve lakap takmak konularına değinildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra Kur’an’da doğruyu söylemek,28 şahitliği doğru yapmak,29 adil olmak,30 ölçüyü doğru tutmak,31 emaneti ehline vermek,32 rüşvet vermek33 yetim malı yemek34 gibi bazı ahlaki mesajların, açıktan verildiği, bir kısmınınise bazı emir ve yasakların içerisinde dolaylı olarak işaret edildiği görülmektedir. Örneğin faizin kılınmasında ekonomik ve sosyal boyut olduğu kadar da ahlaki bir boyut olduğu da aşikârdır. Nisa suresi 161. ayette faizin haram kılınmasının peşi sıra adaletsizliğe işaret edilmesi, bu eylemin aynı zamanda gelir adaletsizliğine sebep olması açısından ahlaki bir davranış olmadığına da işaret etmektedir.
Kur’an’da ahlaki konulara temas ederken insanın psikolojik özelliklerini de göz önünde bulundurur. Kur’an’a göre her insanın kendine has bir yapısı bulunmaktadır ve davranışlarını da bu yapıya göre şekillendirmektedir.35 Müfessirlerin bir kısmının ayette geçen “şâkile” kelimesini “ahlâk” olarak yorumlaması36 bizlere insanın iyilik ve kötülüğe olan potansiyelini hatırlatır. Bu açıdan bakıldığında ayette insan ruhunun iyiye meyyal olması durumunda kendisinden güzel ve övülmüş fiillerin, kötüye meyyal olması durumunda da çirkin ve zemmedilmiş fiillerin sudur edeceğigerçeğine dikkat çekilmektedir.37 Buna mukabil Bakara suresi 137. ayette “Allah’ın boyası ile boyanılmasının emredilmesi”, yaşamın her alanında Allah’ın belirlediği esaslara göre hareket edilmesini, adeta bu esasların bütün bir benlikle kabullenilmesini de ifade etmektedir. Buna göre ayette, Allah’ın boyası ifadesiyle, İslâm sayesinde kazanılan ruhî-ahlaki kemâl da kastedilmiş olup38 dolaylı olarak da ahlâkın, dinin diğer unsurları ile içi içe olduğuna da işaret edilmiş ve ahlakın din açısından önemi hatırlatılmıştır.
Kur’an’da ahlaki bazı davranışların ibadetlerle de ilişkilendirildiği görülmektedir.Bu açıdan bakıldığında bazı ibadetler ahlaki olgunluk için bir vasıta olarak gösterilirken,39 bazen de ahlakiolmayan bir davranışın ibadeti iptal ettiği belirtilmiştir. Örneğin, başa kakmak ve kişiye eziyet vermek ahlaki olmayan bir davranış, kendisinden sevap beklenen sadaka ibadetinin iptaline sebep olabilmektedir.40 Yine ahlaki prensiplerin arasına ibadetlerle ilgili ayetlerin serpiştirilmesi ve özellikle bu konuda bir Müminin en temel ibadeti olması yönüyle alâmeti fârikası sayılabilecek ve günün başından sonuna murakabe halinde olmayı ifade eden namaza vurgu yapılması41 ahlak ile ibadetin, dolayısıyla dinin iç içe olduğunun ve bu ikisinin net sınırlarla ayrılamayacağının ve de ahlakta devamlılığın esas olduğunun bir göstergesidir.
Kur’an’ın ahlaki konularda izlediği bir diğer yöntemi ise, olumsuz ahlaki davranışlardan insanları sakındırırken tehditkâr, olumlu ahlaki davranışlara yönlendirirken ise ödüllendirici bir dil kullanmasıdır. Örneğin faiz yiyenler42 iftira atanlar,43 ölçüde ve tartıda hile yapanlar44, insanların kusurlarıyla meşgul olanlar,45 insanların mallarını haksız olarak yiyenlerden46 tehditkâr bir dille bu davranışlardan uzak durulması istenirken, iffetli, emanete riayet eden ve verdiği sözde duran kişilere cennet vadedilmiştir.47 Bunun yanı sıra bazı ayetlerde de istenilen bazı ahlaki davranışlar neticesinde bir mükâfattan bahsedilmemiş, bu davranışın kişi için daha iyi olduğuna dikkat çekilmekle yetinilmiştir.48 Kur’an’da bu anlamda göze çarpan bir diğer husus ise, ahlaka ilişkin uyarılarda çoğunlukla cinsiyet ayırımına gidilmezken, insanlarla alay etmek49 ve iffetli davranmakla ilgili uyarıların50 hem erkek hem de kadın için ayrı ayrı tekrar etmesidir ki, bu ifade biçiminin seçilmesinin arka planında, toplumda bu davranış biçimlerinin yaygınlığına işaret etme ve ahlaki açıdan önemine dikkat çekme hedeflerinin olduğu aşikârdır.
