Soayal Ahlak
I. Yasaklar
Adam Öldürme:
Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Meğer ki hak ile ola.[1]Bundan dolayı Benî İsrail'e buyurduk ki: Her kim bir cinayet işlememiş (bir kimseyi öldürmemiş) ve yeryüzünde fesat çıkarmamış olan bir kimseyi öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur; bir kimseyi diri bırakırsa, sanki bütün insanları diriltmiş olur,[2]Bir mü'minin bir mü'mini haksız yere öldürmesi asla olamaz! Meğer ki yanlışlıkla ola! Bir mü'mini yanlışlıkla öldürene, bir boyun (bir köle) âzâd etmek ve onun ehline diyet vermek lâzım gelir. Meğer ki maktulün ehli, diyeti bağışlayalar! (Şayet öldürülenin kendisi mü'min olduğu halde size düşman olan bir kavme mensup ise, mü'min olan bir köleyi âzâd etmek gerektir)... Bir mü'mini kasden öldürenin cezası Cehennem'de ebedî olarak kalmaktır. Böylesi, Allah'ın hışmına uğramış, Allah'ın rahmetinden koğulmuş ve O'nun hazırladığı büyük azabı hak etmiştir.[3]Ey îman edenler! Maktuller hakkında kısas size farz olundu. Hür, hür'ile; dişi, dişi ile; köle köle ile kısas olunur. Maktulün kardeşi (vârisi veya velîsi)\tarafından Katil hakkında birşey affolunursa (diyet için) örfe uymalı ve (diyet) en iyi surette eda olunmalıdır. (Affetmek, diyet almak) Tann'mzdan kolaylık ve rahmettir.... Sizin için kısasta hayat vardır, ey aklı tam insanlar![4]
Hırsızlık:
Hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesiniz[5]
Adatma:
Ölçüye, tartıya hile karıştıranların vay haline! Onlar insanlardan (istihkaklarını) aldıkları zaman tastamam alırlar, fakat insanlar için Ölçüp tarttıkları zaman, eksik Ölçüp, eksik tartarlar.[6]
Faiz:
Ey îmân edenler! Allah'a (karşı gelmekten) sakının ve îmânınızda gerçek iseniz, (halkın zimmetinde) ribâdan (faizden) kalanı bırakın. Böyle yapmazsanız, Allah ile Peygamber'ine karşı gelmiş ve onlarla harbe girmiş olduğunuzu bilin. Ribâ almaktan tövbe ederseniz, sermâyeniz sizindir. (Bu suretle) ne gadretmiş, ne de gadre uğramış olursunuz.[7]
Her Çeşit Gasb:.
Kimsenin hakkını yemeyin[8]
Gayr-İ Meşru Her Temellük:
Ey îmân edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl bahanelerle yemeyin! Karşılık-zâ ile yapılan ticaret başka[9]
Bilhassa Yetimin Mallarını Yemek:
Yetimlere mallarım verin. İyi şeyleri kötü şeylerle değişmeyin. Öksüzlerin mallarım mallarınıza katarak yemeyin. Bu, çok büyük bir suçtur. Öksüzlerin mallarını ne israf ederek, ne de büyüdükleri vakit geri alırlar diyerek, yemeyin.[10]
Îhânet, Emanete Hıyanet:
Ey îmân edenleri Yaptığınızın farkında olarak Allah ile Peygamber'e hıyanet etmeyin ve aranızda emanetlerinize hıyanet etmeyin.[11]
Haksız Eziyet (İftira):
Mümin erkeklerle mü'min kadınlar hakkında, işlemedikleri bir günah yüzünden kötü söz söyleyenler, bühtan etmiş ve apaçık bir günahı yüklenmiş olurlar.[12]
Zulüm:
(Zulmederek) zulümlerini yüklenenler hüsrana uğrarlar.,[13] Hak Teâlâ, muhakkak ki zâlimleri asla sevmez.[14] İçinizden zulmedenlere büyük bir azâb tattıracağız.[15]
Suç Ortaklığı:
Günah işlemek, haddi tecâvüz etmek hususunda yardımlaşmayım.[16]
Haksızları Savunma:
Sakın hâinler namına zerre kadar bir müdâfaada bulunma... Kendi nefislerine hıyanet edenler lehinde sakın uğraşma. Zîra Allah hıyanette ısrar edip günahkâr olanları sevmez.[17]
Taahhütlerine Sadakatsizlik:
