Ey nefsim! Bu sözüm sanadır!
İnsanın iki büyük düşmanı vardır. Nefis ve şeytan. İkisi de kötülüğü emreder. Nefsine ve şeytana uymanın sonu cehennemde biter. Öyleyse önce düşmanları iyi tanımak lazım. Önce kendi nefsimiz.
Ey nefsim!
Eğer günahlarda ısrar edersen, sana bu dünyada aklına gelmeyen cezalar verecek ve seni perişan edeceğim. Çünkü sen, bu dünyada biraz perişan olmaz ve kendini sıkıntıya sokmaz isen senin yüzünden ahirette bin pişman, üzgün ve perişan olacağım, diye nefsimizi azarlamalı ve gerektiği zaman ceza vermeliyiz…
Ey nefsim!
Günahın küçüğümü olur! Senin işlediğin bu günah seni yarın cehennem azabına müstahak ettikten sonra boyutunun ne önemi var, yada seni cennete müstahak etmeyen ve Allah’ı razı edemediğin bir amelin büyük olsa ne önemi var?
Ey Nefsim!
Sen ailenin, çocuklarının ve arkadaşlarının küçük kusurlarına bakarak, güya daha fazla azmasınlar diye onları azarlıyor, kınıyorsun. Onları sorguya çekiyor bu hataları niye işlediniz diye soruyor ve belki cezada veriyorsun. Yazıklar olsun sana.
Ey Nefsim!
Kendini neden sorgulamıyor ve kendine neden ceza vermiyorsun? Onların hataları ve kusurları senin gözünde büyük görünürken kendi hatalarına ve günahlarına ne zaman bakacak ve hesap yapacaksın?
Ey Nefsim!
Eğer bu hesapları bu dünyada yapmaz ve Allah-u Zülcelal’in yolunda gitmez isen, yarın ebedü’l-ebed olan ahiret hayatında perişan olacaksın. Gel burada hesabımızı iyi yapalım ve ahirette rahat edelim.
Ey Nefsim!
Sende Allah-u Zülcelal’in emir ve yasaklarına dikkat eder, O’na ibadet ve taatte bulunmak suretiyle kendini Allah-u Zülcelal’e teslim edersen, bil ki; Allah-u Zülcelal’de seni, dünyada günahlardan, ahirette ise; cehennem azabından muhafaza ederek, mükafatınıda bol bol verir.
Yeter ki sen, biraz gayret et.