* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Ömrün Hâzan Mevsimi - İhtiyarlık  (Okunma sayısı 178 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Ömrün Hâzan Mevsimi - İhtiyarlık
« : Temmuz 26, 2023, 08:41:23 ÖÖ »


Ömrün Hâzan Mevsimi - İhtiyarlık

 İLAHİ takdirin bir gereği olarak insanlar zayıf, çaresiz, başkalarına muhtaç bir halde doğar, başkalarının yardımıyla uzunca bir sürede gelişimini sağlayarak gençlik ve olgunluk çağına ulaşır ve zamanla yavaş yavaş yıpranarak yaşlılık dönemine girer ve ilahi takdir ne zaman gerçekleşirse o zaman ölerek bu dünyadaki hayatını tamamlar: “Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren Allah’tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kuvvet sahibidir.” (Rum, 30/54)

“Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek. Daha önce bilgili (güçlü, izzetli) iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü/zor, zahmetli çağına kadar yaşatılacak, şüphesiz ki Allah bilgilidir, kuvvetlidir.” (Nahl, 16/70)

“Ey insanlar! Şayet öldükten sonra dirilmekten şüphe etmekte iseniz (ilk yaratılışınızı hatırlayın); kesinlikle bilin ki biz, (ilk önce) topraktan, (zigot) sonra (sonra küçük bir et parçası haline gelerek gelişip büyüyen) bir mudgadan yarattık ki, size (ne olduğunuzu ve kudretimizi) açıklayalım.

Rahimlerde dilediğimizi, belirtilmiş bir vakte kadar durduruyoruz, sonra sizi bir bebek halinde çıkarıyoruz, derken olgunluğa erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). İçinizden kimi (erken) öldürülüyor. Kimi de daha önce bazı şeyleri bilirken sonra (artık çocuk gibi) hiçbir şey bilmez hale gelmesi için erzeli ömre (ömrün en kötü devrine) itiliyor. (Hac, 22/5)

“Kime uzun ömür veriyorsak onun yaratılışını baş aşağı ediyor (ihtiyarlığa) getiriyor, gücünü azaltıyoruz. (buna da) hâlâ akıl erdiremiyorlar mı?” (Yasin, 36/68)

Yaşlılıkta insan tekrar çocukluktaki durumuna düşer. Algılama yeteneğini yitirir ve bir çocuk gibi çok az ya da bilmez hale gelir. (Mevdudi, Tefhimül-Kur’an, 3/313)

Bu (ihtiyarın) ilminin yok olması ve halinin ters dönmesinden kuvvetli iken zayıflamasından mübalağadır. Yani bünyesi zayıf, aklı az ve anlayışı kıt olan çocukluk yıllarına döner. Bu durumda bildiğini unutur, tanıdığını tanımaz ve yaptığını yapamaz olur. (Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, 5/376)

Beş şey gelmeden beş şeyi fırsat biliniz.

1-   Ölümden önce hayatın

2-   Hastalanmadan önce sağlığın,

3-   Meşguliyetten önce boş zamanın,

4-   İhtiyarlamadan önce gençliğin,

5-   Muhtaç olmadan/fakirlikten önce zenginliğin kıymetini biliniz.(Hakim, Müstedrek, 4/341; Beyhaki, Şuabul-İman, 7/263)

“Yedi şey gelmeden önce iyi işler yapmakta acele ediniz. Bunlardan biri de ne konuştuğunu bilmeyecek derecedeki yaşlılıktır.” (Tirmizi, Zühd 3)

“Allah’ım, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, düşkün ihtiyarlıktan, kalp katılığından, gafletten, başkasında yük olmaktan, miskinlikten sana sığınıyorum” (Münavi, Feyzul-Kadir, 2/1222)

Kişi yaşlandıkça çocuklaşır, tıpkı çocuklar gibi yürüyemez, dolaşamaz hale gelir. Kalmak ve oturmak artık kendisine zor gelir ve bir şeye dayanmadan hareket edemediği gibi, yemek yemesi, içmesi, başkasının yardımı sayesinde mümkün olur. Hatta insan yaşlanınca elbisesini giyemez, konuşurken başkalarını kendisine güldürür. Kısaca dünyaya ilk geldiğinde nasıl çaresizse yaşlılığında da aynı çaresizliğine döner (Mevdudi, age,)

