İnancımız Belirler Fedakarlıklarımızı
İnsanın dünya imtihanının başlamasından şu âna kadar tüm insanların hayatlarında muazzam fedakârlıklar dikkatimizi çekiyor. Sayısı – en az- yaşamış insan kadar.
Okudukça ve öğrendikçe ne dudak uçuklatan fedakârlık örnekleri görüyoruz insanların hayatlarında.
İnsan gayesine ulaşmak veya yaklaşmak için hangi imkâna sahipse o imkânı gayesi uğruna feda etmiştir.
Çünkü insan gayesi uğrunda yaşar, gayret gösterir ve ölür. İnsan hayatının rengini de ahengini de mücadelesini de hep bu gaye belirler. Gayenin yapısı ise insanın inancı çerçevesinde şekil alır.
Hayattaki fedakârlıkların kaynağı da burasıdır aslında. Neye, hangi seviyede iman edilmişse fedakârlıklar da o seviyede ortaya çıkmıştır. Dünyayı odak kabul edenler dünyayı bitmez zehabına kapılarak dünyalıklarla ilgili; Allah’ı ve ahireti odak kabul edenler de Allah’ın kullarına verdiği imkânları O’nun kullarına ulaştırmakla ilgili alanlarda fedakârlıklar göstermişlerdir. Bu fedakârlıkların güncel hallerini kısa örneklerle sunmaya çalışalım.
Dünyayı asıl gaye olarak belirleyenler kendilerini çok çalışıp, çok kazanmak ve çok biriktirmeye adamışlardır.
Yeter ki ok biriksin. Nereden, nasıl olduğu önemli değildir zaten. Zamanlarını ve hayatlarını çok biriktirmeye feda etmişlerdir. Belli makamlara ulaşmak için de yine olmadık fedakârlıklar yapmışlar; kendilerinden, ailelerinden, karakterlerinden vazgeçercesine… Çünkü o makam kendilerinin biriktirme anlayışları için önemli bir merkezdir. Bir ülkenin zenginliklerine göz diktiklerinde önce şirin gözükme taktiğiyle olmazsa da özgürlük getireceğiz teraneleriyle insanlıklarından, ahlaklarından fedakârlık ederler. Veyahut karşı cinsten şekline vuruldukları kimseyi elde edene kadar yapmadıkları hokkabazlık, girmedikleri kılık, oynamadıkları oyun kalmaz da şereflerinden, haysiyetlerinden büyük fedakârlıklar gösterirler.
Allah’a ve ahirete samimiyetle iman edenlerin fedakârlıkları bambaşka mecralarda seyreder. İlim yolculuğuna çıkar mesela. Gayesi Allah’ın rızasına ulaşmaktır. Yıllarca emek verir, kafasını patlatırcasına çalışır. Ancak görünen bir şey yoktur ortada. Ticaret öğrenememiş, mal biriktirememiştir. Tüm bunları ilim için feda etmiştir.
Malında fakirlerin de hakkı olduğunu bilen Müslüman da zekât ve sadaka vererek fedakârlıklar yapar.
Rabbiyle sözleşmesini her daim gündemde tutan Mü’min de gözünü haramdan koruyarak, malına haram karışmasını engelleyerek, hakkı olmayan şeyi talep etmeyerek, toplumda güvenin bozulmasını önleyerek, yeryüzünün ifsat olmaması için mücadele ederek ömründen, bedeninden ve imkânlarından fedakârlıklar yapar. Elbette ki bu yapılan fedakârlıklar bireysel ve toplumsal ıslah hareketleridir.
Şimdi kendimize dönelim. Hangi taraftanız? Neye odaklanarak bir hayat yaşıyoruz? Unutmayalım ki bu dünya ile dünyalıklar sona erecek ve ahirette hesapla karşılaşacağız. O gün gelmeden kendimizi yola koyalım.