* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Sapık Fırkalar Fikirler ve Ehl-i Sünnet İnancı  (Okunma sayısı 14 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2434


Sapık Fırkalar Fikirler ve Ehl-i Sünnet İnancı

İSLÂMIN anlaşılmasında belirleyici-temel unsur Kur’ân’dır. Kur’ân ise ancak Allah Rasülü’nün (s.a.v) Sünneti ile beraber tahlil edilirse tam olarak anlaşılabilir. Bu gerçeği bütün Müslümanlar ihtilafsız olarak kabul ederler. Ancak göğüslerde bulunan kalbin içinde mekan tutmuş, selim-meşrû akılları ile değil de; sadece kafataslarının içindeki, kendisine beyin denilen, et yumağı ile Kur’ânı anlamaya çalışan nadirattan birkaç ucube filozof, Sünnet’i inkâr eder, peygamberi “Postacı” yerine koyar. Sözümüz bunlara değildir. Bunları adam yerine koymayız. Sözümüze konu olan şey Hz. Peygamber’in vefatından sonra ümmet arasında ortaya çıkan ihtilaflar, bunların zamanla ekolleşmesi ve müzmin hastalık hâline dönüşerek Müslümanların fikirlerini ve ruhlarını habis bir ur gibi kaplamasıdır. Bedenleri değil ruhları, akılları öldüren, sadece dünyayı değil, ebedî olan âhiret hayatını cehenneme dönüştüren, korkunç derecede bulaşıcı bir hastalık. Sözümüz bu hastalığa yakalanan ve ondan kurtulmaya çalışan Müslümanlaradır.

Özellikle Hz. Osman ve Hz. Ali’nin halifeliği zamanında başlayan ve ondan sonraki iktidarlar döneminde daha da yaygınlaşan itikâdî ve ameli ihtilaflar, beraberinde Müslümanları birbirlerinin boyunlarını vuracak kadar ileri dereceye götürmüştür. Ancak dikkat edilmesi gereken çok önemli bir mesele vardır. O zamanın Müslümanları ihtilaf da etseler ihlaslı, samimi ve adâletli idiler. “ Bir kavme karşı olan kininiz sizi adâletsizliğe sevk etmesin”(1) ayetini çok iyi anlamışlardı. Savaşırken bile birbirleri hakkında haddi aşmıyorlardı. Cemel ve Sıffîn savaşlarına katılıp Hz. Ali’ye (r.a) karşı baş kaldıranlar hakkında kendisine soru tevcîh edenlerle, Hz. Ali (r.a) arasında şu konuşma geçmiştir:

“—Size karşı silâh kullananlar müşrikler midir?

—Hayır, çünkü onlar şirkten kaçıp uzaklaşanlardır.

— Peki onlara münafık diyebilir miyiz?

— Hayır, çünkü münafıklar Allah’ı pek az anarlar ve içlerinde küfür ve nifak vardır, dıştan müslüman görünmeye çalışırlar. Oysa bunların içinde küfür yoktur.

— İyi ama onlar hakkında ne demeli?

— Onlar bize karşı serkeşlik edip baş kaldıran kardeşlerimizdir.”(2)

Dikkat edersek Hz. Ali, kendisine karşı savaşan Müslümanların durumları hakkında sordukları zaman onlar için “ serkeşlik eden kardeşlerimiz” tâbirini kullanmış, onları tekfir etmemiş, aşırı gitmemiştir. Daha sonraki tâbiin ve etbaı tâbiin zamanında da samimi ve adâletli Müslümanlar itidalden sapmamışlar, dillerini alabildiğine kullanmamışlardır. Ömer bin Abdulaziz’e sahabe arasındaki savaşlardan sorulduğu zaman “– Onlar kılıçlarını kana bulamış, bizler dillerimizi kana bulamayalım.”(3) Şeklinde cevap vermiş ve kendisinden bir kuşak önce yaşayan insanlar için bile olayın detaylarına sahip olduğu halde hüküm vermekten kaçınmıştır. Bugünkü Müslümanlar ise aradan en az 15-20 kuşak geçtiği halde çok rahat koltuklarına yaslanmış vaziyette “şu haklıydı, bu hata yaptı” gibi hükümler vererek sahabeyi suçladıklarını ve bu fikirler üzerine din imar ettiklerini görüyoruz. Samimiyetsizliklerini ve riyâkârlıklarını müşahede ediyoruz.