Kur’an’da ahlaki mesaj verilmek istenildiğinde kullanılan bir diğer yöntem ise benzetme metodudur.Bu açıdan bakıldığında bazı ahlaki davranış türleri açısından bu davranışı sergileyen kişiler bazı benzetmelere konu olmuştur. Bu benzetmeler bazen aynı cins ile yapılırken bazen de hayvanlarla yapılmıştır. Örneğin Bakara suresi 74. ayette katılığı yönüyle kalp taşa benzetilmiş, bazen kalplerin taştan da katı kesilebileceğine dikkat çekilmiştir. İbrahim suresi 26. ayette kötü söz, köksüz ağaca benzetilmiş, Nahl suresi 92. ayette ise sözünde durmayan kişi, ipini büktükten sonra çözen kadına benzetilmiştir.
Kur’an’da ahlaki mesaj verilirken din ayırımı gözetilmemesi dikkat çeken bir diğer husustur. Örneğin Müminler, iyiliği emreder kötülükten sakındırırken,51 münafıklar tam tersini yaparlar ve aynı zamanda cimridirler.52 Yine Müminler iffetlerini korurlar,53 emanete riayet eder ve sözlerini tutarlar,54 şahitliklerini tam olarak yaparlar.55 Ehli Kitap’tan bir grup da iyiliği emreder kötülükten sakındırır,56 bir grubun emanete riayet ettiği ölçüde diğeri hassas değildir57 vebazı din adamları insanların mallarını haksız yöntemlerle yemektedir.58 AyıcaYahudiler faiz yemeleri ve insanların mallarını haksız yere yemelerinden ötürü kınanmıştır.59 Bununla birlikte inkârcı güruh ise olur olmaz yemin etmesi, kusur arayıp iğneleyici bir üsluba sahip olması, laf götürüp getirmesi, iyiliği engelleyip, saldırgan, huysuz ve sert olarak tavırla sergilemesi sebebiyle eleştirilmiştir.60 Kur’an’ın bu yöntemi bizlere, ahlâkın evrensel bir olgu olduğunu ve kişiden kişiye değişmediğini göstermesi açısından da önemlidir.
Kur’an’da bazı davranış biçiminin herhangi bir inanç grubu belirtilmeden tüm insanları kapsayan bir dille kınadığı davranışlar da vardır. Buna göre Kur’an’da iftira atan61 ölçü ve tartıda hile yapan62 insanları kınayan herkes herhangi bir din ayırımı olmaksızın ahlaki sayılmayan bir davranışı yapmalarından ötürü kınanmış hatta azapla tehdit edilmiştir.63 Bununla birlikte Kur’an’da bir takımgayri ahlaki fiiller bazı kavimlerle adeta özdeşleştirilerek yerilmektedir. Örneğin homoseksüellik64 ve eşkıyalık65 Lut kavmi, ölçü ve tartıda hile ile insanların mallarını haksız yollarla alma ve bozgunculuk Medyen halkı66 ile özdeşleşmiş olarak sunulmaktadır.Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığa inanç farkı gösterilmeden seslenilmiş olması ahlaki prensiplerin evrenselliğini göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Kur’an’da her bireyin ahlaklı olması istenmekle birlikte ahlakın bireyselliğinden çok toplum sathına yayılmasına da önem verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’da ahlaki konularda hitap kitlesinin geniş tutulduğu görülmektedir.67 Genel anlamda akıl ve dinin iyi olarak nitelendirdiği şeylere teşvik ve kötü olarak nitelendirdiklerinden uzaklaştırmayı ifade eden68 emri bi’l-ma’rûf nehyi ani’l-münker prensibi69 ile ahlak sadece bir tercih meselesi olarak bırakılmamış, toplumda oluşturulan otokontrol mekanizması ile ahlaki olanın yayılması ve yaşatılmasına da gayret gösterilmiştir. Hatta öğüt vermek70, sabrı, merhamet ve hakkı tavsiye etmek71 gibi konularda tafsilata gidilerek, hangi konularda uyarı ve tavsiyelerde bulunulacağı bile belirtilmiştir.
Son olarak bu konuda değinmemiz gereken husus şudur ki; ahlâk, toplumu ayakta tutan yapı taşlarının en güçlüsüdür.
