* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İFFETLİ – AHLAKLI - OLUN Kİ  (Okunma sayısı 863 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İFFETLİ – AHLAKLI - OLUN Kİ
« : Şubat 12, 2017, 12:31:47 ÖS »
İFFETLİ – AHLAKLI -  OLUN Kİ!

İnsan, ancak ektiği şeyi biçer… Tarlasına ne ekmiş ise, mahsul olarak alacağı odur… Nasıl davranırsa, öyle karşılık görür… Kendisine dönen, sesinin yankısıdır… Eğer güzel yapmışsa, güzel karşılık bulur, yok herhangi bir kötülük yapmışsa, karşısına çıkacak olan odur… Muhatablarının karşısına çıkacak olan odur… Muhatablarının kendisine nasıl davranmasını istiyorsa, onlara öyle davranmalıdır!.. Elbette katıksız iman etmiş bir muvahhid mü’min, mensubu olduğu yegâne hayat nizamı İslâm’ın güzel ahlâk ilkelerini şahsında gerçekleştirmeli ve ümmeti olma şerefine nâil olduğu Rasulullah (s.a.s.)’in izinden gitmeli, Kur’ân’a ve Sünnet’e sımsıkı sarılmalıdır…
 
Mü’min Müslümanların yegâne önderi ve hayat örneği Rasulullah (s.a.s.)’i dinlemeli ve itaat etmelidir… Çünkü, yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ böyle emir buyurdu!..
 
“Biz, Rasullerden hiç kimseyi ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik.”1diye buyuran Allah Azze ve Celle, iman etmiş olmanın şartının Rasulullah (s.a.s.)’e itaat edip O’nun verdiği hükme tam teslim olduğunu beyan buyurur:
 
“Hayır, öyle değil. Rabbine Andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.”2
 
İbn Ömer (r.anhuma)’nın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
 
“Babalarınıza iyi davranın ki, oğullarınız da size iyi davransın. Siz iffetli olun ki, kadınlarınız da iffetli olsun.”3
 
Hayat önderimiz Rasulullah (s.a.s.), bu hadislerinde iki büyük sosyal olayı gündeme getirmiş, işleniş ve sonuç itibariyle gerçeği beyan buyurmuştur: Nasıl davranırsan, karşılığını öylece bulursun!..
 
İslâm toplumunun temelini oluşturan muvahhid ailenin iki büyük olmazsa olmaz şartı:
 
1-Muvahhid ailenin büyükleri olan anne ve babanın kıymetini bilip hürmet ederek haklarını yerine getirmek.
 
2-Ailede ve toplumda erkekler, namuslu ve iffetli olmalıdırlar ki, kadınlar da iffetli olsunlar. 
 
Bu iki önemli konuyu kısa da olsa ayrı ayrı açıklamaya gayret edelim:
 
1-Muvahhid ailede, çocuk sahibi olan bir mü’min müslüman baba veya anne, yanında, aynı evde ya da başka bir evde bulunan babasını yahud annesine, Rabbi Allah’ın emrettiği gibi en güzel şekilde davranır, ihtiyaçlarını giderirse, onu gören mü’min müslüman çocukları, ondan ders ve ibret alırlar… Onun bu hizmetine karşılık büyük bir bereket ve cevab oluştuğu gibi, görenler için de ciddî bir ders olur… O bereket ve rahmet, diğer insanları kuşatır, kalblerine tesir eder, kendilerini iyilikten yana eğitir…
 
Babasına ve annesine iyi davranan, onların kıymetini bilen ve ihtiyaçlarını karşılayan muvahhid bir oğul, bu şekilde hareket etmekle Âlemlerin Rabbi Allah’ın emrini yerine getirmiş olur… Rabbi Allah’a itaat eden ve emrolunduğu gibi davranan bir mü’min müslüman, Allah tarafından, ona da aynısının yapılması gibi bir ödül ile ödüllendirilir…
 
Şöyle buyurur Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ:
 
“Rabbin, O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: “Öf, bile deme ve onları azarlama, onlara güzel söz söyle.
 