Allah'ı kendinize kefil ederek bağlandığınız yeminleri te'kîd ettikten sonra bozmayın.[18]Kitap ehli arasında öylesi var ki, ona bir kantar emanet etsen, onu sana öder. Öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, yakasına sanlmadıkça onu sana ödemez. Çünkü bunlar, 'Bu ümmîlerin malını almakta vebal yoktur' derler ve Allah'a karşı, bile bile yalan söylerler. (Hakikat öyle değil) kim ki sözünü yerine getirir ve (fenalıktan, haramdan) sakınırsa, (bilsin ki) Allah sakınanları sever. Onlarsa, Allah'a karşı ahitlerini, yeminlerini en ucuz metaa değişerek nakzederler. Onların âhirette (Allah'ın nimetinde) payları yoktur. Kıyamet günü Allah onlara hitâb etmez, onlara iltifat etmez, (günahtan) temizlemez ve onlar için pek acıklı azâb vardır.[19]
Gadretme Ve Aldatma:
Allah hıyanette ısrar edip günahkâr olanları sevmez. Onlar insanlardan gizlenirler, utanırda Allah'tan gizlenmezler.[20]
Hâkimleri Aldatmak Veya Baştan Çıkarmak:
Birbirinizin mallarını sahte ve bâtıl sebeplerle aranızda yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için (mal davasıyla), rüşvetlerle hâkimlere koşmayın.[21]
Yalan Şahitlik:
Yalan sözden sakının.[22]
Gerçeği Gizlemek:
Şehâdeti saklamayın. Şehâdeti saklayanın kalbi günahkâr olur.[23]Onlar ki, —herkese Kitap'ta açıklandıktan sonra— indirdiğimiz sarîh burhanları ve hidâyeti belirten âyetleri gizlerler; Allah onlara lanet eder, lanet edebilecek olan herkes de lanet eder.[24]
Kötü Söz Ve Hakaret:
Allah çirkin ve incitici sözlerin açıklanmasını sevmez. Zulme uğrayanlar (müstesnadırlar). Allah her şeyi duyucu ve bilicidir. İyiliği açık veya gizli yapar, fenalığı affederseniz, şüphe yok ki Allah affedicidir ve fıakkıyla kudretlidir.[25]
Fakir Ve Yetime Kötü Muamele:
Öyle ise sakın öksüzü hor tutma! Bir şey dileyeni azarlama![26]
Alay Etmek:
Ey îmân edenler! İçinizden bir kimse başka bir kimse ile alay etmesin. Belki, kendileriyle alay edilenler, alay edenlerden hayırlıdır. Kadın-lar da diğer kadınlarla alay etmesinler. Belki, berikiler ötekilerden hayırlıdırlar. Birbirinizde ayıplar aramayın. Birbirinizi kötü lâkablarla çağırmayın. îmân ettikten sonra kötü bir ad sahibi olmak ne çirkin şeydir. Her kim tövbe etmezse, (işte o gibiler) zalim kimselerdir.[27]
Küçük Görücü Fiiller:
Kibirlenerek halka surat asma! Yeryüzünde sallana sallana yürüme! Çünkü Hak Teâlâ kibir taslayanları, kendilerini beğenenleri asla sevmez.[28]
Tecessüs:
Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın.[29]
Nemime Ve İftira:
Vay haline o çekiştirici ve ayıplayıcı, gözü ile, kaşı ile eğlenici olanın![30]Birbirinizi (arkadan) çekiştirmeyin. Biriniz Ölü kardeşinin etini yemek istemı[31]"Ey îmân edenler! Birbirİnizîe gizli konuşacağınız (danışacağınız) zaman, günahkârlığa, düşmanlığa, Peygamber'e isyana ait konuşmayın! İyilik, doğruluk, dürüstlük hakkında konuşun.[32]
Kotu Haberler Ve Onlara Aceleyle Kanma:
Ey îmân edenler! Fâsıkın biri size bir haber getirirse, o haberin doğruluğunu tahkik edin, yoksa yanlışlıkla bir cemâate fenalık edip sonradan pişman olursunuz.[33]
Haysiyet Ve Namus İhlâli:
Namuslu, hür kadınları itham edip, dört şahit getirmeyen kimselere seksen kırbaç vurun. Onların şehâdetlerini asla kabul etmeyin. Fâsık kimseler onlardır. Bu hareketten sonra tevbe edip hallerini ıslâh edenler müstesnadırlar. Çünkü Ce-nâb-ı Hak yarlığayıadır, bağışlayıcıdır.[34]Hani siz o iftirayı dilden dile dolaştırıp, hiç bir bilginiz olmadığı halde ağzınıza alıp söylüyor, bunu kolay ve vebalsîz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah nazarında büyük bir günahtır.