Müslümanlar arasındaki bu ihtilaflar, hicri birinci asrın sonlarından sonra, özellikle ikinci ve üçüncü asırlarda meydana gelmiştir. Kur’ân’da müteşabih ayetlerin olması, sünnetin tesbitindeki zorluklar vb. meselelerden dolayı müslümanlar itikâdî ve ameli olarak farklı anlayışlar içine girmişler ve onların sahip oldukları fikirler etrafında gruplaşmasına, fırkalara ayrılmasına vesile olmuştur. Her bir grup kendi fırkasının ve düşüncesinin haklılığını ispat etmek için Kur’ân’dan cımbızlama ayetler çekmiş, sünneti istedikleri gibi yorumlamış ve hatta fikirlerini destekleyici hadisler uydurmuştur. Dolayısıyla islam dünyasında uydurma hadisler, sapık fikirler, iftiralar havada uçuşurken birtakım samimi ilim ehli meseleleri didikleyerek, araştırarak, iyice tahlil ederek ortaya doğruyu ve güzeli çıkarmışlardır. Sonunda bu bir ekol hâline gelmiş, hem o günün Müslümanları için, hem de kıyamete kadar gelecek olan müslümanlar için sapık fikirler karşısında bir kurtuluş reçetesi olmuştur. İşte bu ekol Ehl-i Sünnet vel Cemaaat adı ile tanınmış, hem o zamanın Müslümanları, hem de sonraki devirlerin tahkik erbabı tarafından kabul görmüştür ve takip edilmiştir. Kur’ân’ı hakkı ile tanımayan, hadislerin zayıfını kuvvetlisinden, uydurmasını sahihinden, nâsihini mensûhundan ayırma bilgisine sahip olmayan, ilmin inceliklerinden habersiz olan, Arap dilinin özelliklerini, inceliklerini bilmeyen insanlar Ehli sünnet vel cemaat mezhebinin âlimlerini takip etmişler, onların Kur’ân ve Sünnet’ten çıkardıkları delillerle vermiş oldukları şer’i hükümlere göre hayatlarını tanzim etmişler, İbâdetlerini yapmışlardır. Yapılması gereken ve Allah (c.c)tarafından emredilen de budur. Bu hususta Kur’ân’ı Kerimde Allah(c.c) şöyle buyurmuştur “ Bilmiyorsanız zikir (Kur’ân) ehline sorun”(4) Bu ayetin tefsirinde Hulasatul Beyan isimli eserde şu açıklama vardır: “

