* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Soayal Ahlak  (Okunma sayısı 267 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Soayal Ahlak
« : Temmuz 23, 2019, 08:43:25 ÖÖ »
Soayal Ahlak

 I. Yasaklar
 
Adam Öldürme:
 
Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Meğer ki hak ile ola.[1]Bundan dolayı Benî İsrail'e buyurduk ki: Her kim bir cinayet işlememiş (bir kimseyi öldürmemiş) ve yeryüzünde fesat çıkarmamış olan bir kimseyi öldürür­se, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur; bir kimseyi diri bırakırsa, sanki bü­tün insanları diriltmiş olur,[2]Bir mü'minin bir mü'mini haksız yere öldürmesi asla olamaz! Meğer ki yan­lışlıkla ola! Bir mü'mini yanlışlıkla öldürene, bir boyun (bir köle) âzâd etmek ve onun ehline diyet vermek lâzım gelir. Meğer ki maktulün ehli, diyeti bağışlayalar! (Şayet öldürülenin kendisi mü'min olduğu halde size düşman olan bir kavme men­sup ise, mü'min olan bir köleyi âzâd etmek gerektir)... Bir mü'mini kasden öldüre­nin cezası Cehennem'de ebedî olarak kalmaktır. Böylesi, Allah'ın hışmına uğramış, Allah'ın rahmetinden koğulmuş ve O'nun hazırladığı büyük azabı hak etmiştir.[3]Ey îman edenler! Maktuller hakkında kısas size farz olundu. Hür, hür'ile; dişi, dişi ile; köle köle ile kısas olunur. Maktulün kardeşi (vârisi veya velîsi)\tarafından Katil hakkında birşey affolunursa (diyet için) örfe uymalı ve (diyet) en iyi surette eda olunmalıdır. (Affetmek, diyet almak) Tann'mzdan kolaylık ve rahmettir.... Sizin için kısasta hayat vardır, ey aklı tam insanlar![4]

Hırsızlık:
 
Hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesiniz[5]

Adatma:
 
Ölçüye, tartıya hile karıştıranların vay haline! Onlar insanlardan (istihkak­larını) aldıkları zaman tastamam alırlar, fakat insanlar için Ölçüp tarttıkları za­man, eksik Ölçüp, eksik tartarlar.[6]

Faiz:
 
Ey îmân edenler! Allah'a (karşı gelmekten) sakının ve îmânınızda gerçek iseniz, (halkın zimmetinde) ribâdan (faizden) kalanı bırakın. Böyle yapmazsanız, Allah ile Peygamber'ine karşı gelmiş ve onlarla harbe girmiş olduğunuzu bilin. Ribâ almaktan tövbe ederseniz, sermâyeniz sizindir. (Bu suretle) ne gadretmiş, ne de gadre uğramış olursunuz.[7]

Her Çeşit Gasb:.
 
Kimsenin hakkını yemeyin[8]

Gayr-İ Meşru Her Temellük:
 
Ey îmân edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl bahanelerle yemeyin! Karşılık-zâ ile yapılan ticaret başka[9]

Bilhassa Yetimin Mallarını Yemek:
 
Yetimlere mallarım verin. İyi şeyleri kötü şeylerle değişmeyin. Öksüzle­rin mallarım mallarınıza katarak yemeyin. Bu, çok büyük bir suçtur. Öksüzlerin mallarını ne israf ederek, ne de büyüdükleri vakit geri alırlar diyerek, yemeyin.[10]

Îhânet, Emanete Hıyanet:
 
Ey îmân edenleri Yaptığınızın farkında olarak Allah ile Peygamber'e hıya­net etmeyin ve aranızda emanetlerinize hıyanet etmeyin.[11]                     

Haksız Eziyet (İftira):
 
Mümin erkeklerle mü'min kadınlar hakkında, işlemedikleri bir günah yüzün­den kötü söz söyleyenler, bühtan etmiş ve apaçık bir günahı yüklenmiş olurlar.[12]

Zulüm:
 
(Zulmederek) zulümlerini yüklenenler hüsrana uğrarlar.,[13] Hak Teâlâ, muhakkak ki zâlimleri asla sevmez.[14] İçinizden zulmedenlere büyük bir azâb tattıracağız.[15]

Suç Ortaklığı:
 
Günah işlemek, haddi tecâvüz etmek hususunda yardımlaşmayım.[16]

Haksızları Savunma:
 
Sakın hâinler namına zerre kadar bir müdâfaada bulunma... Kendi nefis­lerine hıyanet edenler lehinde sakın uğraşma. Zîra Allah hıyanette ısrar edip gü­nahkâr olanları sevmez.[17]

Taahhütlerine Sadakatsizlik:
 