Onu duyduğunuz zaman niçin: 'Böyle bir şeyden bahsetmek bize yaraşmaz. Seni tenzih ederiz Allah'ım! Bu pek büyük bir bühtandır!' demediniz? Hak Teâlâ mü'minseniz bu gibi şeylere bir daha dönmemeniz için size öğüt veriyor. ... Mü'minler arasında kötülük ve hayâsızlığın yayılmasını isteyenler ve sevenler için, dünya ve âhirette acıklı azâb vardır.[35]O gün bunların dilleri, elleri ve ayakları, işledikleri şeylere şehâdet eder. O gün Hak Teâlâ onlara istihkaklarını tamamiyle verir. Onlar da Allah'ın apaçık Hak olduğunu tanırlar.[36]
Zararlı Müdahele;
Her kim bir kimseye fenalık ederse, (fenalık yolunda başkasına yardım ederse, fenalığın) vebalinde payı vardır. Allah her şeye hâkimdir.[37]
Umumî Kötülüğe Kayıtsızlık:
İsrail oğulları içinde kâfir olanlar, (isyanları ve haddi aşmaları yüzünden) Dâvud ve Meryem oğlu îsâ diliyle lanete uğradılar. Onlar kötülük yaptıkları zaman, birbirlerini kötülükten alıkoymaya uğraşmazlardı. Bu ne çirkin bir şeydi![38]
I1. Emirler
Emâneti Edâ:
Allah size emanetleri ehline vermenizi emreder[39]Kendisine emniyet olunan borçlu, borcunu ödesin.[40]
Şüpheleri Bertaraf Etmek İçin Akitleri Meşrulaştırma:
"Ey îmân edenler! Birbirinize muayyen bir vakitte ödenmek üzere borçlandığınız zaman, bunu yazın. Bir kâtip, (alacak-vereceğinizi) doğruca yazsın. Kâtip, Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Yazsın. Borçlu olan kimse borcunu İkrar ve imlâ etsin, Tanrısı olan Allah'tan korksun ve (borcundan) hiç bir şey noksan bırakmasın. Şayet borçlu olan kimsenin aklı nakıs veya zayıf ise, yahut İkrara gücü yetmezse, onun velîsi adalet ve hakkaniyet dahilinde ikrar etsin. İki erkek şahidin şehadetini alın. İki erkek bulunmazsa, bir erkekle iki kadının şahitliği olur. Şahitler, şelıadetleri makbul ve istikâmetleri ma'rûf kimselerden olacaktır. (Bir erkek yerine iki kadının istişhâdına sebep), şayet biri unutursa öteki ona hatırlatsın. Şahitler, çağırıldıkları zaman, sakın çekinmesinler. (Borcun kemmi-yet itibariyle) büyük, küçük olduğuna bakmayarak, vadesiyle beraber yazmaktan üşenmeyin. (Muamelelerinizi) bu şekilde tesbît etmek, Tanrı nezdinde daha dürüst, daha makbul, şehadeti îfâ için daluı sağlam, şüpheye düşmemek için daha yakındır. Ancak, elden ele alıp devrettiğiniz (ve peşin yaptığınız) ticaret işlerinde senet yazmamakta vebal yoktur. Alım-satımda bulunduğunuz zaman şahit tutun. Kâtibe de, şahide de asla zarar verilmesin. Bunu yaparsanız, (zarar verirseniz), Allah'a karşı gelmiş olursunuz. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilir. Şayet yolcu olur da muamelenizi tesbît edecek bir kâtip bulamazsanız, rehin alabilirsiniz. Birbirinizden etnîn iseniz, kendisine emniyet olunan borçlu borcunu Ödesin.[41]
Taahhütlerini Ve Va'dlerini Yerine Getirmek:
Ey îmân edenleri Taahhütleri îfâ edin![42]Verdiğiniz sözü yerine getirin. Verdiğiniz her sözden, her ahitten mes'ulsünüz.[43]Doğruluk ve iyilik, insanın Allah'a inanması, namazı hakkiyle eda etmesi, zekâtı ödemesidir. Bunlar, söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenlerdir[44]Ancak tam akıl sahibi olanlar düşünürler ve anlarlar. Onlar ki, Allah'ın ahdini tam yerine getirirler ve mîsâkı asla bozmazlar.[45]
Âdil Bir Şahitlik Yapmak:
Söz söylediğiniz (şahitlik yaptığınız, hüküm verdiğiniz) zaman, hısımlara karşı da olsa adaleti gözetin.[46]"Ey îmân edenleri Daima adaleti gözetleyici olun. Nefsiniz, ana baba, hısım aleyhinde de olsa (hatıra, gönüle bakmayarak) zengin, fakir demiyerek Allah için şahitlik edin. Zengin, fakir herkesin işi Allah'a aittir.[47]
İnsanlar Arasında Banşt Yerleştirmek:
Mü'minler kardeşten başka bir şey değildirler. Kardeşlerinizin arasını bulun. Allah'a karşı vazifelerinize dikkat edin, ki Allah'ın rahmetine nail olasınız.[48]O halde Allah'tan (günah işlemiyerek) sakının, ihtilâfa sapmayıp, aranızı bulun.[49]Onların gizli toplanma ve görüşmelerinin çoğunda hayır yoktur. (Bu müzakerelerde hayır olması için) onların muhtaçlara yardımı, iyiliği, insanların arasım bulmayı gözetmeleri gerekir.[50]