Evet ihtiyarlık, tekrar çocukluğa dönüştür. Fakat bu yaşlanmış çocukta, çocukluğun tatlılığı ve sevimliliği masumluğu yoktur. İhtiyar insan sürekli geriler, bildiklerini unutur, sinirleri zayıflar, akli dengesi zayıflar, direnci kırılır ve nihayet çocuğa döner. Çocukların her çocukça davranışında büyüklerin kalbi hoşlanır, gülümsemekten kendini alamazlar. Oysa ihtiyarlık öyle değildir. Onun hareketleri hoş görülmez…

“Eğer Allah’ın beli bükülmüş kulları, süt emen yavrular, otlayan hayvanlar olmasaydı, başınıza sağanak sağanak ve kesintisiz azap yağardı.” (Münavi, age, 5/344)

“Güçsüz ve düşkünleri” bana getirin (ihtiyaçlarını karşılayayım). Çünkü siz ancak içinizdeki güçsüzler ve düşkünler sayesinde yardım görüyorsunuz ve rızıklandırılıyorsunuz.” (Ebu Davud, Cihad 70)

“Bereket büyüklerimizle beraberdir.” (Hakim, Müstedrek, 1/131, Münavi, age, 3/220) “Halk içerisinde ihtiyar, ümmeti içinde Peygamber gibidir.” (Münavi, age, 4/185)

Bir toplumda ihtiyarlar, toplum binasının manevi direkleri yerindedir. Cemiyetin kökleşip gelişmesinde en büyük emek ve tesir onlarındır.

Dün Ne İdi Bugün Ne Oldu

Peygamberimiz (sav): “Her derdin devası varır, ancak ihtiyarlık ve ölümün devası yoktur.” (Tirmizi, Tıb 2; ibni Mace, TIb 1; Ahmed Müsned, 4/278), ve: “Şu insanoğlunun hali yok mu? Etrafını doksan dokuz musibet çevirmiştir. Bunlardan kurtulursa (devası olmayan) ihtiyarlık musibetine düşer.” (Nasıf, Tac, 5/179) buyurmuşlar.

Yaşlılık, insanın doğumuyla başlayan ve ölümüne kadar devam eden hayatın son evresidir. İnsan organizmasının dış uyarıcılara yeterince karşılık verememesi halidir.

Yaşlanma bir taraftan insanın iş verimini azaltarak ruhi ve fiziki dengesinin bozulmasına sebep olurken, diğer taraftan sosyal ve fiziki çevreden de önemli ölçüde etkilenmektedir.

Gelişmiş ülkelerin çoğu emeklilik yaşı olan 65 yaşı, yaşlılığın başlangıcı olarak kullanmaktadır. Birleşmiş milletler ise 60 yaşından başlatmaktadır.

Yetişkin insanları kendi içinde yaşlarına göre sınıflandırma ve alt sınıflara ayırma giderek yaygınlaşmaktadır. Yaşlanmada kesin sınır olmamakla birlikte ortalama sınırlar üzerinde birleşilmektedir. Orta yaş: 45-59, Yaşlılık: 60-74, ihtiyarlık: 75-89, ileri ihtiyarlık: 90+

Bu sınıflandırmada yaşlılıkla beraber ihtiyarlık dönemi dikkati çekmektedir. İhtiyarlık, uygun tepkinin ve uyum güçlüğünün daha belirli ve önemli problemler meydana getirerek bir seviyeye ulaşması olarak belirtilmektedir. (Prof.Dr. Cihangir DOĞAN, Yaşlılık Dönemi ve Problemleri, 33-35)

Gençliği ile (o günkü) ihtiyarlığını kıyaslayıp aradaki farkı gören Seyrani şöyle sitem eder:

Ağır meclislerde sıkılmaz iken

Mengeneye versem bükülmez iken

Seyrani aslana yıkılmaz iken

Dedirdin tilkiye pes karabahtım

Bir başka şairde sitemini şöyle dile getirip uyarıyor:

Sahib-i ilm ü hüner, ehli kemâl olsa bile

Yeri yoktur bu cihanda, yok ise beş parası

Genç iken gündüze kat da geceni durma çalış

Kocayınca oluyor kurt, köpeğin maskarası

İki büklüm halde eğilerek yürüyen bir yaşlıya sormuşlar:

-Baba demişler, neden eğimli halde yere bakarak yürüyorsun?

