* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Unutulan Terbiye  (Okunma sayısı 134 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Unutulan Terbiye
« : Kasım 03, 2022, 08:36:50 ÖS »
Unutulan Terbiye

Terbiye, günümüzde eğitim karşılığında kullanılan bir kelimedir. Kelime, köken itibari ile “rab” kelimesine dayanmaktadır.

Bu gerçek, medeniyetimize ait olan eğitim anlayışının Yaratıcı'ya dayanmakta olduğunu ve vahiyden kopuk olmadığını ifade eder.

Rabbimizin terbiye ediciliğinin kâinatta var olan her şey üzerinde gerçekleştiğinde şüphe yoktur. Kâinatın bir özeti durumundaki insanın terbiyesi meselesi ise her şeyden daha mühimdir. Diğer varlıklardan farklı olarak insan terbiyesinin mahiyeti iki şekilde tezahür eder. Birincisi, irademiz olmadan hissetme ve tecrübe etme şeklinde tezahür eden terbiye biçimidir. Acıyı, elemi öğrenme, merhameti yaşama, ölümden kaçılamayacağını kavrama, sevmeyi, sevilmeyi, fehmetmeyi bu terbiye şekline örnek verebiliriz. Diğeri ise ilahî terbiye sisteminden istifade ederek kendi irademizle, ruhumuz, yani özümüzü terbiye etmemizdir.

Peki, bu hakikatler bu kadar net ve somut bir tercih paketi içinde midir? Birincisinde akla ihtiyaç vardır. İkincisinde ise insan, kendi tercihi ile ilahî terbiyeye tabi olabilmesi için aklın yanında başka vesilelere ihtiyaç duyar. İnsanın ilahî terbiye sistemine tabi olarak kendini eğitmesini sağlayan ilimler öncelikle, tefsir, hadis, fıkıh, siyer, akaid ve kelam gibi İslâmî ilimlerdir. Modern bilimlerin insanlığa tek hedef olarak sunduğu "kâinata egemen olma" amacı İslâmî ilimlerin hiç birisinin gayesi olmamıştır. Kur'an ve Sünnetten doğmuş ilim dallarının öğreticileri bu yanlış hedefe hiçbir zaman rota çevirmemişlerdir. Buna karşılık modern bilimlerin öğrencileri bu yanlış hedefle nefis ebatları şişmiş "küçük tanrılar" halini alarak; yeryüzünü kan ve gözyaşına boğmaktan geri durmamışlardır.

Mahiyet bakımından teori ve pratik ayrımı modern bilimlerinin başat özelliği olurken, İslâmî ilimlerde teori ve pratiğin mezcedilmiş olması da önemli ayırıcı bir özelliktir. Bu sebeple Müslüman toplumlarda dine dayalı gelenek ve görenekler daha yerleşik ve sürekli bir hayat tarzı olabilmiştir.

Müslüman âlimler muhataplarına düşünce ve uygulamayı aynı anda telkin ederler.

Kişilerde imansız amel, amelsiz iman hedeflenmez. İnandığını yaşama, inanmanın hemen ortaya çıkan bir sonucu olmalıdır. İnanmak ve o uğurda bir şeyler yapmak ruhun cilasıdır. Oysa Batı, uygulanamaz teoriler üreterek insanların heva ve heveslerini tek hayat tarzı yapmalarını sağlamanın yanında, bilimlerin insanların ellerinde birer oyuncağa çevrilmesini engelleyememiştir.

İslâmî ilimlerin tahsil edilmesi ve sonuçlarının toplum içerisinde tezahür edebilmesi için bu ilimlerin öngördüğü metodolojinin uygulanması kaçınılmazdır. İlimlerin aletleri değiştiğinde ilimlerin etkinliği zayıflayacaktır. "Kem alet ile kemalât olmaz." denilmesi boşuna değildir. Ayrıca bu ilimlerin dinin öğretileri olduğu da akıldan çıkartılmamalıdır.

Nitekim misyonerlerin onca hadisi ezbere bilmeleri ve Kurân'ı aslına uygun yorumlamaları bile Allah indinde zerre miktarı değer ifade etmez.

Hz. Peygamberden itibaren oluşmaya başlayan İslâm ilimleri geleneği kendisine bir takım âdâbı yine kendi kaynaklarından üretmiştir. İlim, amel ve ahlak belli bir âdap çerçevesinde verildiğinde insanları Allah'ın razı olacağı nitelikleri kavuşma imkanını elde ediyorlardı. Bu terbiye kapsamında rahle-i tedristen geçen kişiler, ruhlarını nasıl terbiye edeceklerini ve nefis terbiyesinin ne denli önemli olduğunu da öğrenmiş oluyorlardı. Âlim sadece bilen değil, aynı zamanda amel edendi. Allah'tan en çok sakınanlar âlimlerdi.