Şefaat Etmek:
Her kim bir kimseye iyilik ederse (iyilik yolunda başkasına yardım ederse) iyilikten nasip sahibi olur.[51]
Şerliler Lehinde Değil:
Sakın hâinler namına zerre kadar bir müdâfaada bulunma.[52]
Karşılıklı Şefkat Ve Merhamet:
Onunla (Muhammed'le) beraber bulunanlar, kâfirlere karşı metin, birbirine karşı merhametlidirler[53]Bunlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı zorludurlar[54]Sonra, îmân edip, birbirine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır. İşte sağ tarafa geçecek olanlar bunlardır.[55]
Bilhassa Zayıflar Karşısında İyilikseverlik:
Onlar sana sorarlar: Ne harcedelim? De ki: Siz malınızdan ne harcederse-niz, ana-babaya, hısımlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalanlara gider, siz her ne hayır işlerseniz Allah onu hakkıyla bilir.[56] Anaya, babaya, hısımlara, öksüzlere, yoksullara, yakın komşulara, yabancı komşulara, yol arkadaşına, yolda kalana, memlûkünüz olanlara iyilik edin[57]
Yetimlerin Mallarım Semereli Kılmak:
Sana öksüzlere (dair) sual sorarlar. De ki: Onların (işlerini) düzeltmek hayırlıdır. Onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah fesat çıkaranı da, salâh için çalışanı da bilir.[58]
Köleleri Âzâd Etmek:
Doğruluk ve iyilik, insanın Allah'a... inanması, Allah sevgisi ile malı akrabalara... esirlerin azadına vermesidir.[59]Sarp yokuş nedir bilir misin? Bir kul âzâd etmek,[60]
Veya Onların Hürriyetini Kolaylaştırmak:
Memlükİerinizâen, serbestisini satın almak isteyenlerin, salâh halini görürseniz, onlarla yazışın. Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin.[61]
Affetmek:
"(Cennet), Öfkelerini yenenler ve İnsanların suçlarım bağışlayanlar (için hazırlanmıştır). Allah iyilik edenleri sever.[62]Ve öfkelendikleri zaman (öfkelerini yenip) affetmesini bilenler[63]
Her Halükârda Haddi Aşmamak:
Bir haksızlığa, yolsuzluğa uğrayınca (haddi aşmıyarak) kendilerini müdâfaa edenler içindir (cennet). Zulmün, (kötülüğün) cezası, o zulüm (o kötülük) derecesinde ukubettir. Her kim, (kendine zulmedenleri) affeder ve onlarla barışırsa, mükâfatı Allah'a aittir. Her kim zulme karşı kendini müdâfaa ederse, bu şekilde hareket edenlere karşı (muaheze için) yol yoktur. Her kim (dişini sıkarak) katlanır ve affederse, işte bu hareket, muhakkak ki büyüklerin kân olan en büyüklüktür.[64]
Kötülüğü İyilikle Karşılamak:
İnsanlar kifenalığa iyilikle karşı gelirler; işte bunlar için güzel bir akıbet vardır.[65]
"İyilik ile kötülük bir olmaz. Kötülüğe en güzel şeyle karşı gel! (Bakarsın ki) seninle arasında düşmanlık olan kimse, candan bir dost gibi olur.[66]
İyiliğe Davet Ve Kötülükten Sakındırmak:
iyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda yardımlasın.[67]İçinizde öyle bir cemâat bulunsun ki, (herkesi) iyiliğe çağırsın, iyi iş işlemeyi istesin, kötü işten vazgeçirsin. Selâmeti bulacak olanlar, bunlardır.[68]Zaman hakkı için, insan ziyan içindedir. (Ziyandan kurtulanlar) ancak îmân eden, yararlı işler işleyenler ve birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerdir.[69]timi yaymak:Ey Peygamber! Sana Tanrın tarafından gönderileni herkese bildir, eriştir.[70]"Bir şey dileyeni azarlama! Tanrı'mn nimetini anlat, bildir[71]İçlerinde her sınıftan bir cemâat sefere çıkmalı, bir kısmı da din hususunda vukuf kesbetmek, din ahkâmını öğrenmek için çalışmalı, geri döndükleri zaman kavimlerine ihtarlarda bulunmalı[72]Hani Allah, Kitab'ı insanlara apaçık öğretmek (ve kat'iyyen) gizlememek için, kendilerine kitap verilenlerden ahid almıştı.[73]Onlar ki,... indirdiğimiz sarîh burhanları ve hidâyeti belirten âyetleri gizlerler; Allah onlara lanet eder, lanet edebilecek olan herkes de lanet eder.[74]