Allah'ı kendinize kefil ederek bağlandığınız yeminleri te'kîd ettikten son­ra bozmayın.[18]Kitap ehli arasında öylesi var ki, ona bir kantar emanet etsen, onu sana öder. Öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, yakasına sanlmadıkça onu sana ödemez. Çünkü bunlar, 'Bu ümmîlerin malını almakta vebal yoktur' derler ve Allah'a karşı, bile bile yalan söylerler. (Hakikat öyle değil) kim ki sözünü yerine getirir ve (fenalıktan, haramdan) sakınırsa, (bilsin ki) Allah sakınanları sever. Onlarsa, Allah'a karşı ahitlerini, yeminlerini en ucuz metaa değişerek nakzeder­ler. Onların âhirette (Allah'ın nimetinde) payları yoktur. Kıyamet günü Allah onlara hitâb etmez, onlara iltifat etmez, (günahtan) temizlemez ve onlar için pek acıklı azâb vardır.[19]

Gadretme Ve Aldatma:
 
Allah hıyanette ısrar edip günahkâr olanları sevmez. Onlar insanlardan gizlenirler, utanırda Allah'tan gizlenmezler.[20]

Hâkimleri Aldatmak Veya Baştan Çıkarmak:
 
Birbirinizin mallarını sahte ve bâtıl sebeplerle aranızda yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için (mal davasıyla), rüşvet­lerle hâkimlere koşmayın.[21]

Yalan Şahitlik:
 
Yalan sözden sakının.[22]

Gerçeği Gizlemek:
 
Şehâdeti saklamayın. Şehâdeti saklayanın kalbi günahkâr olur.[23]Onlar ki, —herkese Kitap'ta açıklandıktan sonra— indirdiğimiz sarîh bur­hanları ve hidâyeti belirten âyetleri gizlerler; Allah onlara lanet eder, lanet ede­bilecek olan herkes de lanet eder.[24]

Kötü Söz Ve Hakaret:
 
Allah çirkin ve incitici sözlerin açıklanmasını sevmez. Zulme uğrayanlar (müstesnadırlar). Allah her şeyi duyucu ve bilicidir. İyiliği açık veya gizli yapar, fenalığı affederseniz, şüphe yok ki Allah affedicidir ve fıakkıyla kudretlidir.[25]

Fakir Ve Yetime Kötü Muamele:
 
Öyle ise sakın öksüzü hor tutma! Bir şey dileyeni azarlama![26]

Alay Etmek:
 
Ey îmân edenler! İçinizden bir kimse başka bir kimse ile alay etmesin. Bel­ki, kendileriyle alay edilenler, alay edenlerden hayırlıdır. Kadın-lar da diğer ka­dınlarla alay etmesinler. Belki, berikiler ötekilerden hayırlıdırlar. Birbirinizde ayıplar aramayın. Birbirinizi kötü lâkablarla çağırmayın. îmân ettikten sonra kötü bir ad sahibi olmak ne çirkin şeydir. Her kim tövbe etmezse, (işte o gibiler) zalim kimselerdir.[27]

Küçük Görücü Fiiller:
 
Kibirlenerek halka surat asma! Yeryüzünde sallana sallana yürüme! Çünkü Hak Teâlâ kibir taslayanları, kendilerini beğenenleri asla sevmez.[28]

Tecessüs:
 
Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın.[29]

Nemime Ve İftira:
 
Vay haline o çekiştirici ve ayıplayıcı, gözü ile, kaşı ile eğlenici olanın![30]Birbirinizi (arkadan) çekiştirmeyin. Biriniz Ölü kardeşinin etini yemek istemı[31]"Ey îmân edenler! Birbirİnizîe gizli konuşacağınız (danışacağınız) zaman, günahkârlığa, düşmanlığa, Peygamber'e isyana ait konuşmayın! İyilik, doğru­luk, dürüstlük hakkında konuşun.[32]

Kotu Haberler Ve Onlara Aceleyle Kanma:
 
Ey îmân edenler! Fâsıkın biri size bir haber getirirse, o haberin doğruluğu­nu tahkik edin, yoksa yanlışlıkla bir cemâate fenalık edip sonradan pişman olursunuz.[33]

Haysiyet Ve Namus İhlâli:
 
Namuslu, hür kadınları itham edip, dört şahit getirmeyen kimselere seksen kırbaç vurun. Onların şehâdetlerini asla kabul etmeyin. Fâsık kimseler onlardır. Bu hareketten sonra tevbe edip hallerini ıslâh edenler müstesnadırlar. Çünkü Ce-nâb-ı Hak yarlığayıadır, bağışlayıcıdır.[34]Hani siz o iftirayı dilden dile dolaştırıp, hiç bir bilginiz olmadığı halde ağzı­nıza alıp söylüyor, bunu kolay ve vebalsîz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Al­lah nazarında büyük bir günahtır.