Onlara acıyarak alçak gönüllülükle kanadını ger ve de ki: ‘Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, Sen de onları esirge.”4
 
Kendisinden başka hak ilâh olmayan ve insan kullarını yalnızca kendisine ibadet etsinler diye yaratıp onların itaat edeceği hükümleri beyan buyuran yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ böyle buyurmuştur… Bu buyruğu apaçıktır… Kendilerine verilen akıl nimetini yerinde kullanan her insan, bu ayetlerdeki anlamın apaçık oluşundan dolayı izaha ihtiyaç duymadan anlayıverir…
 
Toplumun ve ferdin üzerinde yalnız ve yalnız kanun koyucu olarak Allah Teâlâ’yı kabul edip itaat eden her ferd, yalnızca O’na kulluk etmiş ve başkalarına kulluk etmeyi reddetmiş olur… Yalnızca Allah’a kulluk eden muvahhid mü’min kul, Rabbi Allah’ın emir ve nehiylerine asla itiraz etmeden itaat eden bir kuldur… Emrolunduğu gibi dosdoğru olmaya çalışır…
 
Yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Azze ve Celle, annemize ve babamıza iyilikle davranmamızı, onlara güzel söz söylememizi, onları asla azarlamadan, onlara acıyarak mutevazı olmamızı emretmiştir… Mü’min müslüman şahsiyet, emrolunduğu şeyleri hakkıyla yerine getirendir…
 
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet eder:
 
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
 
“Burnu yere sürünsün, sonra burnu yere sürünsün, sonra burnu yere sürünsün!”
 
-Kimin ya Rasulullah? diye sorulunca:
 
“İhtiyarlığı ânında annesi ile babasından birine yahud her ikisine yetişip de, onlar sebebiyle cennete giremeyenin!” buyurdular. 5
 
Ebu Berke (r.a.) anlatıyor:
 
Rasulullah (s.a.s.):
 
“Büyük günahların en büyüğünü size haber vereyim mi?” buyurdu.
 
Biz Sahabîler:
 
-Evet, haber ver ya Rasulullah, dedik.
 
Rasulullah:
 
“Allah’a ortak koşmak, anneye-babaya isyan ve ezâ etmek.” buyurdu.6
 
Amr b. Murre el-Cuhenî (r.a.) rivayet eder.
 
Rasulullah (s.a.s.)’in yanına bir adam gelip:
 
-Ya Rasulullah, ben, Allah’dan başka ilâh olmadığına ve senin Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet ettim, beş vakti kıldım, malımın zekâtını verdim ve Ramazan ayını (oruç) tuttum, dedi.
 
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.), iki parmağını dikerek:
 
“Kim bu hâlde ölürse, anne-babasına isyan etmedikçe, kıyamet günü Peygamberler, sıddîkler ve şehidlerle beraber olur.”  buyurdular.7
 
İbn Ömer (r.anhuma)’dan.
 
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
 
“Babanın sevgisini muhafaza et, onu koparma, yoksa Allah nûrunu söndürür!”8
 
Ümmü’l-Mü’minin Âişe (r.anha) anlatıyor:
 
Rasulullah (s.a.s.)’e, yanında bir ihtiyarla birlikte bir adam geldi.
 
Rasulullah (s.a.s.), ona:
 
“Ey filan, bu yanındaki kim?” diye sordu.
 
-Babam, dedi.
 
Rasulullah da:
 
“O hâlde onun önünde yürüme, ondan önce oturma, onu ismiyle çağırma ve ona sövülmesine sebeb olma!” buyurdu.9
 
Bureyde (r.a.) anlatıyor:
 
Bir adam, tavaf esnasında annesine taşıyordu. O sırada Rasulullah (s.a.s.)’e:
 
-Onun hakkını ödemiş oldum mu? diye sordu.
 
Rasulullah (s.a.s.):
 
“Hayır, bir doğum sancısı bile değil!” diye cevap verdi.10
 
Allah ve Rasulü (s.a.s.) böyle buyurdu!
 
Elbette bir muvahhid mü’min kul, Rabbi Allah Teâlâ’nın ve önderi Rasulullah (s.a.s.)’in emrine göre hareket eder… Allah ve Rasulüne itaat etmede tam teslimiyet gösterir… Bu, onun katıksız iman etmesinin vazgeçilmezidir… Çünkü Allah Azze ve Celle:
 
“Allah ve Rasulü, bir işe hükmettiği zaman mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.”11 buyurmaktadır.
 
Anne ve baba, muvahhid mü’min müslüman kullardan iseler, mü’min müslüman çocukları, onların yiyecek, içecek, giyecek, barınma ve diğer ihtiyaçlarını imkânları nisbetinde en güzel şekilde karşılamaları gerekip… Bununla beraber onlara karşı söz ve hareketleri de onların rızasına uygun, en güzel bir şekilde gerçekleşmelidir…
 
Anne-baba, mü’min müslüman değilse, yani İslâm’ı kabul etmemiş, iman getirmemiş, gayr-ı İslâmî ideolojilerden veya düzenlerden birisini benimseyip ona göre amel ediyorlarsa, mü’min müslüman çocuklarına şirki, küfrü ve Allah’a isyan etmeyi emretmedikçe, dünya işlerinde onlarla iyi geçinilmesi gerekir… Dost olmadıkları malum, bâri düşmanlıkları gündeme gelmesin!..
 