Dostluk Ve Misafirperverlik:
Kendi taraflarına hicret edenleri severler. Onlara verilen şeylerden dolayı kalplerinde ona karşı ihtiyaç duymazlar[75]
Evrensel Sevgi:
"İşte siz (müslümanlar) öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlarsa sizi sevmezler.[76]
Beraberce Adalet Ve İhsan:
"Hak Teâlâ adaleti, (başkalarına iyiliği) ihsanı, akrabadan muhtaçlara vermeyi emreder[77]
Azçok Meşru Üç Tutum
1. Haklarına Sahip Çıkmak:
(Bu suretle) ne gadretmiş ne de gadre uğramış olursunuz.[78]
2. Refahta Cömertlik:
"Bunu bağışlamak, takvaya daha yakındır. Birbirinize iyilik etmeyi ve mürüvvet göstermeyi unutmayın.[79]
"(Şayet borçlu) darlık içinde ise, ona genişlik vaktine kadar mühlet verilir. (Borcu) bağışlamak, bilseniz, sizin için daha çok hayırlıdır.[80]
3. Kahramanca Fedâkârlık
Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, onları öz canlarına üstün tutarlar. Her kim kendini öz nefsinin cimriliğinden kurtarırsa, işte murada erenler bunlardır.[81]
Sıkı Ödev Vasat Olanıdır:
Yine sana ne harcedeceklerini sorarlar. De ki; ihtiyacınızdan artanı har-cediniz.[82]
Başkalarına yardım, evrensel bir ödevdir:Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Eli dar olan da Allah'ın ona verdiğinden harcetsin.[83]
İhsanın Gerekli Şartları
1. Verilecek Kimseler Ve Yerler:
De ki; Siz malınızdan ne harcederseniz, ana-babaya, hısımlara, Öksüzlere, yoksullara, yolda kalanlara gider.[84]
"(Sadakalar) kendilerini Allah yolunda vakfeden fakirler içindir. Bunlar yeryüzünde dolaşamazlar. Hallerini bilmeyen adam, iffet ve istiğnalarından dolayı, onları zengin sanır. Onları sımalarından tanırsın. Onlar halktan ısrar ile bir şey istemezler.[85]Sadakalar yalnız fakirlere, yoksullara sadakaları toplamağa memur olanlara, yürekleri (Hakk'a) ısınanlara, âzâd edilecek esirlere, borçlulara, Allah yolunda (hayır işleyenlere) ve yolda kalanlaradır. Allah'ın farzı bu. Hak Teâlâ her şeyi hakkıyla bilir, hikmetle çevirir.[86]
2. Gayesi:
Haü^tiğinizin sevabı size aittir. Siz yalnız Allah rızası için harcedersi-niz..[87]Allah rızasını kazanmak ve gittikleri yolda kendilerini sağlamlaştırmak için mallarım sarfedenlerin hali, bir tepedeki bostana benzer. Ona bol yağmurlar yağar. Meyvelerini iki kat verir. Ona bol yağmur yağmasa da, yağmur çisintisİ de yetişir.[88]Allah sevgisi ile, fakire, öksüze, esire yiyecek yedirirler. 'Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden mükâfat da, şükran da beklemiyoruz...' (derler).[89](Kötülükten) en çok sakınan, (başkalarına yardım için) malını vererek özünü temiz tutan kimse ondan uzak kalır. (Böylesi) iyiliğine mukabil hiç bir kimseden mükâfat beklemez. Ancak yücelerden yüce Tanrı'sının yolunda iyilik eder.[90]
3, Sadakanın Kalitesi:
"Ey îmân edenleri Kazandıklarınızın, sizin için yerden yetiştirdiğimizin iyisinden, temizinden harcediniz. Sizin, göz yummadıkça alıcısı olmayacağınız fena şeyleri vermeye kalkışmayın[91]Sevdiğiniz (şeylerden) harcetmedikçe hayra, sevaba eremezsiniz..[92]
4.Veriıiş Şekli:
A) Daha Ziyâde Gizli:
"Sadakaları aşikâr verirseniz, iyi! Onları gizleyerek fakirlere verirseniz, sizin için daha hayırlı olur. Bununla günahlarınızdan bir kısmı örtülür (yok olur).[93]
B) Alanı Aşağılamamak:
