Nefsi Arındırmanın Da Rehberi O S.A.V
Sözlükte “temizlemek, arıtmak” anlamlarına gelen tezkiye kelimesi ruhu manevî kirlerden temizlemek demektir. Allah Rasûlü’nün görevlerinden biri de insanı manevî kirlerden arındırıp ruhen yücelmesini sağlamaktır. “Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.” (Bakara, 2/129)
“Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Rasûl gönderdik.” (Bakara, 2/151)
İmtihanlarla Arınma
Tezkiye peygamberlerin görevlerinden olmakla birlikte insanlar sadece inandım demekle tezkiye edilmiş veya kurtulmuş olmamaktadırlar.
Rabbimiz ölümü ve hayatı da insanları denemek için yarattığını bildirmektedir: “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.” (Mülk, 67/2) Yine Rabbimiz her Müslümanı mutlaka ve mutlaka imtihana tabi tutacağını bildirmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 2/155)
Bu zor imtihanlardan başarılı bir şekilde geçebilmek için Allah Rasûlü’nün rehberliğine ihtiyaç vardır.
Çünkü Kur’an O’na geldiğinden en iyi bilen ve en iyi yaşayan O’dur. Kur’an-ı Kerim bazı konularda ayrıntıya girmemiş bunun açıklamasını ve nasıl olması gerektiğini Allah Rasûlü’ne bırakmıştır.
Namaz, oruç, hac gibi bazı konular bunlardandır.
Bunların nasıl yerine getirilmesi gerektiğini de Allah Rasûlü “Beni namaz kılarken gördüğünüz gibi kılın” (Buhârî, Ezân, 18) buyurarak beş vakit namazın rekatlarını, vakitlerini ve namazlarda ne okunması gerektiğini uygulamalı olarak göstermiştir. Yine O (s.a.v.), “Hacda yapacağınız ibadetleri benden öğrenin” (Müslim, Hac, 310) buyurarak gerçek bir hac ibadetinin ancak kendisine uyularak yapılabileceğini de bildirmiş olmaktadır. Yoksa Mekke’li Müşriklerin yaptığı gibi Kâ’be’yi ıslık çalarak, el çırparak tavaf ederek değildir. “Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir.” (Enfâl, 8/35)
Peygamberlerinin rehberliğine uymayıp da aşırı giden toplumlara karşı Rabbimiz bizleri uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır: “Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!” (Tevbe, 9/30)
Arınmak İçin de O (s.a.v.) Rehberimizdir
Gerçek anlamda arınmak için Allah Rasûlü’nün rehberliğine ihtiyacımız vardır. Her konuda olduğu gibi aşırılıklara sapmamak gerekir. Allah Rasûlü sahabesinden aşırı gitmek isteyenleri uyarmış, kendisini örnek almalarını istemiştir. Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) sahabilerine daima takat getirebilecekleri işleri emrederdi. (O zaman) sahabîleri “Yâ Rasûlallah, biz senin gibi değiliz. Allah senin olmuş olacak günâhlarına mağfiret etmiştir” derlerdi de, öfke alâmeti yüzünde bilinecek kadar kızar ve ondan sonra da “En ziyâde takvalınız ve Allah’ı en çok bileniniz, şüphesiz ki benim” buyururdu. (Buhari, İman, 13)
Bir defasında, kıldığı namazların çokluğundan dolayı Havlâ isimli kadını övgüyle anlatan Hz. Aişe’ye Allah’ın Rasûlü şöyle cevap vermiştir:
“Bırakın (böyle şeyleri)! Güç yetireceğiniz işleri yapın. Vallahi siz bıkarsınız da Allah bıkmaz!” (Buhârî, İmân, 32; Müslim, Müsâfirîn, 221) Allah’ın Rasûlü, kayalıklar üzerinde uzun süre namaz kılan bir kimseyi görünce de “Ey İnsanlar! Size gereken orta yoldur. Vallahi siz bıksanız da Allah bıkmaz!” (İbn Mâce, Zühd, 28) buyurmuştur.