Bir toplumda ahlâkın ortadan kalkması aynı zamanda toplumun çöküşünün yakın olduğunun göstergesidir. Kur’an’da helâk edilen toplumların serencamına baktığımızda, çoğu hakkında ilk bozulmanın ahlaki esaslarda gerçekleştiği ve bu bozulmada yöneticilerin önemli rol oynadığı,72 bu bozulmanın zamanla toplumun tüm yapılarını ve katmanlarını ele geçirerek yok olmasına sebep olduğu görülmektedir. Lûtkavminin cinsel sapkınlığından ötürü,73 Şuayb (a.s.)’ın kavmi ise ticari ahlaksızlığı nedeniyle helak edilmesi,74 gibi örnekler ahlâkın toplumların ayakta durması konusundaki rolünü göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Sonuç
Türediği fiil kökünün anlamı nazar-ı dikkate alındığında ahlâk kavramının, insan Allah’ın onun ruhuna yerleştirmiş olduğu safiyete, tabiri caiz ise yaratılış ayarlarına dönmesi ve buna uygun yaşamasını ifade ettiğini söylemek mümkündür. Bu itibarla ahlâk insanı insan yapan en önemli değerlerden birisidir. Ahlâkın dinle de sıkı irtibatı bulunmaktadır.
Bu sebeple Allah tarafından gönderilen dinlerin hepsinde ahlâk esaslarının önemli bir yekûnu teşkil ettiği görülür. Bu itibarla İslâm ahlâkının da temel kaynağı Kur’an ve onun ışığında oluşan sünnettir. Bu iki kaynakta özelde Müslüman, genelde ise tüm insanlığın bürünmesi gereken ahlaki ilkeler belirtilmiştir. Bu sebeple her anlayıştan insana seslenmesi yönüyle Kur’an’da ahlaki ilkeler sadece Müslümanlara hitap eder şekilde değil, çoğunlukla fiiller üzerinden verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’da evrensel bir dil kullanıldığı görülür. Bunun yanı sıra Kur’an’da ahlâkın ibadetlerle ilişkilendirildiği, ibadetlerin birey ahlakındaki önemine dikkat çekildiği görülmektedir. Ayrıca Kur’an’da insanları olumlu ahlaki davranışlara yönlendirirken ödüllendirici, olumsuz ahlaki davranışlardan sakındırırken tehditkâr bir dil kullandığı görülür.Kur’an’da her bireyin ahlâklı olması istenmekle birlikte ahlakın bireyselliğinden çok toplum sathına yayılmasına da önem verilmiş, insanların bu konuda emr-i bi’l-ma’rûf nehyi ani’l-münker ifadeleriyle formüle edilen otokontrol sistemi oluşturmaları istenmiştir. Bütün bunların yanı sıra, toplumun mutluluk ve bekasının ahlakı ikamede gizli olduğuna dikkat çekilmiş, helak olan topluluklar üzerinden bizlere ahlaki konuda öğüt verilmeye çalışılmıştır. Bu açıdan bakıldığında ahlaki gerileme ve sapkınlığa karşı reçetenin Kur’an ve sünnette bulunduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca bu iki kaynakta ahlâk açısından kullanılan üslup ve yöntemin ahlâk eğitimimiz noktasında da bizlere bir ufuk çizdiğini ve bu iki kaynağın metodunun örnek alınmasının yaşadığımız ahlaki problemlerin aşılması konusunda bizlere büyük oranda yardımcı olacağını belirtmemiz mümkündür.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
