* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kusur Aramak Kusur Bulmak  (Okunma sayısı 585 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Kusur Aramak Kusur Bulmak
« : Ekim 19, 2017, 02:37:50 ÖS »
Kusur Aramak Kusur Bulmak

Bazı insanlar vardır ki gözü hep başkalarındadır. Kendisini İslâm’ın merkezine koyar ve yaşadığı dinî hayatı mükemmel kabul eder. Sergilediği kulluğu sorgulamak yerine sürekli başkalarının kusurlarını araştırır.

Bizim inancımıza göre insanın yaratılış gayesi bellidir. Allah onu bir sınav için dünyaya getirmiş ve sınav sonunda alacağı puana göre ahirette hak ettiği karşılığı verecektir. Kul nereyi hak ediyorsa oraya gidecektir. Bazıları ebedi olarak cehenneme giderken, bir kısım insan doğrudan cennete gidecek. Cehenneme uğradıktan sonra cennet nimetine erişecek olanların oranı da az değil.

Ancak şu bir gerçek ki, pek çoğumuz nasıl bir sınavda olduğumuzu hâlâ anlamış değiliz, bunu bir eğlence sanıyoruz. Halbuki sınavda olan insan ne yapar? Hem de sınav esnasında her hareketi gözlenirken ve kayıt altına alınırken? Kendi işine bakar. Doğru ve makul olan budur. Çünkü başarılı olamadığı zaman sonucuna katlanmak zorunda kalacak olan kendisidir. Bu nedenle de imtihan esnasında sağa sola bakınarak, milleti süzerek zamanını boşa harcamaz.

İmtihanımızla meşgul olabilsek

İnsan var, dünyaya neden geldiğinin idrakindedir. Elinden geldiğince kulluğunu yaşamaya gayret eder, haramlardan şiddetle kaçar. Kendi muhasebesini yapar. Gününü nasıl geçirdiğini, ibadetlerinin hakkını ne kadar verebildiğini düşünür. Ertesi gün daha güzel bir kul olma yönündeki azmini biler. Bu amaçla farz ibadetlerle yetinmez. Allah ile olan bağını sıkı tutmak ve Rabbini unutmamak için nafile ibadetlere çok önem verir. Pazartesi perşembe günleri oruç tutar, teheccüd de dahil olmak üzere nafile namazlara devam eder. Allah’ın adını kalbinden ve dilinden uzak etmemeye çalışır. Onun bütün derdi defterine bir iki sevap daha ilave edebilmektir. Diline sahiptir, başkalarını çekiştirip durmaz. Ağzından dökülen kelimelere dikkat eder, kötü kelam etmemeye çabalar. Bilir ki peygamberinin ağzından bir tek kötü söz çıkmamıştır.

Bu insanın başkalarının eksikleriyle uğraşmaya hevesi yoktur. Kendisinin düzeltilecek onca hatası varken, diğer insanların kusurları peşinde dolaşmayı haksızlık olarak görür. Enerjisini kendisinin, ailesinin, sözünü dinletebildiği akrabasının ve yakınlarının daha iyi mümin olabilmeleri yönünde harcar. Her çabamda ve her nefes alışverişimde hayır olması gerekir diye düşünür.

Kusur aramaya odaklanmak

Lakin bazı insanlar da vardır ki, gözü hep başkalarındadır. Kendisini İslâm’ın merkezine koyar ve yaşadığı dinî hayatı mükemmel kabul eder. Benliğini kâmil bir mümin gibi gördüğünden ve hatalarını görmezlikten geldiği için başkalarına yönelir. Sergilediği kulluğu sorgulamak yerine sürekli başkalarının kusurlarını araştırır. Halbuki kendisini bir yabancı gözüyle eleştiriye tabi tutabilse, o kadar çok tenkit edeceği yönü vardır ki! Ama nasıl bir sınavda olduğunu kalbine kabul ettiremediği için hayatı boş konuşmayla geçip gider.

Başkalarının müslümanlığını beğenmez. Müminlerin bir araya gelerek sergiledikleri İslâm kardeşliğini, din adına yaptıkları hizmeti ve gösterdikleri çabayı küçümser. Sürekli eksikliklerini diline dolar. Söz konusu insanların ellerinden geldiği kadar kulluklarını yaşamaya, din kardeşleriyle bağlarını kuvvetlendirmeye, birbirleriyle dayanışmaya ve İslâm’ın mesajını diğer insanlara ulaştırmak için gösterdikleri çabaya bakmaz da, gözüne takılan bazı kusurları tekrar edip durur. Çünkü gözü kusur aramaya odaklanmıştır bir kere.

Oysa düşünmez ki, eleştirdiği bu insanlar sonuçta kendi dindarlıklarının ve İslâm’ın güçlenmesi için bir çaba içerisindedirler. Yapması gereken tek şeyin, onların bu gayretini ve ihlâsını takdir etmek olduğunu günaha batmış nefsine söyletemez.