Onu duyduğunuz zaman niçin: 'Böyle bir şeyden bahsetmek bize yaraşmaz. Seni tenzih ederiz Allah'ım! Bu pek büyük bir bühtandır!' demediniz? Hak Teâlâ mü'minseniz bu gibi şeylere bir daha dönme­meniz için size öğüt veriyor. ... Mü'minler arasında kötülük ve hayâsızlığın ya­yılmasını isteyenler ve sevenler için, dünya ve âhirette acıklı azâb vardır.[35]O gün bunların dilleri, elleri ve ayakları, işledikleri şeylere şehâdet eder. O gün Hak Teâlâ onlara istihkaklarını tamamiyle verir. Onlar da Allah'ın apaçık Hak olduğunu tanırlar.[36]

 Zararlı Müdahele;
 
Her kim bir kimseye fenalık ederse, (fenalık yolunda başkasına yardım eder­se, fenalığın) vebalinde payı vardır. Allah her şeye hâkimdir.[37]

 Umumî Kötülüğe Kayıtsızlık:
 
İsrail oğulları içinde kâfir olanlar, (isyanları ve haddi aşmaları yüzünden) Dâvud ve Meryem oğlu îsâ diliyle lanete uğradılar. Onlar kötülük yaptıkları za­man, birbirlerini kötülükten alıkoymaya uğraşmazlardı. Bu ne çirkin bir şeydi![38]

 I1. Emirler
 
Emâneti Edâ:
 
Allah size emanetleri ehline vermenizi emreder[39]Kendisine emniyet olunan borçlu, borcunu ödesin.[40]

Şüpheleri Bertaraf Etmek İçin Akitleri Meşrulaştırma:

 "Ey îmân edenler! Birbirinize muayyen bir vakitte ödenmek üzere borçlandı­ğınız zaman, bunu yazın. Bir kâtip, (alacak-vereceğinizi) doğruca yazsın. Kâtip, Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Yazsın. Borçlu olan kimse borcu­nu İkrar ve imlâ etsin, Tanrısı olan Allah'tan korksun ve (borcundan) hiç bir şey noksan bırakmasın. Şayet borçlu olan kimsenin aklı nakıs veya zayıf ise, yahut İkrara gücü yetmezse, onun velîsi adalet ve hakkaniyet dahilinde ikrar etsin. İki erkek şahidin şehadetini alın. İki erkek bulunmazsa, bir erkekle iki kadının şahit­liği olur. Şahitler, şelıadetleri makbul ve istikâmetleri ma'rûf kimselerden olacak­tır. (Bir erkek yerine iki kadının istişhâdına sebep), şayet biri unutursa öteki ona hatırlatsın. Şahitler, çağırıldıkları zaman, sakın çekinmesinler. (Borcun kemmi-yet itibariyle) büyük, küçük olduğuna bakmayarak, vadesiyle beraber yazmaktan üşenmeyin. (Muamelelerinizi) bu şekilde tesbît etmek, Tanrı nezdinde daha dü­rüst, daha makbul, şehadeti îfâ için daluı sağlam, şüpheye düşmemek için daha yakındır. Ancak, elden ele alıp devrettiğiniz (ve peşin yaptığınız) ticaret işlerin­de senet yazmamakta vebal yoktur. Alım-satımda bulunduğunuz zaman şahit tutun. Kâtibe de, şahide de asla zarar verilmesin. Bunu yaparsanız, (zarar verir­seniz), Allah'a karşı gelmiş olursunuz. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilir. Şayet yolcu olur da muamelenizi tesbît edecek bir kâtip bulamazsanız, rehin alabilirsiniz. Birbirinizden etnîn iseniz, kendisine em­niyet olunan borçlu borcunu Ödesin.[41]

Taahhütlerini Ve Va'dlerini Yerine Getirmek:
 
Ey îmân edenleri Taahhütleri îfâ edin![42]Verdiğiniz sözü yerine getirin. Verdiğiniz her sözden, her ahitten mes'ulsünüz.[43]Doğruluk ve iyilik, insanın Allah'a  inanması, namazı hakkiyle eda et­mesi, zekâtı ödemesidir. Bunlar, söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler­dir[44]Ancak tam akıl sahibi olanlar düşünürler ve anlarlar. Onlar ki, Allah'ın ahdini tam yerine getirirler ve mîsâkı asla bozmazlar.[45]

Âdil Bir Şahitlik Yapmak:
 
Söz söylediğiniz (şahitlik yaptığınız, hüküm verdiğiniz) zaman, hısımla­ra karşı da olsa adaleti gözetin.[46]"Ey îmân edenleri Daima adaleti gözetleyici olun. Nefsiniz, ana baba, hısım aleyhinde de olsa (hatıra, gönüle bakmayarak) zengin, fakir demiyerek Allah için şahitlik edin. Zengin, fakir herkesin işi Allah'a aittir.[47]

İnsanlar Arasında Banşt Yerleştirmek:
 
Mü'minler kardeşten başka bir şey değildirler. Kardeşlerinizin arasını bu­lun. Allah'a karşı vazifelerinize dikkat edin, ki Allah'ın rahmetine nail olası­nız.[48]O halde Allah'tan (günah işlemiyerek) sakının, ihtilâfa sapmayıp, aranı­zı bulun.[49]Onların gizli toplanma ve görüşmelerinin çoğunda hayır yoktur. (Bu mü­zakerelerde hayır olması için) onların muhtaçlara yardımı, iyiliği, insanların arasım bulmayı gözetmeleri gerekir.[50]