Âlimler topluluğu aynı zamanda saygın insanlar topluluğu idi. Bu, tam manası ile Kur'an'ın istediği bir durumdur. Yaşadığımız asra kadar bu minval üzere devam edildi. İlim de adap da terk edilmedi.

Unutmamamız gereken bir diğer vakıa ise, sosyal olaylar ya da başka nedenlerle ilim ehlinin muvaffakiyetsizliği zuhur ettiğinde bu açığın tasavvuf tarafından kapatıldığı gerçeğidir. Tasavvuf zamanla kurumsallaşıp, ilim ehlinin baş muavini olarak inanların hizmetine devam etti. Yaşadığımız asırda geleneksel âlim tipinin ortadan kalkmasına ramak kalmıştır. Bu gerçekten elem vericidir. Kimi toplum mühendislerinin gerçekleştirdiği ictimai sarsıntılar neticesinde bırakın âlimler yetiştirebilmeyi, hiç değilse zevahiri kurtaralım anlayışı, ilim ve âlim cephesini temelden sarsmıştır.

Son dönemlerde malumatfuruşluğun girdabında ne yaptığını bilmeyen âlimlere şahit oluyoruz. İlmin derinliklerine ya da adabın enfes kontrol ediciliğine ulaşamamış bu kişiler mütevazılık diye bir şey bilmediklerinden olsa gerek, şımarıklığın getirdiği farklılıklara bel bağlamış gibiler. Hocasından talebesine herkesi sarıp sarmalayan zevke, lükse ve rahata düşkünlük,  malumat sahiplerinin sıradanlaşmalarına neden olmaktadır. Modernist fikir akımları bütün ümmeti etki altına almıştır. Bundan âlim adayları da nasiplenmiştir. Bu sebeple ilimlerimizin metod ve usulleri eleştirilmiş, bu günün suçu geçmişe yüklenmiş, dahası tarih boyunca yapılan hataların sorumlusu olarak, hala bir yıldız gibi parlayan geçmiş âlimler gösterilmiştir. Mazide örneklerine ender rastlanan nefisine düşkün âlim tipi, günümüzde bireyselciliğin tesiri  ile genel geçer bir model halini almıştır. Artık şahsi menfaatlerini öne çıkartmayan sözüm ona bilgi sahipleri, kendilerini itibar edilmeyen ezik kişiler olarak farz etmektedirler. Az da olsa geçmişin mezhep taassubuna kapılmış uleması mezheplerini savunmak için naslar arasından delil ararken; günümüz allameleri cemaatlerini, partilerini ya da mensubiyetlerini savunmak için nasları çiğnemekte bir mahzur görmemektedirler.

Ezilmiş Müslümanların haklarını elde etmek gayesi ile bürokratik kademeleri hızla aşmakta olan bürokratlarımız, zirveye tırmandıkları anda köklerini unutarak her şeyi kendisinin elde ettiği yanılsaması ile gurur küplerine binmeyi marifet zannetmektir.

Oysa inancın tahrik etmediği hareketler, uygulamalar ancak ve ancak şeytanın telkin ettiği sahte güvenden öte bir şey ifade etmez. Taban, benzeşmenin etkisi ile birbirini hayır yollarında bir adım bile geçememeye gayret eden cüceler gibi bir görüntü arz etmektedir. Kim ne kadar Müslümansa ben o kadar Müslümanım diye düşünen çok.

Lakin kim ne verirse ben on fazlasını veririm diyen yok. Yani. "Elinen gelen düğün bayram" sözü baş tacı edilmiş durumda. Takdir hislerinin hangi nedenlerle kurumaya başladığını bir türlü anlayamıyorum!

Günümüz insanı, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden, çocuğundan kaçacağı gündeki, yaşayacağı telaşı şimdi yaşıyormuş gibi tedirgin. Kimseyi görmek istemiyor.

Etrafını umursamıyor. Yalan cümlelerle, yapmacık tavırlarla kardeşini ya da dostunu taltif etme rolünü oynuyor gibi. Onlara hâkim olan düşünce Allah rızası için, hiç değilse inandığı değerlere bir katkısı olur düşüncesi bile onları bir teşekküre zorlayamıyor. Kendi menfaatlerine dokunulduğunda filozoflar gibi tenkit mekanizmasını çalıştırabilenler, dibindeki kardeşine dokunulduğunda, için için güldüğünü belli eden gözleri ile pelpel bakıyorlar.

Nuri Ercan

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]