1. Cevherî, İsmail b. Hammâd, (1984). es-Sıhâh, Tâcu’l-Lüğa ve Sıhâhu’l-Arabiyye,th. AhmedAbdülğafûrAttâr, Beyrut,Dâru’l-İlmli’l-Melâyîn, s. 1472; İsmail Parlatırv.d. (1998). Türkçe Sözlük, Ankara, TDK Yay. I, 48. 2. Cevherî, Sıhâh,s. 1472. 3. Bk. Parlatır v.d, Türkçe Sözlük, I, 48; Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. Yakub, el-Kâmûsu’l-Muhît, Müessesetü’r-Risale, s.1137. 4. Gazâlî, Ebû Hâmid, İhyâuUlûmi’d-dîn,Beyrut, Dâru’l-Marife, III, 53. 5. Parlatır v.d, Türkçe Sözlük, I, 48; ayr. bk.Mustafa Çağrıcı, (1998). “Ahlak”, DİA, İstanbul: II, 1. 6. Bk. Aydın, İbrahim Hakkı, (2011).“Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi”,Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 35,s. 6. 7. Aydın, “Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi”, s. 8 8. ÇSağrıcı, (2014).İslâm Düşüncesinde Ahlak,İstanbul, Dem Yayınları, s. 9. 9. Müslim, b. HaccâcEbu’l-Hasen, Sahih-u Müslim,th. Muhammed FuadAbdülbâkî, Beyrut,Müsâfirîn, 139. 10. Beyhakî,Ahmed b. el-Hüseyn b. Ali Ebûbekr,(2003). es-Sünenü’l-Kübrâ, th. MuhammedAbdülkadir Atâ, Beyrut,Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, VI, 230. 11. Bakara 2/183;Ankebut 45;Tevbe 71, 112; Mümin 1-9; Mearic 29-34. 12. Âl-i İmrân 3/14; Nisa 4/28;Yunus 10/12; Hud 11/9; İbrahim 14/34; Meryem 19/59; Hac 22/66;Mearic 70/19;Fecr 89/20; Âdiyât 100/6-8. 13. İsra 17/11; Enbiya 21/37. 14. Nisa 4/28. 15. Mearic 70/19-21. 16. Alâ 87/14; Şems 91/9. 17. Âl-i İmrân 3/76, 134; Maide 5/93; Müminûn, 23/1-9; Mearic 70/22-34. 18. Çağrıcı, İslâm Düşüncesinde Ahlak, s. 32. 19. Şems 91/8-9. 20. Kâf 50/16. 21. İnsan 76/3. 22. Bakara 2/220; Tekvir, 81/28. 23. Bakara 2/42, 282-283; Nisa 4/2, 29, 58; Enam 6/152; Araf7/85;Tevbe 9/119; İsra 17/34; Şuara 26/183, Saff 61/2-3; Mutaffifin83/1-6.24. Araf 7/33; Müminun 23/5-7; Mearic 70/29-31; İsra17/32; Nur 24/26, 30-31. 25. Maide 5/1, 13-14, Nahl16/91-92;Ahzab33/23; Müminun23/8, Mearic 70/32. 26. Ali İmran 3/75; Nisa 4/2, 58; Müminun23/8, Mearic 70/32. 27. Nisa 4/3, 135, Maide 5/2; 8, 42; Nahl16/90. 28. Nisa 4/9; Tevbe 9/119; Ahzab 33/70. 29. Nisa 4/153; Maide 5/8. 30. Nahl 16/90. 31. İsra 17/35; Şuara 26/181-182. 32. Nisa 4/2-58. 33. Bakara 2/188. 34. Nisa 4/2. 35. İsra 17/84.36. Elmalılı, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, Azim Dağıtım, ty. V, 318;Karaman, Hayreddin, vd. (2007). Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara, DİB Yayınları,III, 516. 36. Sabunî, Muhammed Ali, Safvetü’t-Tefâsîr,Kahire,Dâru’l-Hadîs, ts, II, 167. 37. Karaman v.d, Kur’an Yolu,I, 222. 38. Bakara, 2/183, Ankebut29/45. 39. Bakara 2/264. 40. Müminun, 23/1-9; Mearic, 70/22-34. 41. Bakara 2/275. 42. Casiye 45/7. 43. Mutaffifîn 83/1-6. 44. Hümeze 104/1. 45. Tevbe 9/34. 46. Müminun 23/1-11; Mearic, 70/29-35. 47. Araf 7/85; Nur 24/30. 48. Hucurat, 49/11. 49. Nur 24/30-331. 50. Tevbe 9/71, 112. 51. Tevbe 9/67. 52. Müminûn23/5-7; Mearic70/29-31. 53. Müminûn23/8; Mearic70/32. 54. Mearic70/33. 55. Âli İmrân 3/114. 56. Âli İmran 3/75. 57. Tevbe 9/34. 58. Nisa 4/61. 59. Kalem 68/10-13. 60. Câsiye 45/7. 61. Mutaffifîn 83/1. 62. Hümeze 104/1. 63. Araf 7/80-81; Enbiya 21/74; Neml 27/54-55; Ankebut 29/28-29. 64. Ankebut 29/29. 65. Araf 7/85; Hud 11/84-85; Şuara 26/181-183. 66. Nisa 4/29, 135; Maide 5/1, 8 v.d. 67. Râgıp el-Isfahanî, Müfredât fî Ğarîbi’l-Kur’an,MektebetüNezâr Mustafa el-Bâz, ty.s. 331. 68. Âli İmran 3/104, 114; Tevbe 9/71, 112. 69. Zâriyât 51/55; Abese 80/4; Ala 87/9. 70. Beled 90/17; Asr 103/3. 71. İsra 17/16-17. 72. Şuara 26/165-173; Ankebut 29/31-24; Necm 53/50; Hâkka 69/6. 73. Hud 11/84-95.
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya.
Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi.