Kötü Huyları Terk Etmek
Fahr-i Kâinât Efendimiz: ‘Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim’ (İmam Mâlik, Muvatta, Husnu’l Hulk 8.) buyuruyor. Kötü huylarımızı yok ederek, Allâh’ın ve Rasûlü’nün ahlâkıyla ahlâklanacağız.
Şu misâli iyi dinleyin: Zâtın biri bir ev yaptırıyor. Binânın zemînindeki barut çuvallarını temizlemeden içine çekilip oturuyor. Bir kıvılcım sıçrıyor çuvala, binâ alt üst oluyor. Adam yorulmuyor, yeniden yapıyor. Aynı yere ve yine barut çuvallarının üstüne. İkinci ev de alt üst oluyor. Böyle üç beş defa olunca, bir adam diyor ki: ‘
Ey kardeşim, bu parayı yolda mı buldun sen? Şu barut çuvallarını iyice temizlesen de ondan sonra binâyı yaptırsan olmaz mı? Çünkü hepsini temizlesen de bir tânesi kalsa yine tehlikededir o ev.’
Şimdi bu misâlin açıklamasına gelelim. Kibir, bir barut çuvalı; riyâ, bir barut çuvalı; süm’a (başkaları duysun diye amel etmek), kendini beğenmek, hased, kin, gazap, buğz, cimrilik… Bunların her birisi birer barut çuvalı. Bir kıvılcımla infilâk eder. Her şeyden önce bunları ayıklamaya çalış, temeli iyi kaz.
Bir kötü ahlâkını düzeltmek için, bir sene olsun uğraş. Baktın öfkeleniyorsun, ilacını ben sana vereyim: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
Kardeşimizin birisi çok sinirliymiş. Bir hocaefendi, bu tesbihi ona tavsiye etmiş. Dilinden bu tesbih düşmez olmuş. Birisi ‘Nasılsın kardeşim?’ dese: İyiyim elhamdülillâh, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, dermiş.
Kayseri ulemâsından Hacı Zühdü Efendi şöyle dermiş: ‘Yerleşmiş bir cimriliği, yerleşmiş bir hasetliği, gazabı, kîni temizlemek için hiç olmazsa bir sene çalışmak gerek.’
Birbirine kin besleyen, gönül bağı kopmuş bir cemâate Allâh’ın rahmeti inmez.
Dervişler sohbet için toplanmışlar ama bir türlü feyiz alamamışlar. Sohbeti idâre eden Şâh-ı Nakşibend Hazretleri; ‘İçinizde din kardeşine küs olan birisi var, kim ise söylesin’ demiş. Cevap veren olmayınca, kerâmeten, ‘Sen gel buraya’ demiş: ‘Niye o kardeşinle kavga ettin, komşunu niye incittin? Bak hepimizin mânevî çarkını durdurdun bugün. Feyiz alamaz olduk. Çünkü çarkın dişlilerinde kırıklık var. Seni, kardeşinle barışmadan sohbete almayacağım.’ Ve bizzat Şâh-ı Nakşibend Hazretleri gidip o dervişin kavga ettiği adamın kapısının eşiğine başını koymuş. Ev sâhibi durumu görünce:
‘Aman Efendim, bu ne hâl?’ demiş, o da: ‘Benim dervişim sizin kalbinizi kırmış, eğer ben iyi bir insan olsaydım, o bunu yapmazdı. Suç bende, beni affedin’ demiş.
Aslında mürîdin irâde-i cüz’iyyesi onun elinde değil. Tevâzuundan öyle söylüyor. Bunun üzerine ev sâhibi ellerine kapanıyor, ‘Bin defa helâl olsun efendim’ diyor. Sonra küs olan derviş de geliyor. Kucaklaşıp barışıyorlar, sohbet ondan sonra başlıyor.
Evet, altmış senedir bu vücut evini yapıyorsun, niye içindeki barut çuvallarını temizlemiyorsun? Meselâ cimriliği gidermek için cebine para koy. Çok veremiyorsan, azar azar ver.
Güzel ahlâkın ilk adımı cömertliktir. Cimri insan sevilmez. Peygamberimiz (sav): ‘Sadaka belâyı defeder, ömrü uzatır.’ (Aclunî, Keşfü’l-Hafâ, c. II, s. 23.) buyurmuştur.
Ömrü uzatan üç şey şunlardır:
1. Sıla-i rahim, yakın akrabâyı ziyâret etmek.
2. Ana babaya itâat.
3. Sadaka.
Bir rivâyete göre ömrün uzamasından maksat, âhiret ömrünün uzamasıdır. Yâni ölümden sonra hayırla yâd edilmesi, hâtıralarda yaşatılmasıdır. Rabbimiz bizleri, hayırla yâd edilen cömert ve güzel ahlâklı kullarından eylesin.
Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a.