* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Korku ve Ümit İnsan Davranışlarını Dengeleyen İki Duygu  (Okunma sayısı 181 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2330
Korku ve Ümit İnsan Davranışlarını Dengeleyen İki Duygu
« : Ağustos 16, 2023, 09:22:36 ÖÖ »


Korku ve Ümit İnsan Davranışlarını Dengeleyen İki Duygu

Korku, istenmeyen bir durumun başa gelmesinden duyulan kaygı veya arzulanan bir şeyin elde edilemeyeceğinden duyulan tedirginlik, insanın ölümünden sonra karşılaşacağı durum hakkında hissettiği endişe şeklinde ifade edilmektedir. Bunun yanında saygı, güven, şükran ve teslimiyet anlamında da kullanılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde geçmektedir. “Rabbinin huzuruna çıkacağı andan endişe edenlere iki cennet vardır.” (Rahman, 55/46.) ayeti buna bir örnektir.

Beklenti anlamında kullanılan reca ise korku ve endişenin zıddı olup meydana gelmesi imkân dâhilinde olan ve istenilen şeylerin gerçekleşmesinin arzusuyla kalpte meydana gelen lezzet ve haz için kullanılmaktadır.

İnsan sorumluluk sahibi, düşünme yeteneğine sahip, etrafını gözlemleyen, kâinatın tehlikelerine karşı acziyet içinde olan bir varlıktır. Bundan dolayı da meydana gelebilecek tehlikelere karşı birtakım tedbirlere başvurmaktadır. İnsanı bunu yapmaya iten temel faktör ise fıtratında taşıdığı korku hissi ve korunmaya yönelik beklentisidir. Bunun için de kendini daima sorumluluk içinde hisseder.

Araştırmalar, insanda korkunun yanında reca/ümit adında ikinci bir temel duygunun da bulunduğunu teyit etmektedir. Bu duygular, insanların yönelişlerini, hedeflerini çoğu kez belirlemektedir. İnsanlar çocukluktan itibaren bu iki zıt duygu ile yetişir, olgunlaşır. Bunlarla büyür, hayatlarına yön verir, duygularını, düşüncelerini sınırlandırır ve dengeler.

Korku mümin kulun Rabbinin emirlerine karşı pür dikkat ve hassas davranması gerektiği anlamında ifade edilmektedir. “Onlar görmedikleri hâlde Rablerinden korkarlar, kıyamet saatinden de titrerler.” (Enbiya, 21/49.) Taat ve ibadeti yerine getirdikleri takdirde bu korku umduklarına ereceklerine dair bir ümide dönüşür.  “Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O hâlde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar umulur ki doğru yolu bulurlar.” (Bakara, 2/186.)

Yükümlülüklerini yerine getirene kadar korku, ardından nimetlere erişeceğine dair güzel bir beklentidir reca. Kötülüğe, kendini beğenmeye, aldanmaya meyyal olan insanların Allah korkusuyla kendilerine gelmeleri temin edilmiş, ardından da Allah’ın rahmetine, merhametine, lütfuna, keremine, affına ve ahiret gününde O’nun rahmetini elde etme yolunda çaba göstermeleri ve bunun için de ümitli olmaları gerektiği belirtilmiştir.

Dünya hayatında insanlar, mal, makam kaybetmek, evlat kaybetmek, ölüm, fakirlik gibi çeşitli korkuları hissederler. Müminin dikkate alması gereken gerçek korku, Allah korkusudur.

Rabbimiz “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.” (Araf, 7/56.) buyurarak biz kullarının her daim korku ve ümit hâlinde bulunmasını ister.

Korku ve ümit birbirini tamamlar. Korku olmadan ümit içinde bulunmak veya ümitsizce korku içine düşmek insanı beklenmedik tehlikelere itebilir. Âlimler korkusu olmadan sürekli yüksek beklentiler içinde olan kişilerde tedbirsiz güven, lakaytlık ve kendini beğenmişlik duygularının gelişebileceğini; buna mukabil beklentisi, ümidi olmadan, sürekli korku içinde bulunmanın da insanı şüpheciliğe, hayata kötümser bakmaya ve Allah’a karşı suizanda bulunmaya itebileceğini belirtirler. Enes (r.a.) anlatıyor: Rasulüllah (s.a.s.) ölmek üzere olan hasta bir gencin yanına girmişti. Ona şu soruyu sordu: “Kendini nasıl buluyorsun?” Hasta olan genç: ‘Ey Allah’ın Rasulü, Allah’tan ümidim var; ancak günahlarımdan korkuyorum.’ diye cevap verdi. Rasulüllah (s.a.s.) da bunun üzerine şöyle buyurdu: “Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) bir araya geldiği zaman Allah, o kulun ümit ettiği şeyi mutlaka verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar.” (İbn Mace, Zühd 31, Hadis no: 4261.)

Korku ve ümit insan hayatını dengeler. Korku kişiyi sadece dünya hayatının tehdit ve tehlikelerinden korumaz. Korkunun en güzel faydalarından biri, müminleri dünya hayatında günah ve isyana yönelmekten korumasıdır. Onu takvaya, ihsana, ibadetlerini düzgün bir şekilde yapmaya, Allah’ın razı olacağı ameller sevk eder. Ümit ile yaptıklarının boş olmadığı, görevini yerine getirdikten sonra Allah’ın rahmet ve merhametine nail olacağı kanaatine ulaşır.