Şefaat Etmek:
 
Her kim bir kimseye iyilik ederse (iyilik yolunda başkasına yardım ederse) iyilikten nasip sahibi olur.[51]

Şerliler Lehinde Değil:
 
Sakın hâinler namına zerre kadar bir müdâfaada bulunma.[52]

Karşılıklı Şefkat Ve Merhamet:
 
Onunla (Muhammed'le) beraber bulunanlar, kâfirlere karşı metin, birbi­rine karşı merhametlidirler[53]Bunlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı zorludurlar[54]Sonra, îmân edip, birbirine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmak­tır. İşte sağ tarafa geçecek olanlar bunlardır.[55]

Bilhassa Zayıflar Karşısında İyilikseverlik:
 
Onlar sana sorarlar: Ne harcedelim? De ki: Siz malınızdan ne harcederse-niz, ana-babaya, hısımlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalanlara gider, siz her ne hayır işlerseniz Allah onu hakkıyla bilir.[56] Anaya, babaya, hısımlara, öksüzlere, yoksullara, yakın komşulara, ya­bancı komşulara, yol arkadaşına, yolda kalana, memlûkünüz olanlara iyilik edin[57]

Yetimlerin Mallarım Semereli Kılmak:
 
Sana öksüzlere (dair) sual sorarlar. De ki: Onların (işlerini) düzeltmek ha­yırlıdır. Onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah fesat çı­karanı da, salâh için çalışanı da bilir.[58]

Köleleri Âzâd Etmek:
 
Doğruluk ve iyilik, insanın Allah'a... inanması, Allah sevgisi ile malı ak­rabalara... esirlerin azadına vermesidir.[59]Sarp yokuş nedir bilir misin? Bir kul âzâd etmek,[60]

Veya Onların Hürriyetini Kolaylaştırmak:
 
Memlükİerinizâen, serbestisini satın almak isteyenlerin, salâh halini gö­rürseniz, onlarla yazışın. Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin.[61]

Affetmek:
 
"(Cennet), Öfkelerini yenenler ve İnsanların suçlarım bağışlayanlar (için hazırlanmıştır). Allah iyilik edenleri sever.[62]Ve öfkelendikleri zaman (öfkelerini yenip) affetmesini bilenler[63]

Her Halükârda Haddi Aşmamak:
 
Bir haksızlığa, yolsuzluğa uğrayınca (haddi aşmıyarak) kendilerini müdâfaa edenler içindir (cennet). Zulmün, (kötülüğün) cezası, o zulüm (o kötülük) dere­cesinde ukubettir. Her kim, (kendine zulmedenleri) affeder ve onlarla barışırsa, mükâfatı Allah'a aittir. Her kim zulme karşı kendini müdâfaa ederse, bu şekil­de hareket edenlere karşı (muaheze için) yol yoktur. Her kim (dişini sıkarak) katlanır ve affederse, işte bu hareket, muhakkak ki büyüklerin kân olan en büyük­lüktür.[64]

Kötülüğü İyilikle Karşılamak:
 
İnsanlar kifenalığa iyilikle karşı gelirler; işte bunlar için güzel bir akıbet vardır.[65]

"İyilik ile kötülük bir olmaz. Kötülüğe en güzel şeyle karşı gel! (Bakarsın ki) seninle arasında düşmanlık olan kimse, candan bir dost gibi olur.[66]

 İyiliğe Davet Ve Kötülükten Sakındırmak:
 
iyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda yardımlasın.[67]İçinizde öyle bir cemâat bulunsun ki, (herkesi) iyiliğe çağırsın, iyi iş işleme­yi istesin, kötü işten vazgeçirsin. Selâmeti bulacak olanlar, bunlardır.[68]Zaman hakkı için, insan ziyan içindedir. (Ziyandan kurtulanlar) ancak îmân eden, yararlı işler işleyenler ve birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirle­rine sabrı tavsiye edenlerdir.[69]timi yaymak:Ey Peygamber! Sana Tanrın tarafından gönderileni herkese bildir, eriş­tir.[70]"Bir şey dileyeni azarlama! Tanrı'mn nimetini anlat, bildir[71]İçlerinde her sınıftan bir cemâat sefere çıkmalı, bir kısmı da din hususun­da vukuf kesbetmek, din ahkâmını öğrenmek için çalışmalı, geri döndükleri za­man kavimlerine ihtarlarda bulunmalı[72]Hani Allah, Kitab'ı insanlara apaçık öğretmek (ve kat'iyyen) gizlememek için, kendilerine kitap verilenlerden ahid almıştı.[73]Onlar ki,... indirdiğimiz sarîh burhanları ve hidâyeti belirten âyetleri giz­lerler; Allah onlara lanet eder, lanet edebilecek olan herkes de lanet eder.[74]

Dostluk Ve Misafirperverlik:
 
Kendi taraflarına hicret edenleri severler. Onlara verilen şeylerden dola­yı kalplerinde ona karşı ihtiyaç duymazlar[75]

Evrensel Sevgi:
 