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 
“Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.
 
İman edip salih amellerde bulunanlar ise, elbette onları salihlerin arasına katacağız.”12
 
“Biz insana, anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. ‘Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Bana’dır.’
 
Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve baban) hakkında bir bilgin olmayan şeyi Bana şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın)da onlara iyilikle (ma’ruf üzere) sahiblen (onlarla geçin) ve Bana gönülden katıksız olarak yönelenin yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana’dır, böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.”13
 
Bu ayetin tefsirinde şöyle denilmiştir:
 
“Anne ve baban, Allah’ı inkâr etmen ve O’na ortak koşman için bütün güçlerini harcayarak seni zorlarsalar da onlara itaat etme. Çünkü, yaratana isyan hususunda yaratılana itaat yoktur. Onlar, müşrik de olsalar, dünya hayatında onlara karşı iyi davran ve güzel muâmele et. Çünkü onların Allah’ı inkâr etmeleri, çocuğu büyütüp beslerken katlandıkları sıkıntıları ortadan kalkmasını ve iyiliği inkâr etmeyi gerektirmez. Allah’ı birleyerek itaat ederek ve iyi amel işleyerek O’na dönen kimselerin yoluna gir. Bütün yaratıkların dönüşü Allah’adır. Allah, onların amellerinin karşılığını verecektir.
 
Lokman’ın vasiyetleri arasına ana-babaya iyiliğin alınmasının hikmeti, önce geçen, “Şübhesiz şirk, büyük bir zulümdür.” (Lokman, 31/13) ayetinin ifade ettiği şirkin çirkinliğini vurgulamaktadır. Yüce Allah, sanki şöyle buyuruyor:
 
Biz insana, anne ve babası hakkında vasiyet etmemize, onlara güzellik ve şefkatle muâmele etmesini emretmemize, çocuk üzerindeki büyük hakları sebebiyle onlara itaati şart kılmamıza, bütün bunlara rağmen, Allah’a isyan ve O’na ortak koşma durumunda onlara itaat etmeyi yasaklamışızdır. Çünkü Allah’a ortak koşmak, en büyük günahlardan olup son derece çirkin ve âdî bir şeydir.”14
 
Rabbimiz Allah Teâlâ, bu konuda şöyle buyurdu:
 
“Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi velîler edinmeyin. Sizden kim onları velîler edinirse, işte bunlar, zulmeden kimselerdir.”15
 
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah’a ve Rasulüne başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar. Bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, ister kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki (Allah), kalblerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın fırkasıdır. Dikkat edin, şübhesiz Allah’ın fırkası olanlar, felâh (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların tâ kendileridir.”16
 
2-Muvahhid ailenin mü’min Müslüman ferdleri, ister erkek olsun, ister kadın olsun, namuslarına çok düşkün ve iffetli olmalıdırlar!..
 
Yegâne hayat nizamı İslâm’da, kulluğun her konusunda kadın ve erkek ayrımı olmadığı gibi, kadın olsun, erkek olsun her katıksız îman eden muvahhid mü’min kendisine düşen kulluk görevlerini tam teslimiyetle yerine getirme nasıl gerekliyse, namus konusunda da, iffetli olma durumunda da kadın ile erkek arasında hiçbir fark yoktur…
 
Katıksız iman etmiş mü’min müslüman bir kadın, nasıl namuslu ve iffetli olması şart ise, mü’min müslüman bir erkek de onun gibi namuslu ve iffetli olması şarttır… Namusuna düşkün, iffetinde sağlamlık, hem kadın, hem de erkek içindir… Kadın da, erkek de ırzlarını, namuslarını ve iffetlerini korumakla mükelleftirler… Her iki cins de, gözlerini ve ırzlarını haramdan koruyacak, zinâya yaklaşmayacak ve zinâya götüren bütün yollardan sakınacaklardır…
 
Kullukta eşit olan kadın ve erkek kulları için şöyle buyurur Allah Teâlâ:
 
“Şübhesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’dan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’dan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar, (işte) bunlar için Allah bir bağışlama ve büyük bir ecir hazırlamıştır.”17
 
Ayet-i kerimede apaçık beyan olunduğu ve görülen hakikat odur ki, Allah Teâlâ’ya kul olmak konusunda erkek ve kadın arasında bir fark yoktur… “Irzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar.” diye buyurmaktadır Rabbimiz Allah… Rahmân Allah’ın kulları, ırzlarını korur ve asla zinâya yaklaşmazlar… Aile reisi olan erkekler, ırzlarını koruyup iffetli olunca, namuslu bir hayat yaşayınca, nikâhları ve korumaları altında olan kadınları da iffetli olur, ırzlarını korurlar…
 
Rabbimiz Allah Teâlâ’nın emri:
 
“Mü’minlere söyle: ‘Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah, yaptıklarından haberdardır.
 
