* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İçimizdeki Düşmanlar 1  (Okunma sayısı 309 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İçimizdeki Düşmanlar 1
« : Ekim 24, 2020, 06:31:09 ÖÖ »
İçimizdeki Düşmanlar  1
   
İnsanın kendini başkalarından büyük görmesi( kibir), ciddi bir ahlaki çöküntüdür. Çünkü hiç kimsenin bir başkasından üstün olması, fıtrat kuralları uyarınca mümkün değildir. Bütün insanlar Adem’den, Adem ise topraktandır. Renk, dil, soy, şekil gibi durumlar ise, Cenab-ı Hakk’ın takdiri ile gerçekleşen hallerdir; yani insanın bu gibi konularda artı ya da eksi hiçbir müdahalesi söz konusu değildir. Ayrıca, her insana verilen ödünç verilmiştir. İnsan, mevcut varlığının gerçek sahibi değildir. Ödünç almak ise sadece sorumluluğu yönüyle önemlidir; ona başka türlü önem atfetmek ancak bir aldanmış olma göstergesidir.

İnsan, kendisine verilmiş her nimet karşısında, bir gün o nimetlerden hesaba çekileceğini düşünerek, sorumluluk bilinciyle hareket etmek zorundadır. Gençlik, güzellik, sıhhat, afiyet, ömür, akıl, zekâ, hafıza, ilim, makam, mevki, zenginlik hep böylesi nimetlerdir. Şükrü eda edilmişse ne ala, yoksa cümlesi başa beladır.

Kibir, yanında hiçbir güzelliği barındırmayan manevi bir illet, psikolojik bir hastalıktır. Kibrin olumsuzlukları sadece bireyi değil, kişinin konumuna göre aileyi, toplumu hatta bazen bütün bir milleti, bütün bir insanlığı etkiler.

Kibir, insanı önce tek adam, sonra da yalnız adam haline getirir. Kibirli insan kendine doğru kaçtıkça toplumdan uzaklaşır. Neticede hiçbir kolektif çalışmanın içine giremez olur. Kendini benlik mahbesine hapseder; orada yaşar, orada ölür.

Kibrin çaresi, kişide tevhit bilincinin geliştirilmesidir. İnsan, sonsuz gücün, sonsuz tasarrufun her şeyin yaratıcısı yüce Allah’a ait olduğunu öğrendikçe, bildikçe ve bildiğini içselleştirdikçe, benliğin yanılgılarından beslenen kibri kurutur, yok eder. Allah’tan başka ilah yoktur anlamına gelen kelime-i tevhidin tefekkür ile tekrarı, benliği istikamete çektikçe, kibir tutunacak dal bulamaz ve kendiliğinden hakikate teslim olur. Kibre gerekçe her şey benlikten geçer. Benlik salim hale gelince, kibrin gerekçelerini tasdik etmez olur. Böylece de kibir en önemli ve biricik destekçisini kaybeder; bu kayıp aslında insanın kendini idrakte kazanç demektir.

Kibir, tevazu zeminine düşerek yeniden şekillenir; faydalı bir vakar halini alır.

Gurur, kendini aldatmak anlamına gelen ruhi bir maraz ve ahlaki bir çöküntüdür. Öleceğini bildiği halde hiç ölmeyecek gibi hesaplar yapan; gençliğinin, güzelliğinin, gücünün geçici olduğunu bildiği halde hiçbirinin kendisini terk etmeyeceğini sanan; dünyevi birlikteliklerin kabir kapısına kadar süreceğini, servetin, makamın bundan sonrası için hiçbir fayda vermeyeceğini yüzlerce defa gördüğü halde aksi aldanmalara dalan ve de bütün bu yanlış tutumlarından zevk duyan, haz alan aldanmış insandır, gururlu insan.

Gururlu insanın uyarılması oldukça zordur; çünkü o zarara bilerek razıdır. Bu derdin en geçerli çaresi rabıta-ı mevt denilen ölümü sıkça anmak, sıkça hatırlamaktır.

Dünya hayatının geçiciliğini, maddi hazların, zevklerin zeval damgalı elemli sonuçlarını insana en iyi öğreten ölüm gerçeğidir.

Kendini beğenmişlik anlamına gelen “ucup” da yine ahlaki çöküntülerden bir başkasıdır. Bu tür insanlar, kendilerinden başka hiç kimseyi beğenmemek gibi bir illete tutulmuşlardır. Kendilerine âşıktırlar. Hariçten gelen her türlü değer ya da uyarıya, ancak kendilerini beğenme noktasında açıktırlar. Tenkit edilmeyi asla hazmedemezler. Kendilerini bütün güzelliklerin odağında görürler. Onlara bu telkini yapan nefs-i emareleridir. Dolayısıyla bunların çok ciddi bir nefis terbiyesinden geçmeleri gerekir.

Gösteriş ve riya da yine ahlaki bir çöküntüdür. Yapılan işin zati değerinden çok, başkalarının onları görmesini, beğenmesini ve takdir etmesini öne çıkaran her türlü dürtü riya kategorisine dâhildir. Bunlar başkalarına yardım ederler; fakat dertleri kendilerine cömert dedirtmektir. Savaşa katılır, canlarından bile olurlar; fakat maksatları cesur olduklarını ispattır. Kendilerini nafile ibadetlere salarlar, namaz kılarlar, oruç tutarlar; fakat esas dertleri öyle anılmaktan ibarettir.