"İşte siz (müslümanlar) öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlarsa sizi sevmezler.[76]

Beraberce Adalet Ve İhsan:
 
"Hak Teâlâ adaleti, (başkalarına iyiliği) ihsanı, akrabadan muhtaçlara verme­yi emreder[77]

Azçok Meşru Üç Tutum
 
1. Haklarına Sahip Çıkmak:
 
(Bu suretle) ne gadretmiş ne de gadre uğramış olursunuz.[78]

2. Refahta Cömertlik:

 "Bunu bağışlamak, takvaya daha yakındır. Birbirinize iyilik etmeyi ve mü­rüvvet göstermeyi unutmayın.[79]

"(Şayet borçlu) darlık içinde ise, ona genişlik vaktine kadar mühlet verilir. (Borcu) bağışlamak, bilseniz, sizin için daha çok hayırlıdır.[80]

 3. Kahramanca Fedâkârlık
 
Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, onları öz canlarına üstün tutarlar. Her kim kendini öz nefsinin cimriliğinden kurtarırsa, işte murada erenler bunlardır.[81]

Sıkı Ödev Vasat Olanıdır:
 
Yine sana ne harcedeceklerini sorarlar. De ki; ihtiyacınızdan artanı har-cediniz.[82]

Başkalarına yardım, evrensel bir ödevdir:Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Eli dar olan da Allah'ın ona verdiğinden harcetsin.[83]

İhsanın Gerekli Şartları
 
1. Verilecek Kimseler Ve Yerler:

De ki; Siz malınızdan ne harcederseniz, ana-babaya, hısımlara, Öksüzlere, yoksullara, yolda kalanlara gider.[84]

"(Sadakalar) kendilerini Allah yolunda vakfeden fakirler içindir. Bunlar yer­yüzünde dolaşamazlar. Hallerini bilmeyen adam, iffet ve istiğnalarından dolayı, onları zengin sanır. Onları sımalarından tanırsın. Onlar halktan ısrar ile bir şey istemezler.[85]Sadakalar yalnız fakirlere, yoksullara sadakaları toplamağa memur olanlara, yürekleri (Hakk'a) ısınanlara, âzâd edilecek esirlere, borçlulara, Allah yolunda (hayır işleyenlere) ve yolda kalanlaradır. Allah'ın farzı bu. Hak Teâlâ her şeyi hakkıyla bilir, hikmetle çevirir.[86]

2. Gayesi:
 
Haü^tiğinizin sevabı size aittir. Siz yalnız Allah rızası için harcedersi-niz..[87]Allah rızasını kazanmak ve gittikleri yolda kendilerini sağlamlaştırmak için mallarım sarfedenlerin hali, bir tepedeki bostana benzer. Ona bol yağmurlar ya­ğar. Meyvelerini iki kat verir. Ona bol yağmur yağmasa da, yağmur çisintisİ de yetişir.[88]Allah sevgisi ile, fakire, öksüze, esire yiyecek yedirirler. 'Sizi ancak Allah rı­zası için yediriyoruz. Sizden mükâfat da, şükran da beklemiyoruz...' (derler).[89](Kötülükten) en çok sakınan, (başkalarına yardım için) malını vererek özü­nü temiz tutan kimse ondan uzak kalır. (Böylesi) iyiliğine mukabil hiç bir kim­seden mükâfat beklemez. Ancak yücelerden yüce Tanrı'sının yolunda iyilik eder.[90]

3, Sadakanın Kalitesi:
 
"Ey îmân edenleri Kazandıklarınızın, sizin için yerden yetiştirdiğimizin iyi­sinden, temizinden harcediniz. Sizin, göz yummadıkça alıcısı olmayacağınız fe­na şeyleri vermeye kalkışmayın[91]Sevdiğiniz (şeylerden) harcetmedikçe hayra, sevaba eremezsiniz..[92]

 4.Veriıiş Şekli:
 
A) Daha Ziyâde Gizli:
 
"Sadakaları aşikâr verirseniz, iyi! Onları gizleyerek fakirlere verirseniz, sizin için daha hayırlı olur. Bununla günahlarınızdan bir kısmı örtülür (yok olur).[93]

 B) Alanı Aşağılamamak:
 
"Onlar ki, mallarını Allah yolunda harcederler ve harcettiklerinin ardından başa kakmak, gönül incitmek gibi hareketleri reva gör­mezler; onların Tanrıları nezdinde mükâfatları vardır, onlar içinne korku ne de kaygı yoktur. Güzel ve tatlı bir söz söylemek, kusura bakmayarak bağışlamak, ardından azar gelen sadakadan hayırlıdır.Ey îmân edenleri Mallarım sırf gös­teriş için veren ve Allah ile âhirete inanmayanlar gibi, sadakalarınızı başa kak­mak ve azarlamak ile değersiz bir hale getirmeyin. Bunların hali, bol yağmur yü­zünden üzerindeki toprakların sıyrılmasıyla kaskatı bir taş kesilen bir kayanın haline benzer. Riyakârlar da yaptıklarından hiç bir şey kazanamazlar. Allah inanmayan kavme hidâyet vermez. ... İçinizden bir kimse diler mi ki, hurmalar­dan, üzümlerden bir bağı bulunsun, onun içinden ırmaklar aksın, orada meyva-ların her türlüsü bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık çöksün, çocukları küçük, beceriksiz veya hakikatsiz olsun ve bu halde İken ateşli bir kasırga kopsun da ba­ğı kasıp kavursun! İşte Allah size âyetleri böylece beyan eder ki, düşünesiniz.[94]

