* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İnternet Ahlâkı  (Okunma sayısı 136 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7249
İnternet Ahlâkı
« : Eylül 22, 2022, 11:41:34 ÖÖ »
İnternet Ahlâkı

Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir.
(Fecr sûresi, 14. âyet)

Günümüzde İnternet yaşamın vazgeçilmez bir parçası olarak yer almakta. Ev-iş demeden sürekli uzaklara bağlı vaziyetteyiz. Madem ki hayatımızda bu denli önem arzetmekte, İnternette sergilediğimiz davranışlar, özellikle de İnternet ahlâkı hakkında düşünmekte fayda var.

Lügatlerde ahlâk “İnsanın yaradılışından gelen ve cemiyet içinde yaşanarak kazanılan iyi ve güzel huylar” olarak tanımlanıyor. İslamî boyut eklendiğinde ise, “İnsanın yaradılışından gelen hususiyetler ile Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Şerif’te sınırları çizilen, insanların iyiliğini ve mutluluğunu hedef alan kaidelerin hayata geçirilmesiyle kazanılan iyi ve güzel davranışlar bütünü” olarak izah ediliyor.

Ahlâk kelimesinin açıklamalarında önemli bir nokta beliriyor; yaradılışı itibariyle insan ahlâk üzere doğuyor, lakin bu ahlâkı beslemek gerekiyor. Ahlâk sadece yaradılıştan gelmeyip, sonradan kazanılan huyları da kapsamına alıyor. İnsan’ın nefsi iyiliğe meyilli olduğu gibi, kötülüğe de meyilli olabildiği için nefis terbiyesi söz konusudur. Önce ebeveyne, sonra şahsın kendisine düşen tabii olan bu ahlâkı beslemesi ve kendini iyi ahlâk üzere eğitmesi, yani bir terbiye süreci söz konusu. “Agaç yaş iken egrilir” sözünden yola çıkarsak, ahlâk çocukluk ve ergenlik dönemlerinde insan’a aşılanmalı, benimsetilmeli, bilinçaltına yerleştirilmelidir. Daha sonraki yıllarda ise, doğru yolda sabit kalma çabaları geliştirilmeli.

Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.
(Şems sûresi, 7-10. âyet)

Kur’ân insanların uymaları gereken kuralları, ahlâk dahil olmak üzere, ortaya koymuştur. Ahlâk konusu Kur’ân’da defaatle zikredilmesine rağmen, Rabbimiz bununla yetinmeyip, “yaşayan Kur’ân” olarak Peygamber efendimizi (s.a.v.) bizlere rehber olarak göndermiştir.
Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
(Ahzab sûresi, 21. âyet)

Kur’ân’ın öngördüğü ahlâkın yanı sıra, Kur’ân bizlere bazı davranışlardan uzak durmamızı emrediyor. Enam sûresinin 151, 152, 153. âyetleri ahlakî yasakları özetlemekte;

151. (Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”

152. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153. İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.

Rabbimiz bu yasaklardan sakındığımız taktirde bizlere ebedî saadetin kapılarını açıyor, bizleri cennetiyle müjdeliyor. Bizi bizden iyi bilen, bizlere şah damarımızdan yakın, daha önemlisi bizlerin yaratıcısı olan Rabbimiz bilgimize sunuyor bu âyetleri. O hamurumuza, fıtratımıza uygun olanı bildiği için fıtratımızı bozan şeyleri bizlere yasak kılıyor. Bu İlahî mesajı göz ardı etmek hem dünya hem ahiret saadetimizi tehlikeye sürükler. Yapmamız gereken, Rabbimizin koyduğu kurallar çerçevesinde bir hayat inşa etmek.

Ahlâk terimini açıkladıktan sonra ahlâk’ın insan hayatı üzerine etkisinden bahsedelim. Nasıl ki din insan’ın hayatını tamamıyla kapsıyorsa, kapsamak zorunda ise, ahlâk da yaşamın her alanını kapsamak durumunda. Attığımız her adımda, sergilediğimiz her davranışta ahlâk kurallarına endeksli olmamız gerekmekte. Bu durum “reel”de olduğu gibi, “sanal” olarak tanımladığımız İnternet ortamında da geçerlidir. Aksi taktirde ahlâktan, insanlıktan uzaklaşmış oluruz. Evet, ahlâktan uzaklastığımız oranda insanlığımızı yitirmiş durumdayız.

“Reel” dünyada olduğu gibi İnternette de bazı kurallara uymalıyız. Mesela, bizlere yapılmasını istemediğimiz davranışları sergilememek gibi. Her ne kadar muhattabımız bilgisayar gibi görünsede, gerek sitelerde, gerek forumlarda, gerekse sohbet odalarında, etten kemikten insanlarla muhattab olmaktayız. “Sanal” kelimesine takılıp vicdanımızın sesine kulak tıkayamayız, “medenî yaşam” kurallarını görmemezlikten gelemeyiz.

