* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Hayâtı Doğru Değerlendirebiliyor Muyuz  (Okunma sayısı 205 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 819
    • www.fanidunya.net
Hayâtı Doğru Değerlendirebiliyor Muyuz
« : Haziran 19, 2023, 11:49:49 ÖS »


Hayâtı Doğru Değerlendirebiliyor Muyuz

Doğruların-eğrilerin, haramların-helallerin, güzelliklerin-çirkinliklerin birbirine karıştığı bir devirde yaşıyoruz. Her gün ömür sermâyesinden bir bir tükettiğimiz halde alt üst olan dengelerimiz dahi bizi kendimize getiremiyor. Ölçülerde şaşmalar var. Hayat tarzında bozuk giden yanlış işleyen bir yaşantı şekli hâkim. Aklımız, gönlümüz karışmış. Düşünce ve fikirlerimize gölgeler düşmüş. Kalplerde pusular var. Çağdaş yaşama ayak uydurma her safhada en ileri boyutta.

‘Gül’ insana günahları diken olmuş batıyor. Günah dikenleri ‘Gül’ insanı incitiyor, kalbini kanatıyor, gönlünü tırmalıyor. Gözünü bozuyor, kulaklarını deliyor, beynini ve ruhunu yaralıyor. Neticede ‘Gül’ kendisinden beklenen rayihaları etrafına yansıtamıyor. Şimdilerde ki kokusuz güller misler gibi kokmuyor.

Cenâbı Hak, kâinatta ilâhî kanunlarla koyduğu dengenin bozulmaması için Kur’ân’ında insanları uyarıp durur. Özellikle ‘Rahman’ sûresinde; önce dünya nimetlerinden bahsederek; güneşten, aydan, gökteki mizandan; ağaçlardan, meyvelerden, hoş kokulu bitkilerden yeryüzündeki düzenden; gemilerden, inci ve mercanlardan denizler âleminden anlatır. Arkasından da cennet nimetlerini sayıp dökerek insanları şöylece uyarır:‘ Tartıda taşkınlık edip dengeyi bozmayın.’ (Rahman S.8.A) Oysa insanoğlu sâdece tartıda mı her hususta haddi aştı, dengeyi bozdu. Ölçüyü kaçırdı, kıstaslarını yitirdi. Derken hem insan dengesi hem dünya düzeni altüst oldu. Hayâtı doğru algılayamaz hâle geldi.

Dedik ya bugün insanın yaşadığı ölçülerde şaşmalar mevcut. Kur’ân’ın ve sünnetin dışında bir hayat yaşıyoruz. İstikâmette sapmalar var. Hayâtımızın her aşaması ve her evresi temel ilâhi öğretinin dışında. Kılık kıyâfetlerimiz, yemek yeme tarzımız, oturma şeklimiz, konuşmalarımızdaki ölçüsüzlükler, iletişimlerimizdeki bozukluklar, her konuda israflarımız hepsi hepsi Kur’an ve sünnete uygunluk arz etmiyor. Edep yok, takva yok, Kalpler kirli, gönüller harap, ruhlar yıkık. Bir de kalkıp cenneti istiyoruz. Yürekler bu halde mâneviyattan yoksunken nasıl en güzel şeylere tâlip olabiliyoruz? Eviniz bozuk, düzensiz, tertipsiz, kirli ve dağınıksa oraya nasıl misâfir buyur edebilirsiniz?

Darmadağınık yüreklere âlemlerin Rabbi veya kâinâtın efendisi nasıl buyur edilebilir? Hâneyi mâmur hâle getirmek gerekir ki oraya Sultanlar teşrif etsinler.

İnsanlar hayatta hep güzele tâlip olurlar. Elbette güzele kim tâlip olmaz? Fakat güzeli almak, güzel olmak kolay şey değildir. Güzel olmak mânâ cihetiyle kâmil olmak demektir.