Böylesi zorlu bir hastalıktan kurtulmanın yolu ise, ihlası kazanmak, imandan gelen telkinlerle kendisini Cenab-ı Hakk’ın huzurunda hissetmeye çalışmak ve O’nun huzurunda başkalarına meyletmenin lüzumsuzluğunu ve edep dışı bir davranış olduğunu düşünmek ve davranışlarını sürekli bunlar ve benzeri kriterlere tabi tutarak yaşamaktır.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: İçimizdeki Düşmanlar 2
« Yanıtla #1 : Ekim 31, 2020, 07:01:52 ÖÖ »
İçimizdeki Düşmanlar  2
   
Bir başka kötü ahlak örneği de hasettir. Haset, bir başkasına verilmiş değeri çekememek, o değerin kendisinde olmasını şiddetle istemektir. Bu huy insanı içten içe çürümeye götürür. Başkasının malından, mülkünden, makamından, huzurundan, mutluluğundan hatta hiç kıskanılmaması gereken manevi değerlerinden rahatsız olur; bütün bunların olmamasını talep eder. Kadere küser, kaderi tenkide başlar. Bu arada, kendi iyi davranışlarının sonuçlarını da yakar, mahveder.

Hasedin çaresi, bütün iman esaslarını içselleştirmek ve özellikle kadere imanı şuur haline getirmektir. Maddi değerlerde, kendinden üstünlere değil kendinden aşağılara bakmak da yine bir başka çaredir. Manevi değerlerde ise, kendinden üstünleri örnek alıp onlar gibi olmaya çalışmaktır.   

Açgözlülük anlamına gelen “tama” da yine ahlaki açıdan sorgulanması gereken bir huydur. Açgözlülük, her mülkü kendi mülkiyetine geçirme, mal-mülk adına her şeyin onun olmasını arzulama zaafıdır. İhtiyaç ve zaruret ölçüleri onun için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Kazandığını, yeme, tüketme ya da başkalarıyla paylaşma gibi bir derdi de yoktur açgözlünün. Tek sabit düşüncesi, kazanmak, bol bol kazanmak, mal yığmak, ihtikâr yapmak; meşru- gayr-i meşru demeden sadece kazanmaktır. En tehlikelisi de başkasının elindekilere göz dikmek; ne pahasına olursa olsun onları da sahiplenmektir.

Kişisel bağlamda düşünüldüğünde pek fark edilmeyen “tama” tehlikesi; milletler ölçeğinde düşünüldüğünde nasıl tehlikeli bir kaos kaynağı olduğu çok açık görülür. Hele “tama”nın sistemleşmesi, kurumsallaşması insanlık adına çok büyük tehlikedir; nitekim dünyamız şu anda böylesi bir tehlike içinde çırpınıp durmaktadır.

Hırs, bir şeyi, olması gerekenin çok fazla ötesinde istemektir. Bu tür talepler, çoğunlukla mahrumiyetle neticelenir. Çünkü hırslı kişi aynı zamanda acelecidir. Halbuki her oluşum, hareket kadar, süreci de zorunlu kılar. Süreç olgusunun ihmali, olmamanın da bir gerekçesidir. 

Bir başka ahlaki çöküntü de tembelliktir. Tembellik, sebeplere riayet kuralıyla kavgalı bir hale hapsolmanın adıdır. Tembelliğin en tehlikelisi de tevekküle sığınılarak yapılanıdır. Halbuki ne tevekkül tembelliğe sebeptir; ne de tembelliğin tevekkülle bir ilişkisi vardır.

Tevekkül, kulun kendi alanına giren bütün şartları yerine getirdikten sonra, neticeyi Cenab-ı Hakk’a bırakmasıdır. Kulun kendi alanına giren şartları yerine getirmesine “tedbir” denilir. Tedbirsiz tevekkül, abdestsiz namaza benzetilir. Tembellik, alan el olmaya, başkasına avuç açmaya mahkûmiyettir. Böylesi bir akıbet ise, hem birey hem de toplum adına en kötü esarettir.

Dedikoduculuk anlamına gelen “gıybet” de yine kötü ahlak cümlesindendir. Gıybet, kişiyi arkasından çekiştirmek, yüzüne söylese hoşnut olmayacağı sözleri gıyabında sarf etmektir. Eğer söz konusu olumsuzluklar o kişide gerçekten varsa buna gıybet denir; eğer yoksa hem gıybet hem de iftiradır.

Gıybet benzeri bir diğer ruhi hastalık da “nemime” denilen laf taşıma olayıdır. İnsanları birbirine düşürmekten, kin ve düşmanlığı körüklemekten öte hiçbir yararı olmayan “nemime” hali, insan adına çok ciddi bir kusurdur.

Yalan söylemek de öyledir. Yalan, gerçek dışı beyanda bulunmanın adıdır. Ve sadece bireysel değil çok önemli bir toplumsal sorundur.

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]