İnsan İçin İnanmanın Önemi
Din¸ sosyolojik ve tarihsel olarak her dönemde varola gelmiş¸ inkârı mümkün olmayan bir gerçekliktir.
Din¸ sosyolojik ve tarihsel olarak her dönemde varola gelmiş¸ inkârı mümkün olmayan bir gerçekliktir. Dini inanca psikolojik açıdan bakıldığında da¸ her insanın mutlaka bir dini eğilim içinde olduğu kabul edilir. Örneğin W. Jameş din duygusunun her insanda diğer duygular gibi doğuştan olduğunu belirtir. E. Fromm ise¸ insanların doğuştan bir yönelim ve bağlanma ihtiyacı duyacaklarını¸ bunun da dini inançla ve Tanrı ile telafi edilebildiğini belirtir.
Yüce dinimiz İslâm’a göre de¸ din duygusu insanlarda doğuştandır. Kuran’ı Kerim’de geçen bu konudaki ayetlerden bir kısmı meâlen şu şekildedir.
“Böylece sen batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde hak dine çevir! Ve Allah’ın insan doğasına yerleştirdiği fıtrata¸ (yani yaratılışa) uygun davran! Ki Allah’ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin; bu¸ doğru dinin gayesidir¸ ama çoğu insanlar onu bilmezler.” (Rum Suresi¸ 30)
Başka bir ayette dini Allah’a özgü kılmamız istenir. Zümer Suresi 11. ayette Yüce Mevlâmız Peygamber (s.a.v)’e ve onun aracılığı ile bizlere hitaben şöyle buyurur:
“ De ki: Ben dini yalnızca O’na özgü kılarak Allah’a ibadet etmekle emrolundum.”
Peygamberimiz de¸ her doğan çocuğun İslâm fıtrat üzerine doğacağını belirterek¸ insanın doğuştan sahip oldukları dini duyguya işaret eder.
Doğuştan sahip olunan din duygusu¸ zamanla gelişir. Allah’a inanma güzelliğine erişen insanlar¸ bu duyguyu doğru bir yönlendirmede bulunurlar.
Doğrusu böyle yapmak¸ düşünen ve çevresini gözlemleyen bir insan için çok zor da sayılmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın bizlerden istediği de ancak bunu gerçekleştirmektir. Yüce Allah bunu yapamayanlara işaretle şöyle buyurur:
“Peki¸ Allah’ın göklerdeki ve yerdeki mutlak egemenliğini¸ yarattığı bütün o nesneleri hiç göz önüne almıyorlar mı?…” (Araf Suresi¸ 185)
“… Biz gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi sırf bir oyun olsun diye yaratmadık. Bunları boş yere yaratmış değiliz¸ ama çoğu bunu anlamaz.” (Duhan Suresi¸ 38-39)
Sevgili Peygamberimiz de : “Şaşarım o kimseye ki¸ yaratılmış olanları görür¸ duyar da yaratandan şüphe eder” buyurarak¸ doğru bir gözlem ve düşüncenin¸ insanın doğuştan getirdiği dini duyguyu harekete geçirerek¸ bir yaratıcıya ulaştıracağını belirtir.
Şeyh Sadi bu durumu¸ “Ağaçların her yeşil yaprağı¸ akıl sahipleri için¸ Allah’a ulaşmak yolunda açılmış bir kitaptır.” diye ifade eder.
Din duygusunda korku ile sevgi-saygı iç içedir.
Buradaki en önemli duygu da Allah sevgisidir. Korku duygusuna gelince¸ buradaki korku¸ diğer korkular gibi olmayıp¸ kişiyi korktuğu varlığa yaklaştıran ve bağlayan bir duygudur. Din duygusunda varolan korkuda¸ diğer korkularımızdaki gibi¸ korkulan şeyden uzaklaşmak¸ kaçmak¸ nefret etmek vb. eğilimlerin tersine¸ sığınmak¸ yaklaşmak ve ümitlenmek vardır. Allah’ın sevgisi ve merhametini ummak ve aslında samimi olunduğunda bunun gerçekleşeceğinden emin olmak vardır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Yaradan:
“Yolunu şaşırmış olanlar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?” (Hicr Suresi¸ 56) buyurur. Başka bir ayette ise çok günah işlediği için korku ve umutsuzluğa kapılan insanlar için bile ümit vâdeden şu ifadeler¸ anlatmak istediğimizi çok güzel açıklar:
“De ki: Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım! Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O¸ bağışlayandır¸ esirgeyendir.” (Zümer Suresi¸ 53)
Ayetlerde görüldüğü gibi inanma duygusunda sevgi esastır. Ancak korku da¸ özellikle O’na karşı bir suçluluk hissedildiği¸ günah işlenildiğinin fark edildiği zamanlarda insanın Allah’a yakınlaşmasında ve onunla yeniden iyi bir ilişki kurmasında etkili ve önemli bir faktördür.
Sonuç olarak¸ insanda doğuştan varolan din duygusu¸ insan hayatına anlam katar. İnsana yalnız olmadığını hissettirir. Bize kattığı güç ve destekle¸ mutlu olmamızı sağlar.