İYİLİK KİMSESİZDİR
Karşıdakini kendi yerine koymadan düşünmek insanlık emarelerinin ilk adımını alıp götürüyor galiba. Şöyle de söylenebilir; kendini karşıdakinin yerine koymadan düşünmek düşünülen ve yapılan işlerin insani tarafını ortadan kaldırıyor. Herhangi bir karşılık beklemeden iyilik yapmak günümüzde sanki milattan önce yapılan işlermiş gibi algılanıyor.
Dahası karşılığı küçük de olsa reklâm olan iyilikler dile getirilirken dünyada böyle insanlar kalmış mı ya diyor insanımız.
Yani salt kalbî güzellikten neşet eden bir fiil günümüzde gerçekleşemezmiş gibi… Dahası karşılık beklemeden yapılan iyiliklere enayilik gözüyle bakıyor insanlar. Bu da, kapitalizmin tam anlamıyla ülkemize yerleştiğini gösteriyor bize.
İşin bir başka yönü şu; iyiliğin kullanmak üzere yapılması… Biri birine iyilik mi yapacak iyilik yapacağı insanı nasıl kullanacağını kararlaştırıp öyle yapıyor.
Buna şu iyiliği yaparsam bu beni dinler diye düşünülüyor. Buna şu iyiliği yaparsam bu da bana şunu yapar diye düşünülüyor. Peki, bu iyilik mi oluyor, hayır bu iyilik değil; saflığın yani insan temizliğinin istismar edilmesidir. İnsani durumun insaniymiş gibi karanlık bir şekilde kullanılmasıdır. Karşıdakini kendine muhtaç hale getirmek iyilik değil bilakis kötülüktür.
Çünkü iyilik muhtaç olunanı ortadan kaldırma fiilidir. İhtiyacı karşılıksız gidermedir. Bu ihtiyaç maddi de olabilir manevi de. Fark etmez…
Bir de şu; bir insanın yapması yasalarca gerekli olan fiili iyilik değildir. İşveren çalışanının maaşını ayın sekizinde değil de ayın birinde vermesiyle iyilik yapmış olmaz. Çünkü anlaşma birinde ise yasaların emrini yerine getiriyor demektir.
Maalesef bu tür davranışlar çok. Devlet memuru, vatandaşın işini zamanında görünce ona iyilik yaptığını sanıyor ya da vatandaşa öyle hissettiriyor.
Oysa o işi zamanında yapmak yasalarla belirlenmiştir. Vatandaşın konuyu bilmemesini kullanarak ona iyilik yapıyorum havası vermek insanlığın dışına çıkmaktır. Bu tür sahte iyilikler çok yaşanıyor.
Karşılığına da teşekkür bekleniyor. Yasalarda belirtilen bir fiile teşekkür gerekmez. Çünkü yasayı uygulayan onu hayrına değil kendi maaşı karşılığına uyguluyor.
Özellikle maaşla yapılan işlerin hiçbiri iyilik değildir. Görev icabı yapılan işler görevdir; iyilik olmaz. Hastanelerde danışma memuruna sorulan sorulara danışma memurunun verdiği cevapların hiçbiri iyilik değil görevdir. Doktorların hastalarını muayene etmesi, hastalarını dinlemesi iyilik değil görevdir. Ama doktorların havasına bakarsanız iyilik yapıyorum havası var maalesef… Örnekler artırılabilir…
Günümüzde iyiliğin bu kadar çok hırpalanmış olması geçmişte dava uğruna kendini feda eden insanların davanın dava olmadığını görmesiyle de alâkalıdır. Ya da dava deyip kendi insanlığının birilerince kullanılmış olması o insandaki karşılıksız iyilik yapma düşüncesini öldürmüştür. Ocak, vakıf veya dernekte sessiz insanlara dava uğruna yerleri süpürttürüp hemen yan odada laklak yapan büyüklerin laklak yapması yetmiyormuş gibi yerleri süpürene enayi gözüyle davranmaları o yerleri süpürenin iyilik duygularını ciddi şekilde aşındırmıştır. Dahası büyüklerin kendi aralarında konuşurken yerleri süpürenlerden enayiler varken ben ayak işleri yapar mıyım diye anlatması ve bunu yerleri süpürenlerin duyması davayı da iyiliği de bitirmiştir. Dava denilen politik gençlik hareketlerinin sadece bir illüzyon olduğu birçok örnekle ortaya çıkınca ortada ne dava ne de iyilik kalmıştır. Ortada kala kala çıkarlar kalmıştır. Davanın koltuk davası olduğunu artık bütün insanlar biliyor. Bununla birlikte insan saflığının aşındırılması insani olan ne varsa yok etmiştir, ediyor.
İyilik karşıdakini karşılıksız düşünmektir. Acaba şuan ne durumda, aç mı susuz mu, işi aşı var mı, sevgisiz aşksız mı, acaba gökyüzünü görebiliyor mu? En son yakın akrabanız dışında kimi böyle düşündüğünüzü hatırlıyor musunuz?
Cafer Keklikçi.