-Evlat, demiş, gençliğimi kaybettim de onu arıyorum. Eğer bulursam, tüm nakitlerimi verip gençliğimde kaybettiğim vakitlerimi geri alacağım. Tek dakikalarını da boşa geçirmeyeceğim.

Bir dönemin en ünlü rejim muhalifi, aksiyon adamı, enerjik ve dinamik, hareketli insanı, defalarca hapse girip çıkan, ama hiçbir zaman gaye ve hedefinden sapmayan, taviz vermeyen, idealist siyasetçi ve fikir adamı rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ son demlerinde şöyle sitem ediyordu:

İHTİYARLIK

Artık iş kalmadı yarenler bizde

Tökezler olduk yazıda düzde

Şairdik, hatiptik, yazardık sözde

Ekmeği yemeye ağızda diş yok

Dedik ya efendiler bizlerde iş yok

Sağ yanım titriyor, sol yanım tutmaz

Nabzım tekler durur, muntazam atmaz

Ayağım bir türlü ileri gitmez

Ağzım her an kuru, gözümde yaş yok

Artık bundan böyle bizlerde iş yok

Bir secdeye varsam başım dolanır

Ne yesem, ne içsem midem bulanır

Bütün dertler birbirine ulanır

Yuvamız bomboş uçacak kuş yok

Hayra yorulacak hayal yok, düş yok

Yakını uzağı seçemez oldum

Bir ufak hendeği geçemez oldum

Bir bardak su içemez oldum

Tatlılar da bile lezzet yok, tat yok

Benim bu halime takacak ad yok

Yaşıtlarım birer birer ölüyor

Yeşil yaprak kara toprak oluyor

Azrail de baş ucumda soluyor

Üstüme dikmeye ağaç yok, taş yok

Arkamdan vermeye yemek yok aş yok

Aynı zat son dönemlerinde Cağaloğlu’unda bir dostunun dükkanında çay içerken, elleri titrediği için çayı karıştırmakta zorlanınca; “görüyor musunuz dostlar, bir zamanlar Türkiye’yi karıştıran eller, şimdi şu çayı karıştıramıyor” diyerek espri yapıyor.

Neler Yapılmalıdır?

İhtiyarlık Nasıl Değerlendirilmelidir?

Bir mütefekkir: “Bize hayatı, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar” diye sızlanır. Aynı ızdırabı duyan başka bir düşünür de şöyle ifade eder: “İnsan yaşar şu dünyada. Evvela: şunu sevdim bunu sevdim diye (çocukluğu, delikanlılığı) sevmekle geçer. Sözde olgunlaşır, ondan sonra: şunu yaptım, bunu yaptım diyerek (gençliği) saymakla geçer. İhtiyarlıkta tanır dünyayı: “kahpe dünya” hey gidi dünya” “yalan dünya” diyerek ömrü sövmekle geçer.”

Evet, “hayatın manasını çözmeye uğraşırken bir de bakıyoruz ki hayatımız bitivermiş.”

Hayatımızın dörtte biri nasıl kullanılacağı bilinmeden çocuklukla, son dörtte biri yani ihtiyarlığımız da gücümüz, kudretimiz tükendikten sonra geçiyor. Acaba geride kalan kısmını tam bilip, değerlendirebiliyor muyuz?

Zaman sermayesi, sanma ki çok bol,

Beşikten bastona kaç adımlık yol?