Cömertliğe Teşvik:
 
(Ey Peygamber!)  Onları temizlemek, paklamak için mallarından sadaka al.[95]Fakat o sarp yokuşu geçemedi. Sarp yokuş nedir bilir misin? Bir kul âzâd et­mek, yahut açlık gününde, hısımlardan bîr öksüzü, yahut yerde sürünen bir yok­sulu doyurmak.[96]Ey îmân edenler! Size geçim İçin verdiğimiz mallardan harcedin; alışverişin ve bir dosttan yardım beklemenin, bir kimsenin bir kimseden şefaat ummasının mümkün olmadığı gün gelmeden![97]Birinize ölüm gelmeden evvel mallarınızdan sarfedin ki, ölüm geldiği zaman: '(Ulu) Tanrım! (Ne olur), ölümümü biraz geciktirsen de, sadaka verip, iyilik eden­lerden olsam!' demesin. Hak Teâlâ, eceli gelen bir kimseyi geciktirmez.[98]Kim var ki, (Allah'ın kullarına minnetsiz, eziyetsiz iyilikler ederek) Allah'a güzel bir ödünç takdim etsin de, Allah da onun mükâfatını kat kat artırsın.[99]Allah ile Peygamberi'ne îmân edin. Allah'ın sizi vâris kıldığı mallardan sar­fedin. îmân edip (mallarından) sarfedenler için büyük mükâfat vardır.[100]

Her kim kendini öz nefsinin cimriliğinden kurtarırsa, işte murada eren­ler bunlardır.[101]Onlar ki mallarım, gece ve gündüz, gizli ve aşikâr sarf ederler, Tanrıları nez-dindeki ecirleri onlara aittir. Onlar için korku da yoktur, keder de.[102]Mallarını Allah yolunda harcedenlerin hali, yedi başak veren, her başakta yüz tane bulunan bir tek tohuma benzer, Allah dilediğine kat kat ihsan eder. O'nun ihsanı geniştir. O, (herkesin ne yaptığım) bilicidir.[103]Onlar önce iyilik etmişlerdi.... Onların mallarında, dilenenler, (dilenmi-yen) yoksullar için bir hak vardır.[104]

Para Ve Mal Biriktirmenin Kötülenmesi:
 
"Vay haline o çekiştirici ve ayıplayıcı, gözü ile, kaşı ile eğlenici olanın, ki mal toplayıp sayar durur. Sanır ki malı kendini dâim yaşatır. Hayır, o mutlaka ce­henneme atılacak![105]