Beyzâvî’nin beyanı veçhile insan bilmediği mesailde ehl-i ilme müracaat etmek vacip olduğuna dahi delâlet eder. Çünkü ehl-i ilme suâl etmeleriyle emir; vücub içindir “(5) Dikkat edersek ilmin inceliklerini kavrayamayan insanların bilmediği meselelerde ilim ehline (müçtehid ulemaya) sormasının bu ayet ile vacib olduğunu ifade ediyor. Tabi ki taklid derecesinden tahkik derecesine geçmek ve alimlerin vermiş oldukları fetvaları tahlil etmek, ayetlerden ve hadislerden delillerini araştırmak da dinin emirlerindendir. Fakat günümüz coğrafyasında Müslümanların bunu yapması gerçekten çok zordur. Neden? birçok şey söylenebilir ama kısaca islam topraklarında yapılan dini tahrif edici faaliyetler, medreselerin kapatılması, Kur’ân’ın yasaklanması, dinin kontrol altına alınması, harf devrimi vb. İslâm karşıtı operasyonlar ilmi ve alimleri yok etmiş, geriyede mevcut tağuti rejimlere midelerinden bağlanmış, kiralanmış ve satılmış, isminin başına bol miktarda “doçent, doktor, profesör” gibi unvanların getirildiği sahte müçtehidler türemiş, Müslümanları tarih boyunca kabul görmüş olan meselelerden uzaklaştırmışlardır. Hz. İsa’nın inmesi, Kabir azabı vs. gibi konuları reddetmişler, ” Allahın hükümleri ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir ‘ âyetini sadece Yahudilere has kılmışlar, tağuti rejimleri itaat edilecek merciler olarak göstermişler, devlet başkanlarını da müslümanlara ulu’l emr diye yuttrmaya kalkmışlardır. Birçok itikâdî ve ameli meseleye şüphe sokmuşlardır. Sonra da ortaya çıkarak bizde Ehl-i Sünnetiz yalanını söylemekten kaçınmamışlardır. Ehli sünnetiz demek sadece bir iddiadır. İddiaların ispatlanması gerekir, nasıl ki müslümanım diyen salih amel ile iddiasını ispatlamak zorunda ise, en azından müslümanca düşünmek zorunda ise, Ehl-i Sünnetim diyen de o yolun imamlarının (imam-ı Âzamların, imam-ı Şafiilerin, Ahmed bin Hanbellerin) izini takip etmeli ve müçtehid değilse fakihlere teslim olmalıdır. Fakat günümüzde baktığımız zaman sahnelerde her türlü ahlaksızlığı yapan, Allah diyerek içki içen, nara atan, şarkıcı Bülent’de Ehl-i Sünnet!, Müslümanların selameti için değil felaketi için çalışan laikliği ve demokratlığı kendisine din edinen parti liderleri de Ehl-i Sünnet!, Mecliste Allah’ın kanunlarına mukâbil hüküm çıkaran, putlar önünde saygı duruşunda bulunan, yemin törenlerinde küfür kelimelerini kolayca söyleyen ve söyleyenleri hararetle alkışlayan milletvekilleri de Ehl-i Sünnet!. Bankalarda faizin bin bir türlü şekliyle çalışan memurlarda, meyhane işleten şişe Sami’de Ehl-i Sünnet!. Ve hatta zamanında müslümanlara kan kusturan Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mubarek bunların tümüne sorsan hepsi müslümanım ve Ehl-i Sünnetim derdi. Bu kelimeler o kadar ucuzladı ki genel evlerde çalışan fahişe kadınlar dahi sorsan Müslüman ve Hanefi mezhebinden! Müslümanlık ve Ehli sünnet olmak bu kadar ucuz değil, bir bedeli var. Bedeli de Ehl-i Sünnet âlimlerinin içtihadlarını dikkate almak, referans kabul etmektir.

Eğer niyetimizde samimi isek, islâm’ı güzel anlamak ve yaşamak amacımız ise, ve eğer kurtulanlardan olmak istiyorsak, kurtuluş fırkası olan, Ehl-i Sünnet yolunu takip edelim ve takip ederken özellikle ihtilaflı olan meselelerin delillerini öğrenmeye çalışalım. İnancımızı ve amellerimizi sağdan soldan esen sapık rüzgarlar ve fikirler değil, Kur’ân ve Sünnete dayanan, sahabe anlayışı ile yoğrulan Ehl-i Sünnet alimlerinin fıkhî hükümleri şekillendirsin. Zannediyor musunuz ki Hicri ikinci ve üçüncü asırlardaki sapık fikirleri içeren ehli küfür ve ehli bidat mezhebler şu anda yok. Büyük ve küçük günah işleyen kimseleri tekfir eden Hariciler, “Ne kadar günah işlersen işle imanına zarar vermez” diyen Mürcie, “akıl”ı nakilden üstün tutan Mutezile, “Ben yapmıyorum Allah bana yaptırıyor” diyerek günahlarını Allah’a nispet eden Cebriye, yaratıcıyı inkâr eden Pehriyyun, bütün bu sapık fikirlerin sahipleri hepsi çevremizde, sokağımızda ve hatta camimizde bol miktarda mevcut. Kur’ân ve Sünnet’i kendi keyfi arzularına göre yorumlayan ve şahsi fikirlerini din adına pazarlayarak sapıkça olan hareketlerini dinden gösteren, dine hizmet olarak bağlılarına servis eden birtakım ehli bidat hareketler. Sahabeye Hakâret eden Şia. Bütün bunlar Müslümanların dini doğru öğrenmesine engel olan sapkın inanışlar ve hareketlerdir.

