NE İLE EMROLUNDUK
Allah her insanın fıtratına kendisini ilah ve rab edinecek özelliği vermiştir. Fıtrata uygun olanda zaten budur. Allah’tan başka ilahlar edinmek ise fıtratı bozmaktır ve insana zülümdür. İnsanın dos doğru olması da zaten böyle bir şeydir.
Emretmek mutlaka bir otoriteyi gerektirir. İslam’a göre emretmenin ve otoritenin kaynağı sadece Allah’tır. Allah’ın dışında hiç kimsenin ne emretme nede yaratılmışlar için hayat kuralları koyma hak ve salahiyetleri yoktur. Allah’ın insanlar içerisinden kendisine elçiler olarak seçmiş olduğu insanlar ise emretmek yerine kendilerini seçen makamın emrettiklerini yerine getirmekle görevlendirilmiş seçkin kullardır.
Allah ile elçilerinin arasını açmak isteyen art niyetli insanların yaptıkları ilk ve öncelikli şey elçileri de emretmek gibi bir makama çıkarmaları olmuştur. Allah’a ait olan bu yetkiler ne zaman Allah’tan alınıp başkalarına verilmiş ise işte o zaman Allah’ın gönderdiği dinden eser kalmamış ve inananların her alanda çöküşleri ve yok oluşları da kaçınılmaz olmuştur.
Bu arada Allah’a ait olan yetkiler elçilere verilmekle kalmamış elçilerin ölümünden sonra çeşitli hizip ve cemaatlere bölünen ve her gurubun kendi elindeki ile övünen insanlar kendi lider, ağabey üstat, şeyh ve hoca efendisini kendisine yeni yeni rabler edinerek Allah’ın emrine değil artık onların emir ve görüşlerine uyup onları koruyan askerler konumuna düşmüşlerdir. Diğer bir ifadeyle Allah ve vahiy merkezli bir din olan aziz İslam insan merkezli bir dine dönüştürülerek aslından ve esasından uzaklaştırılmıştır. O tarihten sonradır ki artık halkı Müslüman olan topluluklar tarihin öznesi değil nesnesi olarak varlıklarını dışa bağımlı ve düşmanlarının kendileri için sundukları reçeteleri kabul ederek hayatlarını devam ettire gelmişlerdir. Hayat ama ne hayat! Bu hayatta kan, vahşet, ölüm aşağılanma, sömürülme ve sürekli kava. Bu kavganın taraftarları hep aynı dinin mensupları ola gelmiştir, Yani Hasan’ın Hasan ile kavgası devam eder iken Hans denen ve taraflardan birisini sürekli öbürü üzerine tahrik edip el altından destekleyen yeni yeni ürettikleri silahları Müslüman halk üzerinde deneyen düşman bu işten en karlı taraf olarak yeni yeni oyunlar kurmaya ve kardeşi kardeşe kırdırmaya devam etmektedir.
Şayet İslam’ın mensupları bu oynanan oyunları en kısa zamanda fark eder ve akıllarını başlarına alır iseler işte o zaman kurtuluşları için ilk adımlarını da atmış olacaklardır. Tezgahlanan oyunun bozulmasının ilk şartı Allah’ın yaratılmışlar özelliklede insanlar için kanun ve kurallar koyan ve yeni bir hayat tarzı öneren Kuran’a dönmelerine ve akıllarını başlarına almalarına bağlıdır. Kuran’a dönmekten kastım Kuran’ın konuşması onun dışındaki her şeyin susması. İslam adına biran evvel çok sesliliğe son verilmesidir. Bunu insanların düşüncelerine bir müdahale olarak anlamak ise benim kastetmek istediğim şey olmadığını siz değerli okuyucularım zaten anlamışlardır.
Zira Allah’ın konuştuğu yani Kuran’ın ortaya koyduğu bir emir karşısında herkesin susması gerekir. Allah ve resulünün önüne geçmeyiniz emri fermanının bu gün için bizlere vermek istediği mesajın gerçek anlamı da bu olmalıdır. Aksi halde şu anda da resulün aramızdan ayrılmadığını ve yaşadığını zaman zaman onunla görüşüp talimatlar aldığını önemli! Toplantı ve günlerine peygamberi davet edip getiren ve insanları bu şekilde kandıran sapık din anlayışlarına da fırsat vermiş oluruz. Bunlara fırsat vermemenin tek yolu Kuran’ı anlamak ve anladıklarını yaşamaktan geçmektedir. Kitabın gönderiliş amacı da zaten budur. Allah kitap indirdiği diğer bir ifadeyle vah yettiği bütün elçilerinden öncelikle ilah ve rab olarak kendisini kabul etmelerini ve insanları sadece kendisine yani Allah’a çağırmalarını onlardan istemiştir. Bu emir bu gün İslam’ı din olarak seçip ona teslim olan her insan içinde geçerlidir. Bu ilkeden asla taviz verilmemelidir.