"Onlar ki, mallarını Allah yolunda harcederler ve harcettiklerinin ardından başa kakmak, gönül incitmek gibi hareketleri reva görmezler; onların Tanrıları nezdinde mükâfatları vardır, onlar içinne korku ne de kaygı yoktur. Güzel ve tatlı bir söz söylemek, kusura bakmayarak bağışlamak, ardından azar gelen sadakadan hayırlıdır.Ey îmân edenleri Mallarım sırf gösteriş için veren ve Allah ile âhirete inanmayanlar gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve azarlamak ile değersiz bir hale getirmeyin. Bunların hali, bol yağmur yüzünden üzerindeki toprakların sıyrılmasıyla kaskatı bir taş kesilen bir kayanın haline benzer. Riyakârlar da yaptıklarından hiç bir şey kazanamazlar. Allah inanmayan kavme hidâyet vermez. ... İçinizden bir kimse diler mi ki, hurmalardan, üzümlerden bir bağı bulunsun, onun içinden ırmaklar aksın, orada meyva-ların her türlüsü bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık çöksün, çocukları küçük, beceriksiz veya hakikatsiz olsun ve bu halde İken ateşli bir kasırga kopsun da bağı kasıp kavursun! İşte Allah size âyetleri böylece beyan eder ki, düşünesiniz.[94]
Cömertliğe Teşvik:
(Ey Peygamber!) Onları temizlemek, paklamak için mallarından sadaka al.[95]Fakat o sarp yokuşu geçemedi. Sarp yokuş nedir bilir misin? Bir kul âzâd etmek, yahut açlık gününde, hısımlardan bîr öksüzü, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmak.[96]Ey îmân edenler! Size geçim İçin verdiğimiz mallardan harcedin; alışverişin ve bir dosttan yardım beklemenin, bir kimsenin bir kimseden şefaat ummasının mümkün olmadığı gün gelmeden![97]Birinize ölüm gelmeden evvel mallarınızdan sarfedin ki, ölüm geldiği zaman: '(Ulu) Tanrım! (Ne olur), ölümümü biraz geciktirsen de, sadaka verip, iyilik edenlerden olsam!' demesin. Hak Teâlâ, eceli gelen bir kimseyi geciktirmez.[98]Kim var ki, (Allah'ın kullarına minnetsiz, eziyetsiz iyilikler ederek) Allah'a güzel bir ödünç takdim etsin de, Allah da onun mükâfatını kat kat artırsın.[99]Allah ile Peygamberi'ne îmân edin. Allah'ın sizi vâris kıldığı mallardan sarfedin. îmân edip (mallarından) sarfedenler için büyük mükâfat vardır.[100]
Her kim kendini öz nefsinin cimriliğinden kurtarırsa, işte murada erenler bunlardır.[101]Onlar ki mallarım, gece ve gündüz, gizli ve aşikâr sarf ederler, Tanrıları nez-dindeki ecirleri onlara aittir. Onlar için korku da yoktur, keder de.[102]Mallarını Allah yolunda harcedenlerin hali, yedi başak veren, her başakta yüz tane bulunan bir tek tohuma benzer, Allah dilediğine kat kat ihsan eder. O'nun ihsanı geniştir. O, (herkesin ne yaptığım) bilicidir.[103]Onlar önce iyilik etmişlerdi.... Onların mallarında, dilenenler, (dilenmi-yen) yoksullar için bir hak vardır.[104]
Para Ve Mal Biriktirmenin Kötülenmesi:
"Vay haline o çekiştirici ve ayıplayıcı, gözü ile, kaşı ile eğlenici olanın, ki mal toplayıp sayar durur. Sanır ki malı kendini dâim yaşatır. Hayır, o mutlaka cehenneme atılacak![105]
"Dîni yalan sayan kimseyi gördün mü sen? İşte odur öksüzü iten, kakan; ve odur yoksulu doyurmak için önayak olmayan. ... Ve en sakınılmayacak yardımları esirgerler.[106]Allah'ın inayetinden kendilerine verileni (sarfetmekte) cimrilik gösterenler, bu halin, haklarında hayırlı olduğunu sakın zannetmesinler. Hayır, bu, onların haklarında pek fenadır. Kıyamet günü onların cimrilik gösterdikleri şey boyunlarına dolanacaktır.[107]İşte sizler Allah yolunda harcetmeğe davet olunuyorsunuz. İçinizde cimrilik gösterenler vardır. Her kim cimrilik gösterirse, ancak kendine cimrilik eder. Müstağni olan Allah'tır, muhtaç olan sizlersiniz. Yüz çevirecek olursanız, sizin yerinize, sizin gibi olmayacak kimseleri getirir.[108]Altın, gümüş toplayıp biriktiren ve onu Allah yolunda harcetmeyenlere acıklı azâb müjdele. Onların (böylece toplayıp biriktirdikleri altınlarla gümüşler) cehennem ateşinde kızdırılıp, onunla alınları, yanları, sırtlan dağlanacak ve 'Kendiniz için toplayıp biriktirdiğiniz işte bul Toplayıp biriktirdiğinizin tadını tadın I' (denilecek).[109](Böylesine denecek ki), 'Onu tutun, zincirle bağlayın, sonra alevli ateşe atın. Çünkü o, (ulu), yüce Allah'a îmân etmez, yoksul beslemeğe kimseyi teşvik etmezdi.[110]Birbirlerine günahkârlar hakkında suâl sorarlar: 'Siz neden dolayı cehenneme girdiniz?' Onlar da: 'Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksulu yedirmezdik' (derler).