Halbuki bu insan kendi müslümanlığını sorgulamak yanında, bir şeye daha dikkat etmek durumundadır: O da başkalarının hizmetlerini eleştirmek yerine, içinde bulunduğu hizmetin serpilmesi ve daha çok insana ulaşması için çabalamasıdır. Zira kendi bulunduğu yerin en uygun ve en güzel yol olduğuna inanan insana düşen görev, bu yolu güçlendirmeye, özellikle de İslâmî değerlerden uzaklaşmış olanları kazanmaya koşmaktır. İnsanları İslâm’a kazandırmanın yolu ise karşı tarafı kötülemek değildir. Çünkü bir insan kendi bulunduğu yeri nasıl en iyi yol olarak görüyor ve buna samimiyetle inanıyorsa, eleştirip durduğu insan da kendi bulunduğu yer için aynı duygulara sahiptir, gönülden bağlanarak orada bulunmaktadır ve İslâm için çabalamaktan mutludur. Bu durumda böyle bir müslümanla uğraşmanın mantıkî bir izahı olabilir mi? Oysa yapılması gereken tek şey bu mümin için “Allah razı olsun” demektir.

Gıybet olduğunu bilsek

Esasında şunu düşünmek gerekir: Bir kişi başkalarının kusurlarını diline doladığında, arkasından konuşulan kişi bundan rahatsız oluyor mu, olmuyor mu? Elbette oluyor. Rahatsız olduğunda bize karşı sevgisi mi nefreti mi artıyor? Hiç şüphesiz buğzu artıyor. O zaman bu nasıl bir dindarlıktır ki, kardeşini kendisine düşman ettiriyor?
Oysa Allah, kitabında müslümanların kardeş olduğunu, kişi kardeşiyle uğraştığında onun etini yemiş gibi olacağını beyan ediyor. (Hucurât 10, 12).

Dolayısıyla ayetlerin muhatabı olan mümin hem Allah’ın emrine karşı geliyor hem de bir müslümanı kendisine düşman ederek yaşamını sıkıntıya sokuyor. Neresinden bakılırsa bakılsın, insan kendisine büyük zarar veriyor.

Nitekim Hz. Peygamber bir gün kutlu sahabilerine sorar:

– Gıybet nedir bilir misiniz?

Ashabı, Hz. Peygamber’in bir mesaj vermek istediğini anlayarak:

– Allah ve Rasulü daha iyi bilir, derler. Hz. Peygamber de şöyle buyurur:

– Gıybet, kardeşin hakkında, onun hoşlanmayacağı birşeyi söylemendir.

Oradakilerden bir tanesi:

– Ya Rasulallah! Ya söylediklerim kardeşimde varsa, diye sorunca şu cevabı verir:

– Eğer dediklerin onda varsa gıybet etmiş olursun. Şayet yoksa, bu sefer de iftira etmiş olursun.(Beyhakî)
Peygamberimizin bu sözlerindeki uyarı çok çarpıcıdır. Bir insanı çekiştiren kimse söylediklerinde doğru ise, üçüncü şahsı çekiştirdiği için günaha girmektedir. Söyledikleri doğru değilse iftira etmektedir. Bu durumda da günaha girmektedir. Yani, bir insanı çekiştiren kimse her halükârda yanlış yapmaktadır. Neresinden bakarsanız bakın,
yapan kişi ziyandadır.

Peygamberimiz başka bir defasında ashabına:

– İflas etmiş kimdir, diye sorar. Sahabileri de:

– Bize göre iflas eden, parası ve malı olmayandır, bunları kaybedendir, derler. Hz. Peygamber de, kıyamet günü Allah’ın huzurunda iflas eden kimsenin ilahi buyrukları yerine getirmeyen kimse olduğunu söyledikten sonra, bu kimsenin iflasını hazırlayan nedenleri şöyle sıralar:

– Bu kişi birilerine hakaret etmiş, başkalarına iftira etmiş, bir kısım insanın malını almış, bir başkasının kanını akıtmış, daha başkalarının da canını yakmıştır. Bu şahıs kimlere zarar vermişse sevaplarından alınarak zulmettiği kimselere verilir. Sevapları bitince karşıdakilerin günahlarından alınarak ona yüklenir. Sonra da cehenneme atılır. (Tirmizî)

Çekiştirmek, işi olmayanın işidir

Esasında başkalarının ardından konuşan ve sürekli eleştirip duranlara dikkat edildiğinde, pek bir şey yapmadıkları görülür. Zira bir şey yapan insan diğerleriyle uğraşmaya zaman bulamaz. İşi olmayanın işi ise başkalarının yaptığı işlerdir.

Bu kişiler, diğer insanların günahını yüklenmek yanında İslâmî hizmetlere, dolayısıyla dine de büyük zarar vermektedirler. Zira Allah için bir şeyler yapanların çabalarını kötülemeye ve engellemeye çalışan esasında İslâm’a zarar vermektedir. Bunun vebalinin ne kadar ağır olduğunu bilen bir insan acaba müslümanlarla uğraşır mı?
Ne kadar acıdır, Allah için kızılması gereken İslâm düşmanı o kadar kişi varken, kendi günahlarımız dururken, insan enerjisini müslümanlarla uğraşmaya harcıyor.

Rabbimize el açtığımızda yapacağımız dualardan birisi şu olmalıdır: “Allahım! Benim kalbimi ve dilimi müslüman kardeşlerimin aleyhinde konuşmaktan koru. Ağzımdan onları rencide edecek bir tek söz çıkmasın. İçimi kardeşlerimin sevgisiyle doldur. Beni başkalarının hatalarını aramaktan muhafaza eyle.”

 


* BENZER KONULAR

Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]