* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Şiddetin Çaresi Edep - Ahlak  (Okunma sayısı 387 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Şiddetin Çaresi Edep - Ahlak
« : Kasım 02, 2024, 06:35:42 ÖS »


Şiddetin Çaresi Edep - Ahlak

Kadına şiddet, son günlerde konuşulan konuların içinde birinci sırada yer almaya başladı. Şiddet konusundaki cezalar belirlenirken, aynı günde birden fazla kadının dayak yediğini veya öldürüldüğünü duyuyoruz. Bütün ümitler; verilecek cezalara, kelepçelere bağlanmış. Dikkatlerimiz, kadına yönelik şiddete çevrilirken, toplumdaki şiddet kültürü gözlerimizden kaçıyor.

Yazılı ve görüntülü basında, yer alan haberlere ve çevremizde olanlara bakalım; neler oluyor: Sokakta çocuğunu döven anneler, birbirleriyle kavga eden gençler...

Bazı bölgelerde itfaiye geç geldi diye saldıran mahalle sakinleri; yapılan yanlışlıklara karşı, gelen polise saldıranlar; hastahânede doktoru döven hasta yakınları; yumruklaşan doktorlar; okulda kavga eden öğrenciler (kız-erkek); zaman zaman bıçaklı saldırılar; öğrencisini döven öğretmenler; öğretmenini döven öğrenciler; toplantılarda konuşmacılara yumurta atan üniversite öğrencileri; mecliste, iktidar ve muhalefete mensup milletvekillerinin konuşmaları ve yumruklaşmaları...

Şiddet örneklerinin geçen günler içinde arttığını görüyoruz. Sonuç, hayatımızın felsefesi değişiyor. Kimin gücü kime yetiyorsa; sözlü şiddetin yumruklaşmaya dönüşmesi, hızını alamayanın şiddet âletlerine başvurması, yaralanmalar, ölümler...

Sonuç, ailece şiddetin içindeyiz. Anneler, babalar ve çocuklar... Sebepler anlatılamayacak kadar çok. Anneler, babalar, arkadaşlar, akrabalar, komşular; olaylar karşısında şaşkın. Kime güvenecekler?

Suçluların yakalanıp hapsedilmesi çare mi?

Elbette hayır. Bir zamanlar, bir parti başkanının eşinin adına bir af çıkmıştı. Aradan geçen zamanın içinde, hapisten çıkanların büyük bölümünün aynı suçları işlediği görülmüştü.

Şiddet örnekleri, basında yer alırken; “Erkek egemen toplumda bu olaylar oluyor.” diyerek işin içinden sıyrılmak mümkün mü?

Eğitimin rolünden, örneklerin rolünden söz ediyor muyuz? Filmlerimiz, programlarımız, internetlerimiz, şarkı veya türkü diye söylediklerimiz hangi mesajları veriyor?

Beş yıl, on yıl, yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl önce aynı olaylara rastlamak mümkün müydü? Yüreklerimiz, tüketim toplumunun içinde talan edilirken, cezalar nereye kadar caydırıcı olacak?

Öyleyse cezaların verilmesine devam ederken, «Ahlâkî Eğitim Seferberliği»ni başlatma zamanını geçirmeyelim.

Edep Eğitimi

“Erkek egemen” toplumda bunlar oluyor demek, nedense kolay geliyor. Hâlbuki erkekleri de anneler yetiştirdiğine göre; çözüm de annelerin eğitilmesinde veya ailenin eğitilmesinde olsa gerek.

Televizyonlarda; “bir güzel örneği görüp, üzerinde düşünelim” dediğimiz programlar çok az veya geç saatlerde. Neden az? Neden geç saatlerde? Reklâm verenler bu konuda neden titiz değil? Sponsorların şuurlanması konusunda bir çalışmamız var mı?

Bu konuları düşünürken uykum kaçtığından olacak, televizyonu açtım. Van’da bir kilim tezgâhında çalışan genç kızlar anlatılıyordu.

Gönüllü bir amca, kendini bu işe adamış; önce bir kilim tezgâhı kurmuş; okuldan ayrılan veya gidemeyen genç kızların, kilim-halı tezgâhında çalışmalarını sağlamış; o tezgâhtan sayısız genç kız yetişmiş. Kızlar dokudukları kilimlerin ipliklerinin boyasına kadar kendileri yapıyorlar, tabiatta var olan bitkilerden faydalanıyorlar.

“Biz burada sanat öğrendik, ayrıca para kazanıyoruz. En önemlisi de biz burada; dostluğu, kardeşliği, konuşmayı, saygıyı, sevgiyi öğrendik.” diyorlardı. Gözlerinin içi pırıl pırıl olan bu genç kızların;

“Okulumuzu da dışarıdan bitirmeye başladık. Ailelerimizin bütçesi rahatladı. Onlarla daha rahat diyalog kuruyoruz” açıklamaları benim için önemliydi.
Bir gönül eri amcanın, sessiz-sedasız başardıkları...

Yıllarca aynı heyecanla yaşamıştım ve yazmaya çalışmıştım. İnsanları;

“Gelin! Size sevgiyi öğreteceğim, ahlâk dersi vereceğim, görgü kuralları öğreteceğim” diyerek toplamak biraz zor. Ama insanları; sevdikleri, heyecan duyacakları işleri anlatmak için toplarken “Ahlâk Seferberliği” başlatmak mümkün.