Ancak güzel olmak yâni kâmil olmak için de yapılması gerekenler vardır. Güzel insan ‘Gül’ insan düşünmeli ki:

‘Ben Rabb’imin istediği özelliklerden ne kadarına sâhibim.’ Yine,

‘Peygamberimin istediği özelliklerin ne kadarı bende var?’ Devamla,

‘Ben sahâbe efendilerim olan o yıldız şahsiyetlere ne kadar benziyorum?’

İşte bu soruların cevâbı, bizi hem dünyevî hem uhrevî boyutuyla istediğimiz, özlediğimiz hayâta taşıyacaktır.

Hayâtı doğru okumak için; dengeli, itidalli, şaşmayan prensiplere sahip bir Müslüman olmaya çalışmalı, edep ve hayâyı yitirmemeli, salih dostlardan ayrılmamalı, mutlak ilim rahmetiyle beslenmeliyiz. Kitaplardan öğrendiklerimiz tüm doğruları hayatımıza koymalıyız. Yıllarca beyne işlenen bilgiler kalbe rahmet ve nur olarak indirmeli ilmi irfan boyutuna yükseltmeliyiz. Hak bildiğimiz yoldan şaşmamalı eğrilerle oturup kalkmamalıyız.

Şüphe yok ki,Allah’ın bize layık görüp verdiği bu hayatı sevmeli, ölümü değil yaşamayı istemeliyiz. Rabbimizin bizim için yarattığı nimetlerden meşru ölçülerde yararlanmalıyız. Ancak şu gerçeği hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız: Bu dünya, her şeyi ile fânidir. Bâki olan yalnızcaAllah’tır. Her canlı mutlaka ölümü tadacak, bu dünya hayatı sona erecek ve inancımıza göre daha hayırlı ve ebedî olan âhiret hayatı başlayacaktır. Doğum gibi, ölüm deallah’ın değişmez bir kanunudur. Ölüm, yok olup gitmek değil, yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır.

Âhiret hayatına geçiş için açılan ilk kapı, kabir kapısıdır. Nitekim Kurân-ı Kerîm, bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Allahinsanı neden yarattı? Onu, bir nutfeden, spermden yaratıp ona şekil verdi. Sonra ona, yolunu kolaylaştırdı. Sonra ona ölümü verdi ve kabre koydu. Sonra dilediği bir vakitte, onu yeniden diriltir”

Bir insanın, ölmüş olan yakınlarını, dostlarını, sevdiklerini ve hayatı birlikte paylaştığı kişileri unutması, elbette kolay değildir. Her fırsatta onları yâd etmek ve onlarla olan münasebetini, bir şekilde devam ettirmek ister. Bunun için onların kabirlerini ziyaret etmeyi bir vefâ borcu bilir ve bu ziyaretlerle de bir teselli bulur. Bu âyet normal bir insanî tutumdur. Ancak kabir ziyaretinin dinî bir sorumluluğu da vardır:

İslâm dininde, ölümü hatırlamak, âhiret hayatını düşünmek, ölmüş kişinin günahlarının affı içinAllah’a dua etmek ve kabirde yatanlardan ibret almak üzere kabir ziyaretinde bulunmak dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Nitekim. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır”

Ancak kabir ve türbe ziyaretlerinde İslâm'ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da yanlış olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek, bu zatların duaları kabul ettiğine, tanrısal kudretlerinin olduğuna inanmak, bir kısım ihtiyaç ve dilekleri,allah’a değil de onlara arz etmek, onlardan medet ummak, bunun için kabirlerde, türbelerde bez bağlamak, mum yakmak, kurban kesmek, şeker v.b. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek tevhid dini olan İslâm ile bağdaşmaz.


Kabir ziyaretinde bulunan kişi, âhireti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir. Kabrin yanına gelince; “Mü’minler yurdunun sakinleri sizlere selam olsun.Allah’ın dileği vakitte, yakında biz de aranıza katılacağız.Allah’ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim” denilir.

Kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun görülmüştür. Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin demirlik ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak ise kabir ziyaretinin adabıyla bağdaşmaz.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]