Tüketimde İktisat ve Denge
“Rahman’ın kulları harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.” (Furkân, 25/67)
Yüce Allah, göklerde ve yerlerdeki bütün varlıkları insanın hizmetine sunmuş (Bakara, 2/29, Lokmân 31/20, Câsiye, 45/13), bizler için sayısız nimetler yaratmıştır. Biz bunları saymakla bitiremeyiz (Nahl,16/18, İbrâhîm, 14/34). Fakat Allah’ın bu sayısız nimetlerinin bir kısmından kolaylıkla yararlanabilsek de büyük bir kısmından yararlanabilmek için özel çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Çünkü her zaman sınırsız istek ve arzularımızı karşılayacak kadar üretilmiş hazır mal bulunmaz. Bulunduğunda da gelirimiz istek ve ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmeyebilir.
İşte yukarıda mealini verdiğimiz ayet-i kerimede, “(Rahmanın kulları) harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.” (Furkân,25/67) buyrularak gerçek müminlerin cimrilik ve israftan sakınan, harcamalarında ölçülü davranan kimseler oldukları vurgulanır.
Ayet-i kerimede vurgulanan israf, “aşırı gitmek, haddi aşmak, sınırların ötesine geçmek, malı mülkü saçıp savurmak, kötü kullanarak eskitmek, ihtiyaçtan fazla harcamak” gibi anlamlara gelir. Mal ve serveti kumar, içki, uyuşturucu gibi dinen helal olmayan alanlara (az veya çok) harcamak tamamen israf olduğu gibi, helal ve meşru alanlarda ihtiyaçtan fazla harcamada bulunmak da israftır. İsraf edene ise müsrif denir. Müsrifler Allah’ın sevmediği kimselerdir. Yüce Rabbimiz, “Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31) buyurarak kullarından ikram ettiği helal nimetlerden faydalanmalarını ancak bunu yaparken israf etmemelerini, israf edenleri sevmeyeceğini açıkça beyan etmiştir.
Cimrilik ise imkân olduğu hâlde mal ve serveti dinî ve hukuki bakımdan gerekli olan yerlere harcamamak, elde tutmak, başkalarına bir şey vermemektir. Cimrilik de ters yönden israftır. Çünkü ihtiyaç olduğu hâlde faydalanılmayan nimetler/ürünler zayi olur, sonunda talep yetersizliğinden dolayı o ürünün üretimi durur. Bu durum ise ekonomik hayatta zararlara ve durgunluklara yol açar.
Benzer diğer ayetlerde ise israf etmeme, cimri davranmama ve dengeli harcama ilkesi şöyle vurgulanmıştır: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (İsrâ, 17/29); “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” (İsrâ, 17/26-27)
Görüldüğü gibi konuyla ilgili ayet-i kerimelerde israf ile cimrilik yasaklanmakta, ölçülü ve dengeli harcama ise teşvik edilmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) de, “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” (Buhâri, Libâs,1); “Cimrilikten sakınınız, çünkü sizden öncekiler cimrilik sebebiyle helak oldular. Cimrilik onları vermemeye sevk etti de vermediler, akrabaya iyiliği kesmeye sevk etti de ilişkilerini kestiler, (mal toplamak için) günah işlemeye sevk etti de günah işlediler." (Ebû Dâvûd, Zekât, 46) hadisleriyle ümmetinden, israf ve cimrilikten sakınarak tüketimde iktisat ve denge prensibine bağlı kalmalarını istemiştir.
Diğer bir hadislerinde ise; “Herhangi birinizin lokması yere düştüğü zaman, bulaşan şeyi temizleyip lokmayı yesin. Onu şeytana bırakmasın. Zira bereketin yemeğin neresinde bulunduğunu bilemezsiniz.” (Müslim, Eşribe, 136) buyurarak aynı ilkeye dikkat çekmiştir.
Efendimiz (s.a.s.), değişik hadislerinde su israfı hakkında da ümmetini uyarmıştır. Bir defasında Sa’d’e uğramış ve onu abdest alırken görmüştür. Resulüllah (s.a.s.), onun suyu ihtiyacından fazla kullandığını fark edince, “Bu israf da nedir?” diye sormuş. Sa’d de, “Abdestte de israf olur mu?” deyince, “Evet, akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” (İbn Mâce, Tahâret, 48) şeklinde cevap vermiştir.
Elbette nehir kenarında abdest alırken bile abdestle ilgili olarak gelen bu israf yasağının en önemli hikmetlerinden biri, bize emanet edilmiş olan eşyayı ve tabiatı kullanırken ölçülü olmayı ve iktisatlı davranmayı öğretmektir. Zira her ne kadar kâinat bütün çeşitliliği ve zenginliği ile insanoğlunun hizmetine sunulmuşsa da (Lokmân,31/20) bunları sorumsuzca ve sınırsızca israf etme hakkı verilmemiştir.
Üzülerek ifade edelim ki ayet ve hadislerdeki bu uyarılara rağmen maalesef bugün bizler birçok alandaki israflarla bu duyarlılığı büyük oranda kaybetmiş durumdayız. Yemek, sebze ve meyveleri çöpe atmak, giyilebilen giysileri, kullanılabilen ev eşyalarını sırf moda uğruna ya da gösterişin etkisiyle atıp yerine yenilerini almak, gereksiz yere elektrik tüketmek, suyu boşa akıtmak, yeme içmede ölçüyü kaçırmak, telefonları ve otomobilleri sürekli yenilemek vb. birçok alanda savurganca davranıyor, nimetleri israf ediyoruz. Ekmeğe karşı takındığımız olumsuz tavır da bunun kötü bir örneğidir. Bir tarafta yiyecek ekmek bulamayanlar, diğer tarafta yemediğini çöpe atanlar, tüketim ahlakından ve değerlerden ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir.
O hâlde Yüce Allah’ın (c.c.) sevgisini kazanmayı arzu eden ve hâliyle dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen Müslümanlar, hayatlarının diğer alanlarında olduğu gibi tüketim alanında da israf ve cimrilikten sakınmalı, harcamalarında iktisat ve denge prensiplerine bağlı kalmalıdır. Harcamalarda ölçülü olmanın ölçüsü ise meşru ihtiyaçlardır. Kişi bu konuda karar verirken ilahi ölçülerin yanı sıra aklını ve vicdanını da devreye sokmalıdır. Dinen haram kılınmış alanlarda tüketim yapmamalı, meşru alanlarda ise dinimizin “israf etmeme” prensibine uymalıdır.