Ümmetin Ateşten İmtihanı
Hal muhasebemiz ve kur'ani reçeteler?
Teknoloji ve bilim çağı olan çağımızın sunduğu iletişim araçları (telefon, tv, sinama ve benzeri vasıtalar) birer fitne aracı olarak hayatımızda yerini aldı. Aslı itibarı ile bunlar adeta silah gibidirler. Bir silah eğer askerin, polisin elinde olursa vatanı, milleti, mukaddesatı koruyan bir vasıta olur. Ama bir holiganın, teröristin elinde olduğunda ise, cana, mala, mukaddesata kasteden bir alete dönüşürler. Bu iletişim araçları Hayrın, iyiliğin, eğitimin, kültürün gelişimine hizmet etmesi gerekirken, maalesef bu değerlerin bozulmalarına, erozyona uğramasına vesile olmakta. Bu nedenle'de Bunlar hayatımızda, varlık gayemizi unutturan birer afyon mahiyetinde işelev görür oldular. İşte asırlarca insanlığa yol gösteren, ufuk açan, öncü bir milletin evlatları, maalesef bugün kendi iç sorunlarıyla boğuşan, insanlığa beklenen ufku sunamayan, yaşadığı hayatta oyun yazamayan bir toplum haline gelmelerinde en müessir sebep maalesef bunlardır. Bu saydıklarımızın yanında birde biz müslümanların göreceli, örfi, taklitçi müslüman kimliğimiz, halimiz'de maalesef bunların bu işlevliği görmelerine yardımcı oldu. Burada sormamız gerek, neden bizim islamımız ve müslümanlığımız sahici ve gerçekçi olmadı ve değil? Bu sorya cevap sadedinde Diyebilirizki islamımız ve müslümanlığımızı bu noktaya getiren en temel etkenlerden biri cehaltimizdir. yani semavi bir din olan yüce islamımızı temel kaynak ve referansı olan vahyi matlüv (kuranı azimüşşan) ile vahyi gayri metlüv (efendimizin sünneti) referanslığından uzak, totaliter rejimlerin bu güne dek uyguladığı desbot uygulama ve emirleri ile sistem neyi nasıl istiyorsa o şekilde islamımızı şekillendirmemiz olmuştur. İslamımızı ve müslümanlığımızı bu hale getiren Diğer bir sebepte hayatımızı kapliyan sekülerizm. Bu maalesef hayatımızın tüm alan ve sahalarını kaplayan bir vürüs halini almış bir vaziyette. Öyleki küçücük körpe yavruların hayalleri bile dünyevi kazanım ve madde ile şekillenmekte. Biz Müslümanlar seküler hayatın bize sunumları ile afyonlanırken, maalesef birer eman ve emniyet yurdu olması gereken islam memleketleri emniyet yurdu olmaktan uzaklaştılar. Her yerde savaş, gözyaşı, kan ve barut hakim. Elden fırsatlar kaçmadan iş işten geçmeden yeniden kendimize, aslımıza, özümüze dönmeye mecburuz. Yani yeniden durulmaya, dirilmeya, tekrardan tarih sahnesinde varolmaya mecburuz. Bunun içinde hayat kılavuzumuz olan kuranı azimuşşan ve sünneti nebeviyeye dönme, allah cc luhunun boyası ile boyanma, hayatımızda rabbanileşme, Rabbi rahimimize kulak verme vaktidir. Durumumuzun tesbiti ve çaresinin ne olduğuna işaret sadedinde Canımızın, hayatımızın, dünyamızın canı, ruhu, olan kur'anımızdan bir demet arzedeyim. Öncelikle bugünki durumumuzu ifade sadedinde (ali imran 140) “şayet sizlere bir sıkıntı değdi ise şüphesiz bu sıkıntıları size çektirenlerde bir dönem benzer sıkıntıları yaşadılar” yani içinde bulunduğunuz hayata mahkum değilsiniz bundan çıkış yolları açık sizi beklemektedir. “sizden önceki sizin gibi hak yolda olanların başlarına gelen sorun ve sıkıntılar sizlerinde başına gelmedikçe cennete girebileceğinizimi zannediyorsunuz” dolayısı ile hedefiniz, sorunsuz, sıkıntısız bir hayat yaşamak değil belki istenen, hedeflenen, varlık gayesine uygun bir yaşam felsefesi olmalı. “sizden cihad edenler ve sabredenler ile, bunları ihmal edenleri ortaya çıkaracak sebepler, olaylar yaşamadan cennete girebileceğinizimi zannediyorsunuz” işte bu ilahi ikaz vahye şahitlik sorumluluğumuzu ve bu noktada bir imtihan yurdunda sınandığımızı bizlere haber vermektedir.
Doğru, yanlış, kabul ve redlerimizle aslında sınavımızın cevap şıkkını işaretlediğimizi bizlere öğretmekte. ayrıca imtihan hikmetinin yanı sıra cenabı hak (ali imran 141) bu sıkıntılarla, müimin kullarını paklamak, arındırmak istediğini bizlere haber vermekte. Yani Bu sıkıntılar altını taştan ayıran birer elemnt görevi yapmkata. Sonuç olarakda bu yaşananlar karşısında (ali imran 145) “herkim tercihlerini, duruşlarını, etki ve tepkilerini dünya merkezli ortaya koyarsa, biz ona dünyayı müyesser kılarız. Her kimde ahiret merkezli koyarsa biz ona ahireti kolay kılarız “ buyurarak bir nevi biz kulların bilmediği sonucu ilan etmektedir.
peki bunca hakikatler karşısında ne yapmalı ve nasıl olmalıyız? işte cenabı hak feyyazı mutlak hz leri (ali imran 133) “el ele beraberce rabbinizin affına koşunuz” önce eksik, aksak, kusur ve günahlar görülmeli, akabinde bunlardan dönülerek tövbe edilmelidir. Ziyra Tövbe ile temizlenmek işin başı bu olmadan olmaz. Fert, aile, toplum, millet ve ümmet olarak mesafe alacak, yol katedecek, vahye şahitlik sorumluluklarımızı yerine getirmek suretiyle dünyada zafere, ukbada'da rıza'i bariye erişeceksek, önce tövbe ile arınmalı, sonra takva ile donanmalı, daha sonra ihlas ile durulmalıyız.
yaşadığımız yurdu emniyyet yurdu hayatımızı anlamlı kılacak olan, öncelikle yaşadığımız çağın zihinlerimize, ufuklarımıza, hayatlarımıza bulaştırdığı kirlerden topluca kurtulmalı, akabinde cenabı hakkın helal haram hudutlarını gözeterek hayatımızı şekillendirmeliyiz. Yani Hayat pergelimizin sabit ayağını allah ve ahiret yurdu kılıp hayatımızda vahye şahitlik, sosyal varlık olma sorumluluğumuzu yerine getirmektir ancak selam ve dua ile.