Dünya hayatında insanlar, mal, makam kaybetmek, evlat kaybetmek, ölüm, fakirlik gibi çeşitli korkuları hissederler. Müminin dikkate alması gereken gerçek korku, Allah korkusudur. Çünkü bu korku onu diğer korkulardan emin kılar. Onu sair korkulara karşı muhafaza eder. Mümin, kendisini yaratan, hayatın türlü nimetlerini bahşeden ve muhafaza edenin Rabbü’l-âlemin olduğunu bilir. Sadece ondan korkulması gerektiğini ve neticede ona güvenilmesi gerektiğini de bilir. Sair korkular onu korktuklarının esiri yapabilecekken Allah korkusu, mümine sadece ona kul olmayı öğretir. Günah ve isyana düşmeden, kulluk bilincinde kalmasını sağlar. Neticede müminde bir güven oluşur. Ruhsal dinginlik meydana gelir.

Sahte korkular ise günah ve isyan üretir. İnsanı yaradılış gayesinden uzaklaştırır. Allah’ın kullarını, değersiz, anlamsız, kısa vadeli çıkarlara kul eder. Hatta bazen kendisi gibi kul olanlara bağımlı kılar. “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanların üzerine melekler iner: Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin! (derler.)” (Fussılet, 41/30.)

Beklentisi, ümidi olmadan, sürekli korku içinde bulunmanın insanı şüpheciliğe, hayata kötümser bakmaya ve Allah’a karşı suizanda bulunmaya itebileceği belirtiliyor.

Allah’a hakkıyla iman edenler en fazla Allah’tan korkanlardır. En fazla korkanlar rahmetinden en çok ümitvar olanlardır. Allah’ı zatıyla, sıfatlarıyla tanıyanlar O’ndan, O’nun azabından korkar. İsyan ve günahlara dalmaktan vazgeçer. Karşılaşacağı cezayı düşünerek tedbirini alır. Korkusu rahmete, merhamete, taat ve ibadete dönüşür. Bundan dolayı Allah’tan en çok korkan O’nu en çok bilendir. “Allah’tan, kulları içinde en çok âlimler korkar.” (Fatır, 35/28.) düsturu bunu ifade buyurmaktadır. Allah’a karşı sorumluluğunu en çok bilen ve bu yolda yaşayan Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de “Vallahi ben, Allah’tan en çok korkanınız ve uyduğu (yaptığı) şeyi en iyi bileniniz olmayı umarım” (Müslim, Sıyam, 79, no: 2593.) buyurmuştur.

Dolayısıyla Allah’tan korkmanın nedeni ilim ve marifettir. İlim ve marifetten hissedar olanlar Allah’a karşı korku hissederler. Marifet sahipleri ulaştıkları bu mertebe ile ihlas, samimiyet, ihsan, sabır ve diğer güzel hasletlere sahip olurlar.

Müminlerin Allah’tan korkmaları tehlikelere karşı duyulan korku değil, saygı ve tazimin neticesinde oluşan muhabbet bağıdır. Normal şartlarda kişi korktuğundan kaçar, ancak Allah’tan korkan korkusu oranında O’na yakın olur, yaklaşır ve rahmetinden istifade eder. Bu anlamda ayeti kerime meali şu şekildedir: “Allah yanında en üstün olanınız Allah'tan en çok korkanınızdır. Allah bilendir, haber alandır.” (Hucurat, 49/13.) Bu Allah’ın korkan insanlara vadidir. Korku neticesinde insan Rabbine yaklaşır. Yaklaşması istenir. “O hâlde Allah'a koşun/sığının.” (Zariyat, 51/50.)  ayeti buna işaret etmektedir.

İslam, korku ve ümit çizgisini oluşturur. Bu bir dengedir. Denge bozulduğu takdirde insanın ruhi dengesi de kaybolur. Kur’an’da, “Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) O koydu.” (Rahman, 55/7.) şeklinde dikkat çekilen denge sistemi hiç şüphesiz konumuz olan korku ve ümit kavramları için de geçerlidir. Korku hissi yönetilemezse ruhi bunalımlara neden olabilir. İnsanların birçoğu fıtratında bulunan korku hissini istenilen amaca yönlendiremediği, gerçek korkulacak makamı bilemediği için sahte korkuların esiri olmuş, hayatını zehir edebilmiştir. Ümit duygusu da yönetilemediği takdirde başıboş, beyhude, amacı ve gayesi olmayan insanlar türemektedir. Bazı bilginler korku ve ümidi bir kuşun iki kanadına benzeterek biri olmadan diğerinin işe yaramayacağını, kulun bu iki hâl arasında dengeyi sağlaması gerektiğini belirtmişlerdir. Allah’ın rahmetinden ümitvar olmak insanın gelecek tasavvurunu kolaylaştırır. Zorlukları aşma azim ve cesaretini verir. Netice olarak korku ve ümit bir arada tutulduğu takdirde insan motive olmakta ve hayatını dengede tutabilmektedir.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]