"Dîni yalan sayan kimseyi gördün mü sen? İşte odur öksüzü iten, kakan; ve odur yoksulu doyurmak için önayak olmayan. ... Ve en sakınılmayacak yardım­ları esirgerler.[106]Allah'ın inayetinden kendilerine verileni (sarfetmekte) cimrilik gösterenler, bu halin, haklarında hayırlı olduğunu sakın zannetmesinler. Hayır, bu, onların haklarında pek fenadır. Kıyamet günü onların cimrilik gösterdikleri şey boyun­larına dolanacaktır.[107]İşte sizler Allah yolunda harcetmeğe davet olunuyorsunuz. İçinizde cimri­lik gösterenler vardır. Her kim cimrilik gösterirse, ancak kendine cimrilik eder. Müstağni olan Allah'tır, muhtaç olan sizlersiniz. Yüz çevirecek olursanız, sizin yerinize, sizin gibi olmayacak kimseleri getirir.[108]Altın, gümüş toplayıp biriktiren ve onu Allah yolunda harcetmeyenlere acıklı azâb müjdele. Onların (böylece toplayıp biriktirdikleri altınlarla gümüşler) cehennem ateşinde kızdırılıp, onunla alınları, yanları, sırtlan dağlanacak ve 'Kendiniz için toplayıp biriktirdiğiniz işte bul Toplayıp biriktirdiğinizin tadını tadın I' (denilecek).[109](Böylesine denecek ki), 'Onu tutun, zincirle bağlayın, sonra alevli ateşe atın. Çünkü o, (ulu), yüce Allah'a îmân etmez, yoksul beslemeğe kimseyi teş­vik etmezdi.[110]Birbirlerine günahkârlar hakkında suâl sorarlar: 'Siz neden dolayı cehenne­me girdiniz?' Onlar da: 'Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulu yedirmezdik' (derler).[111]İnsan Öyledir ki, Tanrısı onu dener, ağırlar, nimetine nâü ederse, o da Tan­rım beni ağırladı der. Fakat Tanrısı onu dener de rızkını darlaştırırsa; Tanrım beni kahretti, der. Yok, yok, siz öksüzü ağırlamıyor, yoksulu beslemek için biroi-rinize önayak olmuyor, mirasları, helâl-haram demeyip yiyor, serveti de düşkünce seviyorsunuz[112]Biz onları, bahçelerinin mahsûlünü sabahleyin (erken) devşirmeğe yemcin eden bahçe sahiplerini imtihan ettiğimiz gibi imtihan edeceğiz. Bunlar, fukara­nın hisselerini ayırmak, (vermek) istemiyorlardı. Onlar (daha) uykuda iken Tan­rın tarafından gönderilen bir belâ bahçeyi kapladı, sardı. Bahçe de kapkara, kısır toprağa döndü. (Bahçe sahipleri) sabahleyin birbirlerini çağırdılar! Mahsûlünü­zü devşirecekseniz haydi erkenden ekininize gidin (dediler). Kalkıp yola düştü­ler. Yolda gizlice sözleştiler: Bugün hiç bir yoksul (bahçenize) girmesin. Kendi­lerini, buna güçleri yeter sanarak, sabahleyin çıktılar. (Bahçeyi) görünce: (Anla­şılan), dediler, yolu şaşırmışız, (öyle değil), belki mahrum kalmışız! İçlerinde en İyileri: Ben size Allah'ın sânını tenzih edin, demedim miydi? dedi. Onlar da Tanrımızın şanı yücedir, münezzehtir, (meğer) biz zâlim imişiz dediler. Ve bir­birlerine karşı ilerliyerek birbirlerini kınamaya başladılar. Eyvah bize, dediler, meğer biz azmış kimseler misiz. Belki Tanrımız bize (giden bahçemizin) yerine daha iyisini verir. Çünkü biz Tanrımızın lütfunu arzu ederiz. İşte azâb böyledir. Âhiret azabı ise, bilseler, daha büyüktür.[113]

 I11. Nezâket Kuralları
 
Başkasının Yanına Girmek İçin İzin İstemek:                                 
 
"Ey îmân edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, sahiplerinden izin alıp se­lâm vermeden girmeyin.... Şayet bu evlerde bir kimseyi bulamazsanız, müsaade edinceye kadar girmeyin. Size 'geri dönün' denilirse, dönün! Bu hareket hakkınızda daha hayırlı, daha nezihtir. Hak Teâîâ işlediklerinizi hakkıyla bilir. Gayrı-i meskûn olup, size menfaati olan evlere girmenizde sizin için vebal yoktur. Hak Teâlâ sizin aşikâr kıldığınız, gizli tuttuğunuz şeyleri hep bilir.[114]Ey îmân edenler! Memlûkleriniz, baliğ olmayanlarınız, sabah namazından evvel ve öğleyin esvablannızı çıkardığınız vakit, yatsı namazından sonra (ki, so­yunduğunuz zamandır), bu üç vakitte, yanınıza girmek için üç kere izin istesin­ler. Bu üç vakit de halvet vaktidir. ... İçinizde çocuk olanlar bulûğ çağına varın­ca, onlar da daha evvel baliğ olanlar gibi izin istesinler.[115]Sesini aîçaltmak ve büyükleri dışarıdan (yüksek sesle) çağırmamak:Ey îmân edenleri Sesinizi Peygamber'in sesinden yüksek çıkarmayın!Se­ni (husûsî) obalarının arkasından çağıranlar, (öyle kimselerdir ki), çoğu aklı er­mez.[116]     

Girerken Selâm Vermek:
 
Evlere girdiğiniz zaman, (kendiniz gibi olan) ev halkına Allah tarafından mübarek, güzel bir selâm verin.[117]

 Selâma Daha Güzeliyle Karşılık Vermek:
 
Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, ondan daha güzeli ile selâmı alın veya onu aynı ile karşılayın.[118]

Toplulukta İntizamlı Olmak:
 
Ey îmân edenleri Size bir mecliste 'yer açın' denildiği zaman, yer açın, Al­lah da size genişlik verir. Size 'kalkın' denildiği zaman, kalkın.[119]

Konuşmada Uygun Konuları Seçmek:
 
İyilik, doğruluk, dürüstlük hakkında konuşun; huzurunda hep birlikte toplanacağınız Allah'a karşı vazifelerinize riâyet edin.[120]

 En Yumuşak Sözleri Kullanmak:
 
Kullarıma söyle ki; sözün en güzelini söylesinler. (Müşriklere dil uzatma­sınlar). Çünkü şeytan aralarına fesat sokar. Şeytan insana ap aşikâr bir düşman­dır.[121]                                                                                     

 Toplantıyı Terk Ederken İzin İstemek:
 
Mü'minler yalnız onlardır ki; Allah ile Peygamberi'ne îmân ederler, cemi­yetli bir iş için Peygamber'le birleştikleri zaman, ondan izin istemeksizin ayrıl­mazlar.[122]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] el-En'âm 6/151

[2] e!-Mâide5/35

[3] en-Nisâ 4/91-92

[4] el-Bakara 2/178-9.