Örneğin, olumsuz bir alışkanlık olan “yalan”dan söz edelim. Yalan söyleyen insan gerçeği istediği şekilde, şahsî menfaati doğrultusunda çarpıtan kişidir. Kimliğini gizleyenlerin bir zararı yoktur, bizim sorunumuz kendine yeni bir kimlik oluşturanlarla. En büyük zararlarından birini sayacak olursak, insanlara güvensizliği öğreten bir davranış olmasıdır. Ayrıca yalan söyleyen insan, zamanla “yalancı” olma vasfına bürünecektir. Öyle ya, söylediği ilk yalanı muhafaza etmek üzere yalan söylemeye devam edip, yalan batağına saplanacaktır… Koruma amaçlı veya “oyun” olarak algılanıp doğruluktan uzaklaşıldığı taktirde, yalanla inşa edilmiş bir kalede hapis olunacaktır. Yani yalan söyleyemeyi alışkanlık hâline getiren insan kendine ve muhattab olduğu kişiye hem ahlâkî hemde imanî açıdan zarar veren bir davranış sergilemekte. Hangi boyuttan bakarsanız bakın, olumsuz bir davranışla karşı karşıyayız. Görünürde masûm gibi tanımlanabilen, fakat ahlâksızlık girdabına sürükleyebilecek bir tutum.

“Muhammed’ül emin”, “El emin” olarak bilinen bir peygamberin (s.a.v.) ümmetiyiz. Emin, güvenilir bir peygamberin ümmeti olarak kendimizi sorgulamalıyız. En güzel örnek olan, Kur’ân ahlâkı üzere olan bir peygamber’e (s.a.v.) yakışıyoruz muyuz, ona layık mıyız? Güvenilir sıfatını, ünvanını kendimize hangi taktirde yakıştırabiliriz? Kendimizi müslüman, mü’min olarak tanımlandıran bizler, nasıl olur da İslam’a aykırı olan davranışlarda bürünme lüksünde bulunuruz? Hangi ruhsatla, neye güvenerek Rabbimizin öngördüklerine karşı gelebiliyoruz, O’nun sözüne karşı gelmekten korkmuyoruz?

Bazılarınız “Muhammed’ül emin” olmasına rağmen peygamber efendimizin (s.a.v.) yalan söylemeye ruhsat verdiğini öne sürebilirler. Fakat bu ruhsat belirli durumlarda verilmiştir;

“İnsanların söylediklerinden hiçbir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu üç durum müstesna: 1) Harpte, 2) İnsanların arasını bulmada, 3) Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı —ailenin düzeni için söylediklerinde…”
(Müslim)

Ahlâk konusunda İnternetin zararlarından bir diğeri ise insan ilişkilerinde bazı sınırların şeffaflaşması veya yok sayılması. Kadın-erkek ilişkilerine değinecek olursak, belirli sınırlara riâyet edilmediği taktirde diyaloglar “sanal” da olsa zinâya kadar varabilecek durumlara gebe kalabiliyor. Bu sınırların aşılmaması için “laubalilik safhası” olarak adlandırabileceğimiz seviyeye ulaşmadan kendimize “dur!” ihbarını vermesini bilmeliyiz. Daha önce de vurguladığım gibi, bilgisayarın karşısında bulunsakta, bir insanla irtibattayız. Bu insanın karşı cinsten biri olduğu durumlarda ahlâk kuralları daha da önem arz etmekte. Dikkat etmek ve davranışlarımızı ahlâk kurallarının denetimi altında tutmalıyız. “Tanışma siteleri” rezilliğine ise hiç değinmiyorum… Eminim ki dinî hükümlerden haberdârsınızdır.

İnternet’in “sanal”, “elektronik” olması sebebiyle, Rabbimizin hükümlerini geçersiz sayamayız! Ahlâk kurallarına uymamakla karşımızdakinin hakkına girmiş oluyoruz. Evet, şu hellalikten başka telafisi olmayan, kendimizi sakındığımız kul hakkı. Şehitlerin bile hesabından kurtulamadıkları kul hakkı…
“İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karşıklık çıkarmayın. Sizi ve nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.”
(Şuarâ sûresi, 183-184. âyetler)

Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
(Maide sûresi, 8. âyet)