Mü’min kadınlara da söyle: ‘Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünen hariç. Başörtülerini, yakalarının üstüne (kapatacak şekilde) koysunlar.”18
 
“Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar” emri, hem erkek mü’minler, hem de kadın mü’minler için verilmiş ve bu konuda hiçbir ayrım yapılmamıştır… Müslüman erkek, gözlerini haramdan sakındıracak ve ırzlarını koruyacaktır… O, bu konuda titiz ve dikkatli oldukça, Müslüman kadın da gözlerini haramdan sakındırır ve ırzını korur… Namusu ve iffeti konusunda çok hassas davranır, dikkatli olur…
 
Allah Teâlâ, erkek olsun, kadın olsun, iman edip salih amel işleyen kullarının vasıflarını beyan ederken şöyle buyurur:
 
“Ve onlar (Rahmân Allah’ın kulları), Allah ile beraber başka bir ilâha tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları yaparsa, ağır bir ceza ile karşılaşır.
 
Kıyamet günü azab, ona kat kat arttırılır ve içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.”19
 
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, birbirinin velîleridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Rasulüne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şübhesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”20
 
Yegâne Rabbimiz Allah’ın ve önderimiz Rasulullah (s.a.s.)’in emrettiği gibi davranan mü’min müslümanlar, iffetsizliğe götüren her kapıyı ve her yolu kapatmış olurlar… Böylece iffetli birer şahsiyet olur ve İslâm üzere huzurlu yaşar, mutluluğu elde ederler!..
 
Bu konuda şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
 
“İçinizde evli olmayan (bekâr)ları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah, geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.
 
Nikâh imkânı bulunmayanlar, Allah onları, kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar.”21
 
“İçinizden özgür mü’min kadınları nikâhlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin mâlik olduğu inanmış câriyelerinizden (alsın), Allah, sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velîlerinin izniyle nikâhlayın.”22
 
Abdurrahman b. Yezîd (r.a.) anlatıyor:
 
Ben, Alkame ve el-Esved ile beraber Abdullah ibn Mes’ud’un yanına girdim. Abdullah ibn Mes’ud şöyle dedi:
 
-Bizler, Rasulullah (s.a.s.)’in maiyetinde (evlenmek için) hiçbir imkân bulamayan birtakım gençler idik.
 
Rasulullah (s.a.s.), bize:
 
“Ey gençler zümresi, evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan en çok men’eder. Ferci de en iyi korur. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruca devam etsin. Çünkü oruç tutmak, kişi için bir inemedir (yani şehveti kıran bir şeydir).” buyurdu.23
 
Rabbimiz Allah Azze ve Celle:
 
“Zinâya yaklaşmayın. Gerçekten o, çirkin bir hayâsızlıktır ve kötü bir yoldur.”24 diye buyurur ve hadd vuracak mercileri bulunan imkân sahibi mü’min müslüman kullarına, zinâ edenlere şu cezayı vermelerini emreder:
 
“Zinâ eden kadın ve zinâ eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın. Onlara uygulanan cezaya, mü’minlerden bir grup da şahid bulunsun.”25
 
Her zamanda ve her mekânda iffet konusunda zirvede olmaları gerekli olan muvahhid mü’min erkekler için, büyük bir ibret ve ders almak, nasihatı dinlemek isteyenler için muazzam bir ders olan şu olayı hiç unutmamak gerek!
 
Ebu Umâme (r.a.) anlatıyor:
 
Genç bir delikanlı, Nebî (s.a.s.)’e gelerek:
 
-Ya Rasulullah, zinâ etmeme izin ver, dedi.
 
Orada bulunanlar, O’na dönüp O’nu azarladılar ve:
 
-Bu şekilde konuşma! dediler.
 
Rasulullah:
 
“Yaklaş!” buyurdu.
 
Genç, Rasulullah’a yaklaştı.
 
“Otur!” buyurdu.
 
Oturdu.
 