Bu kanun değişmez kim olursan ol

Sabır sınavıdır ömür dediğin…

Cengiz NUMANOĞLU

Ayetler ve hadisler, yaşlılara nasıl bir hayat sürmeleri gerektiği konusunda yol göstermektedir. “Düşünecek olanın düşüneceği kadar sizi yaşatmadık mı?” (Fatır, 35/37) ayeti, dinden haberdar olup dindar yaşamak için insana süre verildiğinden söz etmektedir. “Allah, atmış yıl ömür verdiği kimsenin mazeret gösterme imkanını ortadan kaldırmıştır.” (Buhari, Rikak 5) hadisi de aynı konuya işaret etmektedir. Yaşlılık çağını idrak etmiş insanın, yanlışları düzeltmek, hayatı anlamak, sorumluluklara sahip çıkmak için yeterli zamanı olmuş demektir. Allah’ı bilmek, iyilikleri öğrenmek için bu süre kafidir. Bu çerçevede, yaşlanmaya başlayan kimselerin, yaşlılığın bir uyarıcı olduğunu fark edip olgunluğa ermeleri beklenmektedir. Yaşlandığı halde günah işlemeye devam edenlerin mazur görülme imkanı kalmamıştır. Çünkü kıyamet gününde Allah’ın kendileriyle konuşmayacağı, tezkiye etmeyeceği ve elim bir azaba uğratacağı kimseler içinde zina eden ihtiyar vardır. (Müslim, İman 172). Dolayısıyla yaşlı Müslümanlardan, başka toplumdaki yaşlıları örnek almak veya gençlere özenmek yerine, kendilerine yakışan bir hayat sürmeleri beklenmektedir. Müslümanların yaşlıları da farklı olmalıdır.

“En hayırlı gençleriniz ihtiyarlara bezemeye çalışan (olgun) gençlerinizdir. En kötü ihtiyarlarınızda gençlere benzemeye çalışan ihtiyarlardır.” (Münavi, age, 3/487)

Evet; gençlerin hayırlısı, ihtiyarlar gibi ahireti düşünen gençlik; hevesatına mağlup olmayıp gafletle yaşamayan, ömrünü güzelce değerlendirenlerdir. İhtiyarların en kötüsü ise gaflete dalmada, nefsinin isteklerine uymada gençlere benzemek isteyen ve nefsin heveslerine uyandır.

“İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun olup ameli güzel olandır. İnsanların en şerlisi de ömrü uzun, ameli kötü olandır.” (Ahmed, Müsned, 4/187/190, 5/40; Tirmizi Zühd 21,22; Darimi, Rikak 30)

Yaşlılıktani Yaşlılardan Yararlanabilmek

Yaşlılarla ilgili yapılan araştırmaların ve yazılan yazıların çoğu onların zihni ve fiziki gerilemelerini vurgulayarak, yaşlılığın hep olumsuz yönlerinden bahsetmektedir. Oysa yaşlılık döneminin oldukça olumlu yönleri de vardır. Yaşlılığın en olumlu yönlerinden birisi, genel bilgi birikimindeki artıştır. Kişi ne kadar çok yaşarsa o kadar çok bilgi sahibi olur ve böylece bilgisi, tecrübesi, artar. “Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğumuz artar, nefesimiz daralır ama görüş açımız genişler.”