“Elif Lam Ra. Bu Kuran ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi bulunan ve her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah tarafından eksiksiz sağlam ve açık kılınmış, sonrada Allah’tan başkasına kulluk etmeyiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. De ki: “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (Hud-1ile 2. Ayetler) Konumuza ışık tutacak ve asla ikinci bir anlama gelmeyecek adar açık olan şu yüce Kuran ayetini de sizlerle paylaşmak istiyorum. “Allah’ın, kendisine Kitabı, hükmü, hikmeti ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “ Allah’ı bırakıp bana kullar olun” Demesi yakışmaz Fakat o peygamber onlara şöyle öğüt verir. “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca Allah yolunun samimi erleri olunuz.” ( Al-i İmran-79)
Konumuzun daha iyi anlaşılması için yukarıda zikrettiğimiz ilgili ayetler kimin kim adına neye ve nereye ne ile çağıracağını ve ne olması gerektiğini gayet açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymaktadır. İnsanları Allah’ın dışında herhangi bir otoriteye sisteme, ideolojiye çağırmanın İslam’ın mensuplarına yakışmadığını da belirtmek isterim. Son günlerde Allah’ın dışında bir takım çağrıların yapıldığı günleri de yaşamaktayız. Bu çağrıların İslam adına yapılmadığını da yapılan çağrıların içeriğinden net bir şekilde anlamamızda zaten mümkündür.
Allah bizlerin ne olmasını istedi ve bizlere ne emretti? İster iseniz şimdide bu iki sorunun cevabını vermeye çalışalım. Kuran’da bu soruların cevabını veren birden fazla ayet veya ayetler bulmak mümkündür. İlk etapta konumuza ışık tutan şu ayeti sizle ile paylaşalım. “Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Öyle ise emrolunduğun gibi dos doğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dost doğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud-111 ile112.)
Allah her insanın fıtratına kendisini ilah ve rab edinecek özelliği vermiştir. Fıtrata uygun olanda zaten budur. Allah’tan başka ilahlar edinmek ise fıtratı bozmaktır ve insana zülümdür. İnsanın dos doğru olması da zaten böyle bir şeydir. Esas olan doğru olmaktır. Ancak dışarıdan yapılan müdahaleler ile bu fıtrat bozulmakta ve insan esas amaçlarından uzaklaştırılıp adeta bir yalan makinasına dönüştürülmektedir. Allah’ın son elçisinin şahsında yapılan bu önemli çağırı kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlık için geçerlidir. Doğruluk ilkesini ve adalet özelliklerini kaybeden insanlardan oluşan toplumların zaten çok uzun ömürlü olmadıkları tarihi tecrübelerden anlaşılmaktadır.
Ne ile emrolunduk? konusunda ise can alıcı birkaç ayetin üzerinde daha duralım. İlk etapta Allah’ın indirdikleri ile hükmetmek ile emrolunduk.
“Ey Muhammed! Sana da Kitap’ı Kuran’ı hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği Kuran’ ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir kanun ve kural koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın Hepinizin dönüşü Allah’a dır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.” (Maide-48)
Evet, asli ve öncelikli hedefimiz Allah’ın bize indirdikleri ile hükmetmek olmalıdır. Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyen ancak İslam’ın bireysel anlamda sembolize edilip yaşanıldığı toplumlar unutmamalıdır ki bireysel anlamda yaşanılan İslam’ın tamamı değil sadece birkaç cüzüdür. İslam toplum halinde hükmettiği ve yaşanıldığı zaman dost düşman herkes mutlu olup asla kimse zülüm görmeyecektir. Aslında Kuran’ın tamamı ne ile emrolunduk ve ne olmamız gerektiğinin cevabı ile doludur. Şimdi de konumuzla ilgili son ayeti sizler ile paylaşarak yazımıza son verelim.
“İnsanları sadece Allah’a çağıran, Salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben sadece Allah’a ve onun gönderdiklerine teslim olup Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kimdir? ”(Fussilet-33)
İslam’ı din olarak seçenleri ve gereğini yapıp bu dini yaşayanların vereceği cevap elbette daha güzel sözlü hiç kimse yoktur olmalıdır. Allah açık ve net olarak bu ismin önüne ve arkasına herhangi bir ilave ve ekleme yapılmasına müsaade etmemektedir. Son günlerde açıkça dillendirilen ancak yıllar önce bizler tarafından ifade edilen: “Müslümanların Sünnilik ve Şiilik gibi bir unvana ihtiyaçları yoktur” Allah’ın dini İslam’dır bu dini kabul edip yaşayanların adı da Müslümandır dediğimizde bunlar mezhepleri de inkar ediyorlar diyerek toplumda nasıl itibarsızlaştırıldığımızı daha dün gibi hatırlayanların sayıları oldukça çok fazladır. Herkesin söylediğinden ve yaptıklarından hesaba çekileceğe ne inanan bir Müslüman olarak onları rabbime havale ediyorum. Bizler Allah’ın dinden yani Kuran ve Resulünün sahih ve Kurandan kaynaklanan bir hükmünü inkar edenlerin İslam ile ilgi ve alakasının kesildiğine inanan insanlar olarak daha dikkatli olmayı sürekli tavsiye edenlerden olmaya gayret edenlerden olduk ve bu can bu tende olmaya devam ettiği sürece de olmaya devam edeceğiz. Allah’a emanet olunuz.
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