Rasulullah:
 
“Annenin bu işi yapmasını arzu edebilir misin?” buyurdu.
 
Genç:
 
-Allah beni, senin yolunda fedâ etsin. Allah’a yemin olsun ki, hayır! dedi.
 
Rasulullah:
 
“Diğer insanlar da kendi anneleri adına böyle bir işi sevmezler.” buyurdu.
 
Rasulullah:
 
“Kızının böyle bir işi yapması hoşuna gider mi?” buyurdu.
 
Genç adam:
 
-Allah beni, yoluna fedâ etsin. Allah’a yemin olsun ki hayır ya Rasulullah! dedi.
 
Rasulullah:
 
“Sair insanlar da kendi kızları adına böyle bir işi sevmezler.” buyurdu.
 
Rasulullah:
 
“Kızkardeşin için böyle bir işi sever misin?” buyurdu.
 
Genç:
Allah, canımı yoluna fedâ etsin. Allah’a yemin olsun ki, hayır! dedi.
 
Rasulullah:
 
“Diğer insanlar da bunu, kızkardeşleri adına sevmezler.” buyurdu.
 
Rasulullah:
 
“Peki, halanın böyle bir işi yapmasını sever misin?” buyurdu.
 
Genç:
 
-Allah beni, uğrunda fedâ etsin, hayır, Allah’a yemin ederim (sevmem), dedi.
 
Rasulullah:
 
“Diğer insanlar da böyle bir işi halaları adına sevmezler.” buyurdu.
 
Rasulullah:
 
“Teyzenin böyle bir iş yapmasını sever misin?” buyurdu.
 
Genç:
 
-Allah beni, uğruna fedâ kılsın. Allah’a yemin ederim ki, hayır! dedi.
 
Rasulullah:
 
“Diğer insanlar da böyle bir şeyi teyzeleri adına sevmezler.” buyurdu.
 
Sonra elini, O’nun üzerine koydu ve:
 
“Allahım, günahını bağışla, kalbini tertemiz et ve onum iffetini sağlamca koru.” diye duâ etti.
 
Artık bundan sonra o genç, (haram olan) hiçbir şeye dönüp bakmadı bile.26
 
“Şübhesiz bunlarda, düşünen bir toplum için gerçekten ayetler (delil ve ibretler) vardır.” 27

-------------------------------------------------------------
 
Dipnot
 
 
1- Nisa, 4/67.
 
2- Nisa, 4/65.
 
3- Nûreddin el-Heysemî, Mecmuau’z-Zevâid ve Menbau’l-Fevâid, çev. Hüseyin Kaya, İst. 2011, C. 13, Sh. 502, Hds. 13403.
 
Not: Bu hadisle ilgili, el-Heysemî (r.h.)’ın beyanı şudur:
 
“Bu hadisi, el-Mu’cemu’l-Evsat’ta (C. 1, Sh. 299, Hds. 1006) Taberânî rivayet etmiştir.
 
Ricâli, Taberânî’nin nisbesi verilmeyen şeyhi Ahmed (b. Salih el-Mâlikî) hariç, sahih ricâlidir. Öyle görünüyor ki bu zât, O’nun hocalarından çok hadis rivayet edenler arasındadır. Bundan dolayı nisbesi verilmemiştir. En doğrusunu Allah bilir.”
 
İmam Hafız el-Münzirî, Hadislerle İslâm-Terğib ve Terhib, çev. A. Muhtar Büyükçınar, Vdğ. İst. T.Y. C. 5, Sh. 118-119, Hds. 20-21. Hakim veTaberânî’den. 
 
4- İsra, 17/ 23- 24.
 
5- Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri Ve’s- Sılâ, B. 3, Hds. 9- 10. İmam Hafız İbn Kesîr, İbn Kesîr Tefsiri, çev. Dr. Savaş Kocabaş- M. Beşir Eryarsoy, İst. 2011, C. 6, Sh. 385, Hds. 4234. İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 2, Sh. 346’dan.
 
6- Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Edeb, B. 6, Hds. 7.
 
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B. 38, Hds. 143- 144.
 
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s- Sılâ, B. 4, Hds. 1964.
 
İmam Buhârî, Edebü’l-Müfred, B. 7, Hds. 15.
 
7- Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 13, Sh. 523, Hds. 13429. Taberânî’den. Ravîleri, Sahih ricâlidir.
 
8- Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 13, Sh. 522, Hds. 13427. Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat’tan.
 
9- Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 13, Sh. 498, Hds. 13396. Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat’tan.
 
10- Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 13, Sh. 497, Hds. 13395. Bezzâr’dan.


 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]