Kul hakkına değinmisken, mp3, e-kitap, çesitli software indirmek gibi bir hataya çoğumuzun düştügü hatırıma geldi. Lisanssız programlar hariç, hiçbir ücret ödemeden indirdiğimiz, İnternette bulunduğu için kolaylıkla istifade ettiğimiz dosyalar ve programlar kul hakkına giriyor. Bunların telif hakları mevcut olmasına rağmen, elimizin altında olduğu için “modern hırsızlık” olarak nitelendirebileceğimiz bir işe kalkışıyoruz. Haliyle, karşımızdaki insan’a verdiğimiz maddî zarardan ötürü kul hakkına girmiş oluyoruz. Ayrıca kanunlarla yasaklanmış olması sebebiyle bu yasağın değeri artmış oluyor (Rabbimizin koyduğu kurallara ve O’nun vereceği cezalardan korkmayanları dünyevî cezalarla korkutmakta fayda var). Aynı şekilde bazı kardeşlerimiz kendilerine ait olmayan bir bağlantıyla İnternete girebiliyorlar (şirket veya şahsın izni olmadığı halde, ki hak geçmemesi için hem şirketin hem şahsın onayı olmalı). Hem İnternet hızını düşürmekle hem kullanıcının performansını düşürmekle hakka giriliyor (bu bağlantı sınırsız değil ise, maddî bir zarara da yol açılıyor). Birde hackerlerin durumunu düşünün…

“Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (Kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nisbetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir.”
(Buhari)

Bu hadis-i şerif’in hemen ardından bir âyet-i kerime zikredelim inşaAllah;

“Ey kendi nefislerine karşı haddi aşan, günahlarla kendi nefsine kötülük eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak Allah günahları affeder. O Gafur ve Rahimdir.”
(Zümer sûresi, 53. âyet)

“Sanal” ortamın getirdiği iletişim rahatlığına aldanmamak gerekir. “Anonim” olmamız sebebiyle kendimizi fazlaca özgür hissetmemiz bizlerin ahlâk kurallarına aykırı bir yol tutmamıza sebep olmamalıdır. Ahlâk kurallarını göz ardı ettiğimizde zihnimizden Rabbimizin bizi gözettiğini çıkarmamak gerek. Her an kaydedildiğini bilincine yerleştiren bir insan, günah işlemekten korkan, her attığı adıma dikkat eden bir insan hâline gelecektir. İnsanımıza tabir-i caizse “Allah’ın kamerası” yetmiyor olacak ki “mobese kameraları” türedi her köşe başında… Doğrusu, “mobese kameraları”na evlerde de ihtiyaç duyulacağı günden endişe ediyorum. İnsanların gözetiminden, polisten, hakimden, dünyada insanlar tarafından verilecek cezalardan korkan, fakat yüce Rabbimizin uyarılarına kulak asmayan insanlar’ın ahlâkî durumlarını tartmaya kalkışsak ne gibi sonuçlar elde ederiz acaba?
İletişim(sizlik) çağında yaşadığımızı düşünürsek, İnternet kendine has bir iletişim tarzı geliştirdi. Bizlere empoze edilmek üzere gayret sarfedilen bu üslubu yok sayıp yüce dinimizin insan ilişkilerinde öngördüğü kurallara uymakla yükümlüyüz. Ancak bu durumda güven içinde, karşılıklı saygı çerçevesinde ve sağlıklı bir şekilde İnternet bizlere fayda sağlayacaktır.

Ahlâk kurallarına “sanal” ortamda da dikkat ettiğimiz sürece, İnternet ağında bulunan kirliliklerden kendimizi muhafaza etmiş, bir kalkan oluşturmuş olacağız. Fakat, unutmamak gerekir ki, ahlâksızlığın evimizin içine kadar sızmasına göz yummanın yanlış bir tutum olduğu gibi, kabuğumuza çekilmek aynı şekilde yanlıştır. Böyle bir yolu izlemek, bizleri kötülüklerden korumak yerine dış dünyayı daha da tehdit edici bir duruma getirecektir. Bunun yerine, sağlam değerler üzerine bina edilmiş bir insan eğitmek gerekmektedir. Sünger misali iyi-kötü ayırt etmeden herşeyi benimseyen bir nesil değil, herşeyi akıl süzgecinden geçiren bir nesil yetiştirmeliyiz Allah’ın izniyle.

Herşey’e ayak uydurmaya çalıstığımız bu çağda, hiç olmazsa İnternetin ahlâkî dejenerasyonuna ayak uydurmamak gibi bir özgürlügümüz bulunmakta. Ahlâkın çöküşüne veto etmek hem hakkımız, hemde vazifemiz olmalı!
Unutmayalım ki İnternetle dünya elimizin altında olduğu gibi, dünya kadar günah, dünya kadar kötülük elimizin altında olabilir…

İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.
(Ankebut sûresi, 2-3 âyet)

Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
(Bakara sûresi, 208. âyet)

Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir.
(Maide sûresi, 105. âyet)

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.
(Tevbe sûresi, 119. âyet)

Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
(Nahl sûresi, 90. âyet)

(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.
(Ankebut sûresi, 45. âyet)

Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
(Enam sûresi, 162. âyet)

Kur’ân ahlâkı üzere olanlara selâm olsun !

Nilgün Eryılmaz.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]