[5] el-Mâide 5/38.

[6] el-Mutaffifin 83/1-3.

[7] el-Bakara 2/278-279.

[8] el-A'râf 7/84.

[9] en-Nisâ 4/28.

[10] en-Nisâ 4/2,

[11] el-Enfâl8/27.

[12] el-Ahzâb 33/58.

[13] Tâhâ 20/111.

[14] eş-Şûrâ 42/40.

[15] el-Furkân 25/19.

[16] el-Mâide 5/3.

[17] en-Nisâ 4/104-106.

[18] en-Nahl 16/91.

[19] Âl-i - İmrân 3/75-7.

[20] en-Nisâ 4/107-8.

[21] el-Bakara 2/188,

[22] el-Hacc 22/30.

[23] el-Bakara 2/283,

[24] el-Bakara 2/159.

[25] en-Nisâ 4/147-8.

[26] ed-Duhâ 93/9-10.

[27] el-Hucurât 49/11.

[28] Lokman 31/18.

[29] el-Hucurât 49/12.

[30] . el-Hümeze 1041.

[31] el-Hucurât 49/12.

[32] el-Mücadele 58/9.

[33] el-Hucurât 49/6.

[34] en-Nûr 24/4-5.

[35] en-Nûr 24/15-19.

[36] en-Nûr 24/24-25.

[37] en-Nisâ 4/84.

[38] el-Mâide 5/81-82.

[39] en-Nisâ 4/57.

[40] el-Bakara 2/283.

[41] el-Bakara 2/282-3.

[42] el-Mâide5/l.

[43] el-Isrâ 17/34.

[44] el-Bakara 2/177.

[45] er-Ra'd 13/21-22.

[46] el-En'âm 6/152.

[47] en-Nisâ 4/134.

[48] el-Hucurât 49/10.

[49] el-EnfâI8/l.

[50] en-Nisâ 4/114.

[51] en-Nisâ 4/84.

[52] en-Nisâ 4/105-6.

[53] el-Fetih 48/29.

[54] el-Mâide 5/57.

[55] el-Beled 90/17-18.

[56] el-Bakara 2/215.

[57] en-Nisâ 4/35.

[58] el-Bakara 2/220.

[59] el-Bakara 2/177.

[60] el-Beled 90/12-13.

[61] en-Nûr 24/33.

[62] Âli İmrân 3/134.

[63] eş.-Şûra 42/37.

[64] Aynı sûre, 39-43.

[65] er-Ra'd 13/24.

[66] Fussilet 41/34.

[67] el-Mâide 5/2.

[68] Âl-iîmrân 3/104.

[69] el-Asr 103.

[70] el-Mâide 5/67.

[71] ed-Duhâ 93/10-11.

[72] et-Tevbe 9/123.

[73] ÂI-i îmrân 3/187.

[74] el-Bakara 2/159.

[75] el-Haşr 59/9.

[76] . Âl-ilmrân 3/119.

[77] en-Nahl 16/90.

[78] el-Bakara 2/279.

[79] el-Bakara 2/237.

[80] el-Bakara 2/280.

[81] el-Haşr 59/9.

[82] el-Bakara 2/219.

[83] et-Talâk 65/7.

[84] el-Bakara 2/215.

[85] el-Bakara 2/273.

[86] et-Tevbe 9/61,

[87] el-Bakara 2/272.

[88] el-Bakara 2/265.

[89] el-İnsân 76/8-9.

[90] el-Leyl 92/17-son âyet

[91] el-Bakara 2/267.

[92] ÂI-İ Imrân 3/92.

[93] el-Bakara 2/271.

[94] el-Bakara 2/262-6.

[95] et-Tevbe 9/104.

[96] el-Beled 90/11-16.

[97] el-Bakara 2/254.

[98] el-Münafikûn 63/10-son âyet.

[99] el-Bakara 2/245.

[100] el-Hadîd 57/7.

[101] el-Haşr 59/ 9; et-Teğâbün 64/16.

[102] el-Bakara 2/274.

[103] el-Bakara 2/261. .

[104] ez-Zariyât 51/16,19.

[105] eî-Hümeze 104/1-4.

[106] el-Mâûn 107.

[107] Âl-i İmrân 3/180.

[108] Muhammed 47/38.

[109] et-Tevbe 9/35-6.

[110] . el-Hâkka 69/30-4.

[111] el-Fecr 89/15-20.

[112] el-Müddessir 74/41-4.

[113] el-Kalem 68/17-33.

[114] en-Nûr 24-/27-29.

[115] en-Nûr 24/58-9.

[116] el-Hucurât 49/2,4.

[117] en-Nûr 24/61.

[118] en-Nisâ 4/86.

[119] el-Hadîd 57/11. el-Haşr 59/7.

[120] .el-Mücâdele 58/9 el-Haşr 59/7.

[121] el-tsrâ 17/53.

[122] en-Nûr 24/62.

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]