Sabrı Yeniden Keşfetmek
Sabra aşina olmayan bir nesil yetişti. Halbuki ona hava kadar, su kadar muhtacız. Sabrı yeniden keşfetmemiz gerekiyor. Özellikle bela ve musibetlerin üzerimize üşüştüğü şu sancılı günlerde...
Sabırdan beslenmeyen hiçbir iyilik yok gibidir. Hemen hemen bütün güzel davranışların arkasında sabır gücü vardır. Olumsuzluklara düşmemek, kötülüklere sürüklenmemek ancak sabrın çekim gücüyle irtibatlı bulunmakla mümkündür.
Her abide eser sabrın eseridir. Her ilmi keşif ve buluşta sabrın payı büyüktür. Sabırsız, en küçük bir meslek sahibi olmak bile imkansızdır.
Sabır, azimdir, sebattır, kararlılıktır, geri adım atmamaktır. Ne uğruna yola çıkılmışsa o istikamete demir atmaktır. Kahramanlıktır sabır, korkusuzluktur, kadere şuurlu bir teslimiyet göstergesidir. Sabrın literatüründe, yılgınlığın, bezginliğin ve bunları çağrıştıracak uçuk benizli kelimelerin yeri yoktur.
O, pişman olunacak, sonu hüsranla noktalanacak niyet ve eylemleri tanımaz bile. Kargaşanın, dağınıklığın, prensip ve disiplinden kopuk bulunuşun hakim olduğu yer ve yöre yabandır sabra, sabır da onlara yabandır elbette.
Sabır, pasif bir kabulleniş değil, içten dışa yansıyan, eşya ve hadiselerin perde arkasını görünür kılan “aktif bir nurdur”. Ferasettir bu bağlamda sabır, basirettir, doğruyu görmek ve doğruya yönelmektir. Hak, hakikat ve adalet ölçülerinin kazanımından oluşan dengeye; kozmik prensiplere uyum şeklinde özetlenebilecek ahlaki yapıya sahip bulunmaktır.
Ve yine bu bağlamda bir direniştir sabır, “münker” denilen bütün çirkinliklere, zulüm adı verilen bütün barbarlıklara karşı bir direniş, bir başkaldırı ve bütün karanlık düşüncelere karşı bir isyandır.
Duadır sabır, fiili ve ıstırari duadır. Olması istenileni veya olmaması arzu edileni, sebepleri elinde tutana havale ile O’nun kuvvet ve kudretine gönülden ve yürekten dehalettir. Bu yönüyle sabır, hadiste anlatılan keyfiyette, tüm maksada ulaşmaların şifrelerini çözen anahtardır. Sabrın açamayacağı kapı, sabırla ulaşılmayacak gaye ve maksat yoktur. O, bela ve musibetlere karşı da en muhkem sığınaktır. Zira ki, sabredenlerin yanında daim Allah vardır.
Sabır, dünyaya gelişimiz hikmetinin en özlü ifadesidir. İmtihan olunmak için düştüğümüz uzun yolda her dem kazanma ya da kaybetme maceramızı belirleyecek ölçüde etkiye sahip faktörleri sürekli kazanma vesilemiz haline dönüştürme sorumluluğunu üstlenmiş ezel nasibi dosttur o bizler için. Ayrılmayan dosttur, ayrım yapmayan dosttur. Darlık zamanında da bolluk zamanında da yanımızda bulunan, şaha da gedaya da aynı mesafede durup hayrı fısıldayan dosttur.
Belaların en şiddetlisine maruz nebiler şüphesiz sabırda en ileri olanlardır. Veli kullar da kendi mevkilerine uygun sabrın sahibidirler. Müzmin hastalar öyledir, yatalaklar öyledir, kimsesizler, yoksullar, felaketzedeler, mağdurlar, mazlumlar, düşkünler öyledir ve nihayet devalarını dertlerinde gören dertliler öyledir. Cümlesinde sabır ayrı ayrı meyveler verir.
Gücü, kuvveti, malı, varlığı, makamı, mansıbı, ilahi buyruğun emrine amade kılmak da bir sabır işidir. Nimetler arttıkça şükrü arttırmak, sökün edip gelen lütuf ve ihsanlar karşısında mahviyet ve tevazuun kıvamını bozmamak bir sabır edebidir.
Peygamberimiz Efendimiz, ilahi ahlakla bezenmemizi emir buyurur. Rabbimizin sonsuz güzel isimlerinden biri de, çok sabırlı anlamında ”Sabur” dur
İnsanlardan gelecek eza, cefa ve sıkıntılara katlanarak onların arasında bulunmak, uzlet ve inziva asudeliğinden evla görülür. Şundan dolayı ki, birincide tabii ortam, ihtilat oranında cebir ve zorlama ile sabrı körükler, arındırmalar şiddetli ve kapsamlı olur. Diğerinde ise ancak kişinin hususi himmet, gayret ve istidadı ile sınırlı bir arınma ve yükseliş söz konusudur.
Aile bireyleri arasındaki karşılıklı sevginin, saygının ve hakların korunmasından, akraba, komşu, mahalle, şehir, vatan, millet, devlet ilişkilerinin tümünde hatta uluslararası sorumlulukların bütününde, özetle, içtimai mukavelelerin söz konusu olduğu her yerde toplumsal sabra, kolektif tahammüle ihtiyaç vardır.
Bizim ibadetlerimiz de sabır buutlu keyfiyet arz eder. Namaz sabırdır, oruç sabırdır, hac, zekat hep sabırdır. Zikir sabırdır, şükür sabırdır, tefekkür sabırdır. Ve inananların sabrı, gök kubbeye kurulu bir muştu otağıdır…
Kur’an-ı Kerim’de sabır üzerine sık sık vurgu yapılır ve müminlerin sabır fırsatını en iyi şekilde değerlendirmeleri istenir:
“Ey İman edenler, namaz ile sabır ile Allah’tan yardım isteyin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir. Bir de sakın Allah yolunda öldürülen şehitlere ölüler, demeyin. Gerçekte onlar diridirler, fakat onların hayat mertebesini siz şu anda anlayamazsınız. Biz, mutlaka sizi, korku, açlık, mal-can- ürün eksiltmelerinden bazılarıyla sınarız, sabredenleri müjdele. Onların başlarına bir musibet geldiğinde onlar biz zaten Allah’tan geldik ve O’na dönmekteyiz, derler. İşte Rablerinin ihsanı ve rahmeti bunlar içindir. Ve işte doğru yolda olanlar da onlardır.”(Bakara, 153-157)
“Lokman söyle dedi: Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyiliği emret, kötülüğe karşı koy, başına gelenlere sabret, bütün bunlar ancak kararlı insanların yapabileceği işlerdir”(Lokman, 17)
Peygamber Efendimiz de, “Sabır bütün kurtuluşların anahtarıdır” buyurur. Sabrın zamanlamasını da şu şekilde tayin eder:” Sabır, ilk toslamada olandır.”