İkinci olarak, tecrübe sayesinde yaşlılar genel olarak bilgelik denilen daha iyi karar verme yetisini geliştirirler. İnsanlar olgunlaştıkça, olaylar karşısında daha akıllıca karar verirler. Bazı niteliklere yaşı ilerlemiş insanlarda daha fazla rastlanır. Yine zaman kişiyi daha farklı bir konuma getirir. Çünkü o yıllarca bir çok şeyi görmüş, bir çok insanla tanışmış ve tecrübeye sahip olmuştur. Üçüncü olarak da yaşlılar daha fazla kişisel hüviyete sahip olurlar. Emekli olduktan sonra, artık onun zamanı günde 8 saatlik çalışma dilimine göre ayarlanmıştır. Dördüncü olarak, sosyal ilişkiler ve aile bağlarının devamı açısından da yaşlılığın avantajlı yönleri vardır. Özellikle atmış, atmışbeş yaşlarındaki kişilerin önemli derecede bir sosyal etkinliği ve liderlik fonksiyonu vardır. Yaşlılığın en avantajlı yönlerinden birisi de onların torun sahibi olmalarıdır. Torunların eğitiminde yaşlının yeri önemlidir. Beşinci olarak da yaşlı insanlar gençlerin sahip olamayacağı bir hisse sahiptirler. Bu da onların, hayatın her safhasını yaşanmış ve artık hayatın ne anlama geldiği konusunda daha derin bir anlayışa sahip olmalarındandır. Altıncı olarak, yaşlılar bir bakıma, denizde seyreden bir geminin dümeni durumundadırlar. Geminin doğru menzilde yol alıp almaması, bir takım olumsuz hava şartlarından etkilenmeden yoluna devam edebilmesi, o gemideki dümencinin maharetine bağlıdır. Dümenci, gemiyi gereği gibi iyi yönetmezse, gemi devrilir veya karaya oturur. O zamanda gemi içindeki diğer bütün çalışmaların hiçbir anlamı kalmaz. O halde toplumsal hayatın düzenli yürümesinde ciddi sorumluluklar yüklenebilen bu yetişkin kişinin eğitimi de ihmal edilmemelidir. Yedinci olarak, yaşlılık, insanın kendini, başkalarını, olgular ve olayları daha iyi değerlendirme imkanı veren bir dönemdir. Bu dönemin tecrübelerinin değerlendirilmesine ve iç gözlemler yapılmasına imkan veren bazı psikolojik ve fizyolojik özellikler gösterdiğini biliyoruz. Yaşlılarda görülen bedeni zaaflar, bizi onlarda her şeyin bittiği gibi bir düşünceye sevk etmemelidir. Yaşlıların bedenlerinde görülen güçsüzlüklere karşılık ruhi ve manevi güçlerinde genellikle yükselme görülür. Yaşlıların genellikle zorunlu meşguliyetinde azalmalar, onlarda boş zamanları artırır. Eğer bu boş zamanları doğru faaliyetlerle doldurulmazsa yaşlılar, çatışmalara ve yaş evrelerine göre maddi, manevi krizlere maruz kalır. Yaşlılar, “Topluma faydalı zihni ve toplumla ilgili faaliyetlerde faydalı oluyorum” duygusunu yaşarlar, şahsiyetlerinde bütünlüğe ulaşacaklarından , insanlarla ilgili problemlerin çözümüne ve manevi aleme yönelme imkan ve zamanı bulacaklardır. Bunun yerine yaşlılar, ilerlemiş yaşlarına rağmen zamanlarının maleyani ve faydasız işlerle geçirir oyun ve hevaya yönelir, psikolojik ve sosyal avuntularla veya mekanizmalarla kendini avutmaya çalışırsa, yaşlılarda şahsiyet güçlerinde çözümlemelere ve çocuklara benzer abartılı tepki, istek ve huysuzluklara, öfke nöbetine, etrafındaki insanlara tahakküm etme gibi tezahürlere rastlanır. Yaşlılar, tecrübelerini; ahlaki, insani ve manevi ilkeler ışığında doğru bir şekilde değerlendirebilirler, ihtirasların cenderesinden kendilerini kurtarıp manevi alım ile ilgili yönelişlerini geliştirebilirlerse, yaşlılıkta merhamet, sevgi ve anlayış gibi iyi hasletler görülür. Ancak hayattaki bu değerlendirmeler yönelişlerdeki yanlışlar, yaşlılık döneminde daha da artarak bütün tecrübelere rağmen bazı hatalı durumların gelişmesine sebep olabilirler. İlerlemiş yaşlarında dünyevi ihtiraslarına, öfke ve kinlerine mağlup olan insanlarda manevi yükselişi göremeyiz. “gençliğinde ihtiyarlar gibi olgun olmayı başaran. İhtiyarlığında ise gençler kadar hizmete koşar. ” Yani her zaman genç kalmayı başarmayı tavsiye eden bir kültürel anlayışın sahipleriyiz. Allah Rasülü (sav), İnsanoğlu yaşlanır onunla beraber iki şey de büyür; mal sevgisi ve uzun ömür temennisi” (Buhari, Risali 5) buyurarak, ihtiyar kimsenin gönlünün iki huyda her zaman genç olduğunu belirtir. Nitekim gözlemlere göre yaşlı kimse belki de harcamaya fırsat bulamayacaktır. Ama para, mal biriktirir, hayattan eskisi gibi zevk almaz ama uzun yaşamak ister. Yıllarca sinemaya büyük emeği geçmiş olan Bertlahr, yeni bir projede zorlu bir rol için karar almıştır. Yakın dostları artık onun dinlenmesi gerektiğini, yaşlandığını, saçlarının beyazlandığını ve bu rolün üstesinden ancak daha gençlerin gelebileceğini söyleyerek onu uyarmak istediler. Bertlahr ise onlarla kısa ve öz olarak şöyle cevap verdi; “damın karla örtülü olması, evin içinde ateş bulunmadığı anlamına gelmez.”

Kovalarken gençliği kaçırdık elimizden

Birkaç tatlı hatıra kaldı geçliğimizden,

“Gönlümüz daha pek genç” diye avunsa bile,

Bir netice çıkmıyor yaşlı bedenimizden.”

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]