[111]İnsan Öyledir ki, Tanrısı onu dener, ağırlar, nimetine nâü ederse, o da Tanrım beni ağırladı der. Fakat Tanrısı onu dener de rızkını darlaştırırsa; Tanrım beni kahretti, der. Yok, yok, siz öksüzü ağırlamıyor, yoksulu beslemek için biroi-rinize önayak olmuyor, mirasları, helâl-haram demeyip yiyor, serveti de düşkünce seviyorsunuz[112]Biz onları, bahçelerinin mahsûlünü sabahleyin (erken) devşirmeğe yemcin eden bahçe sahiplerini imtihan ettiğimiz gibi imtihan edeceğiz. Bunlar, fukaranın hisselerini ayırmak, (vermek) istemiyorlardı. Onlar (daha) uykuda iken Tanrın tarafından gönderilen bir belâ bahçeyi kapladı, sardı. Bahçe de kapkara, kısır toprağa döndü. (Bahçe sahipleri) sabahleyin birbirlerini çağırdılar! Mahsûlünüzü devşirecekseniz haydi erkenden ekininize gidin (dediler). Kalkıp yola düştüler. Yolda gizlice sözleştiler: Bugün hiç bir yoksul (bahçenize) girmesin. Kendilerini, buna güçleri yeter sanarak, sabahleyin çıktılar. (Bahçeyi) görünce: (Anlaşılan), dediler, yolu şaşırmışız, (öyle değil), belki mahrum kalmışız! İçlerinde en İyileri: Ben size Allah'ın sânını tenzih edin, demedim miydi? dedi. Onlar da Tanrımızın şanı yücedir, münezzehtir, (meğer) biz zâlim imişiz dediler. Ve birbirlerine karşı ilerliyerek birbirlerini kınamaya başladılar. Eyvah bize, dediler, meğer biz azmış kimseler misiz. Belki Tanrımız bize (giden bahçemizin) yerine daha iyisini verir. Çünkü biz Tanrımızın lütfunu arzu ederiz. İşte azâb böyledir. Âhiret azabı ise, bilseler, daha büyüktür.[113]
I11. Nezâket Kuralları
Başkasının Yanına Girmek İçin İzin İstemek:
"Ey îmân edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, sahiplerinden izin alıp selâm vermeden girmeyin.... Şayet bu evlerde bir kimseyi bulamazsanız, müsaade edinceye kadar girmeyin. Size 'geri dönün' denilirse, dönün! Bu hareket hakkınızda daha hayırlı, daha nezihtir. Hak Teâîâ işlediklerinizi hakkıyla bilir. Gayrı-i meskûn olup, size menfaati olan evlere girmenizde sizin için vebal yoktur. Hak Teâlâ sizin aşikâr kıldığınız, gizli tuttuğunuz şeyleri hep bilir.[114]Ey îmân edenler! Memlûkleriniz, baliğ olmayanlarınız, sabah namazından evvel ve öğleyin esvablannızı çıkardığınız vakit, yatsı namazından sonra (ki, soyunduğunuz zamandır), bu üç vakitte, yanınıza girmek için üç kere izin istesinler. Bu üç vakit de halvet vaktidir. ... İçinizde çocuk olanlar bulûğ çağına varınca, onlar da daha evvel baliğ olanlar gibi izin istesinler.[115]Sesini aîçaltmak ve büyükleri dışarıdan (yüksek sesle) çağırmamak:Ey îmân edenleri Sesinizi Peygamber'in sesinden yüksek çıkarmayın!Seni (husûsî) obalarının arkasından çağıranlar, (öyle kimselerdir ki), çoğu aklı ermez.[116]
Girerken Selâm Vermek:
Evlere girdiğiniz zaman, (kendiniz gibi olan) ev halkına Allah tarafından mübarek, güzel bir selâm verin.[117]
Selâma Daha Güzeliyle Karşılık Vermek:
Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, ondan daha güzeli ile selâmı alın veya onu aynı ile karşılayın.[118]
Toplulukta İntizamlı Olmak:
Ey îmân edenleri Size bir mecliste 'yer açın' denildiği zaman, yer açın, Allah da size genişlik verir. Size 'kalkın' denildiği zaman, kalkın.[119]
Konuşmada Uygun Konuları Seçmek:
İyilik, doğruluk, dürüstlük hakkında konuşun; huzurunda hep birlikte toplanacağınız Allah'a karşı vazifelerinize riâyet edin.[120]
En Yumuşak Sözleri Kullanmak:
Kullarıma söyle ki; sözün en güzelini söylesinler. (Müşriklere dil uzatmasınlar). Çünkü şeytan aralarına fesat sokar. Şeytan insana ap aşikâr bir düşmandır.[121]
Toplantıyı Terk Ederken İzin İstemek:
Mü'minler yalnız onlardır ki; Allah ile Peygamberi'ne îmân ederler, cemiyetli bir iş için Peygamber'le birleştikleri zaman, ondan izin istemeksizin ayrılmazlar.[122]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] el-En'âm 6/151
[2] e!-Mâide5/35
[3] en-Nisâ 4/91-92
[4] el-Bakara 2/178-9.