Çocuklar için yazın belediyelerin açacağı kurslar; farklı sanat dallarında olabilir. Ama bu kursların yapıldığı yerde, çocuklara ders arası verilecek edep ve kültür eğitimi de olmalı. Bunu zoraki değil, ikramlarla, güzel davranışları överek yapabiliriz. Böylece yavaş yavaş ahlâkî eğitime geçiş yapmalıyız.

Belediyelerimizin; çocuklar ve gençler için açtıkları çok güzel gençlik merkezleri, bilgi evleri var. Buralarda Van’daki gönüllü amcanın yaptığını yapanlar ne yazık ki yok. Çünkü bu konuda plânları ve projeleri yok.

İstanbul’da kadınlar için açılan İsmek ve Halk Eğitim Kursları var. Her yıl binlerce kadın bu kurslara gidiyor. Ahşap boyuyor, nakış yapıyor, merakı ne ise o konuda kendini yetiştiriyor. Araştırdım, birkaç önemli günün kutlanmasının dışında sosyal konuda, görgü konusunda bir eğitim verilmiyor.

Liselerimizden, üniversitelerimizden yetişen gençler, değerlerimiz konusunda yetiştirilebiliyorlar mı?

Hocasının yanında sakız çiğneyen; ayak ayak üstüne atan; hoşlandığı bir konuda arkadaşını desteklemek için, heyecan belirtisi olarak onun ensesine vuran genç, yetişkin olunca aynı hareketlere devam edecektir.

Bu gencin gazeteci veya programcı olduğunu düşünün. Karşılarında meclis başkanı var ve genç gazeteciler soru soruyor. Meclis başkanı; program sonuna kadar, oturuşuyla, sesinin tonuyla dikkatli. Soru soran gazeteciler ayak ayak üstüne atmış, soru soruyorlar. Bir başka gün, elli yaşının üstünde, kıdemli bir gazeteci konuğunun yanında ayak ayak üstüne atmıyordu. Çünkü onun yetiştiği devirde; nerede, nasıl hareket edileceği bilinirdi.

Ciddî programlarda, tartışma programlarında seyirciye karşı ayak ayak üstüne atılmayacağını; ayrıca bir büyüğün, bir bakanın karşısında oturmanın bir âdâbı olduğunu anlatmanın bir yolunu bulmalıyız.

Sonuç olarak şiddete yola açan faktörlerden; edepten, görgüden, sesimizin tonunu ayarlamaktan, bakışlarımızdan sorumluyuz. Sorumluluk, sadece kendimizden mes’ul olmakla bitmiyor. Evimizden, apartmanımızdan, sokağımızdan, çalıştığımız iş yerinden sorumluyuz. İnançsız olan, insanlık adına; inancı olan da kendi inancındaki değerler adına sorumludur.

Kur’an’ın Talim Ettiği Edep

«Ben müslümanım, inancımı yaşıyorum.» diyorsak; dînimizin emirleri ve bu emirleri hayatında yaşayan örnekleri düşünerek kendimizi eğitebilir ve çevremize tesirli olabiliriz. Önce kendimizden başlayalım. Kur’ân-ı Kerim rehberimiz olsun. Çevremizle olan muhabbetlerimizde konuşarak anlaşırız.

Öyleyse; «Kullanacağımız lisan nasıl olmalıdır?» sorusu, bize âyet-i kerîmelerle talim ettirilmiştir.

“Firavun’a gidin, doğrusu o pek azdı. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar.” (Tâhâ, 44)

Ben bir eşim, ben bir anneyim, ben bir öğretmenim, ben bir idareciyim. Öyleyse bugünden itibaren, nasıl konuşmam gerektiğini, ibâdet gibi hayatıma geçirmeliyim. Örneklere devam edelim:

“(Elin darda olduğu için) Rabbinden ummadığın rahmet beklerken, hak sahiplerinden (fakirlerden) yüz çevirmek zorunda kalırsan, onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle.” (el-İsrâ, 28)

Emir büyük yerden, uymamak için bir bahanemiz olabilir mi? Bağırmak istediğimiz an, gözümüzü kapayalım ve “Peygamber Efendimiz, şu anda ne yapardı?” diyerek örnekleri hatırlayalım.

Hazret-i Ali, Peygamber Efendimiz hakkında şöyle buyuruyor:

“Birisi, kendisine hoşlanmadığı bir soru sorsa; sükût eder, gönül kıracak bir şey söylemezdi. O’nun ahlâkını bilen ne söylemek istediğini hâlinden anlardı.”

Çevremizde bizi anlayanlar olmasa da sesimizi yükseltmeden anlatmaya çalışacağız. Şiddet, önce sözle başlıyor ve hayatımızı katılaştırıyor. Bizi duygulardan uzaklaştırıyor.

Mevlânâ:

“İnsanla hayvan arasındaki fark edeptir.

«Îman nedir?» diye akıldan sordum. Akıl, kalbimin kulağına seslenerek; «Îman, edeptir.» dedi.”

Hareket noktamız edep olursa; «Şiddeti nasıl önleriz, kelepçeyle mi hapisle mi?» diye oyalanmayız.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]