İmam-ı Azam (rh.a) “uzuvlar nasıl ki göze tâbiyse ameller de ilme tâbidir” diyerek, sağlıklı ve doğru bir hareketin ancak ilim ile olabileceğini bildirmiştir. İlimsiz amel etmek Hristiyanların, ilmi de öğrendikten sonra amelsiz bırakmanın Yahudilerin işi olduğu Fatiha suresinde bizlere bildirilmiştir. Şimdi bütün sapık inanışlara, bâtıl fikir ve gruplara bir “ Eûzu besmele “ çekelim, hepsinden Allah’a sığınalım, Kur’ân’a saf, temiz ve önyargıdan uzak bir şekilde yaklaşalım ki bizi hidayete götürsün. Bu hareketimizi de sadece Allah’ın (c.c) rızası için yapalım. Allah (c.c) Kur’ân’da ne buyuruyor; ”O müttakiler için bir hidayettir.”(6) Amacı takva olmayanlar ondan asla faydalanamazlar. Allah (c.c)’dan dileğimiz bizleri mahşer gününde kendisinden sadece Müslümanların faydalanacağı, bidatçilerin ve sapıkların ona yaklaşamadığı Kevser Havuzunun etrafında toplaması ve bidatçilerden uzak kılmasıdır.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(1)   Maide, 5/8

(2)   Asrın Kur’ân Tefsiri C. Yıldırım Hucurat suresi 9. Ayet tefsiri (Fütuhu’ş-Şam/Vâkıdî)

(3)   İmam Kurtubi Tefsiri Hucurat suresi 9. Ayet tefsiri (İsim zikredilmeden bir âlim diye nakletmiştir)

(4)   Nahl, 16/43

(5)   Hulasatul Beyan, Konyalı Mehmed Vehbi, Nahl 43 tefsiri

(6)   Bakara, 2/2

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Ozan Ferhat - Barış (Halk Ozanları Arşiv Serisi 1) 320 kbps - NETTE İLK Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 03:29:14 ÖS]


Abdurrahim Az -Nâr-ı Hicran 320 kbps - NETTE İLK Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 03:18:03 ÖS]


Abdulrahim Az - Sevgiliye Hasret 320 kbps - NETTE İLK Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 03:07:53 ÖS]


İslâm ve Aile Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 02:29:24 ÖS]


Boşanma/Talak Muamelesinin Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 02:22:42 ÖS]


Helal Rızık ve Sâlih Amel Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 02:08:27 ÖS]


Allah Yolunda Cihadı Mazeretsiz Terketmenin Neticeleri Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 02:02:22 ÖS]


Sapık Fırkalar Fikirler ve Ehl-i Sünnet İnancı Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 01:51:27 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 01:47:00 ÖS]


Hiçbir İyiliği Küçümseme Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:41:18 ÖÖ]


Bir Seven Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:35:57 ÖÖ]


Müslüman Olmak Da İnsan Olmak Da İmtihandır/Sınavdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:26:15 ÖÖ]


Hepimize Örnek Olacak Bir İsim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:13:13 ÖÖ]


Allah-u Teâlâ’ya Güvenmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:06:03 ÖÖ]


Mümin Suizan Etmekten Çok Sakınmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:58 ÖÖ]


Başkalarının Sözleri Gönderen: KOYLU
[Dün, 02:18:14 ÖS]


Hayat Dengemiz – Yolumuzun Aslı ve Hedefi Gönderen: KOYLU
[Dün, 02:08:33 ÖS]


İyiye Doğru Gönderen: KOYLU
[Dün, 01:51:53 ÖS]


Yorulmadan Bozulmadan Gönderen: KOYLU
[Dün, 01:47:38 ÖS]


Okulda Başarı Gönderen: KOYLU
[Dün, 01:40:20 ÖS]