[5] el-Mâide 5/38.
[6] el-Mutaffifin 83/1-3.
[7] el-Bakara 2/278-279.
[8] el-A'râf 7/84.
[9] en-Nisâ 4/28.
[10] en-Nisâ 4/2,
[11] el-Enfâl8/27.
[12] el-Ahzâb 33/58.
[13] Tâhâ 20/111.
[14] eş-Şûrâ 42/40.
[15] el-Furkân 25/19.
[16] el-Mâide 5/3.
[17] en-Nisâ 4/104-106.
[18] en-Nahl 16/91.
[19] Âl-i - İmrân 3/75-7.
[20] en-Nisâ 4/107-8.
[21] el-Bakara 2/188,
[22] el-Hacc 22/30.
[23] el-Bakara 2/283,
[24] el-Bakara 2/159.
[25] en-Nisâ 4/147-8.
[26] ed-Duhâ 93/9-10.
[27] el-Hucurât 49/11.
[28] Lokman 31/18.
[29] el-Hucurât 49/12.
[30] . el-Hümeze 1041.
[31] el-Hucurât 49/12.
[32] el-Mücadele 58/9.
[33] el-Hucurât 49/6.
[34] en-Nûr 24/4-5.
[35] en-Nûr 24/15-19.
[36] en-Nûr 24/24-25.
[37] en-Nisâ 4/84.
[38] el-Mâide 5/81-82.
[39] en-Nisâ 4/57.
[40] el-Bakara 2/283.
[41] el-Bakara 2/282-3.
[42] el-Mâide5/l.
[43] el-Isrâ 17/34.
[44] el-Bakara 2/177.
[45] er-Ra'd 13/21-22.
[46] el-En'âm 6/152.
[47] en-Nisâ 4/134.
[48] el-Hucurât 49/10.
[49] el-EnfâI8/l.
[50] en-Nisâ 4/114.
[51] en-Nisâ 4/84.
[52] en-Nisâ 4/105-6.
[53] el-Fetih 48/29.
[54] el-Mâide 5/57.
[55] el-Beled 90/17-18.
[56] el-Bakara 2/215.
[57] en-Nisâ 4/35.
[58] el-Bakara 2/220.
[59] el-Bakara 2/177.
[60] el-Beled 90/12-13.
[61] en-Nûr 24/33.
[62] Âli İmrân 3/134.
[63] eş.-Şûra 42/37.
[64] Aynı sûre, 39-43.
[65] er-Ra'd 13/24.
[66] Fussilet 41/34.
[67] el-Mâide 5/2.
[68] Âl-iîmrân 3/104.
[69] el-Asr 103.
[70] el-Mâide 5/67.
[71] ed-Duhâ 93/10-11.
[72] et-Tevbe 9/123.
[73] ÂI-i îmrân 3/187.
[74] el-Bakara 2/159.
[75] el-Haşr 59/9.
[76] . Âl-ilmrân 3/119.
[77] en-Nahl 16/90.
[78] el-Bakara 2/279.
[79] el-Bakara 2/237.
[80] el-Bakara 2/280.
[81] el-Haşr 59/9.
[82] el-Bakara 2/219.
[83] et-Talâk 65/7.
[84] el-Bakara 2/215.
[85] el-Bakara 2/273.
[86] et-Tevbe 9/61,
[87] el-Bakara 2/272.
[88] el-Bakara 2/265.
[89] el-İnsân 76/8-9.
[90] el-Leyl 92/17-son âyet
[91] el-Bakara 2/267.
[92] ÂI-İ Imrân 3/92.
[93] el-Bakara 2/271.
[94] el-Bakara 2/262-6.
[95] et-Tevbe 9/104.
[96] el-Beled 90/11-16.
[97] el-Bakara 2/254.
[98] el-Münafikûn 63/10-son âyet.
[99] el-Bakara 2/245.
[100] el-Hadîd 57/7.
[101] el-Haşr 59/ 9; et-Teğâbün 64/16.
[102] el-Bakara 2/274.
[103] el-Bakara 2/261. .
[104] ez-Zariyât 51/16,19.
[105] eî-Hümeze 104/1-4.
[106] el-Mâûn 107.
[107] Âl-i İmrân 3/180.
[108] Muhammed 47/38.
[109] et-Tevbe 9/35-6.
[110] . el-Hâkka 69/30-4.
[111] el-Fecr 89/15-20.
[112] el-Müddessir 74/41-4.
[113] el-Kalem 68/17-33.
[114] en-Nûr 24-/27-29.
[115] en-Nûr 24/58-9.
[116] el-Hucurât 49/2,4.
[117] en-Nûr 24/61.
[118] en-Nisâ 4/86.
[119] el-Hadîd 57/11. el-Haşr 59/7.
[120] .el-Mücâdele 58/9 el-Haşr 59/7.
[121] el-tsrâ 17/53.
[122] en-Nûr 24/62.